İçindeki gücün sırrını keşfet!
Yıllardır televizyonların astroloji, Feng Shui, Reiki, kişisel gelişim konularında tanınan ismi Nuray Sayarı şimdi de kitap yazdı. Nuray Sayarı kitabında, okuyucularına örnek olsun diye kendi hayat hikayesine yer verirken, hepimizin içinde varolan ve bilincin bildiği sırlara ulaşmanın yollarını anlatıyor. Yaşama dair bir çok olguyu hayatın bilgeliğiyle birleştiriyor. Kitabın telif gelirini de “Türkiye Omurilik Felçliler Derneği’ne bağışladı.
La Fontaine “Gözlerimin ışığı güneşten daha aydınlıktır” der. Nuray Sayarı ile ilk tanıştığımda beni en çok etkileyen şey Nuray’ın gözlerinin ışığı oldu. Bir anda bulunduğumuz mekan farklı bir aydınlığa kavuştu. Sohbeti, gülen yüzü ve kalbi beni çok etkiledi.
Zor bir hayattan gelmişti. Kendi deyişiyle düşünce gücünü keşfettiği ve enerjiyle tanıştığı zaman hayatı 180 derece değişmişti. Kuantum felsefesine inanırsınız, inanmazsınız bilemem ama Nuray’ı tanıdıktan sonra diyeceğim tek şey “O ne yapıyorsa doğru yapıyor”. Zira bir bedenin böylesine neşeyle ışık saçması çok rastlanır bir durum değil.
Söyleşimiz sırasında zaman zaman O duygusal kişiliğiyle göz yaşlarına boğulsa da, ben ondan hayata yönelik çok şey öğrendim. Örneğin problemlerden kaçmamak tam tersi yüzleşmek gerekliliğini ve kabule geçmeyi. Güne güzel duygular ve sevgiyle başlamayı. Hayatımıza giren ve bizi rahatsız eden kişilerin bizim için ne kadar önemli olduğunu.
Keyifle okumanız dileğiyle...
Zor bir yaşamdan geldiğinizi söylüyorsunuz. Kısaca neler yaşadınız?
Öldü zannedilip morga kaldırılırken 40 günlüktüm. Hamileyken verem oldum. Doktorlar bebeğin de benim de yaşam şansımın olmadığını söylediler. Kısaca öncelikle sağlığım berbattı.
Ama doğum yaptınız ve hayattasınız.
Evet, doğum yaptım ama sekiz ay bebeğimi göremedim. Çünkü aylarca Heybeliada Sanatoryumunda verem tedavisi gördüm. Üstelik o hastahanede yatmak için fakir kağıdı almak zorunda kaldım. Fakirler arasında bile torpilli olanlar vardı. Kimi deniz manzaralı odalarda, kimiyse mezarlık manzaralı odalarda yatıyordu. Çok ağırıma gitmişti. Ben mezarlık manzaralı odada yatanlardandım. Hatta o dönemde payton paramız bile olmadığı için hasta halimle hastaneye kadar yürümüştük.
Daha sonra anneniz hastalandı?
Evet, annem babama her kızdığında “Bu adam beni kanser yapacak” derdi. Sonunda kanser olmayı başardı! Annemin kanser olduğunu rüyamda görmüştüm. Önce kimse bana inanmadı. Taa ki annem bir kaza geçirip hastahaneye kaldırılıncaya dek. Kitabımda detaylarını yazdım. İlginçtir annem yoğun bakımdayken onun hayatından umudumu kestiğimde ve durumu kabullendiğimde annem iyileşti.
Genç yaşta evlendiniz?
Çocuk denecek yaşta evlendim ve kaynana şiddetine maruz kaldım. Yalnızdım ve sevilmiyordum. Kaynanamın yaptıkları çok ağırıma gidiyordu. Günlerce, aylarca göz yaşı döktüm.
Ya eşinizle olan ilişkiniz?
Hayata ilişkin korkularımdan, güvensizliğimden ve dırdırlarımdan dolayı eşimi kendimden uzaklaştırdım. Korkuyordum ve korkularımın kurbanı olmuştum. Hani derler ya şuyu vukundan beterdir diye... Korkularım gerçeklerden daha etkiliydi hayatımda.
Peki o dönemde dibin en son basamağı ne oldu?
Eşimin susayan oğlumuza su içirebilmek için dayak yemesi oldu. Bir gün biraz olsun hava alabilmek için 3 yaşındaki oğlumuzla sahile gitmiştik. Oğlum susamıştı ve “baba su” diyordu. Eşim su aldı ve cebindeki son parayı verdi. Ancak yanlış hatırlamıyorsam su bin lira idi ve eşimde beş yüz lira vardı. Eşimin erkeklik ve babalık gururu incinmiş, beş yüz lira için kanlar içinde kalmıştı. O sırada yanımızda son model bir araba durdu. Hiç unutmam plakasında “GEÇER” yazıyordu. Eşim bana döndü ve ezilmiş erkeklik gururuyla “Karıcığım bir gün sana bu arabadan alacağım” dedi. Ben de acı acı güldüm.
Sonunda aldı mı?
Evet ben düşünce gücü ve enerjiyle tanıştıktan sonra hayatım 180 derece değişti. Eşim bana o arabayı aldı.
Şimdi ne durumdasınız?
Sırrı öğrendim. Dualarımı değiştirdim. Niyetlerimi bilinçle oluşturdum. Artık hasta olmayı seçmiyorum. Sağlığım yerinde. Annem kanseri düşüncü gücüyle ve inançla yendi. Kaynana evi çok uzaklarda kaldı. Mutlu bir evliliğim ve çok sevgili iki oğlum var. Hayallerimin evinde, huzur içinde oturuyorum. 40 metre kare evden 1250 metre kare eve taşındım. Parayla hiçbir derdim yok, evren bana ihtiyacım olanı rahatlıkla gönderiyor. Çok sevdiğim işimi mutlulukla yapıyorum. Üstelik bir de ünlü oldum. Çok seviyor, seviliyorum. Hayat bütün isteklerimi, dileklerimi tüm cömertliğiyle karşılıyor. Televizyonda kendi programımı yapıyor ve milyonlara ulaşıyorum.
Kaynananız?
Ben onu çok seviyorum. Ama görüşmeye bir süre ara verdik. Bazen kalpler arasında köprünün kurulması için mesafeye ihtiyaç var. Kucağımı açtım ve onun bana geleceği günü sevgiyle bekliyorum.
Sen niye ona gitmiyorsun? Onu sevdiğini söylüyorsun, sonuç olarak eşinin annesi?
Çok gittim. Ama ilişkileri tek başına yürütemiyorsun. Karşılıklı sevgi lazım. Bazen insanların kendilerini dinlemelerine, içlerindeki sevgiyi keşfetmelerine izin vereceksin. Biliyorum ki birgün o da bu sevgiye hazır olacak. Bekliyorum.
Ya evliliğiniz?
Çok mutluyuz. Ben kendimi sevmeye başlayınca, dırdırlarımı kesince, ona hep iyi enerji verince eşim de beni çok sevdi.
Peki bu sırrı keşfedip hayata uygulamak zor mu?
Kesinlikle çok kolay. Tamamen inanç meselesi. Tanrıya inanacaksın, kendine inanacaksın. Niyetlerini bilinçli olarak kuracaksın. Bu kitabı da bu nedenle yazdım. Yaşadıklarım ve değişimim insanlara örnek olsun diye. Mutlu,güçlü, başarılı olmanın, para kazanmanın ve aşk içinde yaşamanın aslında ne kadar kolay olduğunu anlattım kitabımda.
Kitabınızda öncelikle kendinizi sevmeniz gerektiğini söylüyorsunuz?
Evet, bizler, hepimiz mucizeyiz. Tanrı’nın yansımalarıyız. İşe önce kendimizi severek başlamamız gerek. Kendini sevmek, yüce Yaradanı da sevmektir. Siz kendinizi sevmezseniz, evrene sevgi enerjisi göndermezseniz, başkaları sizi niye sevsin?
Aynadaki seni çok sev diyorsunuz?
Kesinlikle. Bakın öncelikle güzellik nedir? Hokka gibi bir burun ve 90-60-90 vücut ölçüleri vs... ile güzel mi olacağınızı sanıyorsunuz. Hayır. Kimse kimsenin fiziksel özelliklerine değil, parlayan gözlerine ve gülümseyen yüzüne, kalbine geliyor. Gülümseyen ve ışıldayan insan güzelleşiyor. Tıpkı kelebeklerin ışığın etrafında toplanması gibi herkes sizin etrafınızda dolaşıyor.
Kendimizi nasıl sevmeye başlayacağız?
Öncelikle sabahları uyandığınızda güne şükrederek, olumlu enerjileri çekebilmek için güzel niyetlerle başlayacağız. Aynaya bakın. Aynada gözbebekleriniz parlayana kadar kendinizi çok sevdiğinizi tekrarlayın. Hatta ben bedenimi öpüp, bu bedeni ne kadar çok sevdiğimi bile söylüyorum. Eskiden bana deli derlerdi, şimdi onlar, bendeki olumlu gelişmeleri gördükçe benim yaptıklarıma inanmaya başladılar.
Bazı ortamlarda rahatsız oluyoruz. Karşımızdakilerin enerjisi bizi kötü etkiliyor. Bu ortamlardan uzaklaşmak mı lazım?
Kesinlikle hayır. Siz sizin benzeriniz olmayan hiç bir kimseyle aynı ortamı paylaşamazsınız. Karşınızdaki sizi rahatsız ediyorsa, ya onda sizin yüzleşmek istemediğiniz bir yanınızı görüyorsunuz ya da sizde derinlerde kalan, aklınızın değil ama bilincinizin bildiği bir olayı hatırlatıyor. Sakın o kişilerden kaçmayın. Rahatsızlığınızla yüzleşin. Sonra da kabule geçin. Bilincinizdeki negatiflerle ancak yüzleşerek kurtulursunuz.
Ya başımıza gelen kötü olaylara nasıl bakacağız?
Onlardan öğreti çıkaracaksınız. Hatalarınızla yüzleşeceksiniz. Benim başıma bu olay niye geldi, ben nerede yanlış yaptım diyeceksiniz. Öğretinizi almadan o negatif durumdan kurtulamazsınız, tekrarlar durur.
Devamlı birbirini aldatanlar için ne söylüyorsunuz?
Aldatan aldatılır. Çünkü kişi aldatıyorsa evrene aldatma enerjisi veriyordur. Çektiği enerji ise aldatılmak olur. Hani ilahi adaletten söz edilir ya. İşte enerjilerin çekim gücü aynen böyledir.
Dualarımı değiştirdim diyorsunuz?
Evet, eskiden Allah’ım beni kazadan beladan kurtar diye dua ederdim. Şimdi kazayı belayı aklıma hiç getirmiyorum. Sağlıklı olduğum için şükrediyorum ve dualarımda hayatımdaki bütün güzelliklerin devamını diliyorum.
Cimri olan kişiler aşk meşk ilişkilerinde de başarısız olur diyorsunuz?
Evet, birşeyleri kıstığınız zaman evrene kıtlık enerjisi gönderiyorsunuz. Bu da sevginin, aşkın hayatınıza girmesini engelliyor.
Çekim gücü yani.
Tamamıyla. Biz evrene ne enerji verirsek, evren de bize o enerjileri verir.
Burada niyetlerimiz çok önemli tabii.
Ne yazık ki biz istemeyi bilmiyoruz. Birşeyi dilerken, isterken tamamıyla negatif sözcüklerden ve duygulardan arınıp, inançla isteğimizi evrene sunmamız gerek. Kitabımda dileklerimizi oluşturma şekillerimiz için bir test yaptım. Sen sadece siparişini ver, evren sana istediğini ambalajıyla verecektir.
Hayalleri imgeleme, canlandırma niye önemli?
Eğer hayallerinizin olduğunu imgelerseniz, hayatı o olmuş gibi yaşamaya başlarsınız ve o zamanda hayalinizin gerçekleşmesi kaçınılmazdır. İmgeleme metodlarını tablolar eşliğinde kitapta oldukça derinlemesine anlattım.
Siz böyle mi yaşıyorsunuz?
Evet, mesela ev almak istiyordum. Evimin bolluk ve bereket köşesine altın varaklı bir çerçeve içinde gazeteden kestiğim hayallerimdeki evin resmini koydum. Oradaki resim bana hayalimi hatırlatıyordu. Gel zaman git zaman sevdiğim bir ev aldım. Eve taşınacağımız zaman çerçeveyi elime aldığımda bir de ne göreyim aldığım ev, çerçevenin içindeki evin aynısı değil miymiş. İşte size çekim gücü.
Ancak bir de ofis maceranız var?
Evet çok komiktir. Akmerkezde ofis istiyordum. Çerçeveme Akmerkezin resmini koydum. Ama dilerken, “Nuray sen de biraz fazla uçtun galiba” diye negatif bir kodlama yaptım. Kısa bir süre sonra ofisimi aldım ama Akmerkezde değil, Akmerkez manzaralı!!! İşte bu nedenle söylüyorum, niyet ederken olumsuz hiç bir şeyi aklınıza getirmeyin.
Korkularımız, endişelerimiz?
İşte bu duygular insanın niyetlerinin gerçekleşmesini engeller. Biz iyi bir dilekte bulunurken bu negatif duygularla kötüyü kendimize çekiyoruz da farkında değiliz. Hani derler ya, “Sakınan göze çöp batar.” işte bu nedenledir.
Hayatta imkansız diye bir şeyin bulunmadığın söylüyorsunuz?
Hayır yoktur. Sadece ona giden yolu bulamamışınızdır. Sakin olun, durumunuzla yüzleşin, kabule geçin ve dileğinizi yürekten, en saf şekilde, gerçekleşeceğine emin olarak, imgeleyerek dileyin. Bakın ondan sonra neler oluyor?
Yavaşlamak niye önemli?
Hız yaparken Tanrı’nın yarattığı güzellikleri göremezsiniz. Yavaşladığınız zaman anın farkındalığına ulaşırsınız. Anın farkındalığına ulaştığınız zaman ise gerçeğe ulaşırsınız. “Acele işe şeytan karışır” diye atalarımız boşuna söylememişler.
İyilik yapmanın bazen sakıncalı olduğunu söylüyorsunuz.
Evet, bazen iyilik yapacağım diye başkasının karmasına karışıyorsunuz. Karşınızdaki kişinin öğretilerine ulaşmasını engelliyorsunuz. Onun için iyilik yaparken aman dikkat. Örneğin çocuğun sizden her harçlık istediğinde veriyor musunuz? Hayır. Nedenini, niçinini soruyorsunuz. Bazen onun ders alması için para vermiyorsunuz bile. Bu demek değildir ki, yardım etmeyin. Tabii ki yardım edin ama dikkatli olun. Buda’nın bir sözü vardır. “İyilik yapmayın” der. Yaptığınız şeyi iyilik olarak değerlendiriyorsanız, bunun karşılığını beklersiniz. Karşılığını göremediğinizde de hayal kırıklığı yaşarsınız. Ya içten gelerek yapın, ya da iyilik diye nitelendiriyorsanız yapmayın.
Kitabınızda çeşitli olumlamalar var.
Evet, bu olumlamaları kişinin durumu ile yüzleşmesi, kabule geçmesi ve olumlu niyet etmesi için yazdım. Bir şeyi kırk kere söylersen olurmuş ya, bu olumlamaları da devamlı tekrar ederseniz, hayatınızda bazı şeylerin yoluna girmeye başladığını göreceksiniz.
Peki yine kitabınızda, burçlar, bitkiler ve günler ilişkisi var. Hangi gün ne yapılacağı, hangi bitkiyle tütsü yapılacağı, hangi gezegenin hangi günü yönettiği vs...
Evet, aslında bunlar biraz da inançla ilgili. Maddeyi olumlu kodlamak. Mesela Perşembe günü evde adaçayı tütsüsü yapmak, ada çayı içmek bolluğu bereketi getirir gibi. İnsan neye inanıyorsa, o doğrudur. Çünkü evrene o enerjiyi veriyorsunuz.
Ben yaptım, oldu diyorsunuz.
Hem de nasıl oldu. Sıra sizde...
Kitabın bütününde neler var?
Düşünme şeklini değiştirdiğinde herşeyi değiştireceğinizi, aşkı, parayı, başarıyı, sağlığı ve istediğimiz herşeyi kendimize nasıl çekeceğimizi, büyüden, nazardan nasıl korunacağımızı, düşünce gücüyle maddeyi nasıl kodlayacağımızı, yavaşlamanın ve farkındalığın önemini, ıstırablarımızı nasıl sona erdireceğimizi, korkularımızdan, endişelerimizden arınma yollarını, hayallerimizi nasıl gerçekleştirebileceğimizi, günleri, burçları ve bitkileri, değerli taşlar ve anlamlarını, evimizde Feng Shui ile nasıl mucizeler yaratacağımızı, beş elementin hayatımızdaki anlamını ve yaşama dair daha bir çok şeyi hayatın bilgeliyle birlikte öğrenip, çeşitli testler eşliğinde kendimizde mucizeler yaratacağız.
Bütün bunlar bir kitaba sığdı mı?
Sığdı sığdı. Genel hatlarıyla bütün bunları yazdım. Hatta Halil Gibran ve diğer filozofların muhteşem sözlerine de yer verdim. Bundan sonra yazacağım kitapta daha derin süprizlerim olacak.
Son olarak ne söylemek istersiniz?
İsteklerimiz için harekete geçmek çok önemli. Hadi hemen sizde harekete geçin. Dileklerinizi gerçekleştirin. A. Maurrois ne demiş? “İstemek, istiyorum demek değil, harekete geçmektir.”
Şimdi bazı okuyucularımdan, “Nuray Sayarı’nın tuzu kuru, tabii ki bunları söyler” dediğini duyuyorum.
O TUZ ISLAKTI BEN KURUTTUM