2008 yılında, The Atlantic dergisinde, Nicholas Carr'ın, 'Google bizi aptallaştırıyor mu?' (ref.1) başlıklı önemli bir yazısı yayınlandı ve çok ses getirdi. 2013 sonunda ise Scientific American, son bilimsel araştırmalara dayalı 'Google bizi daha mı akıllı yapıyor' (ref.2) başlıklı bir yazıya yer verdi. Bunlardan acaba hangisi doğru?
Stanley Kubrick'in başyapıtlarından '2001 a space oddysey' filminin en etkileyici sahnesinde, astronot Dave Bowman, HAL süperbilgisayarını devre dışı bırakmak için hafıza kartlarını bir bir çıkartırken, HAL, 'Yapma Dave, zihnim yok oluyor, hissediyorum, hissediyorum bunu!' der. Internet ve özellikle Google'a bağımlılığımız üstel olarak arttıkça, bizler de artan biçimde hissetmiyor muyuz beynimizde bir şeylerin değiştiğini?
Beynimizin çalışmasındaki değişikler, en başta, her türlü bilgiye çok daha kolay ve hızlı ulaşabilmemizden kaynaklanıyor. Aklımız, artık, daldan dala atlamaya, bir konuyu çabucak gözden geçirip bir diğerine geçmeye alışıyor. Bunun da en olumsuz etkilerinden biri, kitap okuma, daha doğrusu okuyamama (!) üzerine oluyor. Eskiden bir kitabı saatlerce keyifle okurken, artık birkaç sayfa okuduktan sonra dikkatimiz dağılıyor, başka bir şeye geçme ihtiyacı duyuyoruz. Bu, benim de, kendimde ve çevremde gözlediğim gerçekten endişe verici bir değişim.
Günümüzde, bir çoğumuzun, gözleri ve kulakları aracılığı ile algıladıklarının artan bir bölümü gerçek dünya yerine İnternet üzerinden geliyor. Haber, mektup, gazete, dergi, kitap, ansiklopedi, müzik, resim, film, oyun .. hepsi orada. Üstelik de pek çoğu, her yerden, ücretsiz ve anında ulaşılır durumdalar! Basılı kitapların dipnotlarından çok farklı olarak, İnternetteki bağlantılar bizi, bir tıkta, yeni bilgilere uçuruyor. Bütün bunlar, duygu ve düşüncelerimiz için malzeme hatta birer nimet olurken; düşünüş biçimimizi, düşünce süreçlerimizi ve davranışlarımızı değiştiriyorlar. Bir benzetme yapmak gerekirse, eskiden bilgi denizinde yavaş yavaş yüzen bir dalgıç iken, şimdi dalgaların üzerine zıplayan bir jetski sürücüsüne döndük!
OTOMATİK ÖZETLEME
Araştırmalar, her meslekten insanın, örneğin yazarların, araştırıcıların, doktorların, benzer sorunları yaşadığını doğruluyor. Kitapları, hatta uzunca makaleleri okumak giderek zorlaşıyor ve terk ediliyor. Değil 'Harp ve Sulh' ya da 'Sefiller'i okumak, bir blog'daki üç dört paragrafı hazmetmek bile olanaksızlaşıyor. Beyinlerimiz artık neredeyse müzikteki 'staccato' ritmiyle, yani kesik, kesik çalışıyor. Web'deki dokümanların başlıkları, 'içindekiler' bölümü, ya da özeti yeterli görülüyor.
University College London'un ülkenin kütüphanelerinde yaptığı bir araştırma, bu 'kaymağını alma' diyebileceğimiz arama ve okuma türününün genelleşmekte olduğunu gösteriyor. Bu nedenle otomatik özetleme algoritmaları ve yazılımları günümüzde önemli bir araştırma alanı oluşturuyor (ref.3)!
İşin ilginç yanı, 20-30 yıl öncesine göre daha çok okuyoruz! Ama, şimdiki başka tür bir okuma. O kadar başka ki, bizlerin de başka tür bir düşünme biçimine, hatta başka bir benlik sahibi olmamıza yol açıyor. İnternet türü okumanın, yani hız (hatta 'anındalık- immediacy') ve verimliliğin öncelikli olduğu günümüzde, yazılı basın döneminin 'derin okuma'sı diyebileceğimiz, düşünerek ve içe sindirerek okumanın yerini, 'enformasyon seçici, ayıklayıcı' bir okuma alıyor. Bu da, beynimizin, sakin ve kesintisiz bir derin okuma sırasında aktifleşen, anlam çıkarma ve bağlantılar kurma becerilerinin giderek devre dışı kalmalarına yol açıyor.
Okuma, insanların içgüdüsel bir özelliği değil, sonradan öğrendikleri bir yetidir. Okuma, beynin birçok değişik bölgesini seferber eder ve bu bölgeler dile ve alfabeye göre ciddi değişiklikler gösterir. Bu nedenle okuma (ve yazma) yöntem ve stili aklımızın çalışma biçimini de doğrudan etkiler.
Buna verilen en ilginç örnek, büyük filozof Friedrich Nietzche'nin 1880 li yıllarda görüşünün bozulması ve kalemle yazmakta zorlanması üzerine ellerine bakmak zorunda kalmamak için daktiloda on parmak yazmayı öğrenmesidir. Birçok otoriteye göre, daktiloda yazmaya başlaması ile birlikte Nietzche'nin yazı stili de değişmiş, filozofun belagatı (güzel konuşma sanatı) daha çok kelime oyunlarına ve 'telgraf' stiline dönüşmüştür.
MEKANİK SAAT VE BİZ
Fiziksel değil de zihinsel yeteneklerimizi arttıran teknolojilerin yarattığı derin değişikliklere bir diğer ilginç örnek de, 14 üncü yüzyılda (o zamana kadar kullanılagelen güneş, kum vb türü saatlerden farklı olarak) sürekli ve hassas olarak çalışabilen mekanik saat'in icadıdır. İnsanlara her an doğru zamanı gösteren bu aygıtın olağanüstü etkileri olmuştur.
Saatin icadı ile birlikte, zaman, insanların faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası olmaktan çıkmış, kendi başına varolan ve ölçülebilen bir büyüklük haline gelmiştir. Bu paradigma değişikliği de, insanların ne zaman uyuyacakları, çalışacakları ve yiyeceklerine, duyularını dinlemek yerine saate bakarak karar vermelerine, yani bir anlamda dünya algılarının fakirleşmesine yol açmıştır. Ama aynı değişiklik, saatin tik taklarının çağrıştırdığı gibi, sürelerin ve diğer büyüklüklerin hassas matematiksel ölçümüne ve onunla birlikte bilimsel düşünce devriminin başlamasına öncülük etmiştir.
Bilişsel süreçlerimizdeki bu önemli değişiklikler kendimizi niteleyiş biçimimizi de değiştirmektedir. Saat bulunduktan sonra (yakın zamanlara kadar) zeki biri için 'kafası saat gibi çalışıyor' derken artık 'bilgisayar gibi' demek durumundayız! Öte yandan, sinirbilimin kanıtladığı gibi, insan beyninin her yaşta yeni bağlantılar yapabilmesi (yani plastikliği-plasticity özelliği) bu değişikliklerin benzetmelerle sınırlı kalmadığını bizleri biyolojik olarak da değiştirdiğini göstermektedir.
İnternetin kavrama (biliş - cognition) yeteneklerimiz üzerinde geniş kapsamlı etkileri olacağına kuşku yok. Büyük İngiliz matematikçisi Alan Turing'in 1936’daki eşsiz makalesinde kanıtladığı gibi, (o tarihte sadece teorik olarak bilinen!) sayısal bir bilgisayar, bilgi işleyen her türlü aygıtın işlevlerini yerine getirebilecek biçimde programlanabilir.
Günümüzde gördüğümüz de tam olarak budur. Neredeyse sınırsız bir güç ve kapasiteye sahip olan İnternet, tüm diğer entelektüel (zihinsel yetenek arttırıcı) teknolojileri kapsamı altına almaktadır.
Saatimiz, haritamız, telefonumuz, radyomuz, televizyonumuz, yazı ve baskı makinamız ve daha pek çok aracımız bir arada, cebimizdeki bir aygıttan her an, her yerde ulaşılır durumda...
Referanslar:
1.
Is Google Making Us Stupid? - Nicholas Carr - The Atlantic
2. Scientific American dergisi, aralık 2013 sayısı
3.
Automatic summarization - Wikipedia, the free encyclopedia ŞİMDİ ANLADIM NİYE ESKİSİ GİBİ KİTAP OKUYAMADIĞIMI .. DİKKAT DAĞINIKLIĞIM HAT SAFHADA ... !! VARMIDIR BU İNTERNETTEN KURTULMANIN YOLU ??