Cevap: Işık'ca izmirdeyiz. Yaşım 5-6, bir portakal ve mandalina bahçesine bakıcılık yapıyor babam. Arkasında kayalık dağlar, önünde göklere kadar uzanan dut ağaçları, kocaman bir mandalina bahçesi, baharları coşan, yazları suyu oldukça azalan üzerinde asma bir köprü bulunan bir dere. Her yer yemyeşil. Tavuklar. Birinin adı pamuk, diğerinin ise Morcan olan iki köpek. Koyunlar, yılanlar, akrepler. Bambaşka bir dünyaydı orası. Öyle güzeldi ki adeta cennetten bir köşe. Bir koçumuz var. Kocaman kıvrım kıvrım boynuzları olan bir koç. Deli bişey. Ayakta kimi görse direk tosluyor. Hiç affetmiyor. Bir gün kardeşim ve ben dut ağacına çıkmış dut yiyoruz. babacım getirip koçu ağacın altına bağladı. Biz yukarıdan bağırıp duruyoruz " Baba sakın bağlama onu oraya, baba sakın bağlama" Babam bakındı sağa sola, bizi göremedi ve bağlayıp gitti. Eyvah biz kaldık ağacın tepesinde. İnmek ne mümkün, inersek bizim canımıza okur koçumuz. Ve hikayenin başka bir boyutu, kargalar. kargalar geldiler bizi ağaçta görünce başladılar gagalamaya, bizi kovalıyorlar. Yukarıda kargalar, aşağıda koç. Bilmiyorum ne kadar ama bana çok uzun geldi o süre. Saatlerce ağaçta mahsur kaldık:) |