Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Eğer sağlık bu ise
Eğer sağlık bu ise
09
Eğer sağlık bu ise Hasta tamir edilmeyi bekleyen bir makina değil, iyileşmeyi, iyilik halini, yani sağlığı bizatihi kendisi (doktor ve diğer ilgili taraflardan yardım alarak) gerçekleştiren bir aktördür . 25/12/05 tarihli Radikal 2de yayınlanan ve kür hekimi Yaşar Yılmaz tarafından kaleme alınan bu güzel yazıyı mutlaka okuyun.Acaba her gün, herkesin herkesle ağız dalaşında bulunduğu, herkesin herkese karşı pusuya yattığı, herkesin her gün daha fazla ötekiler daha fazla onlar yarattığı, yarattığı az sayıdaki berikiler ya da bizimkileri sürekli hipnotize ederek sözde kayırmak adına kötülük ettiği, bilinçten ve sevgiden yoksun bir toplumda adına demokrasi dahi desek, sağlıktan söz edilebilir mi? Başta bireyin kendisi olmak üzere adı, mesleği, grubu, aidiyeti, kökeni, rozeti, üniforması ne olursa olsun, hemen hemen herkesten önce kendisini, sonra da diğerlerini hasta etmeye uğraştığı ve de genelde başardığı bir ülkede sağlıktan ne kadar bahsedilebilir?
Bütünsel tıp Bölünmüş, parçalanmış, zedelenmiş hiçbir bütünün sağlıklı olduğundan söz edilemez. Toplumu bireyler, bedeni de hücreler oluşturur. Bireyi sağlıklı olmayan toplumda ya da hücresi sağlıklı olmayan bedende iyilikten söz edilemez. Artık günümüzde hayatın her alanında olduğu gibi sağlıkta da çare, parçalarla oyalanmak yerine bütüne yönelimde aranmaya başlandı. Buna bütünsel tıp deniyor. Bir başka deyişle, artık organ yerine hücreye yönelmek gerektiği savunuluyor. Bütünsel tıp yaklaşımını benimseyen hekimler, artık iki yeni açılım sunuyorlar: Birincisi hastalığın değil, hastanın tedavisi, ikincisi ise hastanın tedavi edilen edilgen öğe değil, tedavi eden, kendi kendinin doktoru olan etken ve aktif öğe olmasıdır. Hipokratın Yaşama biçimini değiştirmeye hazır değilsen, sana yardım edilemez sözüyle, asıl rolün hastanın kendisinde olduğu uyarısı bugün daha da geçerlidir. Artık hem tüm insanlığın, hem de özellikle Türkiye gibi ülkelerin insanlarının önünde duran soru şudur: Acaba insanlar hastalıktan veya ölümden korktukları için mi hekimlerin önerilerine boyun eğiyorlar, yoksa hekimlere inanarak mı onların önerilerini uyguluyorlar? Peki hekim kendi rolünü oynuyorken ne kadar mutlu, ne kadar özgür? Şimdi nefes alan herkese sormak lazım. Doktorları istatistiklerin, primlerin, promosyonların uygulayıcılığına zorlayanlar kimlerdir? Elinde sağlık karnesiyle polikliniklerin kapısında kuyruklar oluşturarak, çoğunlukla bedava olduğu için doktoru ilaç yazmaya zorlayan halk mı, bugün dünyanın büyük bir bölümünde olduğu gibi, ülkemizde de sorulan sözde sağlığın, sanal sağlık hizmetinin sahibi, uygulatıcısı olan çevrelerin katırını ürkütmek istemeyen hükümetler mi, yoksa uygulanan senaryodaki rolünü yapmakta seçeneksiz bırakılan görünür ve görünmez bir şekilde büyüklerinden (!) devraldığı rutini uygulamaya zorlanan hekimlerin kendileri mi? Yoksa bunların hepsi mi? Kemoterapiye hayır mı? Dünyayı yöneten hakim güçler, insan yaşamını daha da çekilmez bir duruma çevirmeden, Almanyada yayınlanan aylık Natur&Heilen dergisinin Kasım 2005 sayısında yayınlanan bir araştırma sonucunu yorumsuz iletiyorum: Almanyada doktorlara, kanser olmaları durumunda kendilerine veya sevdiklerine kemoterapi uygulanmasını isteyip istemeyecekleri sorulduğunda yüzde 90ın üzerinde hayır cevabı alınmış. Dünyanın en büyük nüfusuna sahip olan çinde artık bir özdeyiş olarak söylenen doktor tanımı inanıyoruz ki bizim için de yol göstericidir: Mükemmel doktor, insanları hasta etmeyendir. Ortalama doktor, başlaması muhtemel bir hastalığı iyileştirendir. Sıradan doktor da oluşmuş bir hastalığı iyileştirendir. İnsanı bir makina, hastayı da bozulmuş bir makina gibi gören mekanik anlayış, elbette ki onu tamir edilmeye mahkum bir nesne olarak görecektir. Oysa Dünya Sağlık örgütü, 1986da Ottawadaki sağlık tanımında, sağlığı bedensel ve ruhsal olarak tam bir iyilik hali olmanın yanında, sosyal ve ekonomik olarak yeterli olmak ve ilerlemiş yaşında da kendisine yetebilmek olarak tanımlıyor. Bu tanımdan hareketle, hasta tamir edilmeyi bekleyen bir makina değil, iyileşmeyi, iyilik halini, yani sağlığı bizatihi kendisini (doktor ve diğer ilgili taraflardan yardım alarak) gerçekleştiren bir aktördür. İnsanlık, sağlık söz konusu olduğunda kendisine giydirilen gömleği hak etmiyor. Artık insanlar, birileri kolesterolün ilaç gerektiren sınırını 200-250 mg/dL olarak belirledi diye, erişkin nüfusun yüzde 80inin birdenbire tedavi gerektirecek düzeyde hasta olmasının mümkün olmadığını biliyorlar (Hartenbach). Kontrolsüz ve gereksiz yere kronik asidoza yol açıcı hastalıklara sebep olan tansiyon düşürme ilaçlarını alan insanlar, egzersizin, doğru solumanın, doğru beslenmenin, doğru düşünmenin ve bunları içeren bir yaşam biçiminin tansiyon yükselmesini zaten önleyeceğini ne kadar biliyor? (Hecht). Ayyuka çıkmış sağlık sorunlarımızı çözmenin yolu, merkezi hükümetlerin dünden devraldıkları bozuk sistemi bugün daha fazla sözü edilen palyatif çözümleri devam ettirmede değil, bireyin yaşama biçimine, anlayışına, çevresine, bireyin kendisi olmak bilincine saygı duyup katkıda bulunmaktan geçtiğini kavramak gerekir. Bu yol elbette sadece özgür kılmaktan öteye, onun sağlığı ile ilgilileri (doktor, hastane, çevre, finans, eğitim) özgür kılmaktan da geçer. Yüksek teknolojinin yarattığı electrosmoke, kötü şehirleşme, sağlıksız konut, sağlıksız beslenme, aşırı ruhsal yüklenme, stres, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yoksunluk, küçük çıkarlar için toplumda yaratılan politik gerginlik, kötümserlik, ayrımcılık, kin, nefret, düşmanlık, kişisel çıkar hırsı gibi olumsuzluklar, bireyi de toplumu da hem etkisizleştiriyor hem de hasta ediyor. İster Hipokrat, İbn-i Sina, Buda, isterse Yunus ya da Galen olsun hepsinin öğüdü aynı: Bugün sağlığa az zaman ayırmayan, yarın hastalığa çok zaman ayırır. İnsana kendisini unutturarak tedavi edemezsiniz. Genç, güçlü ve sağlıklı kalmanın yolu engin olmaktan, bedenini çalıştırmaktan, temiz havasolumaktan ve nefsine hakim olmaktan geçer. İnsanoğlu varolalı beri bir doktor görülmemiştir ki birisini iyileştirmiş olsun. İyileşen kişinin kendisidir. Kişi şanslıysa ve iyi bir doktora denk geldiyse eğer, o doktor ondaki iyileşmeyi başlatır. En iyi doktor, hastaya kendi doktoru olmayı öğreten doktordur. En iyi doktor doğanın kendisidir. Hastalıkların yüzde 80ini iyi eder. üstelik de başka meslektaşlarının aleyhine konuşmaz. Sözümüzü Yunan filozof Demokritin (Mö 460-370) sözü ile bağlayalım:
İnsanlar Tanrılarından sürekli sağlık diliyorlar. Ama bilmiyorlar ki, kendileri sürekli sağlıklarına zorbalık uyguluyorlar. YAŞAR YILMAZ: Dr., Kür hekimi, Natur-Med YK Bşk.
09 Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |