Doğan her bebeğin kullandığı ilk dildir beden dili. Aslında konuşma gibi sonradan öğrenilmediği içinde insanın özünde var olan dildir, beden dili. Kısacası her insan beden dilini doğuştan kullanmaya hazır doğar. Derdini ağlayarak anlatır, hoşnutsa durumundan bir gülücükle cevap verir. Ağlayarak bir şeyi elde ettiğini anlayınca da bu kozu kullanır uzun yıllar boyunca. Tek ağlamasın diye yerine getirdiğiniz her istek çocuk da bir şeyin istemenin ve almanın yolu ağlamaktır düşüncesi pekişir. Sonra öyle bir zaman gelir ki, daha normal yollarla istemeden ağlayarak istemeye başlar. Beyin sonucu en kısa yoldan nasıl elde ediyorsa o yöntemi benimser. Çocuk beden dilini kullanmaya meraklıdır. Dokunmak, hissetmek ister. Bir şeyi istediğinde ona doğru elini uzatır, dikkatini çeken bir şeyi kafasında takip eder. Kızdığını, sevindiğini hep vücuduyla anlatır annesi ve babasına.
Yeğenim ve babamla yaşadığım bir olay bu tezimi güçlendirdi. Beraber maç izlemişlerdi gündüz. Yeğenim 6 yaşında, babam ise 60 yaşında. Akşam eve geldiğimde yeğenim maçı anlatmaya başladı ama nasıl anlatmak; sağa yatıyor, sola uzanıyor ve maçın her anını sanki yeniden yaşıyor gibi anlatıyordu. Bende babama sordum ‘maç nasıldı?’ diye. Babam tek cümleyle cevap verdi. ‘Aldıkları parayı hak etmiyorlar.’ İşte bir çocuk ve yaşlı bir adam arasında, beden dili kullanımı arasında böyle bariz bir fark vardı. Peki ne oluyor da vücut dilini bu kadar kullanmaya arzulu bu çocuklar büyüdüklerinde bir put gibi konuşuyorlar. Kültürel baskı bunun en önemli nedenidir.
Aman sakın bir yere dokunma
Elin kolun rahat dursun
Bana el kol hareketi yapma
Erkek adamın öyle sağı solu çok oynamaz
El kol hareketinin kavga nedeni olduğu bir ülkede bu normaldir. ‘İndir elini’ diye başlayan bir çok kavga görmüş belki de yapmışsınızdır. İşte bu kültürel baskı elimizdeki bu en önemli iletişim aracımızı bizden alan faktörlerden birisi beklide.
Bir sonraki yazı için....