Tekil Mesaj gösterimi
Alt 03-07-2007, 09:17 AM   #12 (permalink)
keops
Moderator
Abdullah Canıtez
 
keops - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Jan 2007
Mesajlar: 401
Tesekkür: 154
290 Mesajinıza toplam 2,351 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
keops is a glorious beacon of lightkeops is a glorious beacon of lightkeops is a glorious beacon of lightkeops is a glorious beacon of lightkeops is a glorious beacon of lightkeops is a glorious beacon of light
Standart Ynt: Sır Hakkında Objektif Bir Yazı

Bu çekim yasası hadisesi yeni bişey değil bu konuyla ilgili 1900lü yıllarda hatta öncesinde çıkmış kitaplar var
bu yasanın kuantum fiziğiyle harmanlanıp yeniden gündeme oturması yenilere dayanr..
Bu sır kapısı 3.göz gibi programlardada aslında bahsedilen çekim yasasıdır
çekim yasası bir yasamıdır o tartışılır ama pratikte her kültürde bu çekim yasası vardır
islamiyette,hinduizmde,hristiyanlık,öğretilerinde vardır
On ikinci yüzyıl İran Sufileri, imgelemenin kişinin kaderini değiştirip, yeniden biçimlendirme açısından taşıdığı önem üzerinde ısrarla durmuşlar ve düşüncenin süptil yapısına alam almithal adını vermişleridir
Durugörü medyomlarının çoğu gibi onlar da insanın, çakra benzeri enerji merkezlerince kontrol edilen süptil bir bedene sahip olduğuna inanmaktadırlar. Bunlar aynı zamanda, gerçekliğin Hadarat adını verdikleri daha süptil varlık planlarına dağılmış olduklarını öne sürmektedirler; varlığın Hadarat’a en yakın planı ise, içinde kişinin düşüncelerinin süptil yapısının (alam almithal’in )düşünce imgeleri olarak biçimlendirdiği bir tür gerçeklik kalıbıydı ve bu kalıp sonuçta kişinin yaşamının akışını kararlaştırıyordu. Sufiler konuya ayrıca kendilerine özgü bir anlam da getirmişler ve bu süreçten kalp çakrasının ya da himma’nın sorumlu olduğunu ve kalp çakrasının denetiminin kişinin kendi kaderini etkileyebileceğini öne sürmüşlerdi.
Paramahansa Yogananda insanlara, kendileri için diledikleri geleceği gözlerinde canlandırmalarını ve onu “yoğunlaşmış enerji” ile yüklemelerini öğütlüyordu. O’nu söylediği gibi, “Konsantrasyon egzersizleri ve irade gücüyle uygulanan bir vizüalizasyon düşüncelerimizi materyalize edebilmemizi sağlar ve bunlar karşımıza yalnızca zihinsel alanlar deki rüyalar ya da vizyonlar değil, maddesel alemdeki deneyimler olarak da ortaya çıkar.
Hindular’ın , Hristiyanlık öncesi Brihadaranyaka Upanişadlar’ın da, “İnsan eylemleriyle kendisini yaratır. İnsanın arzuları ne ise, kaderi de odur” diye yazar.

Ve Dördüncü yüzyıl Yunan Filozoflarından Iamblichus da şöyle demiştir : “Doğadaki her şey Kader tarafından kontrol edilmez, çünkü ruhun kendine özgü bir ilkesi vardır.”

“İsteyin size verilecektir….Eğer imanınız varsa sizin için hiç bir şey olanaksız değildir.” der İncil.

Ve Kabalistik kitap olan On Üç Yapraklı Gül’de Rabbi Steinsaltz, “Kişinin kaderi, kendisinin yarattığı ve yaptığı şeylerle ilişkilidir.” diye yazar.
Tibet’in tantrik mistikleri düşüncelerin ‘maddesine’ tsal adını vermekte ve her zihinsel eylemin bir gizemli enerjinin dalgalarını üretmekte olduğunu ileri sürmektedirler. Onlar, tüm evrenin zihnin bir ürünü olduğuna ve tüm varlıkların kollektif tsal’ları tarafından yaratılıp, canlandırıldığına inanmaktadırlar. İnsanların çoğu bu güce sahip olduğunu bilmemektedir, diyor Tantristler, çünkü sıradan insan zihni, “büyük okyanus tan ayrılmış ufak bir gölcük gibidir.” Yalnızca büyük yogilerin zihnin daha derin düzeyleriyle ilişki kurabildiği ve böylesi güçleri şuurlu olarak kullanabildiği söylenir, bu amaca erişmek için yaptıkları şeylerden biri de diledikleri yaratıyı sürekli olarak imgeleme çalışmaları yapmaktır. Tibet’in tantrik metinleri, bu gibi amaçlar için oluşturulmuş imgeleme çalışmaları ya da “sadhana”lar ile doludur
yani bu bilgiyi detaylıca araştırırsanız tarih sahnelerinde yeterli bilgiyi bulursunuz bence paranoyak olmaya gerek yok kardeşim...
keops isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla