05-05-2010, 01:50 AM
|
#1 (permalink)
|
Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Perde inene kadar
Koridorun sonunda zorlukla ayakta duran yaşlı adamı tanıyor gibiydim. Üzerinde sabahlığı ile, iyi giyimli hayli yaşlı, beyaz saçlı ufak tefek biriydi. Yanına gidip kendimi tanıttım. Yardımcı olup olamayacağımı sordum. Yatmaktan sıkıldığını, kendine bakan kızının geliş saatinde ayakta olup ona daha iyi olduğu mesajını vermek istediği için koridora çıktığından söz etti. Koluna girip yavaş yavaş kliniğin kapısına doğru yürümeye başladık. 95 Yaşındaydı. Ona bakan kızının ise 76 yaşında olduğunu hayretle öğrendim. Arada durup soluklanıyor küçük adımlarla ilerliyorduk.
- Doktor bey oğlum, yaş ilerledikçe sanki bedenimin içi boşaldı. Ama kafamın içi hatıralar ile dolu. Hatıralar yerinde duruyor, bedenim ise beni terk ediyor sanki. Seyircisini yitirmiş tiyatro gibi hissediyorum kendimi.
- Ama yine de varsınız, ayaktasınız.
- Doğru söylüyorsun doktor bey oğlum. Ama var olmak yetmez ki. Tiyatrolar da var sözde ama seyircisini yitirdikçe yok oluyorlar. Varlıkları anlamlarını yitiriyor. İnsanın kendini var edebilmesi için bir yerlere bir şeylere tutunması lazım. Aklım yerimde duruyor ama bedenim tutunamıyor bu hayata artık. Kızım benimle bu denli ilgilenmese şimdiye çoktan geçip gitmiştim bu dünyadan.
Daha sonra, tiyatrocu olduğunu çocukluğundan beri tiyatronun içinde yaşadığını, babasının balkan harbinden sonra Rumeli'den göç ettiğini, İstanbul'da Paşabahçede dünyaya geldiğini, Galatasaray Lisesini bitirdiğini anlattı. Tiyatronun çocukluk tutkusu olduğunu sünnet töreninde bile babasının eğlence için ne istersin? sorusuna tiyatrodan başka şey istemem yanıtını verdiğinden söz etti. Banka memurluğu yaptığını ancak tiyatro tutkusu yüzünden askerlik sonrası Muhsin Ertuğrul'un yanında şehir tiyatrolarında fahri olarak çalışmaya başladığını, uzun yıllar boğaz tokluğuna çalışıp, sabredip devlet tiyatrolarında sahne müdürlüğüne kadar yükseldiğini anlattı, nefesi yettiğince.
Cumhuriyet dönemi tiyatrosunun canlı tanığıydı.
Bir süre dinlendikten sonra yürümeye devam etmek istedi. Aslında pek mecali yoktu ama kızına iyi görünme çabası içindeydi.
- Kızınıza iyi görünmek için yine rol
yapıyor, kendinizce oyun sahneliyorsunuz. Yanılıyor muyum?
- Yanılmıyorsun doktor bey oğlum. Ben tiyatroyu hayat ile bütünleştiği için sevdim. Hayat benim için tekrarlanan provaları ile bitmeyen oyun oldu sanki. Önceleri provalar bitecek ve günü geldiğinde oyuna başlayacağımızı sanırdım. Sonraları anladım ki hayat sadece provalardan oluşan tek perdelik bir oyun.
- Nasıl yani?
- Nasılı var mı? Hayat tek perdelik bir tiyatro. Kimimiz seyirci, kimimiz ise oyuncu. Seçimi kendimiz yapıyoruz. Mesela siz burada nöbetçi doktoru oynayan bir doktoru oynuyorsunuz. Aslında ikisi de değilsiniz. Ben ise kızına iyi görünmeye çalışan hasta babayı oynuyorum. İkimiz de farklı kişileriz. Oyunlarımız çakıştı. Elimizde senaryo da yok. Prova yapıyoruz. Seyirciler önünde oynasaydık bu oyunu belki oturup önceden konuşur anlaşırdık, senaryo üzerinde.
Şaşırmıştım. Üzerimdeki hafif buruşuk beyaz önlüğe baktım. Doğrusu, mesleğimin simgesi olarak gördüğüm bu önlüğü tiyatro kostümü olarak hayal etmemiştim. Sakin ve tempolu adımlar ile koridorun sonuna geldik. Asansörün karşısında beklemeye başladık.
- Peki sizce doktorlar iyi oynuyorlar mı rollerini?
- Genellikle çok kötü rol yaptıklarını söyleyebilirim. Aralarında bir iki tanesini istisna tutmam gerekiyor. Onlar farkında olmadan o kadar iyi oynuyorlar ki, hiçbir tedavi vermeseler bile sizi iyi olacağınıza inandırabilirler. Bence tedavinin yarısı hastanın iyi olacağına inanması ve bunu tiyatroyu iyi oynayan hekim başarabilir ancak.
- Biraz abarttınız gibi geliyor. Tıp çok ilerledi. Teşhis ve tedavi çok değişti.
- Sen onu benim külahıma anlat. İnsan aynı insan, insan değişmedi be doktor bey oğlum. Oyun aynı oyun, rol aynı rol ama dekor çok zenginleşti, kadro genişledi. Söylediklerinden ben bunu anlıyorum. Gerisi fasafiso.
Sustuğumu görünce gülümsedi. Yorulmuştu. Koridordaki sandalyeye oturdu. Bir süre dinlendi. Sonra sürdürdü sözlerini;
- Evet çok şey değişti. Hayat çok daha farklı yaşanıyor eskiye göre. Ama insan değişmedi. İnsan aynı insan. Tiyatrolar değişmedi. Hamlet, Othello, Kral Lear, Lisistrata hala oynuyor. Dekor, kostüm kadro değişti ama oyunlar, roller değişmedi.
Peki değişen ne o zaman? diye soracak oldum. Hafiften öfkelendiğini hissetim. Kafasını kaldırdı, gözlerimin içine baktı;
- Moliere'in Hastalık Hastası oyunu yada Feraizcizade Mehmet Şakir'in ondan uyarladığı Evhami adlı oyunu bugün de sahneleniyor ve aynı lezzet ile izleniyorsa söyler misin bana değişen ne? İnsan değişmedi diyorum sana.
Yorulmuştu. Nefes nefeseydi.
- Yaşlandığım için hastanelere çok gidip geliyorum. Kendimi alıştırmak için genellikle bir tiyatro sahnesinde olduğumu düşlerim, hastanelerde. Bugün Molier'in hastalık hastasını oynasam senaryoda aksama olmayacağından eminim. En ufak bir yakınmam için tahliller ve tedaviler üreten doktorların yer aldığı bir oyunun içinde buluveririm kendimi. Ama istemedim.
Asansörün kapısının açıldığını görünce ayağa kalktı.
- Ben burada 76 yaşındaki kızına her şeye rağmen iyi olduğunu mesajını vermeye çalışan, ona şükran duyan babayı oynamaya çalışıyorum. Her gün aynı oyunu oynuyoruz onunla. Kızım da yaşına ve hastalıklarına rağmen bana aynı oyun ile karşılık veriyor. Hissediyorum perdenin inmesine de az kaldı. Daha ne isterim ki?
Asansörden çıkan hayli yaşlı kızı ile kucaklaştı. Selamlaştık. Kızının koluna girip biraz öncesine göre daha dik ve dinç adımlar ile odasına doğru yürüdü.
Dr.Mehmet Uhri
mehmetuhri
Haziran 2004 te yitirdiğimiz ve alkışlar ile uğurladığımız sayın Necdet Mahfi Ayral'ın anısına saygı ile...
Kaynak: Ekolay Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |
Offline
| |