TELGRAF : William Cooke ve Charles Wheatstone adlı iki İngiliz1837
yılında , teller üzerinden elektrik akımı göndererek mesaj iletmeyi
başardılar. Böylece ilk elektrikli telgraf makinesı ortaya çıktı. Elektrik
akımı, alıcı cihazın kadranındaki bir dizi iğneyi hareket ettirerek
ulaştırılacak mesajın ekranda belirmesine yardımcı oluyordu.
MORS ALFABESİ : 1843’ te Samuel Morse, telgraf mesajlarında nokta
ve çizgilerden oluşan ünlü Mors Alfabesi’ ni geliştirdi. Morse,
Baltimore’ den Washington’ a uzanan 60 km’ lik bir telgraf hattı
kurarak, hattı başkanlık seçimleriyle ilgili haberleri iletmek için
kullandı.
TELEFON : 1876’ da Alexander Graham Bell, telefonu icat etti. Bell ve
Thomas Watson adlı elektrik mühendisi, bir gönderici ve bir alıcıdan
oluşan bir düzenek yaptılar. Alıcı, sesi belli bir elektrik akımına
dönüştürüyor ve bu akım bir tel aracılığı ile ahizeye taşınıyordu.
Tarihteki ilk telefon görüşmesini, 10 Mart 1876‘ da Bell yapmıştır.
RADYO : 1902’ de İtalyan mucit Guglielmo Marconi, kablo ya da tel
olmadan bir yerden diğerlerine mesaj göndermenin yolunu keşfetti.
Böylece radyo doğdu. Marconi, radarın mucidi Hertz’ in yapmış olduğu
deneyleri kullanarak bulunduğu yerden 9 metre uzaktaki bir kapı zilini
çalmayı başarabiliyordu ve bunun için her hangi bir kabloya ihtiyaç
duymuyordu. Kullandığı yönteme “elektromanyetik” adını vermişti.
FM RADYO : 1920’ de Edwin Howard Armstrong, FM radyoyu geliştirdi.
Elektrik mühendisi Armstrong’ un elektromanyetik ve elektrik alanında
yaptığı icatlar çok önemlidir. Fakat onun belki de hepimiz tarafından
bilinen icadı, geniş aralıklı yayın yapan FM radyo bandıdır.
SÜPER İLETKEN : 1986’ da George Bednorz, kayıp olmaksızın enerjiyi
transfer edebilen bir madde geliştirdi. Böylece “süper iletken” kavramı
hayatımıza girmiş oldu. Süper iletkenler, “bilgi çağı” açısından çok
önemli gelişmeleridir. Sıradan bir bakır telden iletildiğinde enerjinin
yaklaşık % 40’ ı kaybolmaktadır. İşte bu yüzden süper iletkenler
insanlığın enerjiyi doğru ve verimli kullanabilmesi açısından çok
önemlidir.
UYDU : 4 Ekim 1957’ de Ruslar, ilk uydu Sputnik’ i Dünya yörüngesine
yerleştirdi. Dünya’ nın ilk yapay uydusu sadece bir basket topu
büyüklüğünde olup 82 kg ağırlığındaydı. Bu minik uydu, 98 dakika
içinde yörüngeye yerleştirilmişti. Sputnik, insanoğlu için uzay çağının
başlangıcı demekti.
FAKS : 1843’ te üretilen ilk faks makinesi, kabartma harfleri tarayarak
elektrik sinyalleri gönderen bir sarkaçtan oluşuyordu. Modern faks
makinelerinde ise gönderilen dokümandan yansıyan ışığı algılayan
diyotlar kullanılır. 1922’ de Alman fizikçi Arthur Korn, radyo dalgaları
ile Avrupa’ dan Amerika’ ya fotoğraf göndermiştir.
HABERLEŞME KULELERİ : Claude Chappe, tepelerin üzerine kurulmuş
kulelerden oluşan bir ağ sistemi geliştirdi. Her kulenin üzerinde 49
değişik konuma ayarlanabilen iki uzun oka sahip bir makine vardı. Her
konum bir harfe ya da rakama karşılık geliyordu. Operatörler böylece
bir kuleden ötekine mesaj gönderebiliyorlardı. Bu sistem çok başarılı
oldu ve 4.828 km’ lik bir ağ kulelerle birbirine bağlandı.
ÇENGELLİ İĞNE : Dünya, 1849’ da Walter Hunt tarafından bulunan, çok
basit ama faydalı bir ürünle tanıştı: Çengelli İğne. Çengelli iğne,
Amerikalı mucit tarafından sadece 15 dolar kazanabilmek amacıyla bir
iddia sonucunda ortaya çıkmıştır.
YEMEK ÇUBUKLARI : Yemek çubukları 5000 yıl önce ilk defa Çin’ de
kullanılmaya başlandı. Çinliler, daha iyi pişmesi için yiyecekleri çok
ufak parçalara ayırıyorlardı. Bunları tutabilmek için de ağaç dallarını
kullanıyorlardı. Bugün Çin, Japonya, Vietnam, Kore gibi Uzakdoğu
ülkelerinde yemek çubukları hala yaygın olarak kullanılmaktadır.
EKMEK KIZARTMA MAKİNESİ : 1909’da General Electric şirketi, ilk
elektrikli ekmek kızartma makinesini üretti. Dilimlenmiş ekmek,
elektrikle ısıtılan bir tel üzerine konuluyordu. Ayarlı bir saat, süre
dolduğunda elektriği kesiyor ve ekmeği dışarı doğru itiyordu. Bu
sayede sabahları kahvaltı masalarını renklendiren çıtır çıtır ekmeklerin
hikayesi doğdu.
MİKRODALGA FIRIN : Yiyecekleri radyo dalgaları ile ısıtan bir fırın
fikrinin patentini 1945’ te Amerikalı mucit Percy L. Spencer almıştır.
Yiyecekler, mikrodalga adı verilen radyo dalgalarıyla bombardıman
edilir, bunun neticesinde moleküler titreşerek yiyeceğin ısınmasını
sağlar. Mikrodalga fırınların kapağındaki metal teller ise
mikrodalgaların fırından dışarıya çıkıp insanlara zarar vermesine engel
olmaktadır.
KAŞIK : Paleolitik zamanlardan beri kullanılan kaşıkların atası deniz
kabuklarıdır. Kaşığın Latince ve Yunanca’ daki karşılığı “spiral şekilli
sümüklüböceği kabuğu” anlamına gelen “cochlea” kelimesinden
türetilmiştir. Günümüzdeki formunu ise MS I. Yüzyılda Romalılar
vermiştir.
BIÇAK : Tarihte kesin olarak ne zaman icat edildiği belli olmayan
bıçak, günümüzde mutfaklarda ve yemek masalarında dizayn edilseler
de tarihin ilk dönemlerinden başlayarak yakın bir zamana kadar
öncelikle silah olarak kullanıldı. Ortaçağ Avrupası’ nda ev sahibi
masaya bıçak getirmezdi, çünkü herkesin bıçağı belindeydi. Ancak
şiddet artmaya başlayınca 1669’ da Fransa Kralı 14. Louis’ in bütün
sivri uçlu bıçakların yemek masalarında kullanımını ve sokaklarda
taşınmasını yasaklamıştır.
ÇATAL : Çatalı ilk kullananların Yunanlılar olduğu sanılmaktadır.
Çatalın yemek masalarındaki kullanımı MS 7. yüzyılda Ortadoğu’ daki
zengin ve itibarlı ailelerde görülmektedir. 13. yüzyılda Bizanslılar’ a
onlardan da İtalyanlar’ a geçmiştir. Fransa da ise “gösterişe kaçıyor ”
diye kabulü yavaş olmuştur. Çatal, 1600’ lerin ortalarından itibaren
tekrar itibar kazanmış, kraliyet ailesi ve zengin sofralarının
vazgeçilmez lüksü olmuştur. Günümüzde ise hepimizin vazgeçilmez
ihtiyacıdır.
MEKANİK SAAT : 999’ da Gerbert, insanoğlunun zamanı ölçebilme
arzusuna hizmet etmek için yepyeni bir ürün sundu. Fransız keşiş ve
sonrasında Papa olan Gerbert’ in ağırlıklar kullanarak çalışan ilk
mekanik saati günümüze kadar pek çok kez geliştirildi.
HASSAS SARKAÇLI SAAT : Galileo’ nun sarkaç teorisini üretmesinden
sonra daha kesin zaman ölçümü yapılabilir miydi? 1656’ da Christian
Huygens, bu noktadan hareketle, sarkacın hareketini bir dizi dişli çark
üzerinden saatin kollarına iletirken, bir yandan da sarkacın sürekli
salınım halinde tutmanın yolunu bularak ilk hassas sarkaçlı saati
geliştirdi.
DİKİŞ MAKİNESİ : 1830’ da Barthelemy Thimonnier dikiş makinesini
icat etti. Makinede ayak pedalıyla döndürülen bir tekerlek, iğneyi
kaldırıp indiriyordu. Fakat o dönemlerde pek çok terzi, işini
kaybedeceği korkusuyla bu makinelerin 80 tanesini tahrip etmişti.
FERMUAR : Fermuarın icadında her ne kadar tek bir mucitten söz
etmek zor olsa da asıl katkıyı 1893’ de W.L. Hudson’ un yaptığı
söylenebilir. Fermuarın hayatımıza girmesi oldukça zaman almıştır. İlk
fermuar tasarımının o kadar ürkütücü bir görüntüsü vardı ki pek çok
üretici seri üretimi yapmayı reddetmişti. Fermuar, günümüze kadar
gelişmiş ve hayatımızdaki pratik malzemelerden biri olarak yerini
almıştır.
ELEKTRİK ISITICILI ÜTÜ : 1882’ de Henry Seely, elektrik ısıtıcılı ütüyü
geliştirdi. İlk ütüler, içine kor halinde kömür konularak ısıtılırdı. Seely’
nin ütüsünün içinde ise elektrikli bir ısıtıcı bulunuyordu. Böylece ütü,
zor kullanılan bir ev aleti olmaktan çıkmıştı.
ÜTÜ MASASI : Ütü yaparken yeterince iyi sonuç alamamaktan şikayetçi
olan Afrikalı Sarah Boone adlı bir ev kadını, 1892 yılında kendisi için
bir ütü masası geliştirdi. Böylece tarihin ilk ütü masası ortaya çıkmış
oldu.
ELEKTRİKLİ SÜPÜRGE : 1901’ de Hubert Booth, elektrikli süpürgeyi icat
etti. Booth’ un elektrikli süpürgesi o kadar büyüktü ki atlı bir arabayla
çekilmesi gerekiyordu. Fakat süpürgenin performansı gayet iyiydi; öyle
ki İngiliz Kralı VII. Edward taç giyme töreninden önce salondaki
halının bu süpürge ile temizlenmesini istemişti.
ELEKTRİKLİ BUZDOLABI : İlk elektrikli buzdolabı, Karl Linde tarafından
1877’ de geliştirildi. Yiyeceklerin bozulmadan saklanabilmesi için
gereken, ortamın soğuk olması koşulu, ilk defa Karl Linde tarafından
yapay olarak sağlanmıştı. Linde’ nin cihazı, yiyecek kabininin arkasına
freon gazı yerine metil ether adlı son derece patlayıcı bir gaz
pompalıyordu. Bu yüzden pek yaygınlaşmadı. Freon gazı kullanılan ilk
buzdolabını ise Balzer Von Platen ve Carl Munters birlikte tasarlamıştı.
BULAŞIK MAKİNESİ : 1889’ da W. A. Cockran adındaki maharetli kadın
mucit, tarihin ilk elektrikle çalışan ilk bulaşık makinesini üretti. Sistem
çok basitti. Bir fiskiye, boru yardımıyla gelen tazyikli suyu tabakların
üzerine eşit dağıtıyor ve bulaşıkları temizliyordu.
ÇAMAŞIR MAKİNESİ : 1906’ da Ala Fischer, çamaşır makinesini icat
etti. Makinenin içine yatay olarak yerleştirilmiş metal tambura kirli
çamaşırlar konuluyordu. Tambur, elektrik yardımıyla döndürülüyor ve
hareket sırasında çamaşırlar sürekli suyla temas ederek temizlenmiş
oluyordu. İlk kurutuculu çamaşır makinesi ise 1924’ te üretildi.
Çamaşır makineleri sürekli gelişerek günümüzdeki halini aldı.
TERMOS : 1906’ da İskoçyalı J. Dewar, termos adını verdiği ve içine
konulan sıvının ısısını koruyan, iç içe geçmiş iki kaptan oluşan bir
sistem geliştirdi. Tarihin en popüler icatlarından birisi olan termos
sayesinde piknik yapmak, insanoğlu için daha da keyifli bir hal almaya
başladı.
BLENDER : Stephen Poplawski, termos benzeri cam bir kutunun
tabanına metal, dönen bir bıçak koyarak blender fikrini ilk ortaya atan
kişidir. 1932’ de bu fikrini tasarım haline dönüştürmeyi başarmıştır.
1935’ te Fred Waring ve Frederick Osus adlı iki girişimci dostu,
Poplawski’ nin fikrini geliştirerek büyük bir ticari başarı kazanmışlardır.
ATAŞ : 1900’ de Johann Vaaler, kağıtları sıkıca tutabilmek için,iç içe
geçmiş iki halkadan oluşan, metal bir telden ibaret orijinal bir ürün
tasarladı. Vaaler’ in “Ataş” adını verdiği bu tasarım bugüne değin
hemen hemen hiç değişmemiştir.
KALEMTIRAŞ : Bugün okur yazar hemen hemen herkesin evinde,
çekmecesinde bulunan kalemtıraş Amerikalı John Lee Love tarafından
1897’ de icat edildi. İlk üretimi bildiğimiz taşınabilir şekliyle
tasarlanan kalemtıraş daha sonraki yıllarda geliştirildi.
KURŞUNKALEM : Kurşunkalemin bugün bildiğimiz şeklini Fransız
kimyacı Nicolas Conte vermiştir. Kil ve graphite karışımını yakıp
tahtadan silindir çubuklar içine koyan Conte; 1795’ te patentini
almıştır. İlk kurşunkalem fabrikasını ise 1861’ de Eberhard Faber, New
York’ ta kurmuştur.
BİLYE UÇLU TÜKENMEZKALEM : 1938’ de Macar mucit Lazlo Biro, biro
da denilen, günlük hayatımızın vazgeçilmez parçası olan bilye uçlu
tükenmezkalemin hayata geçmesini sağladı. Tükenmezkalem,
öncelikle yüksek basınca maruz pilotların kullanması için üretilmişti.
Zamanla kolay kullanımından dolayı geniş kitlelere ulaştı.
DOLMAKALEM : 1935’ te Fransız Jules Fagart, tekrar doldurulabilen
dolmakalemi geliştirdi. Bugün bizlere bir parça nostalji gibi görünse
de dolmakalemler, pek çok insan için hala önemli yazı araçlarından
biridir.
SİLGİ : Silgiyi ilk defa 1736’ da Avrupa’ ya getiren, Fransız kaşif ve
bilim adamı Charles Marie de la Condamine’ dir. Bu aslında, Güney
Amerika’ da yerli kabilelerin oyun için ve tavuk tüyü gibi şeyleri
vücutlarına yapıştırmak için kullandıkları bir maddeydi. Avrupalılar
bunu kullandı fakat bir süre sonra çürüdüğü için kullanışlı olmadı.
1839’ da Charles Goodyear, kauçuğu işlemenin ve dayanıklı kılmanın
yolunu buldu. Bugün kullandığımız silgilere şekil vermiş oldu.
DAKSİL : 1951’ de Bette Nesmint Graham, daksili icat etti. Dallaslı
sekreter Graham, bugün ofislerimizde hepimizin sık sık ihtiyaç
duyduğu hatalı metinlerin üzerini ince beyaz tabakayla kapatan yazı
düzelticiyi ilk olarak evinin mutfağında blender ile sıvı hale getirdiği
kağıt olarak üretmiştir.
RAPTİYE : Raptiye, ilk defa Amerikalı Edwin Moore tarafından kiralık
bir odada üretildi. Bir gün önce yaptığını ertesi gün satan Moore,
Eastman Kodak Company’ den büyük bir sipariş alınca 1904’ te Moore
Raptiye Şirketi’ ni kurdu. Şirketi hala küçük şeylerin üretimine devam
etmektedir.
FOTOKOPİ MAKİNESİ : Bugün kullandığımız fotokopi makineleri ilk
olarak 1942’ de Chester Carlson tarafından geliştirilmiştir. Amerikalı
mucit Chester Carlson, 1938’ de de elektrostatik fotokopi makinesini
icat eden kişidir. Fotokopi makineleri sayesinde gerekli dokümanları
çoğaltmak kolaylaşmış oluyordu. Bu da büyük bir işgücü kazanımı
anlamına gelmekteydi.
MÜREKKEP : Kağıdın icadıyla paralel kullanılan mürekkep, Çinliler
tarafından bulunup geliştirildi. MS 400’ de yaklaşık olarak bugün
kullandığımız halini aldı. Renk pigmentleri veya boyar maddelerin
sıvıda çözündürülmesiyle elde edilen mürekkebin ilk dönemlerdeki
hammaddesi ise yanmış çam odunu, kuzu yağı, eşek derisi jölesi ve
miskti.
PARŞÖMEN : Eski Mısır firavunlarından biri Anadolu’ ya papirüs
vermeyi reddedince, parşömenin hikayesi başlar. Anadolu’ daki
Bergama kitaplığının İskenderiye’ ye rakip olmasından rahatsız
olununca papirüs gönderimi durmuştur. Bergama hükümdarı, koyun ya
da keçi derisinden papirüsün yerini tutacak ve yazı yazmaya uygun bir
madde hazırlanması istedi. Yunanca “Pergament” adını taşıyan
parşömen böylece doğdu.
YAPIŞKAN BANT : 1921’ de Amerikalı R. Drew, yapışkan bant fikrini
ortaya attı. Avrupa’ da “seloteyp” adıyla piyasaya sürülen bu bandın
bir yüzü, “selüloz” adı verilen ve yapışkan olan saydam bir plastik
şeritten oluşuyordu.
TUTKAL : Tutkal ilk olarak 1750’ de İngiltere’ de yapıldı. Tutkal
önceleri balıktan elde edilmiş, daha sonraları plastik, hayvan
kemikleri, nişasta, süt proteinlerinden elde edilen türevleri ile
yaygınlaşmaya başlamıştır.
YANGIN SÖNDÜRÜCÜ : 1816’ da George Manby, yangın söndürmeye
yönelik bir sistem geliştirerek ilk yangın söndürücünün temellerini
atmış oldu. Alet, su içeren metal bir silindirden oluşuyordu. İçindeki
su, sıkıştırılmış hava yardımıyla dışarıya püskürtülüyordu.
KİMYASAL YANGIN SÖNDÜRÜCÜ : 1905’ te Alexander Laurent,
kimyasal yangın söndürücüyü geliştirdi. Yangına suyla müdahale
etmek her zaman doğru bir yol değildi, bu yüzden Laurent, bir
kimyasal karışımı geliştirerek suyun yangın söndürmedeki zararlarını
da yok etmiş oluyordu.