Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Depresyon
Depresyon,
biyo-psiko-sosyal nedenleri olan bir duygudurum bozukluğudur. Kişinin
kendini derin bir keder içinde hissettiği, geleceğe ilişkin kötümser,
karamsar düşünceler, geçmişe ilişkin yoğun pişmanlık, suçluluk duygu ve
düşüncelerinin taşındığı , bazen ölüm düşünceleri, bazen ölüm girişimi
ve sonuçta ölümün olabildiği uyku, iştah, cinsel istek vb. ilgili
fizyolojik bozuklukların olduğu bir hastalıktır. Depresyonda ki bireyler iki haftalık bir süreç içerisinde aşağıdaki belirtilerden en azbeşini yoğun olarak yaşarlar: -Hemen hergün yaklaşık gün boyu süren depresif durum -Gündelik etkinliklere karşı isteksizlik ya da eskiden zevk aldığı etkinliklerden zevk alamama -Önemli derecede kilo kaybı ya da kilo alımı -Hemen hergün uykusuzluk veya aşırı uyuma durumu -Değersizlik ve suçluluk duygularına kapılma -Düşünme ve düşüncelerini belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırmada güçlük -Yineleyen ölüm ve r düşünceleri -Hemen hergün bitkinlik, yorgunluk ya da enerji kaybının olması, -Yavaşlamış, durgun hareketler ve huzursuzluk -Cinsel isteksizlik <b style="">DEPRESYONUN BELİRTİLERİ[/b] <b style="">Kognitif (Bilişsel) Belirtiler[/b] <b style="">[/b] Sözel
ifade gücü yavaşlamıştır ve sanki konuşmak için büyük bir çaba
gerekiyor gibidir. Özellikle ağır depresyonlu hastalar konuşmayı tek
tek sözcüklerle sürdürür, hatta bazen hiç konuşmazlar.Bazen sorulanlara
tek bir sözcükle yanıt verme ve gecikmeli yanıt verme eğilimi
gösterirler. <b style="">[/b] Düşünce
içeriği bakımından sık karşılaşılanlar; umutsuzluk, kişisel
yetersizlik, kendini uygunsuz ya da aşırı şekilde eleştirme, kınama,
kendini suçlama, hastalık ya da hayali günahları için cezalandırılma
duyguları gibi temalardır. Depresyondaki kişinin kendisine yönelik
olumsuz algısı, yanlış giden her şeyden kendini sorumlu tutması ile
birlikte hiçbir şeyi yapamayacakmış duygusu içinde olması ile
belirlidir. Hastalar
yaşadıkları ya da gelecek zamana ait düşünceleri de karamsardır,
obsesyonel biçimde yineleyen ölüme ve ra ilişkin düşünceler,
fobiler, obsesif uğraşlar yan belirtiler olarak ortaya çıkar. Basit
konularda bile karar verme güçlüğü çeker ya da daha önce verdikleri
kararlarla ilgili pişmanlık, kendini kınama, suçluluk duyguları vb.
yaşarlar. Unutkanlık
depresif hastaların çok sık getirdikleri yakınmalardan birisidir.
Bozukluğun, dikkatini ve düşüncelerini toparlama ve belirli bir konu
üzerinde yoğunlaştırma güçlüğü ile ilişkili olduğu düşünülebilir. <b style="">Duygusal Belirtiler[/b] <b style="">[/b] Afektif
bozukluklar kategorisinde bulunan depresyonun belirtilerinin en yoğun
olduğu boyutlardan birisi duygusal boyuttur. Duygusal açıdan bu
rahatsızlığın anahtar belirtisi çökkün duygusal durumdur. Bu durum çoğu
zaman çökkünlük, keder, umutsuzluk, çaresizlik, düş kırıklığı ya da
hüzün olarak tanımlanır. Bu duygu olağan mutsuzluk duygusundan nitelik
olarak oldukça farklıdır. Elem, keder, hüzün ve hastanın ağırlaştığı
duygusu aşağı yukarı bütün depresyonlarda görülen ortak
belirtilerdendir.<b style="">[/b] Duygusal
açıdan çökkün olan birey bunaltıcı bir atalet duyar ve karar vermekten
, bir faaliyeti başlatmaktan ya da herhangi bir şeye ilgi duymaktan
acizdir. Yetersizlik ve değersizlik hisleri üzerinde düşünceye dalar ,
ağlama nöbetlerine kapılır ve rı düşünebilir. Hastaların
gün içinde duygu durumları da sürekli değişiklik gösterir. Sabah
saatleri genellikle depresif duyguların en yoğun olduğu zamandır.
Akşama doğru duygularda kısmen düzelme olur. Ansiyete,
depresyonlu hastalarda sık görülen bir belirtidir. Anksiyete subjektif
olarak sürekli bir endişe, korku, gerginlik ya da gevşeyememe şeklinde
yaşanır. Hastaların engellenmeye dayanma gücü çoğu zaman azalmıştır;
hastalar irritabldırlar ve “kolay parlarlar”. Diğer yandan Anksiyete
hastada konsantrasyon güçlüğü de yaratır. <b style="">Davranışsal Belirtiler[/b] <b style="">[/b] Depresyonla
birlikte hareketlerde bir azalma, yavaşlık ve isteksizlik oluşur. Yeni
bir davranışı başlatma yada sürdürme konusunda birey ilgisiz ve
güçsüzdür. Ağır depresyonlarda etkinlikte azalma öyle ileri derecede
olabilir ki hasta kamburu çıkmış bir biçimde oturuyor ve taş gibi bir
yüz ifadesiyle yere bakıyor olabilir. Alçak sesle ve tekdüze konuşur.
Her davranışı aşırı bir çabayı gerektiriyor olabilir. Mimiklerde
azalma , hastanın yürüyüşünde yavaşlama, başı öne eğik, gözleri yerde
ve elleri kucaklarında çevreye karşı tepkisiz otururlar. Hareketlerdeki
yavaşlama ve isteksizliğin tersi olarak bazen ağır depresif hastalarda
belirgin bir psikomotor ajitasyonda görülebilir. Ajite depresyonlarda
anksiyete önde gelen özelliktir ve durmaksızın gezinme, sıkıntıyla
ellerini ovuşturma ve inleyip durma gibi belirtilerle kendini gösteren
bir huzursuzluk hali vardır. Hasta yerinde duramaz ve yaptığı işlerde
süreklilik yoktur. Huzursuz bir kıpırdanma ve hareketlilik hakimdir. <b style="">Fizyolojik Belirtiler[/b] <b style="">[/b] Uyku
bozuklukları depresif hastalar için evrensel bir belirtidir (% 90
hastada insomnia) ve genellikle bildirilen ilk belirtiler arasındadır.
Depresyonda hem uykusuzluk (insomnia) hem de aşırı uyuma (hipersomni)
şeklinde uyku bozukluğu görülebilmekle birlikte, uykusuzluk daha fazla
görülmektedir. Uykuya dalamama, uykuyu sürdürememe ya da sabahları
erken ve yorgun uyanma şeklinde uyku problemleri yaşanır. Hastalar
depresif içerikli rahatsızlık verici rüyalar görürler, bu rüyalar
hastaların ağlayarak uyanmalarına neden olabilir.<b style="">[/b] İştah
çok azalır ve fark edilebilir düzeyde kilo kaybına yol açar. Bazen
iştah kaybının tersine aşırı iştahda olabilirse de genellikle
iştahsızlık hakimdir. Aşırı iştah da birey sanki içindeki bir boşluğu
doldurmak istercesine sürekli yiyebilir. Depresyona bağlı olarak iştahı
kesilen hastalar daha önce zevk aldıkları yiyeceklerden artık zevk
almaz olurlar. Ancak zorlayarak, kendilerine tatsız tuzsuz gibi gelen
bu yiyecekleri yemeye gayret ederler. Depresif hastaların sık sık
yakındıkları kabızlık ise az yemek yeme ve su içmeye bağlı olabileceği
gibi etkinlik düzeyindeki azalmaya bağlı olarak da ortaya çıkabilir.
Diğer yandan antidepresif ilaçlarda bu belirtileri şiddetlendirebilir. Cinsel
istek kaybı da depresyondaki hastalarda görülen hemen hemen evrensel
bir belirtidir. Erkeklerde genellikle libidonun ve cinsel etkinliğin
azaldığı ya da tümüyle ortadan kalkmış olduğu öyküsü alınır. Erkek
hastalarda ereksiyon problemi ortaya çıkabilir, kadın hastalarda ise
cinsel isteksizlik olsa bile cinsel işlev yerine getirilebilir. Erkek
hastalarda cinsel etkinliğin yerine getirilemiyor oluşu hastanın
kendine olan özgüveninide etkiler.Ayrıca bu hastalarda antidepresan
ilaçlara bağlı olarak sertleşme ve orgazm sorunları sık görülür. DEPRESYONUN NEDENLERİ Depresyonun
nedenleri ile ilgili çok sayıda hipotez öne sürülmüştür genel görüş ise
depresyonun nedenlerinin çoğul etkenli olduğudur. Çoğu olguda genetik,
biyolojik ve psikososyal etkenlerin birbirleriyle etkileşmesi olasıdır.
Örneğin bir yakınını kaybetmiş bireyde bilişsel süreçlerin bozulması,
bu bağlamda nörotransmitterlerde değişiklik olması ve genetik
yatkınlıkta varsa depresyona girmesi gibi. Cinsiyet, aile öyküsü,
stresli yaşam olayları, hayal kırıklıkları, aile işlev bozuklukları,
yetersiz anne-baba bakımı, erken olumsuz yaşantılar, bağımlı ve obsesif
özellikler gibi kişilik özellikleri, güvenli olmayan bağlanma stili,
kronik psikiyatrik ve bedensel hastalık, sosyal destek azlığı gibi
etkenler depresyona öncüldürler ve hastalığın sonucunu etkilerler. <b style="">Biyolojik Nedenler[/b] Kalıtım:
Aile ve kalıtım araştırmaları duygudurum bozukluğu olanların birinci
dereceden akrabalarında hastalanma riskinin belirgin olarak yüksek
olduğunu göstermektedir. Ailesinde depresyon geçirmiş olan bir kişinin
bulunması o kişinin de depresyon geçireceği anlamına gelmez. Ancak
ailede depresyon öyküsünün bulunması o kişide depresyon ortaya çıkma
olasılığını artırıyor gibi görünmektedir.Bireyde görülen depresyon türü
açısından da distimik bozukluk, minör depresyon ve diğer hafif
depresyonlarda kalıtımın etkisinin olmayacağı ama majör depresyonda ve
psikotik depresyonda kalıtımın etkili olacağı düşünülmektedir. Ayrıca
bireyin depresyona erken başlama yaşı, anksiyete ve alkol bağımlılığı
birlikteliği daha güçlü bir genetik eğilime işaret eder. Depresyonda
ailenin etkisinden şüphe edilmemekle birlikte aileden kaynaklanan bu
depresyonun aileden genetik olarak mı yoksa öğrenme sonucumu olduğu
yada genetik etkinin mi yoksa öğrenmenin mi daha etkili olduğu konusu
bilinmemektedir. Depresif bir anne veya babayla yaşamak veya
ebeveynlerden birisi depresyonda olduğu için gerekli besini
(maddi-manevi) alamamak depresyona zemin hazırlayabiliyor. Öte yandan,
biyolojik ebeveynleri depresif olan , evlat edinilmiş çocuklarda
depresyon görülme olasılığı oldukça yüksek. İkizlerle
yapılan araştırmalarda genetik bağın etkisi açıkça görülmektedir. Eğer
eş yumurta ikizlerinden birisi % 65 olasılıkla diğeri de depresyona
girer. Ayrı yumurta ikizlerinde bu oran sadece % 14’tür. Eş yumurta
ikizleri farklı ailelere evlatlık verildiğinde birisi depresyonda iken
diğerinin de depresyona girme olasılığının çok yüksek olduğu
bulunmuştur. Ayrı yumurta ikizlerinde ise böyle bir durum söz konusu
değildir. <b style="">BİYOKİMYASAL ETKENLER[/b] Depresyonun
biyolojik nedenleriyle ilgili olarak üzerinde durulan konu
nöroadrenalin ve serotonin eksikliği ile ilgili,olduğudur. Ama sorun
sadece nörotransmitterlerin azlığı değil birbirleriyle olan
dengeleriyle de ilgili görünmektedir. <b style="">PSİKOSOSYAL ETMENLER[/b] <b style="">Yaşam Olayları[/b] Acı,
elem ve keder insanlığın ortak duygularıdır. Bu duyguların insanın tüm
varoluşuna egemen olduğu bir hastalık yaşantısı olan depresyon, sosyal
ve kültürel etmenlerden önemli ölçüde etkilenmektedir. Olumsuz sosyal
ve ekonomik koşulların depresyon riskini artırdığı gösterilmiştir. Anne
ya da babanın on bir yaşından önce kaybı daha sonra depresyon
gelişebileceğinin öngörülmesinin sağlayan en önemli yaşam olayıdır. Bir
kişinin eşini ya da çocuğunu kaybetmesi ise depresyonun başlamasına
neden olabilecek en önemli çevresel stres kaynağıdır. Yaşam olaylarının
çoğu özgül değildir; yani her kişide böyle bir bozukluğu başlatmaz.
Ancak biyolojik ve ruhsal yatkınlık olduğunda bu etkenler rahatsızlığın
başlamasında önemli etken olurlar. <b style="">Kişilik Yapıları Ve Depresyon[/b] Kuşkusuz
bireylerin kişilik yapıları onların ruhsal bozukluklara karşı
eğilimlerinde belirleyici olabilmektedir. Bununla birlikte hiçbir
kişilik özelliği ve tipi tek başına depresyona yatkınlık
yaratmamaktadır ve herhangi bir kişilik tipindeki her insan depresyona
yakalanabilir. Bununla birlikte genel olarak depresyon
geçirmeye yatkın kişileri genellikle kimseyi incitmemeye, herkesi
hoşnut etmeye, iyiliksever olmaya eğilimli, aşırı duyarlı, titiz,
sorumluluk duygusu güçlü, yakınlarına aşırı bağlı ve bağımlı,
kendisinden ve yakınlarından yüksek beklentileri olan, mükemmeli
arayan, onurlarına düşkün, öfke duygularını dışa vurmayan, çabuk
etkilenen ve üzülen, meraklı, oral-bağımlı, histriyonik kişilik
özellikleri, içedönük kişilerdir. <b style="">DEPRESYONUN TEDAVİSİ[/b] <b style="">[/b] Depresyon
tedavisinde kullanılacak üç önemli araç vardır: psikoterapi, ilaçlar ve
elektroşok. Işık tedavisi ve uykusuz bırakma tedavisi gibi
yöntemlerindeetkinliği gösterilmiştir. Ancak bunlar söz konusu üç
yöntemlekarşılaştırılabilecek yaygın bir kullanıma sahip değildir. <b style="">İlaçTedavisi[/b] Depresyonun
ilaçla tedavisi iki boyutta değerlendirilir. Birincisi hastanın yoğun
depresif durumdan kurtulup düşünebilecek ve depresyondan kurtuluş için
gereken çabayı gösterebilecek düzeye gelmesini sağlamak ve depresyondan
çıkmasını sağlamak; ikinci aşamada ise iyilik halinin sürdürülmesine
yardımcı olmaktır. Depresyon tedavisinde kullanılan temelilaçlar,
kişiyi canlandırıp, içine gömüldüğü karamsarlık ve isteksizlik
çukurundan yukarı, yaşamın canlılığına doğru iten
antidepresanlardır.Depresyon tedavisinde esas olarak kullanılması
gereken ilaçlar antidepresan ilaçlardır. Ancak zaman zaman gerekli
görüldüğünde yani hastanın klinik özelliklerigerektirdiğinde
anksiyolitik denen kaygı-sıkıntı giderici, yatıştırıcı ilaçlarya da
nöroleptik ilaçlarda verilebilir. İlaç tedavisinde
kullanılanantidepresan ilaçlar her zaman beklenen iyileşmeyi
sağlamayabilir. Ayrıca aynıilaç farklı kişilerde aynı etki ve
iyileşmeyi sağlamayabilir. Bu durumda ya ilaçdeğiştirilir yada birkaç
ilaç bir arada önerilebilir.Antidepresan ilaçlardepresyonu
iyileştirirken bazı etki ağız kuruluğu, görme bulanıklığı,
çarpıntı,kabızlık ve idrar tutukluğu gibi bazı yan etkilere neden
olabilir. Tüm gruplardacinsel işlev sorunları, uykusuzluk ya da aşırı
uyuklama, sinirlilik gibi yanetkiler ve ender olarak alerjik
reaksiyonlar görülebilir. Depresyonun sıklıklayinelenen ve bazen de
kronik seyir gösteren özelliklerinden dolayı,klinisyenlerin tedaviyi
sonlandırma konusunda çok dikkatli olmalarıgerekmektedir. İlaç
tedavisinde genel prensip idame tedavinin, akut tedaviyeyanıt alınmış
dozla devam edilmesi ve tam bir iyileşme olmadıkça
kesilmemesidir.Tedavi sonlandırılmaya karar verildiğinde ilaçlar
yavaşkesilmelidir. <b style="">Psikoterapiler[/b] Ağır
çökkünlüklerde kuşkusuz başlangıçta ilaç sağaltımıönceliklidir. Ancak
hasta düzeldikçe çökkünlüğe neden olabilecek
çökkünlüğüsüreğenleştirecek ya da yineletecek kişilik ve çevre
etkenlerini psikoterapötikyöntemlerle ele almak gerekir. Depresyonunnedenleri
incelendiğinde diğer etkenlerle birlikte sosyal ve
psikolojiketkenlerinde önemli rol oynadığı görülür. Bu nedenle hastaya
ilaç tedavisininyanında psikoterapötik destek de sağlanmalıdır. Çünkü
ilaçlar hastalığınbiyolojik nedenlerini ve bunların neden olduğu
fiziksel belirtilerde düzelmesağlarken, psikoterapi hastanın sosyal
ilişkilerini düzenlemesine, kişiliğiyleilgili ve hastalığın nedeni olan
bilişsel ve bilinçdışı etkenlerleilgilenir. Depresyonuntedavisinde
psikanalitik terapi, bilişsel terapi, davranışçı terapiler,kişilerarası
terapi yaygın olarak kullanılmaktadır. <b style="">Elektroşok Tedavisi[/b] Elektro
konvulsif terapi bir çeşit epilepsi nöbeti oluşturarak etki eden bir
yöntemdir. Kişi bu sırada tam bir bilinç kaybı içinde olduğu için nöbet
sırasında olup biteni anımsamaz. Yapılan çalışmalar oluşturulan
nöbetlerin sinapslarda monoaminlerin etkinliğini artırdığını ve bu
nedenle elektroşokun antidepresan ilaçlara benzer bir depresyon
giderici etkiye sahip olduğunu göstermektedir. “
Bu tedavi genellikle hastanede yatan ve depresyon düzeyi çok yüksek
olan hastalar için kullanılır. Haftada bir ya da iki kez uygulanır.
Tedavisi için 5–10 seans gereklidir. Çok çabuk sonuç verir. Ancak 1–2
haftadan daha uzun sürmeyen geçici bir bellek zayıflığına yol açar” <b style="">Işık Tedavisi (Foto-Terapi)[/b] Gündüz
periyotlarının kısaldığı ilkbahar, sonbahar gibi mevsimlerde görülen
depresyonlarda kullanılır. Tedavide parlak güneş ışığı üreten florasan
lambalar kullanılır. Depresyon geçirmekte olan kişi lambanın bulunduğu
odada, ışık şiddetine ve lambaya olan uzaklığına göre belirlenen bir
süre kalır ve bu süre boyunca dakikada birkaç kez ışığa göz atması
istenir. Çünkü depresyonun iyileşmesinde rol oynayan mekanizmanın göz
yoluyla alınan ışığa da gerek duyduğu gösterilmiştir. <b style="">[/b] <b style="">Uykusuz Bırakma Tedavisi[/b] Depresyonda
ki hastalarda tanı ve tedavide uyku çalışmalarının iyi bir yol
gösterici olduğu kabul edilmektedir. İki uçlu mizaç bozukluğunda, bazen
uykusuz kalmanın depresyonun karşı kutbu olan manik nöbetin tetiğini
çektiği gösterilmiş ve bu gözleme dayanarak depresyonda uykusuz bırakma
tedavisi geliştirilmiştir. Kişi haftada bir veya birkaç kez bütün gece
oyalanarak uyumasına izin verilmez. Total uyku yoksunluğu % 40–60
hastada depresif belirti ertesi gün azaltmaktadır. Uykusuz bırakma
tedavisinde hastanın yanıtı uyku yoksunluğunun olduğu gece ve takip
eden günde ortaya çıkmaktadır. Bununla beraber depresyonda düzelme
birkaç hafta sürmektedir. Hastalar
alışageldik gece uyku saatinden itibaren tüm gece ve takip eden tüm gün
boyunca uyanık tutulurlar. Bu dönem süresince herhangi bir kestirme
veya şekerlemeyi içerecek kısa ya da uzun bir uyuklamaya izin verilmez.
Total uykusuzluk dönemi yaklaşık olarak 40 saat sürmektedir. Genelde
düzelme tüm belirti ve belirtilerde olmaktadır. Bazı hastalarda ise
düzelme takip eden toparlanma uykusu sonrasında ikinci gün ortaya
çıkmaktadır. Uyku yoksunluğunun tüm depresyon tiplerinde etkili olması
, bir yaş kısıtlaması bulunmaması ve hem total hem de kısmi olarak
uygulanabilmesi diğer avantajları arasındadır. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |