Lisan (language) yeteneği bilinen bütün canlılar arasında sâdece insanoğlunda bulunan bir ayrıcalıktır. Yunusların da anlamlı seslerle konuştuğu bilinmektedir ama bu, insandaki sofistike lisan kullanma becerisinin yanında çok zayıf kalır.
İnsan türü evrimsel olarak beyninde mevcut olan bir lisan iktisap aygıtı ile (bir nev’î sinirsel bağlantılar modülü), lisan örenmeye donanımlı olarak dünyaya gelir. Hiç birimiz tam ve mükemmel konuşamayız ama bu modül sâyesinde aşağıda anlatacağım evreler sırasında bozuk ifâdeler süzülüp düzeltilerek, amaca yönelik ve doğru konuşma öğrenilir.
Anne karnındaki bebeğin daha 5. aydan itibâren net olarak işitebildiğini biliyoruz. Bu dönemde bilhassa Mozart’ın eserlerinin dinletilmesinin ve anne karnına doğru konuşup masallar anlatılmasının çocuğun beyin gelişimini ve lisan işlevini olumlu yönde etkilediğine dâir bulgular mevcut.
Lisan gelişimsel açıdan sembolik düşünceyi konuşma işlevinde kullanma ve iletişime girebilme yeteneğiyle ilişkilidir. Konuşma, ses ve kelime üretme yeteneğiyle ilgilidir. Lisan tâbiri sese ilâve olarak sentaksı (kelimeleri birbirine bağlamak için kullanılan dilbilgisi kuralları topluluğu) kapsamaktadır. Prozodi ise, anlatılan şeylere uygun ses tonlamalarının ve duygulanımın olmasıdır.
Yeni doğanın prelinguistik (lisan öncesi) gelişimi doğumdan birkaç saat sonra başlar. 18 aylık bir çocuk, konuşmada seçici olarak seslere odaklanır. Özellikle sık kullanılan kelimelere dikkat eder. Lisan hususunda öncelikli olarak “resepsiyon” yâni “sözel olarak algılama” yeteneğini geliştirme eğilimindedir. Daha sonra ise, “ekspresyon”, yâni “sözel ifâde” yeteneği gelişir.
Yeni doğan, ilk birinci ayında “agulama” sesleri çıkartmaya başlar. İlk 3 ay içinde, bildiği yüzleri gördüğünde veya sesleri duyduğunda gülümseme ve mırıldanma ortaya çıkar. Bolca sosyal uyarana mâruz kalan çocuklar, erken dönemde daha fazla ses çıkartma eğilimindedir.
Birinci yılın sonuna doğru, olayları sosyal yönden paylaşmak amacıyla, objelere parmakla işâret etmek ve göstermek gibi klâsik jestleri kullanmaya başlarlar. İkinci senenin başında çocuklar anne ve babalarına karşı “göstermek” ve “vermek” gibi alışılagelmiş sosyal jestleri sıklıkla kullanırlar.
18 aya kadar sâdece etraflarında gördükleri nesnelerle ilgili söylenenlere anlam verebildikleri hâlde, bu noktadan sonra görmedikleri nesnelerle ilgili ifâdeleri de takip edebilmeye ve komut alabilmeye başlarlar. Örneğin “git ve bir bardak getir” gibi bir komut verildiğinde bardak bulana kadar birkaç odayı dolaşabilirler.
15–16 aylıkken sorulduğunda ağız, burun gibi vücudunun belirli bölümlerini gösterebilir. 20 aylık bir çocuk ise bu bölümleri başka bir insanın üstünde gösterebilir. Bu yaşlarda, âile bireylerinin isimlerini, oyuncak hayvanlarının isimlerini, kitaplardaki hayvan resimlerini sözel olarak algılayabilir (resepsiyon) ve istendiğinde gösterebilir. 2 yaş civarında zarfları (içinde, üstünde, altında vs.) ve eylem içeren fiillerin mânâsını anlayabilir.
İlk anlaşılır kelimenin ifâde edilme yaşı 8–18 ayları arasındadır. İlk telâffuz edilen kelimeler, erken dönemdeki mırıldanmalarda en sık kullanılan sınırlı sayıdaki ünsüzlerden oluşur. Bu fenomene fonolojik seçicilik adı verilir. 18. aydan itibâren sesli harfler de telâffuz edilmeye başlanır. Genellikle ilk kelimeler tekrarlayıcı hecelerden oluşur (baba, dede vs.). 24 aylık olunca birkaç heceli kelimeler rahatlıkla üretilir hâle gelir. 24.–36. aylar arasında, konuşma esnâsında kelimenin son harfini veya telâffuzu zor olan bir ara harfi atlayabilirler. 12–24 aylık bir çocuk bir veya iki kelimelik cümleler kurabilir (ekspresyon) ve asitçe algının (reception) yerini daha sofistike idrak (perception) almaya başlar. 12 aylık bir çocuk ortalama olarak üç kelimeyi sözel olarak ifâde edebilir. 15 aylık olunca ise, ortalama olarak bu beceri on kelimeye çıkar. 18 aylık çoğu çocuk ise, ortalama olarak yüz civarında kelimeyi ifâde edebilir. 24 aylık olunca kelime dağarcığı ortalama olarak üç yüze ulaşır. 3 yaşında, kelime dağarcığı ile ilgili olarak hem ekspresyon hem de idrak yetenekleri daha da gelişir. Çoğullar, şimdiki zaman kipi ve değişik sıfatlar algılanmaya başlanır. Konuşma yeteneğiyle paralel olarak anlama yeteneği daha da artar.
24 aylık bir çocuk, ortalama olarak elliden daha az sayıda kelimeyi sözel olarak ifâde edebiliyorsa, ekspresif lisan yeteneği linguistik açıdan kronik şekilde geri olarak değerlendirilir. Bilişsel işlevselliği normâl sınırlarda olup, iki yaşındayken 50 kelimenin altında kelime dağarcığı olan ve kelimeleri cümlede birleştiremeyen çocuklar ilk etapta “geç konuşan çocuk” olarak ele alınır. 2–3 yaş civarında çocukların %75-85’inde geçici bir kekemelik görülebilir. Genellikle birkaç ay içerisinde kendiliğinden düzelir ve abartılı endişelerde bulunmaktan, çocuğu doğru konuşmaya zorlamaktan kesinlikle kaçınılmalıdır.
Okul öncesi çocukları sıklıkla karmaşık cümleleri anlamada zorlanabilirler. Özellikle, kendilerinden istenen eylemlerin sırasını karıştırabilirler (örneğin, “dişini fırçalamadan önce suyu kapat” komutunda olduğu gibi).
36 aylık bir çocuk, artık ortalama olarak 900 civarı kelimeyi telâffuz edebilir. 3 yaş civarında, “içinde, üzerinde altında, yanında” vs. zarfları konuşmasında kullanabilir. Yine bu yaşlarda, “büyük-küçük, uzun-kısa” gibi sıfatları idrak etmeye başlar. İki ya da üç rengi doğru şekilde adlandırabilir. “Kim”, “nasıl”, “nerede” gibi soru zarflarını idrak edip cümlede kullanabilir. Şahıs zamirleri kullanılmaya başlanır.
3 yaşından itibâren, pragmatik gelişim daha da zenginleşip sosyal etkileşim amacıyla kullanılır. Amaçlı konuşma ve olup biten olaylara yönelik konuşmalar başlar. 3–5 yaşlarında, geçmişte yaşanan olayların ifâde edilip, bunların güncel olaylarla ilişkilendirilmesi başarılır. Okul öncesi dönemde lisan artık, mantık yürütme, sorun çözme, düşünce ve eylemleri ifâde etmek amacıyla kullanılmaya başlanır.
4 yaşındaki çocuk artık, seslerin tamına yakınını doğru telâffuz edebilir ve lisanla ilgili dilbilgisi kurallarının çoğunun temelini öğrenmiştir. Çocukların %5 kadarında, okula ilk başladıklarında, sadece birkaç sesin telâffuz edilmesinde tortu hâlinde hatalar kalabilir.
4 yaşından itibâren, konuşurken pek çok harfin ve sesin atlanması veya yanlış telâffuz edilmesi söz konusuysa, bir fonolojik bozukluktan şüphe edilmesi gereklidir.
6–7 yaşlarından itibâren, lisan gelişiminde semantik ve gramer erişkindekine benzer şekilde yerleşir. 6 yaşından itibâren bir çocuk basit masalları dinleyebilir, kendisi de masal anlatabilir. 7 yaşındaki bir çocuk hâkim olduğu lisana âit olan tüm sesleri çıkartabilme yeteneğine sahiptir. Bu yaştan sonra ısrar eden telâffuz kusurları gelişimsel bir soruna değil, fonolojik bozukluğa işâret eder.
Özetleyecek olursak, konuşma yeteneği bir çocukta sosyal iletişim ve etkileşimin yapı taşını oluşturur. Sosyalleşmesi zengin olan bir çocuğun zekâsı daha da hızlı olarak gelişir. O nedenle ebeveyn olarak, bebeğimiz doğar doğmaz (hâttâ, yazının başında da belirtildiği gibi, öncesinde) onunla bol bol konuşmak ve sosyal açıdan uyaran vermek çok önemlidir. Bu sâyede, onun konuşma becerisini desteklemiş ve hızlandırmış oluruz. Hepimiz gibi çocukarımız da konuşacakları şeyi çok hızlı işlemlemeyle önce beyinlerinde tasarlar (endofazi: iç konuşma), sonra kelimelere dökerler (ekzofazi: dış konuşma). Bu sebepledir ki, bol okumak ve düşünmek de lisanı daha güzel ve zengince kullanmaya vesile olacaktır.
Çocuğumuzda aşağıdaki özellikleri görürsek, bir çocuk ve ergen psikiyatrından destek almak faydalı olacaktır:
— Sözel uyaranlara karşı uygun bir sosyal tepki vermiyorsa;
— İki yaşında iken sözel dağarcığı yaklaşık 50 kelimenin altındaysa;
— 4 yaşından sonra hâlen harflerin ciddi bir kısmında telâffuz sorunu varsa, söyledikleri net olarak anlaşılamıyorsa;
— 4 yaşından sonra ısrar eden kekemeliği varsa.
Sonuçta, ebeveyn olarak erken teşhisin, hızlı bir müdahaleyi sağlayacağını asla unutmayalım ve yukarıda sözü geçen belirtileri çocuğumuzda saptarsak, zaman geçirmeden profesyonel başvurumuzu yapalım.
Yazar: Dr. Neslim G. Doksat
Çocuk Genç ve Ergen Psikiyatrı