Binbaşı
Üyelik tarihi: Mar 2008 Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,435
Tesekkür: 3,766
1,176 Mesajinıza toplam 8,428 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Sevgi çok nadirdir. Bir insanın gönlüne ulaşmak büyük bir devrim yaşamaktır.
Çünkü eğer bir insanın gönlüne ulaşmak istiyorsan, o kişiye de senin gönlüne ulaşma olanağını sunman gerekir. O zaman savunmasız olursun, tamamen açılır ve korunmasız kalırsın.
Bu risklidir. Bir başkasının, gönlüne ulaşmasına izin vermen riskli ve tehlikelidir, çünkü o kişinin sana ne yapacağını bilemezsin. Bütün sırlarını öğrendikten, bütün gizlediklerin açığa çıktıktan, kendini tamamen açığa çıkarttıktan sonra diğer insanın ne yapacağını asla bilemezsin. Böyle bir korku vardır. Zaten o yüzden açılmayız.
Sadece tanışıklık olan bir şeyi sevginin oluşması gibi yorumlarız. Çeperler buluşur ve biz tanıştığımızı zannederiz. Sen çeper değilsin. Aslında çeper senin bittiğin sınırdır, sadece etraında oluşmuş olan çittir. O sen değilsin. Çeper senin bittiğin ve dünyanın başladığı noktadır.
Yıllarca birlikte yaşamış olan karı kocalar bile sadece tanışıklık yaşamış olabilir. Belki birbirlerini gerçekten tanımamışlardır. Biriyle ne kadar uzun süre birlikte yaşarsan, onun gönlüyle hiç tanışmamış olduğunu o kadar çok unutursun.
O yüzden anlaşılması gereken ilk şey, tanışıklığı sevgi olarak görmemektir. Birinin senin gönlüne girmesine ancak korkmadığın zaman, korku yaşamadığın zaman izin verirsin.
İki tür yaşam vardır: korku yönelimli ve sevgi yönelimli. Korku yönelimli yaşam seni asla derin bir ilişkiye götürmez. Korkmaya devam eder ve diğerine asla izin veremezsin. Onun, senin özüne ulaşmasına asla izin veremezsin. Ona bir ölçüye kadar izin verirsin ve sonra duvar oluşur ve her şey durur.
Sevgi yönelimli insan gelecekten korkmayan insandır. Sonuçlardan ve olası bedellerden korkmaz; o yerde, o anı yaşar. Sonuçları kafana takma; bu, korku yönelimli zihinlere ait bir şeydir. Sonunda neler olacağını düşünme. Burada ol ve tüm benliğinle davran. Hesapçı olma. Korku yönelimli insan sürekli hesap yapar, planlar, düzenler ve koruma duvarları oluşturur. Bu şekilde tüm hayatını heba eder.
Yaşlı bir Zen rahibi hakkında bir hikâye duydum:
Ölüm döşeğindeymiş. Son günü gelmiş ve o akşam artık öleceğini ilan etmiş. O yüzden müritleri, havarileri ve arkadaşları gelmeye başlamış. Onu seven çok insan varmış ve hepsi gelmek istiyormuş. Çok uzaklarda olanlar bile hemen gelmiş.
En eski müritlerinden biri ustasının ölmek üzere olduğunu duyunca hemen pazara koşmuş. Biri sormuş: “Usta kulübesinde ölüyor, sen neden pazara gidiyorsun?” Eski mürit yanıtlamış: “Ustamın bir tür pastayı çok sevdiğini biliyorum. Gidip ona o pastadan alacağım.”
Pastayı bulmak hiç kolay olmamış ama akşamüstü bir şekilde bulmuş ve elinde pastayla kulübeye koşmuş.
Kulübede herkes endişeliymiş. Sanki Usta birini bekliyor gibiymiş. Gözlerini açıp etrafı taradıktan sonra tekrar kapatıyormuş. Mürit, kulübeye gelince hemen sormuş: “Tamam, sonunda geldin. Pasta nerede?” Mürit pastayı çıkartmış. Usta pastayı sorduğu için de çok mutlu olmuş.
Ölmek üzere olan Usta pastayı eline almış ... ancak, eli titremiyormuş; çok yaşlı olmasına rağmen elleri titremiyormuş. O yüzden biri sormuş: “Bu kadar yaşlısın ve ölmek üzeresin. Yakında son nefesini vereceksin ama ellerin bile titremiyor.”
Usta yanıtlamış: “Ben asla titremem, çünkü korkum yok. Bedenim yaşlanmış olabilir ama ben hâlâ gencim ve bedenim geride kaldıktan sonra bile genç olarak kalacağım.”
Sonra pastadan bir lokma alıp çiğnemeye başlamış. O sırada biri sormuş: “Son sözün ne olacak, Usta? Yakında aramızdan ayrılacaksın. Neyi hatırlamamızı istersin?”
Usta gülümsemiş: “Ah, bu pasta çok lezzetli.”
Şu anda, burada yaşayan adam budur: Bu pasta çok lezzetli. Ölüm bile önemsiz. Bir sonraki dakika bile anlamsız; bu anda, bu pasta çok lezzetli. Eğer bu anın içinde olabiliyorsan, şimdiyi bu an içinde her şeyiyle yaşayabiliyorsan, ancak o zaman sevebilirsin.
Sevgi nadiren açan bir çiçektir. Sadece bazen yaşanabilir. Milyonlarca insan sevgili oldukları kanısına kapılmıştır. Onlar sevdiklerine inanıyor, ancak bu sadece onların inancı.
Sevgi nadiren açan bir çiçektir. Bazen yaşanır. Nadirdir, çünkü ancak korkunun olmadığı bir yerde filizlenebilir, başka yerde değil. Yani sevgi ancak ruhu çok derin, dindar birinin başına gelebilir. Tanışıklık herkes için mümkündür. Ama sevgi değil.
Korkmadığın zaman saklayacak bir şeyin yoktur; ancak o zaman bütün sınırları kaldırıp açık bir insan olabilirsin. Ancak o zaman bir başka insanı kendi gönlüne davet edebilirsin.
Ve unutma; eğer birinin gönlüne girmesine izin verirsen, o biri de senin onun gönlüne girmene izin verecektir. Çünkü birini kendi özüne kabul ettiğin zaman güven duygusu yaratılır. Sen korkmadığın zaman diğeri de korkusuz olur.
Senin sevginde her zaman korku vardır. Koca karısından korkar, kadın kocasından korkar. Sevgililer sürekli korkar ve o zaman yaşanan bir sevgi olmaz. Yaşananlar sadece birbirine dayanan iki korku dolu insanın arasında yapılmış olan bir düzenlemedir. Kavga, sömürü, manipülasyon, kontrol, hükmetmek, sahiplenmek vardır ama bu, sevgi değildir.
Eğer sevginin oluşmasına izin verirsen duaya ihtiyaç kalmaz, meditasyona ihtiyaç kalmaz; herhangi bir kilise ya da tapınağa ihtiyaç kalmaz. Çünkü sevgi sayesinde her şeyi yaşamış olacaksın. Meditasyonu, duayı, Tanrıyı, her şeyi yaşamış olacaksın.
Ancak, sevgi zordur. Korkunun geride bırakılması gerekir. İşin garip tarafı da bu; kaybedecek hiçbir şeyin olmamasına rağmen bu kadar korkuyor olman.
Kabir isimli mistik bir yerde şöyle söylemiştir: “İnsanlara bakıyorum. Çok korkuyorlar, nedenini anlamıyorum; çünkü kaybedecek hiçbir şeyleri yok. Bunlar tıpkı çıplak olmalarına rağmen elbiselerini nerede kurutacağını bilemediği için nehirde yıkanmaktan korkan insanlara benziyor.” Senin de durumun bu. Çıplaksın, hiç elbisen yok ama sürekli elbiseler için endişeleniyorsun.
Kaybedecek neyin var? Hiçbir şey. Ölüm bu bedenini elinden alacak; ölüm onu almadan önce, onu sevgiye ver. Her şeyin elinden alınacak; alınmadan önce neden onları paylaşmıyorsun? Ona sahip olmanın tek yolu bu. Eğer paylaşıp verebiliyorsan, sahip sensin. Zaten elinden alınacak. Hiçbir şeye sonsuza dek sahip olamazsın. Ölüm her şeyi yok edecektir.
Eğer beni doğru anladıysan mücadelenin ölümle sevgi arasında olduğunu anlarsın. Eğer verebiliyorsan bir ölüm olmayacak. Senden bir şey alınmadan önce sen onu çoktan vermiş, onu hediye etmiş olursun. O zaman ölüm olamaz.
Seven için ölüm söz konusu değildir. Sevmeyen biri için her an ölüm demektir, çünkü sürekli ondan bir şeyler kopartılmaktadır. Bedeni kayboluyor, her anı kaybediyor. Ve sonra bir de ölüm gelecek ve her şey yok olacak.
O zaman bu korku ne? Neden bu kadar korkuyorsun? Hakkındaki her şey biliniyor olsa bile, açık bir kitap olsan bile neden korkuyorsun? Sana nasıl zarar verebilirler? Bunlar sahte kavramlardır, toplumun neden olduğu şartlandırmalardır. Toplum her şeyi gizlemen gerektiğini, kendini korumak zorunda olduğunu, sürekli mücadele içinde olman gerektiğini, herkesin düşmanın olduğunu ve herkesin sana karşı olduğunu söyleyip durur.
Hiç kimse sana karşı değil! Birinin sana karşı olduğunu hissetsen bile, o bile sana karşı değildir. Çünkü herkes kendisiyle ilgilenmektedir, seninle değil. Korkacak bir şey yok. Gerçek bir ilişkinin oluşması için önce bunun hayata geçirilmesi gerekiyor. Korkacak hiçbir şey yok.
Bu konu üzerinde meditasyon yap. Sonra başkalarının sana girmesine izin ver, onları davet et. Hiçbir yerde bir engel yaratma. Bir koridor ol; her zaman açık, kilitsiz ve kapısız ol. Üzerinde kapalı bir kapı olmasın. O zaman sevgi mümkün olabilir.
Sevgi, iki merkez buluştuğu zaman ortaya çıkar. Ve sevgi simyasal bir olgudur. Tıpkı hidrojen ve oksijen bir araya geldiği zaman su gibi yeni bir şeyin yaratıldığı gibi. Hidrojenin olabilir, oksijenin olabilir ama eğer susamışsan bunlar hiçbir işine yaramayacak. İstediğin kadar oksijene, istediğin kadar hidrojene sahip olabilirsin ama susuzluğunu gideremezsin.
İki merkez bir araya geldiği zaman yeni bir şey yaratılır. Bu yeni şey sevgidir. Ve tıpkı su gibi, birçok hayatın susuzluğunu giderir. Birden doygun olursun. Bu, sevginin görünür işaretidir; sanki her istediğini elde etmiş gibi doygun olursun. Artık ulaşılacak bir hedef kalmamıştır; amacına ulaşmışsındır. Başka bir hedef yok, yazgını gerçekleştirdin. Tohum bir çiçeğe dönüştü, mutlak olgunluğuna erişti.
Sevginin görünür işareti derin bir doygunluktur. Bir insan sevdiği zaman derin bir doygunluk haline girer. Sevginin görünür tek işareti doygunluk, derin bir tatmin duygusudur. Her nefesinde, her hareketinde tüm varlığı doygunluğa ulaşmıştır.
Sevginin insanı arzusuz yaptığını söylersem şaşırabilirsin ama arzu zaten tatminsizlikten ortaya çıkar. Sahip olmadığın için arzularsın. Arzu edersin, çünkü eğer o şeye sahip olursan seni tatmin edeceğini düşünürsün. Arzu, tatminsizlikten ortaya çıkar.
Sevgi olduğu zaman; iki merkez buluşup, kaynaşıp, bütünleştiği zaman yeni bir simyasal nitelik doğar ve doygunluk ortaya çıkar. Sanki tüm varoluş durmuş, atalete bürünmüş gibi. O zaman yaşanan an, varolan tek an olur. İşte o zaman “Bu pasta çok lezzetli,” dersin. Sevgiyi yaşayan bir insan için ölüm bile herhangi bir şey ifade etmez.
OSHO-Cesaret
__________________ Bugün, öfkelenme ve endişelenme.
Bugün,şükran dolu ol ve alçakgönüllü davran.
Bugün, işini özenle yap.
Bugün,var olan her şeye karşı nazik ve sevecen ol.
Sabah ve akşam ellerin dua pozisyonundayken yukarıdaki kelimeleri tekrar et ve Reikinin senin ruhuna ve bedenine şifa getirmesi için dua et.
-- Dr.Mikao Usui -- |