Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Kansere karşı geliştirilen ilk aşı Kansere karşı geliştirilen ilk aşı Artık aşı ile rahim ağzı kanserinden korunmak mümkün!
Kadınlarda görülen en yaygın ikinci kanser türü olan ve HPV virüsünün neden olduğu rahim ağzı kanseri, özellikle gelişmekte olan ülkelerde en önemli kadın sağlığı sorunlarından birini oluşturuyor. Her yıl 300 bin kadın bu hastalıktan dolayı kaybediliyor. Sağlık Bakanlığı nın onayıyla birlikte Türkiye de de uygulanmaya başlayan HPV aşısı ile ilgili merak edilen noktaları ASM uzmanları anlatıyor...
Rahim ağzı kanserinin en önemli nedeni Human Papilloma Virüs yani HPV... Rahim ağzı kanseri HPV enfeksiyonuna yanıt olarak rahim duvarında anormal hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalmasıyla gelişiyor. Bu anormal servikal hücreler bir araya gelerek tümör adı verilen kitleleri oluşturuyorlar.
HPV enfeksiyonu tanısı konulduktan sonra kanser evresine ulaşana kadar çeşitli tedavi yöntemleri uygulanıyor. Ancak korumanın, her zaman için tedaviden daha başarılı sonuçlar alınmasını sağladığını biliyoruz. Aşılama ile korunma sağlanabilen çok az sayıdaki kanser türlerinden biri de rahim ağzı kanseri. Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanarak bu yıl içinde ülkemizde de satılmaya başlanan rahim ağzı kanseri aşıları, kadınlar için çok önemli bir sağlık sorununa çözüm getirmeye çalışıyor.
HPV'nin temas ve cinsel ilişki yoluyla bulaştığını söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Fatih Güçer, HPV'nin son derece yaygın bir virüs olduğunu ve ABD'de 2007 yılında yapılan bir çalışmada cinsel aktif çağındaki kadınların dörtte birinde HPV virüsünün olduğunun ortaya konduğunu söylüyor. Tüm dünyada yaklaşık 630 milyon kişinin enfekte olduğunun düşünüldüğünü bildiren Doç. Dr. Güçer, HPV'nin 100'e yakın tipi olduğunu ancak bunlardan sadece 30'unun kadın ve erkek genital organlarında enfeksiyona neden olduğunu belirterek, “Bu virüsleri, yüksek riskli, orta riskli ve düşük riskli virüsler olmak üzere üç ayrı grupta topluyoruz. Yani HPV virüsü taşıyan herkes kanser olmuyor. HPV virüsü ile karşılaşıldığı zaman kişilerin yüzde 80'i virüsü almıyor ve bir şey olmuyor. Yüzde 20'si HPV virüsünü alıyor. Bu yüzde 20'ninin yüzde 75'inde kronik persiste eden enfeksiyon ortaya çıkmıyor. Yani vücudun bağışıklık sistemi bu virüsü yenerek, vücuttan virüsün kaybolmasını sağlıyor. Ama yüzde 25'inde kronik persiste eden bir enfeksiyon ortaya çıkıyor†diyor.
HPV virüsünün kuluçka süresinin yaklaşık 9 ay olduğunu bildiren Doç. Dr. Güçer, enfeksiyon etkilerinin ortaya çıkması için virüsü aldıktan sonra yaklaşık 1 yılın geçmesi gerektiğini ifade ediyor.
Doç. Dr. Güçer, kronik persiste eden enfeksiyon ortaya çıktığı zaman virüsün ilk önce rahim ağzında gizlendiğini, rahim ağzını döşeyen epitelyum dokusunun en alttaki tabakanın altına yerleştiğini belirterek şunları anlatıyor: “Bu dönem bizim çıplak gözle görmemizin veya herhangi bir şekilde muayene yöntemiyle bun tespit etmemizin imkansız olduğu bir dönem. Burada da virüs ya hücrenin çekirdeğine giriyor ve virüsün DNA'sı ile hücrenin çekirdeği birbirine entegre oluyor ya da hücrenin sitoplazmasına yerleşiyor. Biz buna epizomal yerleşme diyoruz. Yerleşme yeri önemli. Çünkü genel anlamda çekirdeğe yerleştiğinde, kansere gidişata daha yakın olan enfeksiyonlara sebep oluyor. Sitoplazmaya yerleştiği zaman daha iyi huylu giden enfeksiyonlara sebep oluyor. Ancak nadir de olsa, çekirdeğe yerleşmeden de kansere neden olabiliyor.â€
Virüsün kronik bir enfeksiyona neden olup epitelin katmanlarını, aşağıdan yukarı bozarak oradaki hücrelerde bir takım değişikliklere sebep olduğunu söyleyen Doç. Dr. Güçer, bu değişikliklerin iyi huylu mu, kötü huylu mu olduğunun papsmear testi ile anlaşılabildiğini de ekliyor. HER SİĞİL KANSER ALARMI DEĞİL
HPV 16, HPV 18, 31, 33, 45 yüksek riskli grubu oluştururken, HPV 6, 11 düşük riskli grubu oluşturuyor. Doç. Dr. Güçer, “HPV 6 ve 11 daha çok kondilomlara sebep oluyor. Biz HPV 6 ve 11'e hemen hemen hiç rastlamıyoruz. Bu nedenle siğili olan kişilerin 'eyvah ben kanser mi olacağım' diye paniğe kapılmalarına gerek yok. Fakat siğili olan kişilerin HPV'nin yüksek riskli diğer türlerini de beraberinde almış olma riski bulunduğu için o kişilerin smear testini düzenli olarak yaptırmaları gerekiyor†diyor.
Doç. Dr. Güçer, HPV'nin neden olduğu enfeksiyonları şöyle sıralıyor: “HPV, ya siğillere ya da rahim ağzı kanserine sebep olacak bazı enfeksiyonlara sebep olur. Ayrıca anagenital kanserlerin yüzde 90'ında HPV virüsü pozitiftir. Ayrıca vajenin dış kısmında kalan vulva kanseri dediğimiz lezyonlarda da HPV virüsünün pozitifliğini çok sık görmekteyiz. HPV, vulva kanserinin gençlerde görülen ve sigara içimi ile beraber olan ve özellikle multifokal dediğimiz aynı anda birkaç yerde birden başlayan türünde görülüyor.†ÇOK EŞLİLİK RİSK FAKTÖRÜ
Doç. Dr. Güçer, HPV için en önemli risk faktörünün çok eşlilik olduğunu vurgulayarak, “Birden fazla partnerinin olması risk faktörü. Aynı zamanda sigara içimi, doğum kontrol hapı kullanımı, A vitamini eksikliği, herpes virüsü enfeksiyonu, immün sistemde direncin bozuk olması gibi durumlarda HPV enfeksiyonunun kişiye geçme olasılığı artar. HPV virüsü aynı zamanda gırtlakta da papillon dediğimiz bir takım lezyonlara da sebep olmaktadır†diyor. ASM Onkoloji uzmanlarından Prof.Dr. Haluk Onat, kız çocuklarını hastalıktan korumak için mutlaka aşı yaptırmak gerektiğini vurgulayarak “Kızınız büyüdüğünde çok eşli olmayabilir ama ya eşi?†diye soruyor. HPV'NİN DİREKT TEDAVİSİ YOK
HPV' tedavisinde kullanılan bir antibiyotiğin bulunmadığını önemle belirten Doç. Dr. Güçer tedaviyi şöyle anlatıyor:
“Rahim ağzına yerleşmiş bir virüs varsa ve bu birtakım lezyonlara neden olmuşsa, biz bu lezyonları smear testi ile belirliyoruz. Gerekirse kolposkopi eşliğinde yapılan biyopsi ile bu lezyonları tanıyıp o lezyonların tipine göre tedavi uyguluyoruz. Burada, CİN 1, CİN 2 ve CİN 3 dediğimiz 3 tipte lezyonlar oluyor ve insitu karsinoma dediğimiz bir evre söz konusu oluyor. Olayı merdiven basamağı gibi düşünecek olursak birinci basamak CİN 1, ikinci basamak CİN 2, üçüncü basamak CİN 3, dördüncü basamak karsinoma insitu, son basamak da artık kanser evresidir. Smear testinde bize bildirilen sonuç düşük dereceli displazi veya yüksek dereceli displazi ya da direkt kanser olabilir. Smear testinde düşük, orta ya da yüksek dereceli displazi olduğu belirlenmişse o zaman hastaya kolposkopi yaparız. Rahim ağzını daha da büyüterek bir takım özel solüsyonlar kullanarak oradaki bazı renk değişimleri değerlendirerek özellikle şüpheli alanlardan biyopsi alırız. O biyopsiyi aldıktan sonra da histopatolojik bir tanı konmak ve tanıyı hasta ile birlikte değerlendirmek gerekiyor. Örneğin hastanız uyumlu ise patoloji sonucu CİN 1 gelmişse ve klinik olarak da bizim ileri evre bir lezyon şüphemiz yoksa, bu durumu hasta ile konuşup uyumlu olarak kontrole gelecekse, fazla ek bir şey yapmaya gerek duymadan hastayı 6 ayda bir kontrole çağırırız.â€
Eğer histopatoloji sonucu yüksek riskli bir displazi örneğin yani CİN 3 gelmişse lezyonun mutlaka çıkarılması gerektiğini söyleyen Doç. Dr. Güçer, “CİN 1 gelişmişse, vücut bunu kendi kendine yüzde 70-80 oranında yenebilir ve lezyon kaybolur. Ama CİN 3'te kendi kendine kaybolma oranı yüzde 10 ve altındadır. O zaman hasta ile görüşüp, örneğin 49 yaşındaki bir kadınsa, rahimini almayı tercih ediyoruz. Ama 25 yaşındaki bir kadınsa lezyonun boyutuna, çapına durumuna göre konizasyon ya da lip eksizyon dediğimiz yöntemle hastalıklı bölgeyi çıkartıyoruz. Bu 5 dakikalık bir işlemdir. Eğer cerrahi sınır adı verilen alanlarda herhangi bir CİN 3 lezyonu yoksa bu kişide ömrü boyunca aynı lezyonun tekrarlama ihtimali yüzde 3 veya altındadır. Seçilen tedavi yönteminde kişilerin beklentileri, yaşı, lezyonun derecesi ve tedaviye uyumu çok önemlidir†diyor.
Kondilomların (siğiller) lazer, kroyoterapi ya da elektro koterle yakarak yok etmek veya son yıllarda geliştirilen bir takım immünolojik ajanlarla tedavi etme söz konusu. Fakat her lezyona bu yapılamıyor. Örneğin vajen içinde gelişmiş bir kondilom varsa, bunu kremle yok etmek yerine onları yakmak ya da dondurmak tercih ediliyor. RAHİM AĞZI KANSERİNE GEÇ TANI KONUYOR
Türkiye'de düzenli smeartesti yaptırılmadığı için rahim ağzı kanserine yakalanan hastaların büyük birçoğunluğunun artık cerrahi şansının kalmadığı safhada hekime gittiklerini söyleyen Doç. Dr. Güçer, bu nedenle korumanın son derece önemli olduğunu altını çizerek, “Bu aşının risk altında olduğunu düşünen herkese yapılması gerektiğini düşünüyorum. Aslında tüm toplumu aşılayacak olursak bundan 20-30 yıl sonra Türkiye'de hiçbir rahim ağzı kanseri kalmaz. Ancak şunu da muhakkak belirtmek lazım. Şu anda piyasada bulunan HPV aşısı 16 ve 18 e karşı koruyucu, diğer tiplere karşı koruyucu değil. Kansere sebep olan HPV virüsleri içinde 16 ve 18 tüm kanserlerin yüzde 70'ini oluşturuyor. Demek ki, kanserlerin yüzde 30'u aşının korumadığı türden HPV tipleri ile oluşuyor. Yani aşı olmak demek kansere yakalanmama garantisi değil. Aşı olunduğu zaman da smear taramasının aynı şekilde devam etmesi gerekiyor†diyor. Prof.Dr. Haluk Onat da rahim ağzı kanserinin genellikle geç dönemde fark edildiğini belirterek, “Rahim ağzı kanserleri daha çok gelişmekte olan ülkelerde görülüyor. Türkiye de de sık rastlanıyor. Kadınlar ağrı ya da kanama gibi şikayetleri olduğnda doktora başvuruyor. Oysa hiçbir şikayetleri yokken, düzenli olarak muayene olmaları gerekir†uyarısında bulunuyor. Prof.Dr. Ont, bu tür kanserlerin erken tanı konulduğunda tedaviye olanak vermesine karşın en ufak bir gecikmede tedaviyi zorlaştırdığını da vurguluyor.
[/b]RİSK ALTINDAKİ HERKES HPV'YE KARŞI AŞILANMALI[/b]
HPV aşısı son aylarda sağlık gündemini en çok meşgul eden konulardan bir tanesi. HPV aşısı piyasaya çıktığı günden bu yana Türkiye için gerekli olup olmadığı, fiyatı, hangi yaş aralıklarında yaptırılması gerektiği gibi konularda birçok kişi fikir beyan ediyor. Dolayısıyla toplumun da kafası karışıyor. HPV aşısı ile ilgili merak edilen soruları Anadolu Sağlık Merkezi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Elif Hakko'ya sorduk.
Amerikan Kadın Hastalıkları ve Doğum Birliği tarafından 9-26 yaş arası genç kadınların özellikle cinsel ilişkiye girmeden aşılanmasının tavsiye edildiğini söyleyen Dr. Hakko, “Aslında 9-13 yaş arası kız çocuklarına öneriliyor ama bunun dışında 9-26 yaş arası bir endikasyonu da var. 26 yaş üzerine çok fazla önerilmiyor. Aşının rahim boynu epitelleri tam anlamıyla oluşmadan yapılması önemli. Rahim boynu epitelleri de 9-13 yaş aralığında oluşur. Bu süreç 26 yaşına kadar uzayabilir. Bu nedenle bu konuda seçimi hastaya bırakıyorum. Hasta kendini risk altında hissediyorsa, ne kadar gençse yaptırmasının o kadar faydası var. Özellikle hiç cinsel deneyimi yoksa mutlaka yapılmalı. Ancak cinsel ilişki burada kriter değil. Cinsel ilişki yaşamış olsa dahi, binlerce çeşit HPV virüsünden onkojenik tipleriyle karşılaşmadıysa bu aşı koruyacaktır†diyor.
HPV aşısının canlı bir aşı olmadığı ve hepatit aşıları gibi genetik teknoloji ile hazırlandığı için, canlı virüs aşısı olmaması sebebiyle birçok kişiye rahatlıkla yapılabileceğini ifade eden Dr. Hakko, “Aşının bilinen bir yan etkisi yok. Diğer aşılar gibi yapılan yerde lokal ısı artışı, kızarıklığa yol açabilir. 3 doz yapılıyor. İlk dozdan 2 ay sonra ikinci doz, ilk dozdan 6 ay sonra da üçüncü doz yapılıyor. Çok yeni olduğu için uzun dönem koruyuculuğu hakkında bir bilgimiz yok. Henüz 5 yıl çalışılmış. 5 yıla kadar koruduğunu biliyoruz. 5 yıldan sonra ne olacağını bilmediğimiz için belki 5 yıl sonra tekrar bir doz yapılabilir. Siğillerde koruma yüzde 99, diğer kanserlerde yüzde 100'lere çıkılıyor. Koldan yapılıyor. Konu ile ilgilenen herkesin yapabileceği bir aşı. Bizim önerdiğimiz yaş grubu 9-13 yaş arası kız çocukları olduğuna göre pediatristler yapmalı. Ama ileriki yaşlarda, kadın doğum ve enfeksiyon hastalıkları uzmanları da işin içine girebilirler†diye konuşuyor.
Prof.Dr. Haluk Onat da aşılananların ağız içi ve gırtlak kanserlerine karşı da korunduğunu ifade ederek şöyle devam ediyor: “Aşı, oral seks yoluyla geçen HPV nin neden olduğu ağız içi ve gırtlak kanserlerine karşı da koruyucu. Çünkü aynı mekanizma o bölgede de işliyor. Ayrıca hasta olduktan sonra aşılanmanın bir anlamı yok.†SORUMLULUK ANNE BABALARDA
9-13 yaş aralığı öncelik alındığı için diğer çocukluk çağı aşıları gibi, HPV aşısını yaptırma sorumluluğunun da anne babalara düştüğünü söyleyen Dr. Elif Hakko, “Aynen diğer aşılarda söz konusu olduğu gibi, bu da önemli bir hastalık. En önemli yanı da kanser gibi tedavisi gerçekten zor ve sıkıntılı olan bir hastalığı önlüyorsunuz. Biraz maliyetli bir aşı ama imkanı olan herkesin çocukları için ayıramayacağı çok bir maliyeti yok. Ayrıca bundan sonraki neslin nasıl bir cinsel yaşamı olacağını bilmiyoruz. Tek eşli yaşıyorsanız, eşinizin de tek eşli olması şartıyla mesele yok. Hayatınız boyunca hiç virüsle karşılaşmayabilirsiniz. Ama tek eşli olmayacak, belki gelecekte başka sorunları olacak bir toplum bizi bekliyor olabilir. Anneler babalar özellikle kız çocuklarını korumak adına yaptırmalılar. Erkeklere de öneriliyor ama öncelikle kız çocuklarına yaptırılmalıdır†diyor.
Diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar gibi HPV'den kondom kullanılarak korunamayacağının altını çizen Dr. Hakko “Kondomla HPV'den maalesef yüzde 50 gibi bir koruma sağlanabiliyor. Çünkü bulaşma için illa ki bir sıvı alışverişi gerekmiyor, ten teması ile bile bulaşabiliyor†diyor.
Türkiye'de tartışılan konulardan bir tanesi de evlilik dışı ilişkiler ve çok eşliliğin Batı ülkeleri kadar sık olmaması nedeniyle bu virüsle karşılaşma olasılığının düşük olduğu ve bu nedenle aşı yaptırılmasına gerek olmadığı şeklinde. Dr. Elif Hakko, HPV virüsünün gelişmekte olan ülkelerde daha sık görüldüğünü söyleyerek, “Tek eşliyseniz zaten bütün hastalıklardan korunuyorsunuz ama bizde ortaya çıkmayan, çok da göz önünde bulunmayan bir çok eşlilik var. Dünya oranlarına baktığınızda gerçekten gelişmekte olan ülkelerle, gelişmiş ülkeler arasında gelişmekte olan ülkeler aleyhine hastalık açısından büyük bir oran farkı var. Gelişmekte olan ülkelerde daha geç doktora gidiliyor. Gelişmiş ülkelerde sağlık hizmetleri ve testler ücretsiz, daha fazla eğitim yapılıyor. Türkiye de risk altında bu anlamda†diye konuşuyor. Kimler aşı olabilir?
Aşının tedavi edici bir etkisinin olmadığını vurgulayan Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Elif Hakko, kimlerin aşılanabileceği konusunda şu bilgileri veriyor: “Özellikle 9-13 yaş aralığındaki kız çocukları. Bu yaş aralığı isteğe bağlı olarak 26 yaşına kadar uzatılabiliyor. Bağışıklığı bozuk kişiler; başka bir nedenle kanser tedavisi alan, AIDS olan kişiler.Yalnız bunların bağışıklıkları güçlendikten sonra aşı yapılabilir. Gebelik sırasında önerilmiyor ama emziren kadınlar aşılanabilir. Gebelikten önce başlanmışsa, devam edilmez, gebelik sona erdikten sonra yeniden aşılama yapılabilir. Bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullananların, bu ilaçların verildiği dönemlerde değil, sonrasında aşılanması öneriliyor. Erkeklerin aşılanması hâlâ tartışılıyor. Çünkü onlarda da kansere yol açmayan genital siğiller oluşuyor ve onları önlemek için aşılanmanın gerekliliği tartışılıyor. Tercih ederlerse erkekler de taşıyıcı olmama adına 9-15 yaş arasında aşılanabileceği bildiriliyor.â€
Kaynak: Bebek Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |