Adalet duygusunu yitirince...
Dünyaya geldiği ilk yılda insanoğlu anneye bağımlıdır. Güçsüzlük, eksiklik, yoksunluk, ve yok olma kaygısı ile birlikte özellikle annenin varlığında eksikliklerin giderilmesi, doygunluk kavramlarını tanır. Yine annenin varlığı ile yok olma kaygılarını bilinç altına iter. Bu dönemde eksiklik yoksunluk yok olma kaygıları ve bu kaygıların giderilmesi ile doygunluk, güven, minnet, şükran hisleri ile donatılır, insanoğlu. Ruhsal gelişimin birinci basamağıdır bu ilk yaş. Henüz adalet yoktur ortalarda. Bebekler bencildir.
1-2 yaş döneminde az ve çok kavramlarını, giderek denge kavramını öğreniriz. Açlık tokluk gibi zıt algıların paralelinde dengeyi keşfederiz. Yürümenin de bu dönemde başlaması ile denge kavramı giderek pekişir. Çocuğun sosyalleşmesi için ortam hazırdır. Denge duyusunun oluştuğu yaşlardır, bu yaşlar. Adaletin tohumları yeşermeye başlamıştır.
2-3 yaş döneminde ise çocuk kendi ve uzantısı olan annesinin yanı sıra diğer insanları da dünyasına katmaya başlar. Aile ortamına ve sosyal çevresine yönelir. Bu dönemde çocuk aile içinde sevgi ve nefret kavramlarının yanı sıra suç ve ceza kavramlarını da tanır. Suç ve ceza kavramları ile adalet duygusu ve birey hukuku kavramının doğduğunu görürüz.
Birey hukukunun ve adalet duygusunu temeli ailedir. Adalet duygusu ailenin çocuğa verdiği suç-ceza, başarı-ödüllendirme kavramları ve onun üstünde şekillenen sosyokültürel dengedir. Sosyal ilişkilerin olmazsa olmaz bileşeni olan hukuku var eden, yaşatan ve koruyan ailedir. Birey hukuku, bireyin varlığı ve haklarını koruma altına alan temel insan haklarıdır. Tüm diğer hukuk süreçlerinin çıkış noktasıdır. Tüm toplumsal hukuk süreçleri kaynağını birey hukukundan, eş deyişle aileden alır. Birey hukuku adaletin dengesi üzerinde şekillenir.
Toplum ise zamanla kendi hukukunu oluşturup kendine uygun birey yetiştirmek ister. Birey hukuku ile kamu hukuku arasındaki dengedir, toplum sözleşmesi dediğimiz. Günümüz liberal toplumlarında bu denge tüketimi arttırmaya çabalamak uğruna toplum lehine, birey aleyhine bozulmuştur. Birey hukuku kamu hukuku önünde diz çökmüş boyun eğmiştir. Birey, toplum için tüm haklarından vazgeçebilir durumdadır.
Peki, bu denge ne oldu da bozuldu?
Toplumun bireyi biçimlendirmesi, yeniden üretmesi isteniyorsa en temel hukuk olan birey hukukunun içinin boşaltılması zorunludur. Birey hukukunun kaynağı adalet duygusudur. Adalet duygusu ise aile ortamında doğup geliştiğine göre hedef bellidir. Önceleri ortak üretim modellerinden biri olarak bildiğimiz aile giderek yok olmaktadır. Günümüz çağdaş ailesi diye sunulan çekirdek aile modeli tüketimin kaynağı olarak yeniden kurgulanmıştır. Aileler, kuruluşundan itibaren tüketimin objesi olmaktadır. Örnek gösterilen aile modelinde anne ve baba yoğun iş temposu ile çalışmakta, daha çok tüketebilmek ve tüketimi çeşitlendirmek üzere çocuklar da tüketimin objesi olarak sunulmaktadır. Bu aile modelinde, çocukların 0-1 yaş arası eksiklik, yoksunluk ve kaygılarını doyurmak için anneye olan gereksinimi en çok 2 ay ile sınırlı tutulmakta ve annelerin çalışma ortamlarına geri dönerek çocuklarının doygunluk, minnet ve şükran hislerini tanımasına fırsat verilmemektedir. Böylelikle yaşamlarında hep bir şeylerin eksikliği içinde kıvranan ve bu arayışın tüketime yönelmesiyle daha tüketici olan bireyler ortaya çıkmaktadır.
1-2 yaş arası dönemde açlık tokluk gibi zıt kavramlar ile tanışarak denge kavramına ulaşması gereken çocuk için artık iş daha zordur. Eksiklik özellikle, annenin eksikliği ile yerleşen kaygı, hayat dengelerinin doygunluktan ziyade eksiklik üzerinde şekillenmesine yol açmaktadır. Dengeler eksiklik üzerinde kurulmaktadır, bu çocuklarda.
2-3 yaş döneminde ise çocuklar ya yuva gibi ortamlarda ya da bulundukları sosyal çevrede sahipsiz biçimde sosyalleşmeye terk edilmektedir. Bu durum çocuğun genellikle sevgi ve nefret kavramlarını, suç ve ceza kavramlarını eksik ya da yanlış tanımasına neden olmaktadır. Yuva ortamında belki nefret olmayacaktır ama istenen doygun sevgi de bulunmayacaktır. Yine işlenen suçlar olsa bile yeterli ceza verilemeyeceği için adalet duygusu da gelişemeyecektir. Daha eğitimsiz ve sosyoekonomik düzeyi daha düşük ortamlarda –varoşlarda- yetişen çocuk ise nefreti sevgiye göre daha çok tanıyacaktır. Yaptığı pek çok eylem yüzünden cezalandırılacak ve suçluluğu, kendini suçlu hissetmeyi öğrenecektir.
Çocuklar adalet duygusundan uzak, giderek birey hukukunu tanımayan bencil insanlar olarak yetişecektir. Yetişmektedir de...
İşte bu nedenle, günümüzde , bir kısım gençlerin kendilerini toplum gözünde hep suçlu hissettiklerini ve cezalandırılma kaygısı taşıdıklarını, bir kısmının ise suç işlese bile ceza almama alışkanlığı ile birey haklarından, temel insan haklarından habersiz yaşadığını giderek daha çok görüyoruz. Adalet duygusunun kaynağı olan aileyi deforme ederek birey hukuku ve temel insan hakları kavramının içinin boşaltılabilmesi mümkündür ve bunu yaşıyoruz. Çağdaş aile diye öne çıkarılan, teşvik ve kabul gören yapılanma ile insan hakları, birey hukuku kavramı güçsüzleştirilmekte yerini toplumsal hukuk, kamu hukuku gibi kavramların alması sağlanmaktadır. Kamu hukuku ise toplumu yönetmek ve yönlendirmek isteyenlerin elinde birey haklarını ezerek ya da dönüştürerek uygulanmaktadır. Bu duruma itiraz edenler toplum düşmanlığı yapmakla tehdit edilerek sindirilmektedir. Günümüzde kamu hukuku, içi boşaltılıp değersizleştirilen birey hukukunun yerini almıştır. Birey, toplumun önünde hiçtir. Varlığı, günde bilmem kaç dolar ile tanımlanan gelirine endeksli, hakları sınırlı, adalet duygusu da olmayan tüketim nesnesidir birey.
Tüketimi arttırmak, büyümek uğruna adalet duygumuzu ve hukuk anlayışımızı yitirdik. Herkesin kendi hukukunun doğru olduğuna inandığı bir dünyaya koşuyoruz. Ya da güçlü olanın kendi hukukunu dayattığı bir dünyaya boyun eğmeği doğal karşılıyoruz.
Çünkü adalet duygusunu yitirdi, insanoğlu.
Artık hiç olmayacak...
Mehmet Uhri
mehmetuhri
Kaynak: Ekolay Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |