05-05-2010, 11:45 AM
|
#1 (permalink)
|
Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Ateşin hayırlısı
"Bu yaştan sonra ateşli hastalıklar korkutmuyor, doktor bey. Hatta garip gelecek ama iyi geldiğini bile söyleyebilirim. Ateşin de hayırlısı oluyormuş demek ki" dedi. Ateşini sorun ettiğimi görünce teselli eder gibi söylemişti o sözleri. Hastamız emekli din adamıydı. Bir süredir düşmeyen ateş nedeniyle hastanemizde yatıyordu. Hastalığın nedenini bulamamıştık ve ara sıra yükselen ateşi kontrol altında tutmakta da güçlük çekiyorduk. Elinden düşürmediği tespihi kır sakalı güler yüzüyle yattığı koğuşta hayli ilgi görüyordu. Sık sık koğuştaki hastalar ile genellikle dini konularda sohbet ederken görüyorduk.
Gece yükselen ateşin yorgunluğunu atmış görünüyordu, o sabah. Okumakta olduğu gazeteyi gösterip "bak şairin biri meğer hayat ateşli bir hastalıkmış diye yazmış görüyor musun?" dedi. Pek anlamamış gibi bakmış olacağım ki, gülümseyerek "Bilirsiniz çocukluğumuzda kaldı hep bu ateşli hastalıklar. Unuttuk gitti. Halbuki insan ateşi çıkınca bedenini hissediyor, yaşadığını anlıyor. Şair haklı. Ateş düşünce biri birine benzeyen günlere geri dönüyor, yaşadığını unutuveriyorsun veya yaşadığın hayat olmaktan çıkıyor" diye açıklamaya çalıştı. "Biz yine de ateşinizi kontrol altına alalım ki sizi daha fazla hırpalamasın" diyerek tedavisini gözden geçirdim. Doğrusu kafam karışmıştı. Hatta yüksek ateşe bağlı biraz saçmaladığını bile düşünmüştüm.
Akşam üstü odamın kapısını çalıp memleketten kuru kayısı ve ayıklanmış kayısı çekirdeği geldiğini, ikram etmek istediğini söyleyip elindeki paketi masama bıraktı. Pencereye yöneldi. Ağaçların üstünden batmakta olan güneşe baktı bir süre. "Güneş yine çok güzel batıyor" dedi. "Tablo gibi görünüyor değil mi? diye sordum. Cevap vermedi. Sessizce güneşin gözden kaybolmasını bekleyip ardından bir dua okudu. Sonra dönüp "Niye tablo gibi olsun? Güneşin, doğanın kendi güzelliği yetmiyor mu?" diye yanıt verdi. Koltuğa oturup elindeki tespihle ilgilendi bir süre. Yatmaktan sıkıldığını, ateşinin düştüğü zamanlarda kendini iyi hissedip serviste dolaştığını anlattı. Masamda duran eşimle kızımın resmine baktı. Çocuklarını doktor yapmayı çok istediğini ancak başaramadığını bunun için üzüntü duyduğunu söyleyince hekimliğin fazlasıyla meşakkatli olduğunu belki de bunun çocukları için daha hayırlı olduğu yanıtını verdim. Yüzünde acı bir gülümseme belirdi. Elini havada boş ver dercesine salladı.
-Hayırlısı olsun bakalım. Eskiden de hayırlısını isterdik hep. Şimdi hayırlısı olsun diyenler; tevekkül sahibi olanlar azaldı, kalmadı ortalarda. Şimdiki nesil bırak hayırlısını ne istediğinden bile emin değil. Çocuklarımın meslek sahibi olmasını istemiştim. Onlar daldan dala atlayarak bir süre işe bulaştılar hiçbir şey olamadılar. Herkes gibi istemediklerini elemekle uğraştılar. İstemediklerini eleyince geriye istediğinin kalacağını sanıyor bu yeni nesil.
-Yani?
-Ne istediğini bilmek, aramak yerine istemediklerini ayıklamakla uğraşıyor yeni nesil. Seçenekler o kadar çok ki istediğinin ne olduğunu da bulamıyor. Öyle çırpınıp duruyorlar. Misal, bir yere yemeğe gidiyorsun ne yemek istediklerini bilmiyor ama ne istemediklerini çok iyi biliyor, istemediklerini çıkarınca istediklerini bulacak sanıyorlar. Tüm bunları da hayatın gerçeği olarak kabul ediyorlar. Hayırlısı olsun deyince de kızıyorlar. Anlaşmak mümkün değil.
Canı sıkılmıştı. Bir süre susup tespih çekti. Sanırım içinden bir şeyler okudu. Sonra getirdiği paketi açıp içinden çıkardığı kuru kayısının içine iki adet kayısı çekirdeği yerleştirip kapatıp uzattı. Gerçekten lezzetli kokulu bir kayısıydı. Söyleyecekleri bitmemişti.
-Doktor bey. Ben yılların din adamıyım. Müezzinlik imamlık yaptım. Bakma şimdi emekli olduğuma ne din beni bıraktı ne de ben onu. Tüm bu yaşananları toplumda dini değerlerin zayıflamasına bağlıyorum. Ama kabahatin büyüğü biz din adamlarında. Dinimizi iyi anlatamadık yeni nesle. Onlar televizyon ile büyüdü.
-Ama din çok istismar edildi. Türbanın siyasi simge haline gelmesi de cabası.
-Haklısın doktor bey. Tüm bunlar olurken biz de susup oturduk. Dedim ya kabahatin büyüğü bizlerde. Din kitapta yazılıdır. Allah'ın kelamıdır. Din sözdür. Söz ise eylemdir. Tüm din kitaplarında tanrı insanlara kendi varlığını nasıl davranması, nasıl yaşaması gerektiğini fısıldamıştır. Ama şimdilerde sözün önemi kalmadı. Sözün yerini görüntüler, davranışlar alırsa ibadet de görüntüye dönüşür elbet. Vicdanlarda yaşaması hissedilmesi gereken din, sizin de buyurduğunuz gibi başörtüsü, çember sakal gibi simgelerle yaşatılmaya çalışılan bir zavallı haline gelir. Biz bunu yaşıyoruz.
Bir süre susup soluklandı. Güneş batmış tan yerinin kızıllığı çökmüştü ortalığa. Sonra dönüp gözümün içine baktı.
-Öyle bir çağdayız ki sözün hükmü kalmadı, doktor bey. Her şeyin görüntü olduğu ve nasıl göründüğü üzerine kurulu bir çağ bu yaşadığımız. Hayat seyredilen manzaraya dönüştü sanki. Din de bundan nasibini aldı.
-Biraz abartmıyor musunuz?
-Az önce güzelim gün batımı manzarasına bakıp "tablo gibi" diyen sizin için bile böyle ne yazık ki? Dinin de bu değişiklikten nasibini almasını önleyemediğimiz için kendimi suçlu hissediyorum. Dahası bu iş nereye gider doğrusu bilemiyorum.
Sonra yine tabaktan bir kayısı alıp içini ayıklanmış kayısı çekirdekleri ile doldurup "Al bak bu gerçek. Lezzetini damağında hisset. Tablo gibi filan değil. Basbayağı gerçek" diyerek uzattı. Karşılıklı gülüştük. Bir bardak su istedi. İçtikten sonra "ölmüşlerinin ruhuna değsin" diyerek teşekkür etti. Saatine baktı. Gülümsedi. Ateşinin gelme saati yaklaştığını bu hayırlı randevuyu kaçırmak istemediğini söyleyip odasına gitmek için izin istedi. Odadan çıkarken dönüp "Hayırlısı bakalım, hepimiz için hayırlısı olsun doktor bey" dedi. Ağır adımlarla odasına yöneldi. Dr. Mehmet Uhri mehmetuhri Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |
Offline
| |