Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Açlık-GDO ve Kitlesel İnsan Deneyleri
Açlık-GDO ve Kitlesel İnsan Deneyleri
Cuma, 16 Mayıs 2008
Açlık-GDO ve Kitlesel İnsan Deneyleri
2Kitlesel İnsan DeneyleriGıda fiyatlarındaki yükselmenin perde arkasındakiler… Açlığa çare bulduk diyerek yapılan kitlesel deneyler… çiftçileri işsiz bırakan soya tarlaları.
ülkeleri ticari oyunlarla Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) ürünlerini, yani transgenik ürünlerini ekmeye zorlayanlar. Gıda fiyatlarının artması ve dünyanın bazı bölgelerinin açlık tehdidiyle karşı karşıya kalması bir süredir hararetli tartışmalara neden oluyor. Durumun nedenleri arasında küresel ısınma kaynaklı kuraklık ve beslenme yerine biyoyakıt üretimi için ekim yapılması üzerinde durulurken, GDOların bu süreçteki etkinliğinden fazla bahsedilmiyor. Oysa dünyada açlığı sona erdirme iddiasıyla yola çıkan dev şirketlerin genetik mühendislik ürünlerinin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri araştırılmaya devam ederken, tarımdaki sonuçları son günlerde yaşanan ayaklanmalarla kendini göstermeye başladı bile. İşte hepimizi ilgilendiren GDO dosyası… Nevra Yaraç Laçinokun bu ibretlik yazısı Yeni Aktüelde yayınlandı. KaçırmayınGIDA FİYATLARINDAKİ YüKSELMEYLE BAŞLAYAN AYAKLANMALARIN GöRMEZDEN GELİNEN NEDENİ: GDOLAR!Gıda fiyatlarının artması ve dünyanın bazı bölgelerinin açlık tehdidiyle karşı karşıya kalması bir süredir hararetli tartışmalara neden oluyor. Durumun nedenleri arasında küresel ısınma kaynaklı kuraklık ve beslenme yerine biyoyakıt üretimi için ekim yapılması üzerinde durulurken, Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) bu süreçteki etkinliğinden fazla bahsedilmiyor. Oysa dünyada açlığı sona erdirme iddiasıyla yola çıkan dev şirketlerin genetik mühendislik ürünlerinin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri araştırılmaya devam ederken, tarımdaki sonuçları son günlerde yaşanan ayaklanmalarla kendini göstermeye başladı bile.Irakı bombalamaya başladıktan üç ay sonra, Mayıs 2003te Başkan Bush GDOların stratejik bir konu olarak ABDnin savaş sonrası dış politikasının önceliği olduğunu vurgularken belki de nadir doğrularından birini söylüyordu. 1970lerin sonunda başlayan bitkilerin genetik olarak değiştirilmesiyle ilgili çalışmalar 80lerde düzenleyici hiçbir yasa olmadan hızlandı. Ana aktörse Başkan Yardımcısı Baba Bushtu; 1988de başkan olduğunda da, ABDde GDO üreten şirketlere serbestlik tanıdı. Pandoranın kutusu açılırken, bilim adamları uyarıyordu. Bunlara kulak tıkayan Başkan Bush 1992de noktayı koydu: Genetiği değiştirilmiş (GD) mısır, soya fasulyesi, pirinç ya da pamuk gibi bitki ve yiyecekler büyük ölçüde doğal olanlara denktir!Süt sağlıktır! Yoksa değil midir?ABD yönetimiyle sıkı bağlantıları olan Monsanto şirketinin piyasaya giren ilk patentli GDO ürünü rBGH yani büyüme hormonu içeren süt oldu. Monsantonun iddiasına göre rBGH enjekte edilen inekler yüzde 30 daha fazla süt üretecekti. Geçimini bundan kazanan çiftçiler için azımsanmayacak miktardı bu. üstelik Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) bu sütün sağlıklı olduğunu açıklamıştı. Fakat çiftçi ve tüketicilerin bilmediği, bu hormonun inekte IGF-1 adı verilen başka bir hormonu da arttığıydı. Bilim adamları hayvanlarda insülin benzeri bu büyüme faktörünün artmasının kansere yol açabileceği söylüyordu.Zamanla ineklerin sağlığı bozulmaya başladı. Yürümekte bile zorlanan bu hayvanları iyileştirmek içinse daha fazla antibiyotik verildi. 1990ların sonunda antibiyotik kullanıcılarının yüzde 70i artık hayvanlardı! Ve tabii et ve süt tüketen insanlar da antibiyotiğe dirençliydi artık.1991de FDAda GDOlarla ilgili politikaları belirlemek üzere yeni bir birim kuruldu. Kurumun başındaki Michael R. Taylora göre GDOlu ürünlerin etiketlenmesine gerek yoktu. Taylor daha sonra Monsantonun başkan yardımcısı oldu. 1994te FDA, bu sütün etiketlenmeden satışını onayladı. rBGHnin insan üzerindeki etkileriyle ilgili hiçbir test yapılmamıştı.
Bilim en az iki yıl süren testler öngörürken, farelerde bile sadece 90 gün test edilmişti. Tüketici, farelerde lösemi ve tümörlere yol açan madde içeren kanserojen bir besin tükettiğini bilmiyordu! Ve FDA, Monsantoya tamiri mümkün olmayan zarar vereceği gerekçesiyle hükümet dışında kimsenin bu testin sonuçlarını görmesine izin vermedi. Oysa Kanadalı bilim adamları yaptıkları araştırmayla bu sütün insanlarda göğüs ve prostat kanserine yol açacağını açıkladı.Süt, 1999da Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde yasaklandı. Kanada CBC televizyonunun iddiasına göre Monsanto yetkilisi rBGHnin araştırılmadan satışı için Kanada sağlık yetkililerinden birine 1–2 milyon dolar rüşvet teklif etmişti. 1998de FOX TV, rBGH skandalıyla ilgili bir dosya hazırladı fakat Monsantonun baskısı nedeniyle hiç yayımlayamadı. Hazırlayanlarsa kovuldu.
Peki bilim adamlarının uyarılarına rağmen, ABD yönetiminin başta kendi halkı olmak üzere, tüm dünyayı riske atmasının nedeni neydi?Yeşil Devrimöte yandan, 1947de Nelson Rockefellerin kurduğu Uluslararası Temel Ekonomi Ortaklığı (IBEC) ve dev tarım şirketlerinden Cargill melez mısır tohum çeşitlerini üretmeye başladı. Melez tohumların kendine has kimyasallara, gübrelere ve makinelere ihtiyacı vardı. Bunların satışı da ABDli tarım şirketlerinin kontrolündeydi. O sıralar amacı modern tarım yöntemlerini uygulayarak ürünü arttırmak ve açlığı azaltmak olan Yeşil Devrim Meksikadan başlayarak, tüm Latin Amerikaya, ardından da Hindistan ve Asyaya yayılıyordu.Yeşil Devrimin en önemli sonuçlarıysa; zirai zararlılara karşı bağışıklık için kullanılan yeni tür pestisitlerin insan sağlığına olumsuz etkileri, melez türlerin toprağı bozması ve ürünün azalması idi! ürünü azalan çiftçiler, üreme kapasitesi düşük olan melez tohumları her yıl yeniden almak zorunda kaldı. Devrime büyük sulama projeleri eşlik etti. Dünya Bankası yeni barajlar için borçlar verdi; ülkeler borç batağına sürüklendi. İşlerini kaybeden çiftçilerse ABD şirketleri için ucuz işgücüne dönüştü.1990lara gelindiğinde açlıkla mücadeleye kararlı ABD eliti bu kez de dünyada 2,5 milyar insanın ana besin kaynağı olan pirince göz dikmişti. Filipinler merkezli Rockefeller kuruluşu Uluslararası Pirinç Araştırma Enstitüsü (IRRI) Asyadaki bütün önemli pirinç türlerini depoluyordu. İşte o tohumların dörtte üçü Monsanto ve diğer dev şirketlerin laboratuvarlarında genetik olarak değiştirildi ve patentlendi!Bu çalışmalardan birinin mahsulü Altın Pirinç olarak anılıyor. Vücutta A vitamini üreten beta-karoten, pirince turuncu rengini veriyordu. A vitaminli pirinç Asyada kötü beslenen çocuklara sözde ilaç olacaktı. Hatta Bill Clinton, 1999da Altın Pirinç, günde 4 bin kişinin hayatını kurtarabilir diyordu. Söylenmeyense A vitamininin hipervitaminozu yani A vitamini zehirlenmesine yol açabileceğiydi. Bu da beyin dâhil pek çok organa zarar veriyordu.İsviçreli Syngenta ve ABDli Monsanto bu pirinci patentledi. Eski bir Syngenta çalışanı Steven Smith, Haziran 2003teki ölümünden önce şunları söylüyordu: Size GDOnun dünyayı besleyeceğini söyleyenlere öyle olmadığını söyleyin. Dünyayı beslemek siyasi ve ekonomik niyet ister, sadece üretim ve dağıtım değil.Soya cumhuriyetleriArtık sıra genetik olarak değiştirilmiş tohumların test edilmesine gelmişti. Bunun için de arka bahçe kullanıldı. önce Arjantin, ardından Meksika, Brezilya, Paraguay.Arjantinde 1989da devlet başkanı olan ABD destekli Carlos Menemin ekonomik programı Rockefeller ailesi tarafından ABDde yazıldı ve böylece korumacı piyasanın yerini ithalat rejimi aldı. Arjantinin borçlarını kapatması için tek çare ise GD soya fasulyesi yetiştirmekti. 1991de 569 tarla GD mısır, ayçiçeği, pamuk, buğday ve özellikle soya ekimine ayrıldı. 1996da Monsanto Arjantinde Roundup Ready (RR) soya fasulyesi tohumlarının dağıtım lisansını aldı. Ve her şey böyle başladı.GD soya daha az insan gücü gerektiriyordu. çoğu çiftçi topraklarını terk etmek zorunda kaldı. 2004e gelindiğinde artık 14 milyon hektar GD soya ekiliydi. Arjantinin tarımsal çeşitliliği de yok olmuş; 10 yıldan kısa bir sürede mısır, buğday ekili alanlar soya tarlalarına dönüşmüştü. Arjantinli bilim adamı Walter Pengue Bu yolda gidersek 50 yıl sonra hiçbir şey yetiştiremeyeceğiz diyordu. Tohum saklama geleneği sona erdirilen çiftçiler, her yıl Monsantodan yeni tohum alırken satıştan da kâr payı ya da vergi ödüyorlardı.Soya dışında kendi gıdasını yetiştiremez durumda kalan Arjantin 2002deki ekonomik krize de savunmasız yakalandı. Açlık başladı. Ayaklanmalarından korkan hükümet, Monsanto ve soya kullanan ünlü markalar bedava yiyecek dağıtmaya başladı. Arjantinliler artık taze meyve, et, süt, yumurtadan oluşan beslenme biçimlerini soyaya teslim etmişti. Hükümet, soyadan alınan proteinin etin yerine geçebileceği yönünde propagandaya başladı. Fakat araştırmalar soya sütüyle beslenen bebeklerin daha alerjik olduğunu saptadı. Hatta Rus Bilimler Akdemisinden Dr. Irina Ermakova GD soyayla beslenen dişi ve erkeklerden doğan bebek farelerin üç hafta içinde öldüğünü söylüyordu. Arjantinlilere söylenmeyen başka bir gerçek de tek yönlü beslenme biçimi olduğunda soyanın kansere varan zararları olduğuydu. Bölgedeki hayvanlar ölüyor, insanlarda da tiroit, solunum sistemi bozuklukları, akciğer ödemleri, deri hastalıkları gelişiyordu. Hatta hormon bozuklukları yüzünden bazı kız çocukları üç yaşında regl olmaya başladı. Soya tarlalarının yakınında yaşayanlar her gübrelemeden sonra şiddetli migren, göz yaşarması, mide bulantısı, eklem ağrıları yaşıyordu. Havadan yapılan ilaçlama yüzünden Arjantinde Monsanto soyası dışında başka bir şey yetişmez oldu.Le Monde Selon Monsanto (Monsantoya Göre Dünya) isimli belgeseli ve kitabı şu sıralar Fransada en çok okunanlar listesinde birinci sırada olan Marie-Monique Robinin Arjantinin Pampa bölgesiyle ilgili gözlemleri de tabloyu netleştiriyor. Mısır, buğday, hintdarısı, yağlı tohumlar, ayçiçeği, yer fıstığı, soya, sebze ve meyve yetiştirilen bu bölge, nüfusunun 10 katına yetecek kadar üretim yapıyor ve ihraç ediyordu. Taa ki GD soyayla tanışana kadar...Arjantinde GD soya ekili alanlar 2000de 8,3 milyon hektardan 2001de 9,8e, 2002de 11,6ya, 2007de 16 milyon hektara ulaştı. Ekili alanlar artarken çiftçilerin sayısı da yüzde 30 azaldı. 1991–2001 arası kapısına kilit vuran çiftçi sayısı 150 bin iken, bunun 103 bini GD soyadan sonra tarlalarını terk etti.Kaliteli et ve sütleriyle ünlü Arjantinde süt üretimi 1996dan 2002ye kadar yüzde 27 düşünce ilk kez Uruguaydan süt ithal edildi. Pirinç üretimi yüzde 44, mısır yüzde 26, ayçiçeği yüzde 34, domuz eti üretimi yüzde 36 düşmüş, fiyatlar artmıştı. 2003te unun fiyatı yüzde 162, mercimeğin yüzde 272, pirincinki yüzde 130 arttı.GD soya yasadışı yollardan Brezilya, Paraguay, Bolivya ve Uruguaya da yayıldı. 1997de Monsanto Brezilyanın en önemli tohum üreticisi şirket olan Agroceresi aldı. Eylül 2003te AB, ithal ettiği GD ürünlerin etiketlenmesi zorunluluğunu getirdi. Fakat Brezilyada yasadışı olarak yetiştirilen soyanın GD olup olmadığını kimse bilmiyordu. Sonunda Devlet Başkanı Lula da Silva bir kararname imzalayarak GD soyanın satışını, 2005te de ekimini yasallaştırdı. 2003te Brezilyada yetişen soyanın yüzde 30u GD idi. Monsantoya ton başına 10 dolar kâr payı ödemek zorunda olan çiftçiler 16 milyon tonla ilk yılda Monsantoya 160 milyon dolar kazandırdı. GDO bariyeri her geçen gün eriyordu...
Cuma, 16 Mayıs 2008 ) Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |