Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Kamelyalı kadın Çolpan İlhan ile annelik üzerine konuştuk
Ağabeyi Attilla İlhanın desteğiyle, babasından güçlükle izin alan Çolpan İlhan, "Kamelyalı Kadın" filmindeki Margutier Gautier rolüyle Yeşilçamın starları arasına girer. "Turist Ömer" tiplemesiyle ünlenmiş Sadri Alışıkla 1959 yılında evlenir. Sadri Alışıkın 1995 yılında ölümüne dek süren bu evlilikten, Kerem Alışık dünyaya gelir. Çolpan İlhan; tiyatro, sinema, kostüm tasarımcılığı ile uğraşırken Sadri Alışıkın ölümünün ardından, Beyoğlu Atlas Pasajındaki "Küçük Sahne"yi, "Sadri Alışık Tiyatrosu" olarak açar. 2000 yılında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü gibi, anlamlı bir günde de sahneye çıkar ve tek kişilik oyun sergiler. Otuz beş yıllık sevgi dolu beraberlikleri süresince Sadri Alışıkın başarılarının arkasındaki kadın olan Çolpan İlhan, yaşamı ile haklı bir gurur duyuyor. Son iki yıldır oğlu Kerem Alışık ile dayanışarak oluşturdukları Sadri Alışık Kültür Merkezinde gençlere dersler vermekten de çok mutlu. "Okul kazanan öğrencilerimiz arıyorlar ‘Hocam şurayı kazandık, teşekkür ederiz diyorlar, bunlar beni çok mutlu ediyor" diyor, yüzüne çok yakışan aydınlık tebessümüyle.Ailece büyük bir devre damganızı vurdunuz. Geçmişten günümüze yolculuk yapalım mı? Çolpan İlhanın öğrencilik yılları, ilk tiyatro oyununu konuşalım.Ben tiyatroya başladığımda, babam İzmir valisiydi. Ailem İstanbula üniversiteyi okumam için yolladı. Ben o zaman Güzel Sanatlar Akademisinde iç mimari ve resim okuyordum. Şişlide, Attilla ağabeyimle (İlhan) birlikte kalıyorduk. Edit Piaf plakları dinliyorduk. Müthiş bir romantizm hayatımıza hakimdi. Beyoğlu, Beyoğlundaki sinemalar… Böylece hayat yolculuğuna başlamış oldum. Okulumu çok seviyordum. Sanata karşı çocukluğumdan itibaren meyilim vardı. Her şeyin başka bir tarafını görme ve ondan muhakkak bir anlam çıkarma alışkanlığım vardı. Babam beni Kandilli Lisesine yatılı yolluyor; trene binerken cebinden para çıkarıp verişinden, trenden dışarı bakarken, yolda yerim diye yanıma verdikleri bir şeyleri camdan atamamamdan anlam çıkarırdım. O bir yumurta kabuğu olabilir, çikolata paketi olabilir atamazdım, üzülürdüm, etkilenirdim. İç mimari ve resim okumayı siz mi istediniz?Kendim istedim, aslında istediğim konservatuardı. Okuluma paralel, o zaman İstanbulda Belediye Konservatuarı vardı. Tiyatro bölümüne gittim, orayı da bitirdim. Tiyatro aşkı nasıl ve ne zaman başladı?İnsanın içinden gelen bir şey galiba… Yazları İzmir Menemende anneannemin yanına misafir giderdik. Güzel bir bağ eviydi. Akşamları herkes verandaya oturur; üzümler, incirler, kavunlar, karpuzlar yenirdi. Ben de büyük dut ağacını sahne arkası yapardım. Küçük bir çocuk olarak elimde tülbentlerle rontlar yapardım. Sonra ilkokulda temsiller oynamakla devam ettim. Henüz ilkokuldaydım, her işin başına ben geçerdim. Oyun seçerdim, rolleri ben dağıtırdım hatırlıyorum, bir nine rolü almıştım. Gözüme gözlükler takmıştım. Sahnede de düşmem gerekiyordu, düşmüş, o gözlüklerimi kırmıştım. Attilla Ağabeyim de beni çok teşvik etti. Adananın Bahçe kazasındayız, ilkokula bile gitmiyorum. Ağabeyim de Boğaziçi Üniversitesinden malum olaylar nedeniyle yeni dönmüştü. Bir gece kucağına yattım… (Güneyde de yıldızlar sanki elinizle tutacakmış gibi yakındır insana) ‘Ne kadar güzel yıldızlar sanki tutabilecekmişiz gibi dedim, Ağabeyim de ‘İşte sen de, ileride bir gün, öyle bir yıldız olacaksın. İçindeki şeyler oradaki gibi parıl parıl parlayacak dedi. Ben o sözü hedef edindim. Ve kırk yedi senedir o hedefin peşinden gittim.Sinema ile tanışmanız, ilk film...İlk sinema ‘Kamelyalı Kadın; Aleksandr Dumas'ın ‘La dame aux Camelias. O dönemde daha bitirmemiştim okulu, son sınıfta öğrenciydim. Vedat Demircioğlu diye, radyoda oyunlar koyan bir arkadaşımızla birlikte oturduk; bir ‘Akademi Tiyatrosu kuralım, oyunlar sahneleyelim diye konuştuk. O zamanlar ben de tip olarak atkuyruklu siyah saçlı, iri gözlü, ince belli ilgi çeken bir kızdım. Bu ‘Antigon tiplemesine çok uyuyordu tipim. Düşündük, modern Antigonu oynayalım diye karar verdik. Okulda kadro yapmaya başladık. Creonu canlandıran Erol Keskinin de oyunculuk kariyeri aynı oyunla başlamıştır. Bu oynadığımız oyun çok sükse yaptı. Aileniz tiyatrocu olmanızı nasıl karşıladı?Tüm tiyatrolardan teklif aldım. Fakat babama söylemeye cesaret edemedim. Hakkımda müthiş güzel eleştiriler çıktı. Ertesi yıl Balıkesirde bir balıkçı festivalinde Antigonu oynadık. Orhan Hançerlioğlu oyunumuzu izlemiş. Dönemin en ünlü yönetmenlerinden Şakir Sırmalı da o sıralarda ‘Marguerite Gautieri oynayacak birini arıyormuş. Sinemanın içinden de bulamıyormuş. Orhan Hançerlioğlu ‘Ben Balıkesir Festivalinde bir kız gördüm, bir bak ona demiş. Beni çağırdıklarında ‘Nasıl oynayacağım Marguerite Gautieri? Daha çok küçüğüm bir, ikincisi dönemin Fransasının ünlü oyunlarından biri dedim. Yönetmen, ‘Bak burada ne yazıyor, iri gözleri olan, saf bir kadın ve sana çok uygun dedi. ‘O zaman müsaade edin ailemden izin alayım. Çok isterim ama bilemiyorum dedim. Sevgili ağabeyimle (Attilla İlhan) buradan bir vapura bindik ve İzmire gittik. İki-üç gün aile toplandı, karara vardı. Babamın takıldığı nokta, ‘Bu işte başarılı olamazsa sonra çok ıstırap çeker diye düşünmüş. ‘İyi okuyan bir kız, ufku geniş, kafası çalışıyor. Yani bu olay onu mutsuz ederse üzülürüz demiş. Ağabeyim de beni savunmuş; ‘O farklı biri, farklı yetişti demiş, sonuçta bana izin çıktı. ‘Kamelyalı Kadında Fikret Hakanla başladık. Aynı anda izin çıktığı için, şu anki Sadri Alışık Tiyatrosu olan, o zamanın Küçük Sahnesinde ‘Sevgili Gölge oyununda Münir Özkul ile başrolleri paylaşarak tiyatro kariyerime başlamış oldum.Sonra Sadri Alışık ile karşılaşıyorsunuz. Önce arkadaşsınız... Ben gittiğimde Sadrinin karısıyla bir huzursuzluk çıkmış tiyatroda ve Sadri gitmişti. Karısı tiyatroyu bırakınca o da bırakıp gitmiş. Aslında kurucularından biridir. Metin Erksanla birlikte Saray Muhallebicisinde tanışmışsınız.Evet, Metinle nişanlıydık, onun filmine bir kız rolü lazımmış. Sadri de ona birini tavsiye edecekmiş. Metin de bana; ‘İki dakika uğrayalım Sadri Alışık gelecek, kıza bakacağım uygun mu diye? dedi. Sadri, Suna diye bir kızla geldi. Metin tanıştırdığında tanınmış bir aktör diye Sadriyi inceledim. On, on beş dakikalık bir konuşmaydı. İlk karşılaşmam odur. Ben o zaman ikinci filmimi çekiyordum, Lütfi Akadla Adapazarında. Oradan turneye otobüsle geldim. Caddebostanda bir açık hava sinemasında prova yapılıyor. Kapı açıldı içeriye Sadri Alışık geldi. Ben daha önce iki dakika görmüşüm, hiç yerimde oturuyorum. O arkadaşlarıyla sarılıyor, öpüşüyordu. Baktım tatil yapmış, yanmış bir adam. Sevimli bir adam geldi. O gün Çayhane oynanacaktı. Çayhanede de kadro kalabalıktı. Oyuna biz de (diğer oyunda oynayan oyuncular) katılıyorduk, sayı tamamlansın diye. O arada Sadri kalem kağıt aranıyor, oyunda not alması lazım. Ben de tertipliyimdir ‘Var ben vereyim size dedim. O zaman saçlarım örgülü, baktı bana ‘Bu küçük kız çocuklarını kim aldı tiyatroya? dedi. İlk diyalogumuz odur. Çok bozulmuştum. Arkadaş olarak, tiyatroda beraber oynadık, filmlerde oynadık. Aradan bir süre geçti, 1959da evlendik. Sadri evlenip ayrıldığı, ben de çok küçük olduğum için ailem karşı çıktı aslında. Çok parlak bir kızdım. Benim kendi değerlerim vardır, sadece o değerlerimi buldum, önemsedim. Böylece evlilik hayatına başlamış olduk. Keremin dünyaya gelmesi ve sizin sinemaya ara verme döneminiz…Kısa bir süre tiyatroya ara verdim. Kenter Tiyatrosunda oynuyordum. ‘Cumbadan Rumbaya hamileydim, o zaman korse takarak oynadım. Karnımı sıkıştırıyordum ve bebeğim sakat doğmasın diye de sürekli dua ediyordum. Kerem Alışık biliyor mu?Biliyor, anlattım. O oyunda hep korse taktım. Karnım belli olmasın diye, karnımı sıkıştırıyordum. Kerem doğdu, doktora ilk sorum: ‘Sağlam mı? oldu. Çok korkardım, sanki o korseyi taktığımda kolu ya da bacağı sıkışacakmış gibi hissederdim. Doğumdan sonra ne kadar sürdü tiyatro ve sinemadan uzak kalmanız?Çok sürmedi. Ben Kenter Tiyatrosunun dört-beş sene sürekli oyuncusu olarak oynadım. Sadri Alışık, filmlerinde genellikle halk insanı tiplemeleri ile tanındı, turist Ömer tipiyle de halkın sevgilisi oldu. Çolpan İlhan ise çok değişik tiplemeleri canlandırdı. Kimi zaman salon kadını, kimi zaman yuva yıkan, kimi zaman alkolik, kötü kadın…Benim oyunculuk kariyerim, ‘Marguerite Gautier ile başladı. Sinemanın çok masum, boş kız rollerini hiç sevmedim. Orada bir oyuncu olarak yapacağınız hiçbir şey yok. Oğlanın sevgilisi, ya ağlarsınız, ya önemli bir şeysiniz, ya anneniz babanız karşı çıkar. Oyunculuk gerektiren bir şey yok. ‘Kamelyalı Kadın ile Türk Sinemasına çok ters düşen bir ‘Marguerite Gautier karakteri ile başladım ben.O tip size oturdu mu?Oturdu, masum oturdu. Ondan sonra Lütfi Akad yönetiminde tam tersi köy kızını canlandırdım. Değişik tiplemeleri kabul eden bir oyuncuydum. Ağırlığı olan rollerdi. O sırada Türk Sinemasında masum kız, kötü adam, kötü kadın ve jön böyle kurgulanıyordu. Kerem nerede dünyaya geldi? O andaki duygularınız?Pakize Tarzı Kliniğinde dünyaya geldi. Çok şaşkındım. Küçük bir şey, koluma verdiler. Baktım, ‘Ben niye çocuğumu çok sevemiyorum? diyordum. İlk gece sabaha kadar hiç uyumadım. Sonra kitaplara bakarak, öğrendiğim her şeyi uygulayarak bir bakıma kendimi Kereme verdim. O aralar bana birkaç film teklifi geldi, almadım. Baktık ki bu böyle olmayacak, bir dadı tuttuk. Tiyatrodan aldığımız paralar malum. Güzel bir aile hayatı kurduk. Evimizde bir kavanozumuz vardı, karı koca kazancımızı oraya koyardık. Kime ne kadar para lazımsa o kavanozdan alırdı. Evime düşkünlüğüm bende çok egemendi. Tam bir Türk ailesi olarak yaşadık. Babaya saygı, çocuğu belli kurallara göre yetiştirme… Hem dışarıda sanatımı yaptım hem de ev düzenimi hiç aksatmadım. Daima dikkatli ve özenli oldum.Sadri Alışıkın üç yüz kadar tiyatro oyunu, yaklaşık altı yüz kadar da filmde oynadığı biliniyor. Bu büyük bir başarı… Sadri Alışıkın başarılarının gerisinde güçlü bir Çolpan İlhan var.Sadri bunu kendisi ifade etmiştir birçok kez. İki iskambil kağıdını birbirine dayayarak örnek verirdi. ‘Çolpan olmasaydı kağıtlardan biri çeklince diğeri düşer ve ben de böyle olurdum derdi. Sadri, yaşamayı çok seven, dışa dönük, canlı, esprili, her şeyden tat alan, çok renkli bir kişilikti. Birlikteliğinizin ikinizi de beslediğini söyleyebiliriz. Evet, tabii. Çoğu zaman gelen film tekliflerinde rolü okur sonra da, ‘Yok ya, bu rol oynanır mı? Ben oynamayacağım bu rolü. derdi ki yüzde seksen olurdu bu. Ben teksi okurdum, ‘Ben teksi okudum, şöyle bir tipleme olursa, ya da şöyle gelişmeler olursa rolde, bu rol çok da fena değil. Bir de bu açılardan bakarak oku derdim. Sanat eğitimi almanız ve değişik açılardan bakabilme yeteneğinizin gelişkin olması etkili oldu diyebilir miyiz?Olabilir. Senaryolarını okur, canlandıracağı tipe uygun giyeceği kostümü arar bulur, bir gardırop hazırlardım. Her şey yok o zaman. Mesela, Sadri Alışık o başındaki şapkayı film setinin yakınındaki inşaat işçisinin kafasından alır, iki buçuk liraya. Oyuncu yani… Her şeyi ile oyuncu, içi kaynıyor, heyecanlı; eli, kolu, disiplini, beyni, her şeyiyle…Sadri Alışıkı çok sevdiniz...Çok, çok sevdim. Çok şeker, yaşamın monoton olmadığı, hayatın her anını canlı, heyecanlı yaşayan… Otuz altı yıl evli kaldık biz. Bir gün Sadri dedi ki; "Onca misafirler ağırladın, çok ama çok, bir gün de ‘yarın ben sete gitmeyeceğim, yorgunum demedin." İnsanları severim, verici bir yapım vardır. Ben hep evimde misafirler ağırlayan, güzel yemekler yapan, sofralar kuran biriydim. Kendimi en son düşünürüm.Kendinize moda evi açtınız, bu iş kolunda da başarılı oldunuz. Sadri Alışıkın ölümünden sonra ‘Küçük Sahneyi, ‘Sadri Alışık Tiyatrosu olarak açtınız ve 2000 yılında yeniden tiyatro sahnesine çıkmanız söylediklerinizin tümünü özetliyor. Sadri Alışık Kültür Merkezini açıp ve burada da gençlere oyunculuk dersleri veriyor olmanız günümüzde takdirle karşılanıyor.
Bunlardan mutluyum. Yaz okulları yaptık, buradan yetişen gençler, okulları kazandılar, bu da beni mutlu etmeye yetiyor.Yaşamınızda pişmanlıklarınız, keşkeleriniz oldu mu?Hayır olmadı."Yapsaydım" dedikleriniz…Bazı film tekliflerinde ‘Oynasaydım dediğim oldu…İsteyerek mi Sadri Alışıkın arkasında kaldınız?Bir ara oynamamış olmam bir şey ifade etmiyordu. Çünkü seyirci beni kafasında bir yere koydu. Mesela beş sene film yapmadım, o beş senede hiçbir şey değişmedi. Ben hep devam ettim, yok olmadım. Sadri Alışıkın karısı, Attilla İlhanın kız kardeşi olmanıza rağmen Siz, Çolpan İlhan olarak var oldunuz ve bunu da korudunuz. Korudum. Fevkalade dikkatli oldum. Bu; aileme, kocama, kendime sorumluluğumdu. Her şeyim dengeli olmalıydı tabii. Lüzumsuz hiçbir hareketim olamazdı. Kurallarımın dışına asla çıkmam.Çok yönlü bir insansınız; kostüm tasarımcılığı, modacılık mesleğinde de başarılı oldunuz, nasıl başladınız?Türk Sinemasının en düştüğü dönemleri 1977 yıllarıydı. O yıllar seks filmleri furyası başladı. O filmlerde oynayamazdım. Çalışkan bir insandım. Evde değişik yemekler yapıyorum, elimde örgüler… Duvarlar yıkıyorum, evde değişiklikler yapıyorum. Eve geldiğimde istediğim gibi bir yere girmek isterim. Bir mimar arkadaşımız var. ‘Şişlide bir pasaj yaptım, sana bir dükkan vereyim dedi. Dükkanı gördüm, on dört metre kare bir yerdi. Orada acemice başladım. Oradan buradan aldıklarımı, yurt dışından getirdiklerimi satıyordum. Bu beni bir süre sonra tatmin etmedi. Üretmeliydim, kendim bir şeyler yapmalıydım. Öyle bir paramda yoktu. Evimizin yanında bir oda tuttum, masa yaptırdım, dikiş makinesi aldım. Kafamda bir şeyler tasarlayıp çiziyor ve dikiyordum. Hemen mağazaya götürüp vitrinde askıya koyuyordum, elbise de hemen satılıyordu. Bu beni teşvik etti. Çok zevkli, zor işler yapmaya başladım. Yardım dernekleri yararına defileler yaptım. Bu beni modacı olarak çok tanıttı. Sadri hastalandıktan sonra bir daha defile yapmadım. Ağabeyiniz Attilla İlhanla ilişkileriniz…Ağabeyim çok yönlü bir insandı ve birbirimize çok düşkündük. Aramızda çok yaş farkı vardı ama iyi anlaşıyorduk. Onu kaybettiğimde sanki boşlukta kaldım. Geçenlerde İş Kültür tarafından Attilla İlhan Şiir ödülü töreni düzenlendi. Bunu her yıl birlikte yürüteceğiz. Ayrıca Attilla İlhan Kültür Vakfı çalışmalarımız var. Vakfın kuruluş işlemlerini büyük ağabeyim Av. Cengiz İlhan yaptı. Şimdi yer arıyoruz, bir katını da özel Attilla İlhan Kütüphanesi olarak açmayı düşünüyorum. Ağabeyimin ani ölümünden sonra çalışma odasını özenle korudum, bundan da gençlerin yararlanmasını istiyorum.Kerem Alışık ve torununuz küçük Sadri Alışıkla ilişkileriniz nasıl?Çok sıcak, çok yakın, birbirimize çok düşkünüz. Kerem bunu pek göstermez. O çok içine kapanıktır ama ben sevgimi açıkça gösteririm. Torunuma da düşkünlüğüm bilinir, torun çok seviliyor. Keremle birbirimizi görmediğimiz gün yok gibidir. Son yıllarda dizi çalışmalarınız oldu. Yakında televizyonlarda izleyebilecek miyiz? Evet, çok içime sinen diziler değildi ama bunlar. Şimdi yazılan, senaryosu hazırlanan bir dizi projesi var, bekliyorum ben de. Bir yanda moda evi, atölye, kültür merkezinde dersler, diğer yanda dizi oyunculuğu, bu kadar koşuşturmaca Sizi yormuyor mu?Başka türlü olamam. Bu yoğunluk beni zinde tutuyor. Severek yapıyorum hepsini, tüm zamanlarım doluyor ve kendimi dinleyecek, düşünecek zamanım kalmıyor. Hazırlayan: Hatice ÖzbaySayın Çolpan İlhan'a, değerli paylaşımlarından dolayı teşekkür ederiz.******Dikkat: Bu röportajın tüm hakları saklıdır. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
'
Kaynak: Anneyiz Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |