Çorba, köfte ve aşure
Tatili bitirmiş İstanbul'a dönüyordum. Otobüsümüz Susurluk yakınlarında mola vermişti. Yolculuk gün boyu sürmüş, akşamın karanlığı çökmeye başlamıştı. Otobüste uzun süre hareketsiz kalmış olmanın verdiği hiç hareket edemeyecekmiş hissinden kurtulmam zaman almış, gecikerek inmiştim. Molayı fırsat bilip fırça ve hortumla otobüsü yıkamaya çalışan ve indiğimi fark etmeyen muavin sayesinde kısa sürede hayli ıslandım.
Susurluğun soğuk havasına akşamın ayazı da eklenmiş olmasa sorun etmeyecektim ama titremeye başladığımı görünce ısınmam için mutfağa alıp ızgaranın yanına buyur ettiler.
Aşçı ızgaradaki köfteleri el çabukluğu ile çevirip, pişenleri bir kenara topluyor, yenilerini atıyor, yeniler kızarmaya başlarken pişenleri tabaklara servis ediyordu. Tüm bunları bir sihirbazın el çabukluğu ile yapıyor, arada ateşi de kontrol etmeyi ihmal etmiyordu.
Çay ikram edip kurumam için ocağa yakın durmam gerektiğini söyledi. Islak kalıp üşüyüp titremek veya ızgara kokularına bulanıp tütsülenmek arasında seçim yapmak sorunda kalmak doğrusu canımı sıkmıştı. Sıkıldığımı gören aşçı "Beyim sıkma canını, olur böyle aksilikler. Al şunu ye, karnını doyur hele" diyerek boşalan çay bardağımı kenara aldı ve köfte tabağını uzattı. Önlüğüne elini ve alnındaki terleri silip ızgaranın başına döndü. Ayaküstü nereye gittiğimi ne iş yaptığımı sordu. Köfteleri iştahla yediğimi görünce bir iki tane daha eklemek istedi.
Teşekkür edip geri çevirdim. Izgaradan yükselen kokulardan olsa gerek gerçekten çok lezzetli gelmişti köfteler. Bir ara Şefim dikkatimi çekti, nereye gittiğimi sordun da nereden geldiğimi sormadın diyecek oldum. Omzunun üzerinde göz ucuyla şöyle bir süzdü;
- Beyim burası Susurluk. Ara duraktır, mola yeridir burası. Nereden geldiğinin pek önemi yoktur böyle yerlerde. Geride ne kalırsa kalsın gittiğin yerdir önemli olan. Geri dönecek halin yok ya, gideceksin elbet.
- Peki ya yolculuk dönüş yolculuğu ise?
-Dedim ya buraları mola yeri. Buralarda fark etmez o senin dediğin. Senin için dönüş olan o yolculuk da gerçekte yine bir gidiştir elbet.
Boşalan tabağıma baktı, engel olmak istememe rağmen "Attırma şimdi Çerkez damarımı" diyerek iki köfte daha ikram etti. "Her yerde bulamazsın bu köfteyi" diye de üsteledi.
Kimlerden olduğunu sordum. Baba tarafının Çerkez olduğunu dedesinin Kafkaslardan geldiğini, anne tarafının ise Girit mübadili olduğunu, böyle bir aile içinde büyüyünce insanın etten de ottan da anlar hale geldiğini, o yüzden aşçılık yaptığını anlattı.
- Ne babam gibi Çerkez olabildim, ne de anam gibi Giritli. Bu köfteler gibi az ondan az bundan her türlü tadı, kokuyu, lezzeti içeren bir şey olup çıkıyor insan böyle bir ailede yetişince.
-Pek şikayetçi görünmüyor gibisin bu durumdan.
-Köfteye benziyorum diye niye şikayetçi olayım? Köfte bu, o gün elinde hangi malzeme varsa onun lezzetini taşır. Bazen acı, bazen sıkı, bazen de bugünküler gibi kimyonu az, kekiği çok oluverir. Kimi gün Çerkez damarım tutar inatçı olur kırar dökerim herkesi. Kimi gün ise Giritliliğim tutar, nane kokusu ile duygulanır, ona buna yardıma koşarım. Şehirliler gibi her gün aynı olmak zorunda mıyım?
Daha sonra köftesinin meşhur olduğunu, koyunu kendi yetiştirip dana etini dışardan aldıklarını ama köfteye asıl lezzet katanın etten çok etin neye bulandığı, neyle yoğrulduğu ve pişirilme şekli olduğundan söz etti.
Üstümdekiler kurumaya yüz tutmuştu. Ocağın başından ayrılmak da istemiyordum. Molanın sona ermesine de fazla zaman kalmamıştı. Neden burada olduğunu, şehre neden gitmediğini sordum. Bir süre düşündü, ızgaradaki köfteleri çevirdi hızlı hızlı.
- Denedim ama alışamadım beyim. Şehre alışamadım. Şehir herkesi kendine benzetmeye çabalıyor. Halbuki buraların insanı hep benim gibiler. Kimi gün öyle, kimi gün böyle. Hiç biri diğerine benzemiyor, her türlüsünü görüyorsun. Aynı aileden yetişenler bile farklı olabiliyor. Günü gününü tutmuyor. Şehir ise kendine benzeyen adam arıyor, benzemeyenleri de ayıklayıp savuruyor, bana yaptığı gibi.
- Yani?
- Yani benim gibiler şehre de gitse şehirli olamıyor. Çorba gibi, köfte gibi, aşure gibi bir şeylere karışmak, kim gün öyle kimi gün böyle olmak istiyor. Şehirli olmayı becerenler bile kıra bayıra çıktığında bakıyorsun aslına dönüveriyor.
Pişen köfteleri tabaklara koyup gelen garsona uzattı. Üstümdeki elbiselerin kuruyup kurumadığına baktı. Elindeki maşayı sallayarak;
- Beyim ben aşçıyım yemekten anlarım. Yedikleri insanı ele verir derler. Ot yersen kuzu gibi, et yersen aslan gibi olurmuşsun. Bizim insanımız ne yer bilir misin?
-Ne yer?
- Görmez misin, bizimkiler her şeyi karıştırıp yer? İçtiği çorba, yediği köftedir. Tatlı diye aşure kaynatılır evlerde. Kuru fasulye bile pişirse ya ekmek doğrar içine veya pilavı soğanı katık eder yanına. Bırakmaz ayrık olsun. Karışsın, pişsin, tadı başka bir şey olsun ister. Kendileri de böyledir. Biraz da kendini ele vermemek için yapar sanki bunu. Bir şeyler biraz da gizli kalsın, görünmesin isterler.
Elbiselerim kurumuştu. Otobüsün yola koyulmak üzere olduğu anonsu duyulunca teşekkür edip izin istedim. Elimi uzattım. Önlüğüne elini kuruladı. El sıkışırken "Beyim umarım gideceğin yere tez zamanda salimen varırsın. Bir dahaki sefere köftenin neyi eksik neyi fazla olur bilemem ama ben buradayım, beklerim" dedi.
Otobüsümüz yola koyulduğunda üzerime sinen kebap kokusundan rahatsız olan yanımdaki yolcunun arkalarda boş koltuk arayışına girmesine sesimi çıkarmadım. Yola karanlık iyice çökmüş, Susurluğun ışıkları yerini yol kenarının karanlığında hayalet gibi biçim değiştiren gölgelere bırakmıştı. Dr. Mehmet Uhri mehmetuhri Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |