Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21-10-2008, 02:37 AM   #13 (permalink)
mevic
 
Üyelik tarihi: Apr 2007
Mesajlar: 1
Tesekkür: 0
1 Mesaja İyi ki varsın denildi
mevic is an unknown quantity at this point
Standart Ynt: tanrılar okulu

Tanrılar okulu!
Bu kitabi iki yıl önce okudum ve yapılabilecek pek çok güzel alıntı olsa da, sadece bir okur olarak kişisel görüşlerimi paylaşmak istedim. Bu kitabın piyasadaki pek çok kitaptan farklı olduğunu düşünüyorum. Örneğin, Secret'ta anlatılan çekim yasasının gerçekliğini yıllardır biliyor olsam da, Secret'i ne yazık ki fazla yüzeysel ve maddeci bulmuştum. Bana kalırsa Secret'ı, kendini sorgulamayan ve bütünlüğü aramayan bir insan okuduğunda, ya da izlediğinde, kişi düşleme sanatını keşfetmeye yönelmekten çok, maddi bağımlılıklara ve kolaycılığa sürüklenebilir. Ancak kitap da, film de bir pazarlama harikası. Aynı zamanda yazarın başarısını da gerçekten takdir ediyorum. Ama Tanrılar Okulu...
Bana kalırsa, Tanrılar Okulu'nun her satırında pek çok ayrıntı gizli. İnsanın bütünlüğününü bulabilmesi için bir ömrün bile yetmeyebileceği gerçeğini insanın yüzüne vuran acımasız ve bunun yanısıra iyileştirici, hatta insanı "ilk gerçek adımını" atmaya sevk edebilecek bir kitap. Tekrar tekrar okunduğunda bile, kendini tekrar etmeyen, okura bütünlük hakkında yeni bir giz sunan bir öğreti... Çok cesur. Bünyesinde kuantum fiziğinin yanı sıra, varoluşçuluğun ve pek çok felsefi okulun izlerini taşıyor; satıraralarında ise keşfedilmeyi bekleyen pek çok "gerçek" barındırıyor. Ancak okura, sadık kalmakta zorlanacağı bir yol sunuyor. Benim de hayatımın belli dönemlerinde kısmen benimsemeyi başardığım, ama bi şekilde kendimi tekrar tekrar uzağına düşmüş bulduğum bir yol. Ama biliyorum ki, insan o yol üzerinde attığı adımları gerçekten hissettiğinde, kısa bir an için bile olsa aynada kendisini görebiliyor; evrenin mucizesini anlıyor.
Kitap, kişisel hırsları hiçe sayıyor, egodan arınmış "düş"ü en yalın haliyle insanlığın eleştirel bakışına sunuyor. Ancak aslında kitabın kendisi, sistemin çok ciddi bir eleştirisi: "Çalışmak köleliktir" derken buna alternatif olarak belki de çalışmaktan çok daha zor olan gerçek özgürlüğü ve düşleme sanatını sunuyor. Çok basit görünen kelimelerle, çok derin ve sarsıcı olan hakikatleri anlatıyor; kişisel devrimin gerekliliğini de, çok sağlam savlara dayandırıyor.
Yazarın insanlığın gönüllü olarak seçtiği "ıstırap ezgisi" hakkında yazdıkları ise kabullenmesi zor iddialar, ancak bir kez benimsendi mi, insanı hep tetikte tutabilecek iyileştirici gerçekler...
Ve bir de "antagonist" gerçeği var... İnsan, kendi bütünlüğünden kopan kayıp parça ile, dışarıda mutlaka karşılaşır, diyor yazar. İçteki düşman, ya da bütünlükten kopan kayıp parça; dış dünyada, nesneleşir, hem de güç kazanmış ve etkisi katlanmış olarak!
Ben bu kitabı; zaten bildiğimi sandığım pek çok gerçeği yeniden keşfederek ya da bazılarını unutmuş olduğumu farkederek, hatta zaman zaman utanç duyarak okudum... Tekrar tekrar... Okurken de Dreamer'i gerçekten tanıdığımı anımsadım... Uzun zamandır bana sesini duyurmaya çalışıyordu... Ve zaman zaman öfkeli olmasının nedeni de buydu. En güzeli ise, kitabı son okuduğumdan bu yana uzun zaman geçmiş olsa da; yıldığımda, ya da kendime acıdığımda, yani kendi yalanlarıma sığınarak insanlığın ilk günahını tekrarladığımda, "saklanmaya çalıştığımda ve bunu gerçekten yapabileceğimi sandığımda" Dreamer'ın bana bir anda öfkelendiğini duyuyor olmam. Onun bu haklı öfkesi gerçekten işe yarıyor:)

"Düş, tek gerçekliktir!"

Sevgiler...
mevic isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla