Devlet Sanatçımız Suna Kan ile müzik zekası üzerine konuştuk 1948 yılında TBMM'nin çıkarttığı özel bir yasa ile Sn. İdil Biret ile birlikte müzik öğrenimi görmek için Fransa'ya gittiniz. 1952 yılında da okulu birincilikle bitirdiniz. İnsanların yetenek ve zeka anlamında potansiyelini keşfetmesi çok önemli. Sizin müzik yeteneğinizi ve dehanızı kimler nasıl keşfetti? Biraz önce değindiğiniz gibi yeteneğin keşfi konusu çok önemli bir konu. Yeteneğin desteklenmesi konusunda da en önemli etken aile ve çevre. Benim bu meslekte oluşuma ilişkin hayattaki en büyük şanslarımdan biri babamın da kemancı oluşu. Babam Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasında o zamanki adıyla Riyaseti Cumhur Senfoni Orkestrasında kemancıydı. Kendisinin müzisyen, kökeni de saraydan gelme. Yani Mızıkai Hümayundan. Babamı 7 yaşındayken Müzikai Hümayuna yatılı olarak vermişler. Saraya bağlı Mızıkai Hümayunda bando, senfonik orkestra ve alaturka Türk müziği toplulukları vardır. Cumhuriyetten sonra Atatürk bütün büyük değişikliklerin yanı sıra müzik konusunda da oradaki saray orkestrasını Ankara'ya getirtiyor. Bana soruyorlar niye kemanı seçtiniz diye bende ben seçmedim diyorum. Benim babam müzisyen olduğu ve keman çaldığı için kendimi onun içinde buldum diyorum. Ben yaramaz değilse bile çok sakar bir çocuktum. İlkokul çağına kadar sokaktan beni içeriye alabilmek için (oram buram yara içinde) her zaman bebek gibi oyuncaklardan yararlanırlarmış. Bir gün babam keman alalım demiş bu sayede belki biraz oyalanır. Ama kemanı ne babam ne de ben bir gün bile oyuncak olarak düşünmedik. Ben 5 yaşındayken babamla Ankara Ulusta enstrüman satan bir mağazaya gittik. Küçük dörtte bir keman aldık. Oyuncak gibi gözükse de el yapımı ve oldukça iyi bir kemandı. Hala bende duruyor. İnsan anılarını saklamalı. Bu sadece kendisi için değil başkaları içinde dokuman mahiyetinde önemli. Bu konudaki yaklaşıma ülkemizde pek hassasiyet gösterilmiyor. Babam benim kemanla olan etkileşimime her zaman çok önem vermiştir. Kemanı aldık eve ilk geldik ben birşeyler çalarmış gibi yapmaya çalıştım. İlk başta tabi nota öğrendim. Babamın benim bütün çocukluğum süresince, 14 yaşına gelene kadar çalışırken hep yanımda olması bence de iyi bir tarafıydı. Kontrol amacıyla yanımdaydı ama hiçbir zaman hocam olmadı. Bu iyi bir durumdu bence. Babam disiplinli bir insandı. Benim çalışmalarım hep disiplinli oldu ama hocaya ders hazırlamak üzere. Benim kemana olan yeteneğimi babamın keşfettiğini düşünüyorum. Biz küçük bir evde oturuyorduk Ankara'da. Ben çalışırken gözüm dışarıda olurdu. Arkadaşlarım ip atlıyor, top oynuyor falan ama babam başımda tabi. İlk başlarda yarım saat sonra bir saat ve sonra her gün düzenli çalışırdım. Babam beni yüreklendirmek için zavallı çocukları sokaktan toplar onlara şeker, çikolata gibi şeyler verir ve beni dinlemelerini isterdi. Çünkü onlarda oynamak istiyordu benim cayır cayır kemanımı dinleyeceklerine oynamak daha cazipti. Bu nedenle babam onlara çikolata ve şeker verirdi. Babam küçücük iskemleleri dizer radyoda bir yer arar gibi yapardı ve sonra anons ederdi. Sayın dinleyiciler şimdi büyük kemancı Suna Kanı dinleyeceksiniz diye. Ben iki üç dakika bir şeyler çalardım ve babam çocuklara beni alkışlatırdı. Çocukluğumdan bunlar hatıramda yer eden anılardır. Bir çocuk için 5–6 yaşlarda çalışmak zor bir şey. Disiplini o yaşlarda çocuğa aşılamak zor. Bu ancak sevdirmekle olur. Keman başlaması zor bir enstrüman. Mesela piyanonun da ilerisi zordur. Kemanın zorluğu iki elin değişik yönde işlemesi. Senkronizasyon meselesi. Babam sabahları orkestrada çalışıyordu provaları vardı falan genelde öğleden sonraları birlikte olabilirdik. Mesela bana lastik bot mu lazım. Beni müzikle ilgili olarak yüreklendirmek için babamla giderdik saman pazarına Anafartalar'a o zaman çarşı merkezi oradaydı. Ayakkabıcılara girerdik ve sorardı babam ayakkabıcılara oğlum Beethoven marka lastik ayakkabı var mı diye yok amca derdi satıcı. Peki Mozart marka var mı derdi yok amca yıldız marka var derdi. Babamda yok biz onu aramıyoruz teşekkür ederiz derdi. Ben bu duruma çok gülerdim. Ama beynimde yer ederdi müzik. Mesela yine sabah kalkar dün akşam çok güzel bir rüya gördüm Paganini'yi gördüm rüyamda derdi. Ben de Paganini kim derdim ve bana ne kadar meşhur bir kemancı olduğunu anlatırdı. Güya Paganini demiş ki rüyasında senin küçük kızını dinledim benden daha iyi keman çalıyor. Ben o zaman 6 yaşındayım. Bunlar şimdi komik olarak gelse de o zaman beynime işlemiş ve bugün hala anılarımda resim olarak gözümün önüne geliyor. Herkse de bu şans olmayabilir. Çevre çok önemli. Benim gözlemime göre orkestradaki veya konservatuardaki arkadaşlarımın çoğu müzikle ilgileniyor. Bir memlekette çok iyi 3–5 kişinin olması o memleketin müzik hayatını göstermez. Önemli olan insanın kendi yeteneğini keşfedebilmesi ve tarzını oluşturması. Müzikte içsel farklılıkları ve yetenekleri ortaya koyabilmek veya keşfedebilmek için neler yapılabilir. Müzik ve müfredat sizce ne kadar bağdaşıyor. Müfredat insanların kendini ve farklılıklarını keşfetmesinde bir engel mi?Ben konservatuarda hiç hocalık yapmadım Bilkent'te hocalık yapıyorum ama müfredat kelimesini hep arkadaşlardan duyarım. Ben düzenli olarak Ankara'da olmadığım için konservatuarda hiç hocalık yapmadım. Çünkü çocuğa küçüklükten itibaren düzenli ders vermeyi gerektiriyor konservatuar hocalığı. Müfredat temel bilgiyi edinmek için lazım olabilir. Mesela kemanda da Bach'ın temel eserleri Paganini'nin teknik gerektiren eserlerini ilk önce öğrenmek lazım. Müfredat müzikten uzaklaştırmamalı, müziği sevdirmeli. Bir eseri yorumlarken duygu çok önemli. Örneğin Mozrat'ı Suna Kan'ın icra etmesi duygusal anlamda farklı bir ayrıcalığı ifade eder. Bir eseri duyguyla icra edebilmek için insanın o eserle iç dünyasında bütünleşmesi gerekir diye düşünüyorum. Bu anlamda içsel zekanın desteklenmesi çok önemli siz bu konusunda ne düşünüyorsunuz?Zeka konusu hangi meslek olursa olsun çok önemli bir kavram. Örneğin Mozart, Beethoven ve Bramhs notalar yazmış. Modernlerden Bartok da yazmış hepsi do hepsi mi. Hepsinin de nüansları var. Mozart'ı iyi ifade edebilmek için bir müzisyenin o devrin sanatını, mimarisini, tarzını, kültürünü iyi bilmesi lazım. Örneğin Mozrat'ın eserlerinde bir yerde sert bir ifade olduğunda sonrasında bir özür dileme gelir. Bunu öğrencilerime de anlatıyorum. Kibarca bir özür dileme vardır Mozart'da. Örneğin bu kibarlığı o dönemin kıyafetlerinde de görmekteyiz. Bu düşünce ile Bartok'u çalarsanız işin duygusal zeka tarafı eksik kalır. Duygusal zeka müzikte çok önemlidir. Duygusal zekayı sanat besler. Duygusal zeka müzikle beslenir. İyi bir sanatsal ifade için kültür ve yaşam biçimi iyi bir şekilde bilinmeli ve yorumlanmalıdır. Sanat tarihi bu anlamda önemlidir. Dahilerin hayatına baktığımızda görülüyor ki genelde 4–5 yaşlarında bir enstrümanla tanışıyorlar. Hatta bu enstrüman çoğu kez keman veya piyano olabiliyor. Keman ve piyanonun beyin performansı üzerinde özel bir yeri olabilir mi? Her bebek potansiyel bir müzik dehası olarak doğmakta ve insan kulağı küçük yaştan itibaren frekans etkileşimi bakımından deformasyona maruz kalmazsa müzik kulağı eğitimle geliştirilebilmekte. Bu konudaki görüşleriniz nedir?
Keman ve piyanonun beyin performansı üzerindeki etkisi hakkında bir şey diyemeyeceğim. Ama özellikle keman ve piyano erken yaşlarda başlanması gereken birer enstrüman. Kişinin icra edeceği sanat dalı başlama yaşında etkin. Mesela bir çocuk 5 yaşında kontrbasa başlayamaz veya operaya erken başlayamaz. 5–6 yaş keman için uygundur. 10–11 yaş başlamak için biraz geç ama yeteneği varsa yine de olabilir. Çalışkanlık ve yetenek birbirini tamamlar. Çevresel etki kulağın algılama özelliğini destekler. Yeteneği ortaya çıkartan ısrarlı çalışmadır. Bana yetenek mi çalışmak mı derseniz. Çalışmak derim. Çoğu müzisyenin kulağı ritim ve nota algılama anlamında iyidir. Mesela benim öyledir, İdilin öyledir, Gürel Aykal'ın olağanüstü bir kulağı vardır. Ben çocukken piyanoda bir notaya basıldığında bizim evde piyano yoktu ama ne olduğunu bilmeden sesimle taklit ederdim. Duyulan sesi notayla ifade edebilme becerisidir bu. Örneğin dışarıda bir klaksiyon çalsa içinde birbirine karışmış çok sayıda nota olmasına karşın esas notasını duyarım. Bir müzik dinlerken onu nota görür gibi dinliyorum. Kulağın bu durumda olması bir kolaylık sağlıyor. Kulakta bu hassasiyet olmasa bile küçük yaşlardan başlayacak bir ses terbiyesi ile kulak bu hassasiyete ulaşabilir. Küçük yaşlarda çevresel etkilerle maruz kaldığınız seslerin etkisi kulağınızın müzikal yeteneği anlamında çok önemli. Resme baktığımızda Gauguin 35 yaşında resme başladığını görüyoruz. Müzikte enstrüman anlamında ileriki yaşlarda müziğe başlayarak büyük başarılar elde etmiş kişiler var mı? Enstrüman anlamında yok. Çünkü enstrümanda bir eseri düzgün icra edebilmek için zaman lazım. Erken yaşlarda çalışmaya başlamak bu anlamda enstrüman icrasında çok önemli. Örneğin kemanda insanın kulağını tırmalamayacak bir ses çıkartmak zaman ister. Yine piyanoda da ilerleyen zamanlarda esere can vermek çok zor. Çoklu zeka diye bir kavram var dünyada. Howard Gardner birçok zeka boyutunun olduğunu ifade ediyor. Doğacı zeka, müzik zekası, sözel edebi zeka gibi. Müzik zekası diğer zeka boyutları ile yakından ilgili. Bu yaklaşımın en önemli yanı farklı zeka boyutlarının birbirini etkilediği şeklinde. Dans etmek müzik zekası ile ilgilidir, söz yazarlığı müzik zekasını destekler gibi. Farklı zeka boyutlarının müzik zekasına etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?Kesinlikle önemli bir etkileşim söz konusu. Ben iyi derece ile konservatuarı bitirmiş yetenekli yurt dışına giden gençlerle konuştuğumda onlara gittikleri yerin kültürünü ve dünyadaki gelişmeleri çok iyi takip etmelerini tavsiye ediyorum. Tiyatroya, sinemaya veya müzelere gitmek çok önemli. Genel kültürü destekleyici faaliyetler müzik zekasına olumlu katkı sağlar.
Bu anlattığınız çok önemli. Müziğe olan ilgiyi özendirmek anlamında da. Yoksa kimse müzikte uzmanlaşmaktan bahsetmiyor. Onun sağlayacağı olumlu etkilerden bahsediyoruz. Soruyorum gençlere konsere gidiyor musunuz diye. Anlamadığımız için gitmiyoruz diyorlar. Müzikte anlamak diye bir şey yoktur sevmek vardır. Ben 1960'larda kız veya erkek arkadaşına eşlik etmek için konserlere giden ve bugün konserleri severek takip eden çok sayıda kişi biliyorum. Önemli olan müziği sevdirmek. İnsanların hayatında öğrenilmiş çaresizliklerin olumsuz yönde önemli etkileri var. Özellikle ilkokulda müzik dersi çok önemli. Çoğu insan o sıralarda müzikten uzaklaşabiliyor. Yeteneğim yok kabulü o sıralarda yerleşmeye başlıyor. Bu konuda düşünceleriniz nedir? Çok insan var böyle. Çocukları sadece kuru bilgiyle donatmamalı. Benim bugün bir sürü dostlarım var müzikten nefret ediyorlar. Do'dan sonra re'yi bir türlü öğrenemedim diyorlar. Müzik yanlış uygulamalarla nefret edilen bir ders haline gelebiliyor. Müzik dersi özellikle günümüzde teknolojinin de desteği ile çocuklara sevdirilebilir. Hikayesi olan müzikler var ve onlar dinletilebilir ve hatta hikayesi tartışılabilir. Önemli olan müziği sevmek kulağı terbiye etmek. Yoksa şu bestecinin hayatı buydu, notalar bunlardır tarzında bir yaklaşım öğrenci ile müzik arasında duygusal bağ sağlamaz. Sonraki öğrenim hayatında doktorluğu, mühendisliği seçen kişiler için bu teorik anlamda kalan müzik dersleri bir şey ifade etmez hale geliyor çoğu kez. Gereksiz bilgilerle insan meşgul edilmemeli. Yurtdışındaki müzik eğitimi ile günümüzde ülkemizdeki müzik eğitimini değerlendirebilir misiniz? Ben 12 yaşında gittim Paris'e Konservatuara. Orada yalnız müzik vardı. Kültür dersleri hiç yoktu benim zamanımda. Orada benim kadar küçük çocuk hemen hemen yoktu. Çocuklar okula gidiyordu müzik dersleri içinde konservatuara geliyorlardı. Örneğin İdil ve ben özel dersler aldık. Ben kendimden örnek verebilirim. Fransa'ya ilk gittiğimde tek kelime bile Fransızca bilmiyordum. O zaman babamda benimle beraberdi. Günde en az 3–4 saat keman çalıyordum, haftada bir iki derse gidiyordum, solfej, oda müziği ve müzik tarihi gibi derslere gidiyordum. Fransızca'yı özel hocadan öğrendim. Kendimi kültürel olarak geliştirmem gerekiyordu. Ankara'da hamam önü mahallesinden Paris'e gitmiştim. Hayatımda geometri veya kimya hiç çalışmadım. Edebiyatla ilgilendim. Bütün Fransız klasiklerini inceledim. Resimle ilgilendim. Dansa gittim. Çok şeker bir Fransızca hocam vardı o beni zorla dans okuluna yazdırdı 50'li yıllarda. Bir sürü genç kızlar sivilceli oğlanlar falan vardı kursta. Tangoyu veya Rumbayı icra ederken müzik yeteneğime ne kadar faydası olduğunu düşünmedim ama edebiyatın müzik yeteneğime çok faydası oldu. Zamanında Fransız edebiyatını çok okumuşum, onlardan özetler çıkarmışım geçenlerde bu notlarımı buldum. Bu uğraşlarımın beyin performansımı olumlu yönde desteklediğini düşünüyorum. Tiyatro ve sinemayla da ilgilendim. Bence insan evrensel olmalı ve her şeyle ilgilenmeli. Ben öğrencilerime diyorum ki şimdi keman çalışıyorsunuz ama yalnız keman konserlerine gitmeyin, operaya gidin, piyano resitallerine gidin, orkestra konserlerine gidin, kötü konser bile olsa insan kötüden bile çok şey öğrenebilir. Dünyaya açık olmak lazım. Nerde ne yapmamak gerektiğini kötü tecrübelerden öğreniyor insan. Ben diyorum hep sanatı, politikayı, modayı takip edin diye. Gençlerimizde çok yönlü evrensel insan yaşantısını görebiliyor musunuz?Çok az. Ben eski talebelerimi bile konserlerde fazla görmüyorum. İşin enteresanı bu kişilerin kendileri de müzisyen. Orkestrada çalıyorlar konserlerde yoklar. Başkalarının konserlerinde yoklar. İdil Biret'in, Ayla Erdoğan'ın veya Suna Kan'ın konserlerine gitmek önemli değil, başka çalışmalarda takip edilmeli. Meraklı olmak lazım. Şimdiki gençlerde o merak duygusu çok yok. Üzücü bir durum bu. Mesela benim Fransa'daki hocam 80 yaşını aşkındı öldüğünde. Elimden geldiğince kendisiyle diyalog kurmaya devam ederdim. Atalet insan yaşamını sıradanlaştırır. Beyin göçü konusu ülkemizde konuşulan önemli bir konu. Sanat konusunda da ülkemiz insanlarının çoğunun tanımadığı dünya çapında değerlimiz var. Bu kişiler gündeme taşınmıyor. Gündem başka konuları ele almayı tercih ediyor. Kendini ülkemizde ifade edemeyerek yurt dışına gidenler var mı?Müzik konusunda yurt dışında önemli orkestralarda çalan çok sayıda müzisyenimiz var. Daimi Türkiye'de yaşamasa da Türkiye ile bağını koparmayan ve bütün görevlerini yerine getiren İdil gibi müzisyenlerimizde var ama bunların sayısı az. Ben beyin göçünün resim konusunda daha fazla olduğunu düşünüyorum. Resme yeni yeni önem verilmeye başlandı. Bununda etkisi olabilir. Ülkemizde konservatuarı bitirmiş ve yurt dışında çalışmayı tercih eden ve hatta yurt dışında emekli olan çok sayıda müzisyenimiz var. Genelde bunlar yaylı çalgıları icra ediyorlar. Türkiye'ye davet edildiğinde bir orkestra kuracak kadar dışarıda müzisyenlerimiz var. Benim 1950'li yıllarda konservatuarı bitirmiş yakın dostlarımdan biri var İmer Saraçoğlu. Kendisi Ankara'da konservatuarı bitirmiş, operaya gitmiş ve Cumhurbaşkanlığı Orkestrasında çalışmış. Sonra bir bursla Hollanda'ya gitti. Onu beğendiler ve orkestraya almak istediler. Orkestrada Hollanda'daki Konsertgabe orkestrası Avrupa'daki 3–4 orkestradan biri. Avrupa'nın en önemli orkestralarından birinde 30 sene çaldı İmer. Oradan emekli oldu. Bu konservatuar Bramhs'ın zamanından kalma çok güzel bir binadadır. Büyük bir mermer plaka vardır oradan emekli olan sanatçıların isminin yer aldığı. Orada İmer Saraçoğlu'nun da ismi var. Aslında bu başarı ülkemizin temsil edilmesi adına güzel bir durum. Bu çok güzel bir şey aynı zamanda Amerika'da da çalışanlarda var. Klasik müziğin insana sağlayacağı olumlu duygusal ve zeka etkilerinden faydalanabilmek için insanlarla buluşturulması önemli. Bu konuda ülkemizdeki durum nedir sizce? Daha televizyon yokken bile radyolarda şu kadar saat Türk müziği şu kadar saat folklor, şu kadar saat konuşma programı ve şu kadar saat klasik müzik çalınacak diye bir kural vardı. O oranlar genellikle hep uygulanır. Yayın süreleri belli ama gece 24:00'dan sonra uygulanıyor. Yaptık mı yaptık bakış açısı. Televizyonda da öyle oluyor bazen uykum kaçıyor bakıyorum saat 01:00'da Borusan Filarmoni Orkestrasının konseri çalıyor. Yayınlamıyorsunuz deyince de bakın yayınlıyoruz diyorlar. Naklen yayınlar vardı onlar hep kalktı. Aynı sigara içmek gibi zararlı olduğunu bilip içmek. Klasik müzik konusunda da faydalarını bilip yayınlamamak benzer bir durum. İnsanların konserlere gitmesi çok azaldı. Konserler en azından gençlere özendirilmeli. Müziği icra etmek de dinlemekte asla bir iş olmamalı bir yaşam biçimi olmalı. Tarihimizde müzikal anlamda yetenekler çok ve müzik kültürümüz çok gelişmiş aslında ama kendi değerlerimizi bilmiyoruz. Evrensel anlamda müziğin farklı kültürlerde yorumlanmasında kültürün etkisi sizce ne kadar oluyor?
Tarihimizdeki müzik anlamındaki birikimlerimiz ve yeteneklerimiz tıkalı kalmış, dünyaya açılmamışız. Bu nedenle herkes Mozart'ı bilirken bizdeki müzik dahilerini bilmiyor. Örneğin tarihimizde Türk beşleri var. Ulvi Cemal Erkin, Ahmet Adnan Saygun, Hasan Ferit Alnar, Cemal Reşit Rey, Necil Kazım Akses bunlar Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk tarafından yurtdışına yollanmış gençler. Atatürk'ün beklentisi dünyadaki uygulamaları Türk motifleri ile birleştirip işlemeleri olmuş ve en alasını yapmışlar. Hakikaten bugün kolay kolay bulunur nitelikte değerler değil. O devir şimdi geçti. Bugün Türk motifleri ile eser yapmak güncel değil. Ama bugünkü ustalarda normal kulağın seçemeyeceği bir Türk damgası eserlerinde var. Ülkenin bir müzik ve sanat anlamında kültür politikasının olması gerektiğini düşünüyorum. Bu politika ana hatları ile kalıcı olmalı geliştirme anlamında yeniliklere de açık olmalı. Bizde maalesef bu açıdan bir eksiklik var. Hazır sizle sohbet etme imkanına kavuşmuşken sormadan edemeyeceğim Stradivarius kemanının özelliğinden bahseder misiniz?Onun tekniği ustasının el becerisinden. 500'ün üzerinde kemanı var ama hepsi aynı ustalıkta değil. Ama genelde hepsi iyi, bir de çok çok iyileri var. Ustasının kemanı yaparken tahtayı ne şekilde kuruttuğu da halen bilinmiyor. Nasıl bir yöntemle ne kadar zamanda kurutulduğu bilinmiyor. Bu anlamda bir enstrümanın imal şekli çok önemli. Ustalık ister. Benim için keman vücudumun bir parçası ve 1752 yılı yapımı bir kemanım var. Onunla çalıyorum. Başarmak ve deha potansiyellerini yaşamaları için insanlara mesajınız nedir?Kedilerine inansınlar.
Çok çalışınlar.
Evrensel insan olmaya gayret etsinler. Sayın Suna Kan'a değerli paylaşımları için teşekkür ediyoruz...
Dikkat: Bu röportajın tüm hakları Anneyiz.Biz'e aittir. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz. [/b] • Diğer röportajları okumak için tıklayınız.
Kaynak: Anneyiz Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |