Administrators ♥Ozlem Şahin ♥
Üyelik tarihi: Feb 2007 Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,030
Tesekkür: 13,842
2,276 Mesajinıza toplam 13,392 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| nefacım bu deyimleri nasıl kısaca özetleyeceğim bilemedim tatlım..
her ikiside kendi içinde olayların özüne başka bir boyuttan bakmamızı sağlayacak olan yaşam tarzlarıdır..
morfik alan: biçimlendirici alan.. genetik kod.. neye bakarsan onun kendine ait formülü.. aynı zamanda değişime gelişime açık olan özbenlik gibi tarif edilebilir..
örneklendirirsek;
bir gülün morfik alanı ile bir papatyanın ki birbirinden farklıdır..
herhangi bir form meydana geldiğinde bunun tekrar olması olasıdır..
bir olay ne kadar çok tekrarlanırsa olma oluşunun olasılığı artar..
yani bir deneyimi yaşadığımızda onu her tekrarladığımızda olağan bir şekilde olma şansını arttırırız.. çünkü her yeni olanla ilk oluşan morfik alanı güçlendiririz..
bu çift taraflı bir bıçağa benzer.. yaşamımızda her olumsuz olay olduğunda ya da her başarısızlığa uğradığımızda bu morfik alanı genişletip güçlendirerek tüm yaşamımıza ve tüm deneyimlerimize dahil ederiz.. böylelikle morfik alanımız genel yaşamımıza yayılır..
her şeyin bir bütün olduğundan bahsediyoruz ve enerjisel olarak bağlarımız olduğundan..
morfik alanda enerjiseldir.. öyleyse her birimizin morfik alanı her birimizi etkiler..
ben bir şeyi yapabiliyorsam bunu sende yapabilirsin demektir.. bir deneyim bir kez yapılırsa o ve daha iyisi yeni oluşacak morfik alanla yapılabilir demektir.. ki bir kez yapılmış olanı o kişiden sonra yapanlar çok daha kolay bir şekilde yaparlar..
içinde bulunduğumuz ve atalarımızın morfik alanları kendi morfik alanlarımızın temelini oluşturur..
"Sheldrake’in The Presence of the Past (Geçmişin Varlığı) kitabında küçük bir İngiliz kuşu oalan Baştankara’nın öğrendiği bazı basit davranışların yayılması anlatılır. Bu kuşların bir kaçı, insanların evlerine teslim edilen süt şişelerini gagaları ile delerek açıyor ve kapaklarını geriye doğru çekerek sütü içiyordu. Beş santimetre kadar sütü içebililiyor ve bazan da sütte boğulmuş olarak bulunuyorlardı. Dağıtım kamyonlarını izleyen ve şöför sütleri teslim ederken şişelere kırarak giren baştankara kuşlarının raporları da olmuştu. Bu olay ilk 1921’de, İngiltere’de Southhamton’da rapor edildi ve yayılması, düzenli aralıklarla 1947 yılı boyunca, Hollanda, Danimarka, ve İsveç’te olduğu kadar İngiltere, İskoç ve İrlanda’nın bir çok yerinde kayıt edildi. Olayın, sadece taklit etmeyle olduğu biçiminde geleneksel bir açıklaması mümkün olmakla beraber, bazı gerçekler, bu davranışın yalılmasında morfik alanların aktif rolünün lehine kanıtlar sunuyor. Birincisi, baştankaralar beslenme yerlerinden fazla uzaklaşmayan kuşlardır, oysa süt şişelerini açma alışkanlığı, Avrupa’ya yayılması dahil, daha önce söylenen yerlerden millerce uzak birkaç yerde birden ortaya çıktı. Sheldrake, alışkanlığın birbirinden bağımsız yalnız İngiliz adalarında seksendokuz kere yeniden keşfedildiğini tahmin ediyor. Dahası artan sayıda kuşlar bu alışkanılığı edinince, artan hızla yayıldı. Bu, davranışlarında güçlü motor alanın oluştuğunu akla getiriyor. Yayılmanın öğretici bir örneği süt şişelerinin İkinci Dünya Savaşı sırasında hemen hemen kaybolduğu, fakat 1947 ve 1942’de yeniden yeniden ortaya çıktığı Danimarka’da görüldü. Baştankara kuşlarının çok azı, alışkanlığı savaş öncesi yıllardan ileriye taşıyacak kadar uzun yaşayabildi, buna rağmen, süt şişeleri yeniden mevcut olunca, alışkanlık hızla yeniden ortaya çıktı "
"Yine bununla ilgili bir çalışmada, Yale Üniversitesi psikoloğu Gary Schwartz öğrencilere Eski Ahit’ten alınmış çok sayıda İbranice sözcükler verdi. Sözcüklerin bazılarını normalde basıldığı gibi verdi, değerlerinin bazı harflerini rastgele karıştırdı. İbranice bilmeyen öğrenciler, her biri tahmine olan güvenlerini belirterek sözcüklerin anlamını tahmin ettiler. Sheldrake’in teorisinin tahmin edeceği gibi, Schwartz, öğrencilerin, karıştırılmış olan sözcüklerin daha fazla güvenle asıl sözcükleri değerlendirdiklerini buldu. (Anlamlarını doğru tahmin etmemelerine rağmen.) Dahası, Eski Ahit’te nadiren rastlanan sözcüklerle kıyaslandığında sık sık rastlanan sözcüklere duyulan güven oranlarının yaklaşık iki kez yüksek olduğunu keşfetti. Buradaki fikir, tarih boyunca, güçlü morfik alanlar oluşturan sayısız insanın gerçek sözcükleri öğrenmiş olmasıdır; elbette en sık rastlanan sözcükler en fazla görülmüş ve okunmuşlardır. Gerçek sözcüklerin daha kolay kavranıldığı ihtimali, karışık sözcüklerin, gerçek sözcükler kadar yapısal olarak sağlam olduğunu bulan dil bilimci psikologların değerlendirmeleriyle ortadan kalktı. Farsça sözcükler, hatta Mors alfabesi kullanılarak benzer deneyler yapılmıştır."
kitapta bunu 45. sayfada yüzüncü maymun deneyiyle anlatır..
46 ve 47 . sayfalarda yazan bilgilere bu anlattıklarım ışığında bakarsan morfik alan konusunu daha iyi özümseyeceğini düşünüyorum canım..
şamanik alan :
şamanlar dünyada var olan dinsel tinsel ezoterik hemen hemen tüm öğretilerde izlerine rastalayacağımız çok değerli yaşam sanatçılarıdır..
şamanlar bedene ve yaşadıklarımıza ayna olarak bakarlar.. aynadaki yansımayı değiştirmeye çalışmanın aynaya kızmanın yersiz olduğunu bilirler..
aynaya bakmadığı zaman sorunun ortadan kalktığı yanılgısı içinde olmazlar..
yaşama gelişin bir amacı olduğunu bilirler ve her yaşanılanda yaşam amacına sevgiyle hizmet etmenin bilincinde olurlar..
kendilerini bütün kabul ederler yaşama karşı sorumluluklarının bilincindedirler.. nasılki güzel bir şeyi birlikte yaptığımızda hepimiz bu durumdan gururlanır bizde bunun içinde olduğumuz için mutlu olursak sorun karşısında da aynı tevazuyu ve istekliliği göstererek sorundan sorumlu olurlar.. sorumluluk alanlarına bilinçli bir şekilde müdahale ederler..
yansımada sorun olarak gözüken neyse sorumlu olduğunda kendini dahil eder ve kendi üzerinden hatalı alanları enerjisel olark düzenler..
biz.. yaşadıklarımız... yaşam.. bir aynaysa yansımayı beğenmiyorsak neyi değiştirmemiz gerekir.. bilinç durumumuzu..
şamanlar çok hassas antenler gibidirler.. frekanslarını hedeflerine göre farkındalıkla ayarlamayı bilirler..
şamanik uygulamalarda beynin aynalayan bariyerleri ortadan kaldırılarak trans halinde titreşimler dünyasına dalınır..
bu dünya yalındır.. gerçektir.. saftır.. bizi sınırlayan beş duyudan bağımsız sadece enerjileri olduğu gibi algılayan durumundadır.. şaman yaptığı ayinle düzensiz enerjiyi kendi ritmiyle eş zamanlı düzenli hale getirir.. böylelikle şifalanma gerçekleşir..
yaşanılan her şey düşünce ile başlar.. düşünce de bir enerjidir..
bunlarla ilgili farklı başlıklarda pek çok ayrıntılı bilgi vermiştik..
bir şeyi düşündüğümüzde beynimiz buna göre enerji yayar.. sonunda da düşündüğümüzü deneyimleriz.. düşüncelerin alanı geniştir.. deneyimlerimizde buna göre geniş olur... yani olumsuz düşünen bir kişi grip te olabilir şanssızda.. en çok hangi enerjisini beslediği ile ilgili olarak deneyimleyeceği alan genişler..
bu konuyada bir örnek olarak;
şamanların yaydığı beyinsel frekanslarla mikropları öldürdüğü gözlemlenmiştir..
Royal Raymond Rife’ın yaptığı deneyler frekansların ne kadar önemli olduğunu gösterir..
umarım açıklayıcı olmuştur tatlım.. takıldıkların olursa yine bildiğimce yanıtlamaya çalışırım..
sevgiler..
__________________ ben mevlana değilim, insan ol öyle gel.. |