10 soruda mide reflüsü

[Bluesky24]

Stres, dengesiz beslenme, yoğun çalışma temposu gibi değişen hayat koşulları pek çok rahatsızlığı tetikliyor. Bunların başında daha çok hamile kadınlarda görmeye alıştığımız reflü yer alıyor. Son yıllarda özellikle çalışanlarda sıkça karşılaşılan reflü mide yanması, mide suyunun ağza gelmesi gibi belirtilerle ortaya çıkabileceği gibi başka hastalıkları işaret eden semptomlarla da kendini gösterebilir. Hazımsızlık, kulak, burun boğaz şikayetlerinin, göğüs ve kalp hastalıklarının gerçek nedeni bazı vakalarda reflü olabilir. Geçmişte uzun tedavilerle ve zahmetli cerrahi girişimlerle müdahale edilen reflü sorunu günümüzde 15 dakikalık bir uygulama ile çözülebiliyor. Kadıköy Şifa Sağlık Grubu Genel Cerrahi bölümü uzmanlarından Opr. Dr. Levent Eminoğlu kronik farenjit, sinüzit ve öksürük gibi belirtilerle ortaya çıkabilen mide reflüsünden 15 dakika nasıl kurtulabileceğinizi 10 soruda cevaplandırıyor.



1. Reflü nedir?

Halk arasında mide reflüsü olarak bilinen Gastro özofageal Reflü hastalığı mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Reflü, asitli mide içeriğinin yemek borusuna gelmesi ve uzun süre temas etmesiyle yemek borusunun asitten kendini koruma özelliğinin yok olmasından kaynaklanır. Erişkinlerin yaklaşık %20'sinde reflü görülmektedir.



Yemek borusunun alt ucunda mide içeriğinin yemek borusuna geçişini engelleyen bir kapak mekanizması vardır. Reflü hastalarında en sık görülen özellik bu mekanizmanın gevşekliğidir. Bu durum sıklıkla mide fıtığıyla birlikte yaşanır. Mide boşalım bozukluğu ya da bozulmuş yemek borusu hareketi bu hastalığı tetikleyen diğer nedenlerdir.



Yemek borusunun alt ucunda mide içeriğinin yemek borusuna çıkmasını engelleyen iki mekanizma vardır.

2. Reflü belirtileri nelerdir?

Hastalarımızın en sıklıkla başvurduğu şikayet mide yanmasıdır. Bunun yanında göğüste yanma ve ekşime, ağza gelen acı bir tat, ağız kokusu, özellikle yemeklerden sonra ve tok karna yatıldığında geceleri rahatsız eden şişkinlik, geğirme ve boğulma hissi de çok sık görülen şikayetler arasında yer alıyor. Ayrıca göğüste takılma ve sıkışma hissiyle birlikte kalbe baskı ve çarpıntı hissedilebiliyor.





3. Reflü belirtileri başka hastalıkları çağrıştırabilir mi?

Bazen hastalar derin nefes almada güçlük çekilebiliyor. İlerlermiş aşamalarda ise kronik farenjit, kronik sinüzit, alerjik astım ve diş çürüklerine gidilen bir süreç yaşanabiliyor. Bazı durumlarda belirtiler başka hastalıkların varlığını çağrıştırabilir. Hazımsızlık, kulak burun boğaz, göğüs ve kalp hastalıklarına ait belirtiler bazen reflü nedeniyle ortaya çıkabilir.

4. Reflü tanısı nasıl konuluyor?

Reflü tanısında kullanılan çok sayıda yöntem var. Bunlardan gastroskopi , pHmetri , ve manometri kronik reflüsü olan ya da özellikle laparoskopik cerrahi tasarlanan hemen her hastada hazırlık aşamasında mutlaka yapılırken bazı yöntemler akademik araştırmalar için kullanılıyor.

5. Reflü tedavisi nasıl yapılıyor?

Reflü tedavisinde 4 yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemler reflü'nün şiddetine ve ilerlemesine göre doktor tarafından belirlenmelidir. Yaşam tarzı değişiklikleri, ilaç tedavisi ve cerrahi tedavi ve endoskopik tedavi tip ve evrelerine göre hastalığın iyileştirilmesini sağlayan yöntemlerdir.

6. Reflü tedavisindeki en yeni tedavi yöntemi nedir?

Endoskopik reflü tedavisi en yeni tedavi yöntemidir. Endoskopik tedavi, ağızdan girilerek uygulanan ameliyatsız bir tedavi yöntemidir. Sadece 15 dakika gibi kısa bir sürede tamamlanıyor olması nedeniyle endoskopik reflü tedavisini hem hasta ve hem de doktorlar tarafından tercih ediliyor. Ancak özellikle cerrahi tedaviye sıcak bakmayan reflü hastalarında uygulanan endoskopik tedavi yönteminin bazı sınırlamaları vardır. Hamilelere, 18 yaşından küçük, 2 cm. üzerinde mide fıtığı olan, yemek borusu ileri derecede tahriş olan (Grade 3-4), yemek borusunda hücresel değişime varan tahriş bulunan hastalara ve Akalazyası olan hastalara endoskopik reflü tedavisi önerilmez.

7. Endoskopik reflü tedavisindeki en yeni uygulama hangisidir?

Gatekeeper endocinch ve enteryx başarısız ve kabul edilemez yan etkiler nedeni ile terk edildi. Stretta yöntemi ise hem beklenen başarıyı yakalayamadı hem de ürertici firmanın geleceği belirsiz. Son beş yılda geliştirilen yöntemler içinde Plicator teknolojisi etkinliği ile ön plana çıktı.

8. Plicator uygulaması nedir?

Plicator aslında uzun süredir kronik reflünün kalıcı sağıltımında altın standart olan laparoskopik cerrahide yapılan onarımı daha az girişimsel bir yöntem olan endoskopi yolu ile taklit etmek esasına dayanıyor. 2007 yılında 5 yıllık sonuçları açıklanan ve 5 yıl sonunda antireflü etkinliğini koruduğu ortaya kondu. Endoskopik olarak yapılan kontrol sonrasında Plicator cihazı ile girilerek mide kapak mekanizmasında ki yapısal bozukluk mide içinden konulan bir yada iki dikiş ile onarılıyor.

9. Plicator nasıl uygulanıyor?

Plicator işlemi sırasında genel anestezi gerekmiyor. Bilinçli sedasyon denilen hastanın işlem sırasında bir şey hissetmediği ve hatırlamadığı, sonrasında 20 dakikalık dinlenme ile uyandığı bir yöntem kullanılıyor. Hasta işlem sonrasında 2 - 3 saat dinlendiriliyor. Sonrasında evine gönderilen hasta 24 saat boyunca sıvı diyet uyguluyor. Sonraki 48 saat püre kıvamında yiyecekler alıyor ve sonrasında kademeli olarak normal gıdaya geçiliyor. İşlemden bir gün sonra hasta olağan günlük yaşamına dönebiliyor. İşlem sonrasında birkaç gün içinde kendiliğinden geçmek üzere boğaz ağrısı (% 21) karında şişkinlik (%11) göğüste ağrı (%9) omuz ağrısı (%5) bulantı (%3) görülebiliyor. Bu etkilerin olmaması için ilaç önlemleri düzenleniyor.

10. Kimler Plicator ile tedavi edilebilir ve başarı oranları nedir?

Uzun süredir reflüsü olan, ilaç ile rahatlayan ancak yakınmaları tekrar eden, uzun süre ilaca bağımlı olmak istemeyen, mide fıtığı en fazla 3 cm olan, ileri evre (evre 3-4 ) yemek borusu hasarı gelişmemiş olan, Barrett ösofagus denilen hücresel değişim olmamış olan ve 18 yaşından büyük hastalarda Plicator uygulanabilir.



Plicator uygulamasının 5 yıllık sonuçları işlemin etkinliğini beş yıl sonunda da koruduğunu ve yaklaşık % 70 başarı sağladığını ve koruduğunu gösteriyor. Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi'nin(FDA) 2 dikiş konulmasına izin vermesinin ardından bu başarını % 80 düzeyinde olması bekleniyor.





Kaynak: saglicaklakal.com