[color=teal][i][b]
“bazıları, dürüst bir dost olduğunuzu düşünebilir ve sizin için harika bir dost ya da arkadaş diyebilir fakat eğer aynadaki yüz, tam gözlerinizin içine bakamıyorsa, size işe yaramazın biri olduğunuzu söylüyorsa, neye yarar ötesi... unutmayın ki, hoş tutmanız gereken kişi kendinizsiniz, çünkü yolun sonuna kadar sadece kendinizle gideceksiniz. aynadaki adam dostunsa eğer, en tehlikeli ve zor sınavı başardın demektir.” dale wimbrow
bireyin hesap vermek durumunda olduğu en önemli otorite, onun içselleştirilmiş değerleri olan kendi vicdanıdır. aynalardan bize bakan gözler, işte vicdanımızın ta kendisidir.
ayna gerçeğin yansımasıdır. noksanlıklarımızı giderebilmek için gören gözlerle bakılması gerekir. her şeyden evvel aynada gördüğü eserin gözlerinin içine korkusuzca bakabilmek de önemlidir. insanoğlu gözlerini açarken zihnini de açabilmelidir.
bireyin kendini araştırması, tanıması ve bilmesi faaliyeti şu safhalarda olur; durumun saptanması, bilimden faydalanmak ve düşünmektir.
gözler kendini görmekten aciz değil midir? kendini ne eksik ne de fazla yansıtacak ayna ile gözlerinin içine cesaretle bakarak kendi ile hesaplaşmalıdır. özünü yüzünde görecektir. sırlar kalmayacak, felsefe taşı bulunacak, bakır altına dönüşecektir.
tüm içten pazarlıklar yok olacak ve gözlerle birlikte gönül de açılacak, koşulsuz sevgi her yöne akacaktır. vicdanın o cılız sesi dinlenecektir. hakikatin kendinde gizli olduğunu fark edecektir.
kafa gözü ile bakarsak zahiri görürüz, o tüm insanlıkta mevcuttur, kalp gözü ile nefse hâkim olarak ruha bakar. ne mutlu kalp gözü ile, gönül gözü ile özü görebilenlere... denir ki: “bu dünyada küçük şeyler yoktur. bakmasını bilen göz için her şeyin bir anlamı vardır”
gönülden gelen sevginin içtenliği, bakışlara yansır. o gözler, denir ki gönlün aynasıdır; gerçekten, kalbin, vicdanın aynasıdırlar. onlar kolay kolay yalan söyleyemezler.
her şey gözlerde gizlidir.
göz özün dışa yansımasıdır...
çok keskin ve sürekli bir bakış kendini beğenmişliği veya gözleri hemen kaçırma ise güvensizliği ya da ilgisizliği düşündürebilir.
pırıl pırıl mutluluktan parlayan gözler...
gözden akan sicim gibi yaşlar...
gözlerini kaçıranlar...
sevinçten çakmak çakmak parlamalar...
hüznün göz bebeklerine yansıması...
dışa hoş görünüp, diş sıkarak gözden çıkan öfkeler...
korku dolu bakışlar...
meraklı gözler...
kin dolu kaş altı bakışlar... vs.
sevginin gözlerinden akması için de içinin dolu olması lazımdır. her şeyi gören göz, açılan gönlün gözüdür. vicdan, o başkalarının göremediğini gören, yüreklerdeki her şeyi gören gözdür. kâbe de insanların gönüllerindedir. mabet yüreklerdedir. tanrı, bize yani kendi vicdanımız kendi hesaplaşmamız şah damarımızdan daha yakındır. sevgi ve bilgiden oluştuğuna inanılan ilahi ışık da daha gönül gözünü açamamış, kamaşan gözlere sahip kişilere basamak basamak ve ağır ağır verilir.
“kalbimizde allah’ın nuru vardır, onun adı da vicdandır.” der tolstoy.
“her şeyi gören göz” her kültürde ve dönemde vardır. ayrıca kimi kültürlerde nazar veya kem gözlere karşı kullanılan bir çeşit uğurdur. kadim mısır sisteminde osiris ve ısis’in oğlu olan horus’un güneşi temsil eden sağ gözü beyaz, ayı temsil eden sol gözü siyahtır.
her insanın gönlündeki “her şeyi gören göz”; vicdanın ve tanrı’nın gözüdür. eşyanın dış yüzünü görmeye yarayan baş gözleri ne ise, gönül gözü de iç âlem için odur. yüce tanrının sembolü olarak kadim geleneklerde de “göz” kullanılmıştır. bu sembolizma tanrının her şeyi bildiğini, sonsuz bilgi sahibi ve her yerde olduğunu belirtir.
mevlana şöyle der: “ gözlerini kapa, yürü; ta ki kalbin göz olsun, sana başka bir âlem görünecektir.”
göz “öz”e giden yoldur...
kendinizi ne eksik ne fazla görün...
gördüğünüzde beğenmediğiniz yanlarınızı yontun...
beğendiğiniz yanlarınız ile kendinizi vasıflı görmeyin...
tevazu en büyük erdemdir, unutmayın...
egonuzun kontrolünü elinize alın...
bir adım geri çekilerek büyük resme bakmaya çalışın...
gözlerimizin önündeki kat kat perdeleri açın...
yaşama farklı gözlerle bakın...
gözleriniz de kendi hakikatinizin iç nuruna açılsın...
hermes zümrüt tablet metninde şöyle der:
“anlam olarak, cisimlerin içi de dışı gibidir. içle dış veya yukarısıyla aşağısı aynıdır. evrende hiçbir şeyin ne içi ne de dışı küçük veya büyük değildir. her şeyin kökeni, çok gizli olan aynı şey, yani yaradan’dır. bu yaratanın babası güneş, annesi aydır. küçük âlem, büyük âlemin aynısı olarak yaratılmıştır. bu anlamda, fiziksel ve ruhsal bedenden oluşan mikro kozmos; makro kozmos ile aynıdır ve makro kozmosu anlayabilmek için mikro kozmosu öğrenmek gerekir.”
berk yüksel in kaleminden ..
sevgiler..