05-05-2010, 11:44 AM
|
#1 (permalink)
|
Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Biz diyememek
Stadyumda futbol maçı izlemek için kızım ısrar etmese gitmeye hiç niyetim yoktu. Futbol maçına ilk kez babamla gittiğimi anımsayıp babalık görevini yerine getirme kararlılığı ile arkadaşımın kombine biletini alarak İnönü stadının yolunu tuttuk. Stadyum önünde yediğimiz köfte ekmeğin lezzetini pek çoğumuz gibi kızım da beğenmişti.
Beşiktaş'ın Galatasaray ile karşı karşıya geldiği maçta kızımın Galatasaray taraftarı olması ve azılı Beşiktaşlılardan oluşan Çarşı grubuna ait tribüne düşmüş olmamızdan öte sorunumuz yoktu. Üzerimizde herhangi bir takım işareti bulunmamasına dikkat ederek kalabalığı yarıp yerimizi aramaya başladık. Oturup beklemektense sürekli tepinip ağza alınmayacak küfürler eden taraftar grubu bize karşı nedense saygıda kusur etmiyor "baba sen şöyle kenara gel" diye sahiplenip yer gösteriyordu. Biletimizdeki numaralı koltukları işaret etmeme bıyık altından gülerek kızımı da işaret edip kenarda bir yere oturmamız gerektiği mesajını verdiler. Kısa sürede kafamız şişmişti. Kızımın "evde televizyondan izlemek daha iyiyiymiş burası beni ürküttü, babacım" sözleri ona fark ettirmesem de kendi hislerimi de yansıtıyordu.
Tribünün kenarına sığınmış sesimizi çıkarmadan maçı izlemeye çalışıyorduk. Zevkli ve çekişmeli başlamasına karşın seyircinin maçla ilgilenmek yerine yırtarcasına kendini gösterme çabasını doğrusu anlamamıştık. Onlar için sanki skordan başka hiçbir şeyin önemi yoktu. Maçın durduğu anlarda rakip oyunculara küfür ederek saha içinde gerginlik yaratıyorlardı. İşittiğimiz küfürlerden kızım da ben de hayli utanmıştık.
Maçın ilk dakikalarından itibaren kız çocuğu için uygun yerde olmadığımıza ikna olmuş ilk yarıda stadı erken terk etme kararı almıştık. Hakeme yönelik küfürlerin arttığı bir anda oğluyla yanımızda oturan beyefendi dayanamayıp "burada çocuklar var, biraz terbiyeli olun" diye çıkıştı ama bulunduğumuz tribünün çarşı grubuna ait olduğu, yanlış tribünde bulunanın kendi olduğu yanıtını alıp sustu. Biri birimize bakıp halimize güldük. İkimiz de babalık görevini yerine getirmeye çalışmış ancak erken pes etmiş durumdaydık. "Biz de zamanında maça gider, tuttuğumuz takım için tezahürat yapardık ama böyle değildik. Taşkınlık yapanlarımızı diğerleri sakinleştirir maçı izleyip keyif almaya çabalardık" diye yakındım. Sözlerimi kafasını sallayarak onayladı.
-O yıllarda bu kadar yalnız değildi insanlar. Fanatik olmayı gerektirecek kadar kendini yalnız ve neredeyse yok hisseden bu kadar çok insan yoktu. Taraftar olmanın ağırlığından efendiliğinden söz edilirdi.
-Fanatik olmanın yalnızlıkla nasıl bir ilgisi var?
Maç daha çok orta saha mücadelesi biçiminde geçiyor heyecan yaratacak pozisyon pek olmuyordu. Seyirci skorun değişmemesinden yakınıyor ve gol isteğini haykırıyordu. Konuşup konuşmamakta tereddüt etti önce sonra gürültüden duyuramama endişesi ile kulağıma eğildi.
-Bence fanatik insan, yalnız insandır. Biz olmayı becerememiş, ben olarak kalmış kişidir. Biz olmanın tadına varamayıp ben olarak kalırsan olacağı budur.
-Biz olmak derken sosyal olmaktan mı söz ediyorsunuz?
-Hayır o başka bir şey. Sosyalleşme, içinde bulunduğum toplumun bireyi olabilmek için geçerli kural görgü ve gelenekleri tanıyıp sahiplenmek onlara uygun davranmakla oluyor. Bak bu tribünde bizim haricimizdeki herkes buranın sosyal bir parçası. Toplumun sosyal parçası olabilmek değil benim derdim, biz olabilmek. Biz…
-O nasıl oluyor?
-Eskiden aileler kalabalıktı, kardeşler çoktu, aile büyükleri bir aradaydı ve biz olabilmek kolaydı. Aileler küçülüp parçalandıkça biz olabilmek unutuldu. Yatılı okulda okumuş olsan beni iyi anlardın. Çocuklarımızı önce ben olarak yetiştiriyor sonra okula gönderip eğitim almalarını sosyalleşmelerini sağlıyoruz. Biz olmayı öğretemedikçe gereğinden fazla şişkin benlikleri ile salıyoruz ortalığa.
Maç giderek monotonlaşmış bizler de biran için bile olsa bulunduğumuz ortamı unutup muhabbete dalmıştık. Beyefendinin oğlu kızıma sakız ikram etti, kızım da bir süre sonra onunla suyunu paylaştı. Merakım geçmemişti.
-Yatılı okul dediniz. Yatılı okulun marifeti nedir?
-Yatılı okuyanlar iyi bilir. Oraya herkes "ben" olarak gelir ve aynı şartları paylaşırdık. Bir süre sonra farkında olmadan "biz" olurduk. Birimiz sıkıldığında herkesin tadı kaçardı. Birimiz o hafta sonu bir kızla çıkacaksa herkes en güzel giysi ve aksesuarını ona verirdi. Sanki hepimiz çıkardık o kızla. Hayatı tümden paylaşır "biz" olabilmenin güzelliğini yaşardık farkında olmadan.
-Ya sonra? Okul bitince?
-Sonra hepimiz ben olarak yolumuza devam ettik. "Biz" olabilmeyi tatmış olmak insanı ilk gençlik yıllarındaki o yalnızlık, yokluk duygusundan kurtarıyor sanırım.
-Peki tüm bunların fanatizmle ne ilgisi var?
-Fanatikler biz olmayı tatmadıkları için eksikliği hissedip arayış içinde kalıyorlar. Fanatik dediğin tipler için gün geceden bir türlü kurtulmuyor, sabah olamıyor. Günü bilmedikleri için gecenin karanlığında debeleniyorlar. Bir futbol takımının taraftarı olarak yalnızlıklarından kurtulmak istiyor ancak "biz" olmayı beceremedikleri için orada da "ben" olmaya kalkıyorlar. Ne tuttuğu takımın ne maçın önemi kalıyor. Sanki kendi maç yapıyormuşçasına tribünde yırtıyorlar kendilerini. En eğitimlisi, aklı başında olanı bile böyle yapıyor.
Susup maça baktı bir süre sonra eliyle tribünleri işaret edip "Devir eski devir değil. "Biz" olmayı bilmeyenlerin sayısı arttıkça yalnızlık daha çok hissediliyor. Şuraya bak. Tribün dolusu insan biri birine kendini fark ettirebilmek için çabalıyor. Tuttuğu takımı desteklemek için tek başına mücadele ediyor. Bir türlü "biz" diyemiyor. Diyebilse bu çocukları seni beni fark edecek ve utanacak ama yapamıyor." dedi.
İlk devre bitmek üzereydi. İzin isteyip ayrıldık yanlarından. Onca küfür ve hareketliliğe karşın onlar maçın sonuna kadar kalmaya kararlı görünüyordu. Dr. Mehmet Uhri mehmetuhri Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |
Offline
| |