Gebelik takiplerinde yapılan incelemeler Gebelik takipleri sırasında düzenli aralıklarla doktor
kontrollerine gitmeniz önerilir. Bu kontrollerde hem sizin genel
sağlık durumunuz, hem de bebeğinizin büyüme ve gelişmesi
kontrol edilirek olası bir problem saptanmaya çalışılır.
Saptanan bir problem varlığında da uygun şekilde giderilmesi
amacıyla gerekli tedaviler uygulanır.Gebelik takipleri
sırasında yapılan rutin ve risk faktörü saptanması
durumunda yapılan ileri incelemeler çok çeşitlidir.
Gebelik testi
Adet gecikmesi varlığında aksi ispatlanana kadar durumun
gebelik olduğu kabul edilir. Pekçok durum adet gecikmesine
neden olmakla birlikte gecikmenin nedeni çoğu zaman gebeliktir.
Bu nedenle adet gecikmesi varlığında mutlaka gebelik testi
yapılmalıdır. Günümüzde eczanelerde satılan testler
birkaç günlük gecikmede bile gebeliği büyük bir doğrulukla
göstermektedir. İdrar testinin negatif olduğu durumlarda ise
kesin emin olmak amacıyla kanda gebelik testi yapılır. İdrar
ya da kanda yapılsın testin pozitif olması gebeliğin normal
olduğunu göstermez. Dış gebelik, boş gebelik, mol gebeliği
gibi durumlarda da erken dönemde normal bir gebelik ile aynı
belirtiler görülür.
Adet gecikmesi varlığında herhangi bir gebelik testi
yapmadan doktorunuza gittiğinizde eğer adet gecikmeniz
yaklaşık 1 hafta kadar ise doktorunuz vajinal ultrason ile
gestasyonel keseyi görüp gebeliği saptayabilir. Böyle bir
durumda ayrıca test yapmaya gerek yoktur. Ancak şüpheli
durumlarda kanda gebelik testi istenebilir. Tek bir sonucun
yeterli olmadığı durumlarda (dış gebelik normal gebelik
ayrımı gibi ya da gebeliğin sağlıklı ilerleyip
ilerlemediğinin anlaşılması için) iki gün aralarla kanda
gebelik testi tekrarlanabilir.
Çoğu laboratuvarda kanda yapılan gebelik testi rapor
edilirken hastada saptanan değerin yanısıra hangi gebelik
haftasında değerin hangi aralıklarda olduğu da
yazılmaktadır. Hasta ve hasta yakınları da bu değere göre
gebeliğin kaç haftalık olduğuna karar vermektedirler. Oysa bu
değer aralıkları son derece geniş olup kandaki beta HCG
(gebelik hormonu) düzeyine bakarak gebeliğin kaç haftalık
olduğuna karar verilemez. Gebelik yaşına karar verilirken esas
alınan veri son adet tarihi ve ultrason ölçümü arasındaki
ilişkidir.
İlgili konular: İdrarda yapılan gebelik
testleri
Normal bhCG değerleri
Pelvik muayene
Bir kadın doğum muayenesinin temel ögesi pelvik incelemedir.
Bu muayenede amaç olası bir patolojiyi saptamaktır. Muayenenin
ilk basamağı spekulum adı verilen bir alet yardımı ile
vajina ve rahim ağzının gözlenmesidir. Bu inceleme
sırasında vajinal enfeksiyon olup olmadığı ve rahim
ağzında yara ya da kanser öncülü bir lezyon olup olmadığı
araştırılır. İkinci aşama ise elle muayenedir. Elle muayene
sırasında ise myom, kist gibi kitle varlığı
araştırılmaktadır.
Ultrasonun bu kadar yaygın kullanılmadığı ve gebelik
testlerinin şimdiki gibi birkaç saatte değil günler sonra
sonuçlandığı eski dönemlerde elle muayene gebeliğin
anlaşılması açısından son derece önemliydi. Gebelikte
rahim ağzında ortaya çıkan yumuşama, renk değişikliği ve
rahimin muayenede normalden büyük olarak saptanması adet
gecikmesi ile bir arada değerlendirildiğinde rahim içi bir
gebeliğin saptanması için çoğu zaman yeterli olarak kabul
edilmekteydi.
Günümüzün modern yaklaşımında ise gebeliğin
tanısında ve ilk gebelik değerlendirmesinde jinekolojik
muayene eski popüleritesini doğal olarak yitirmiştir.
Transvajinal ultrasonografi ile gebeliğin çok erken
dönemlerinde bile gebelik kesesi ve yolk kesesi görülerek
normal rahim içi bir gebelik olup olmadığına karar
verilebilmektedir.
Gümünüzde erken gebelik takiplerinde jinekoljik muayenenin
daha az kullanılmasının nedeni halk arasındaki muayenenin
düşüğe neden olacağı şeklindeki yanlış inanış
değildir. Muayenenin düşüğe neden olduğuna yönelik hiçbir
bilimsel veri yoktur. Düşüklerin genelde ilk 8 hafta içinde
gerçekleşmesi ve ilk muayenenin de genelde bu haftalarda
yapılması bu şekilde yanlış bir inanışın yerleşmesine
neden olmuştur.
İlk doktor ziyaretinde öncelikle tercih edilmese bile
jinekolojik muayene gebelik takiplerinin vazgeçilmez bir
ögesidir. Herhangi bir jinekolojik yakınma olmaması durumunda
bile eğer son 1 yıl içinde yapılmamış ise ilk gebelik
kontrolünde smear testi alınması amacıyla spekulum
uygulanabilir.
Öte yandan hamileliğin seyri süresince herhangi bir
dönemde kanama görüldüğünde bunun değerlendirilmesi
amacıyla yine spekulum ile gözlem yapılır. Erken doğum
tehdidi varlığında ya da ultrasonografide rahim ağzında
kısalma saptandığında ya da açılmadan şüphelenildiğinde
de yine hem spekulum incelemesi hem de elle maueyene yapılır.
gebeliğin son dönemlerinde çatı olarak adlandırılan pelvisi
değerlendirmek amacıyla da elle muayene yapılır. Doğum
öncesinde elle muayenenin yapılmasını gerektiren bir başka
durum da suni sancı öncesi rahim ağzının durumunun
değerlendirilmesidir.
İlgili konu: Jinekolojik muayene
Ultrasonografi
Gebelik takiplerinin olmazsa olmaz ögesi ultrasonografidir.
Gebeliğin ilk 13 haftasına kadar vajinal ultrason, daha sonraki
dönemlerinde ise abdominal (karından) ultrason incelemesi
yapılır. Ultrason gebeliğin normal olup olmadığı, gebelik
yaşının son adet tarihi ile uyumlu olup olmadığı, bebeğin
gelişiminde ve organlarında sorun olup olmadığı gibi
konularda son derece yararlı bilgiler verir ve gebeliğin
takibinde yön gösterici olur. Rutin incelemelerde bebeğin
baş, karın ve bacak kemiği uzunlukları ile amniyon sıvısı,
göbek kordonunun durumu, plasentanın durumu gibi incelemeler
yapılır.
20-24. haftalarda ise bebeğin tüm organlarının
değerlendirildiği detaylı fetal inceleme yapılır.
Gebeliğin ilerleyen dönemlerind ekan akımlarını incelemek
amacıyla doppler ultrasonografi yapılabilir.
Çoğul gebeliklerde rahim ağzında kısalma olup
olmadığını anlamak amacıyla abdominal ultrasonografi ile
birlikte vajinal ultrasonografi de yapılabilir. Benzer şekilde
risk varlığında tek bebek bekleyen anne adaylarında da 20-23.
haftalar civarında vajinal ultrasonografi ile rahim ağzı
uzunluğu ölçülebilir.
Bazı ülkelerde her doktor kontrolünde
ultrason incelemesi yapılmamakta tüm gebelik boyunca sadece 2
ya da 3 kere ultrason ile bakılmaktadır. Bunun nedeni bu
ülkelerde ultrason incelemelerinin ayrı olarak
ücretlendirilmesidir. Bunun yerine rutin kontrollerde bebeğin
gelişimi, rahim büyüklüğü mezura ile ölçülerek
anlaşılmaya çalışmakta, doppler ya da fetoskop adı verilen
boru benzeri bir alet ile bebeğin kalp sesleri dinlenerek
sağlıklı olup olmadığı değerlendirilmektedir.
Bebeğin duruşu, önde gelen kısmı gibi değerlendirmeler
ise Leopold manevraları adı verilen elle dıştan muayene ile
anlaşılmaya çalışılmaktadır. Tüm bu değerlendirmeler
hayata açıktır ve kuşkusuz ultrason mezuradan daha yararlı
veriler sağlamaktadır.
Günümüzde giderek artan sayıda merkezde üç boyutlu
ultrason cihazları yer aldığından bebeğin doğmadan önce
ayrıntılı görüntüsü elde edilebilmektedir.
İlgili konu: Ultrasonografi
Kan grubu
Eğer daha önceden bilinmiyor ise ilk gebelik
kontrolünde mutlaka anne ve baba adayının kan grupları
kontrol edilir. Bu kan uyuşmazlığı açısından önemlidir.
Anne adayının kan grubu Rh(-) baba adayı Rh(+) ise bu durumda
kan uyuşmazlığından söz edilir ve gebelik takipleri
sırasında bu durumun bebek üzerinde olumsuz bir etkisinin olup
olmadığı araştırılır.
Tam kan sayımı (hemogram)
Kan sıvı ve hücresel kısımlar olmak üzere kabaca iki ayrı
bölümden oluşur. Kanın yapısı içinde bulunan hücrelerin
ve hücrelere ait çeşitli parametrelerin hesaplanması tam kan
sayımı ya da hemogram olarak adlandırılır. Tam kan
sayımının temel amacı kansızlık olarak bilinen anemi
varlığını ve türünü saptamaktır. Bunun dışında
enfeksiyonlardan pıhtılaşma sorunlarına kadar değişik
konularda bilgi verebilir.
Günümüzde kan sayımı damardan alınan az miktarda kanın
özel cihazlarda incelenmesi ile yapılmaktadır ve sonuçların
alınması çoğu zaman birkaç dakikayı geçmemektedir.
Bir hemogram raporunda en çok dikkat edilen parametreler
şunlardır:
WBC (white blood cell count, lökosit):
Kanın belirli bir hacmindeki beyazküre (akyuvar) sayısıdır.
Normal değerler laboratuvarlara göre az çok değişmekle
birlikte genelde mililitrede 4.500-11.000 arasındadır.
Gebelikte bir miktar artış normal kabul edilmekle birlikte
kanda lökosit sayısının artması enfeksiyon lehine bir
bulgudur
Hemoglobin (Hb): Hemoglobin alyuvarların
(eritrosit) içinde yer alan, kana kırmızı rengini veren ve
oksijeni taşıyan proteindir. Normal değerleri erkeklerde ve
kadınlarda farklıdır. Kadınlarda desilitrede 12-16 gram
hemoglobin olması normaldir. 12 gramın altında olması ise
anemi olarak adlandırılır.
Hemotokrit (Hct): Alyuvarların hacminin tüm
kan hacmine olan oranıdır. Kadınlarda %37-48 arası normal
olarak kabul edilir.
Trombosit (plt): Kanın pıhtılaşmasını
sağlayan hücrelerdir. Normal değerleri mililitrede 150-440.000
arasındadır.
Kan sayımında ayrıca tek bir alyuvarın hacmi ve hemoglobin
içeriği gibi değişik parametreler de görüntülenebildiği
gibi akyuvarların da değişik türlerinin oranları
hesaplanır. Bu incelemeye lökosit formülü adı verilir.
Rutin gebelik takipleri sırasında hamileliğin
başlangıcında tam kan sayımı yapılır. Burada amaç anemi
varlığını araştırmak ve uygun şekilde tedavisini
sağlamaktır. takipler sırasında 28. hafta civarında test
tekrarlanır.Bunun dışında doktorunuz gerekli gördüğü
durumlarda kan sayımı yapılmasını isteyebilir.
Ayrıca gebeliğe bağlı tansiyon yüksekliği ya da HELLP
sendromunun izlenmesinde trombosit sayımlarından da
yararlanırlır.
İdrar tetkiki
Atık maddelerin vücuttan uzaklaştırılması
idrar yolu ile olur. İdrar ayrıca vücutta yaşanan bazı
değişimlerin saptanması açısından oldukça yararlı
bilgiler verilir. Ayrıca bariz belirti ve bulgu yaratmayan bazı
durumların saptanmasında ya da bilinen bazı hastalıkların
durumunun değerlendirilmesinde idrar incelemesine başvurulur.
İdrar örneği incelenirken hem içindeki bazı kimyasal
maddelerin analizi yapılır hem de çökeltisi mikroskopi ile
incelenir.
Gebelikte sık aralıklarla yapılan idrar incelemelerinin
amacı hem olası bir idrar yolu enfeksiyonun saptamak hem de
gebelik sırasında ortaya çıkan bazı hastalıkların
tespitini yaparak takip etmektir.
Rutin bir idrar incelemesinde idrarın asitlik derecesi,
yoğunluğu, glukoz, protein, keton gibi maddeler içerip
içermediği araştırılır. Ayrıca mikroskopide akyuvar, kan,
kum ve bakteri olup olmadığı incelenir.
Normalde insan idrarında protein bulunmaz ancak
preeklampsinin önemli bulgularından birisi proteinüri yani
idrarda protein olmasıdır. İdrardaki protein miktarı genelde
preeklampsinin şiddeti ile doğru orantılıdır.
Gebelikte idrarda bir miktar glukoz olması normaldir ancak
fazla miktarlarda glukoz yani glukozüri gebeliğe bağlı şeker
hastalığını düşündürür.
Ketonlar olarak adlandırılan bazı asitler ise anne
adayının yeterli şekilde beslenip beslenmediğini anlamak
açısından yol gösterici olabilir. Açlık ile birlikte
idrarda keton (aseton) görülmeye başlar. Açlığın süresi
uzadıkça idrardaki keton miktarı da artar. Bu nedenle
gebeliğe bağlı bulantı ve kusmanın izlenmesinde idrar keton
düzeyi önemlidir.
Teorik olak insan idrarında kırmızı kan hücresi (alyuvar,
eritrosit) bulunmaz. Ancak sağlıklı insanlarda idrarda birkaç
tane eritrosit saptanması çoğu zaman normal kabul edilir. Buna
karşılık fazla miktarda eritorisit saptanması mikroskopik
hematuri olarak adlandırılır ve idrar yolu enfeksiyonu, idrar
yollarında taş ve hatta bazı böbrek hastalıklarının
belirtisi olabilir. Bununla birlikte kadınlarda idrardaki
eritrositlerin kaynağının fark edilmeyen çok hafif vajinal
kanamalar olabileceği de akıldan çıkartılmamalıdır.
İnsan idrarında birkaçtane lökosit (akyuvar) olması da
normaldir. Bununla beraber artmış lökosit sayısı çoğu
zaman idrar yolu enfeksiyonunu işaret eder.
Bakteri ise çoğu zaman idrar tetkikinde saptanan bir
bulgudur. Bunun nedeni vajina ve ürethra (idrarın dışarıya
atıldığı yer) çevresinde çok sayıda değişik bakteri
bulunmasıdır. Bunlar örnek verilirken idrara karışabilir ve
bu nedenle idrar tetkikinde saptanabilir. Bu duruma kontaminasyon
adı verilir. Normalde mililitrede 100.000 baktariye kadar olan
durumlar kontaminasyon olarak kabul edilir ve hastanın
yakınması yoksa ve idrarda bol lökosit saptanmamış ise
klinik bir önem oluşturmaz. Ancak yine de bu gibi durumlarda
idrar kültürü yapılması gerekebilir.
İdrar yoğunluğuna bakılarak anne adayının yeterli su
içip içmediği hakkında da fikir sahibi olunabilir.
İdrar kültürü
İdrarda bakteri ve lökosit saptanması durumunda idrar
kültürü yapılması gerekli olabilir.Kültür belirli bir
dokudan vücut salgısından alınan öneğin özel ortamlarda
bekletilerek içerdiği bakterilerin çoğaltılması ve
incelemesi demektir. Bu sayede rutin tetkikte saptanan
bakterilerin hangi tür olduğu anlaşılabilir. Antibiyogram ise
saptanan bakteri üzerinde hangi antibiyotiklerin etkili
hangilerinin etkisiz olduğunu saptamaya yarar. Bu sayede işe
yaramayacak olan bir antibiyotik kullanımının önüne
geçilmiş olur.
İdrar yolu enfeksiyonları düşüklere ve erken doğumlara
neden olabileceğinden mutlaka uygun antibiyotikler ile tedavi
edilmelidir.
İlgili konu: Hamilelikte idrar yolu
enfeksiyonları
Rubella taraması
Çocukluk çağı hastalıklarından bir olan
rubella (kızamıkçık) hamilelik sırasında geçirildiğinde
bebekte anomalilere neden olabilen bir hastalıktır. Bu nedenle
hamilelikten önce ya da ilk kontrolde bu hastalığa karşı
bağışıklık olup olmadığı araştırılmalıdır.
Erişkinlerin çoğu ya çocukluklarında geçirdikleri ya da
aşılandıkları için bu hastalığa karşı bağışıklık
kazanmışlardır. Böyle bir durumda gebelik sırasında
kızamıkçık geçiren birisi ile temas etmeleri kendi
sağlıkları ya da bebeklerinin sağlıkları açısından bir
risk yaratmaz. Kanda yapılan incelemede Rubella IgG pozitifliği
bağışıklığı gösterir. Gebelik öncesinde Rubella IgG
negatif olarak saptandığında aşı yapılabilir ancak böyle
bir durumda en az 3 ay süreyle gebelikten korunmak gereklidir.
Hamilelik sırasında rubella aşısı yapılamaz.
İlgili konu: Gebelik ve Rubella
(kızamıkçık) enfeksiyonu
CMV taraması
Sitomegalovirus adı verilen bir virusun neden olduğu
enfeksiyonlar da bebeklerde anomaliye neden olabileceğinden
hamileliğinin başında anne adayının bu enfeksiyona karşı
bağışıklığının olup olmadığının araştırılması
önemlidir. Kanda yapılan incelemede CMV IgG pozitif olması
bağışıklığı gösterir. Rutin incelemelerde yapılıp
yapılmaması konusunda fikir birliği yoktur.
İlgili konu: Hamilelikte sitomegalovirüs
(CMV) enfeksiyonu
Toksoplazma taraması
Toksoplazma enfeksiyonları düşük, ölü doğum ve anomalili
bebek gibi istenmeyen sonuçlar doğurabilen bir hastalıkdır.
Bu nedenle hamileliğin başlangıcında daha önceden geçirilip
geçirilmediği ve bağışıklık olup olmadığı
araştırılmalıdır. Kanda yapılan incelemede Toksoplazma IgM
aktif enfeksiyonu gösterirken IgG geçirilmiş enfeksiyon ve
bağışıklığı ifade eder. Gebelik sırasında aktif
enfeksiyon saptandığında uygun şekilde antibiyotikler ile
tedavisi gerekir. Başlangıçta IgG negatif olarak
saptandığında belirli aralıklarla tekrarı gerekebilir.
İlgili konu: Hamilelik ve toksoplazma
Hepatit ve HIV taraması
Hepatit B virüsü karaciğerde iltihaba neden olan bir
mikroorganizmadır. Ülkemizde Hepatit B taşıyıcılığı
oldukça yüksektir. Bu nedenle gebeliğin başlangıcında
Hepatit B taraması yapılması önemlidir. HBs pozitifliği
taşıyıcılığı gösterirken, Anti HBs pozitifliği
bağışıklığı belirler. Bağışıklık daha önceden
geçirilmiş bir enfeksiyona bağlı olabileceği gibi aşılama
sonrası da beklenilen bir durumdur. Hepatit B
taşıyıcılığı varlığında doğumdan hemen sonra bebeğe
aşı ve koruyucu serum yapılması gerekir.
AIDS'de bebek üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğinden
rutin incelemeler arasında HIV testi de bulunur.
HBs negatif ve HIV çıkması durumunda gebeliğin sonlarına
doğru doğuma yakın bir dönemde tekrar edilmesinde yarar
vardır.
İlgili konu: Gebelik ve Hepatit B
enfeksiyonu
Ense kalınlığı ölçümü, İkili test, Üçlü test
Bebekte Down sendromu, ve diğer bazı genetik hastalık
olasılığının anlaşılması amacıyla 11-14 haftalarda
ultrasonografi ile ense kalınlığı ölçümü ve anne
adayından alınan kanda bazı hormonların ölçümü ile ikili
test yapılır. 16-20. haftalar arasında ise yine anne
adayından alınan kan ile aynı amaç için üçlü test
yapılır.
İlgili konu: İkili Test (11-14 testi) ve
fetal ense kalınlığı (NT)
Üçlü Test
İndirekt Coombs ve Anti D
(rhogam)
Anne adayının kan grubunun Rh(-) baba adayının ise Rh(+)
olması durumunda kan uyuşmazlığı söz konusudur. Böyle bir
durumde eğer bebeğin kan grubu da Rh(+) ise bebeğe ait kan
hücreleri kanama gibi bir nedenle annenin kanı ile temas
ettiğinde annenin kanında Rh(+) protinlere karşı antikor adı
verilen maddeler oluşur. Böyle bir durumda anne adayında
oluşan antikorlar bebeği olumsuz şekilde etkileyebilir. Bu
tablo etkilenmiş Rh/Rh uyuşmazlığı olarak tanımlanır. Kan
uyuşmazlığından dolayı bebeğin etkilenip etkilenmediği
anne adayının kanında yapılan bir test ile anlaşılabilir.
Bu testin adı indirekt coombs testidir. Rh uyuşmazlığı olan
çiftlerde indirekt cooms testi gebeliğin 28. haftasında
yapılır. Yine gebeliğin bu haftalarında anne kanında antikor
oluşumunu engellemek için Anti D adı verilen enjeksiyon
yapılabilir. Gebeliğin erken dönemlerinde düşük tehditi
gibi kanama sorunları olanlarda ya da amniyosentez gibi
girişimler yapılan durumlarda kanama ya da işlem sonrasında
da Anti D yapılabilir. Doğum sonrasında ise eğer bebek kan
grubu Rh(+) olarak saptanırsa ilk 72 saat içinde anneye Anti D
yapılarak daha sonraki gebeliklerdeki Rh(+) bebeklerin kan
uyuşmazlığından olumsuz şekilde etkilenmelerinin önüne
geçilmiş olur.
İlgili konu: Kan uyuşmazlığı
Şeker (Diyabet) tarama testi
Hamilelik şeker hastalığını taklit edebilen bir durumdur.
Ayrıca hamile kadınların bazılarınde gebeliğin seyri
sırasında diyabet (şeker hastalığı) ortaya çıkabilir.
Ortaya çıkan bu durum gebelikten sonra normale dönebileceği
gibi kalıcı da olabilir. Gebelik sırasında ortaya çıkan
şeker hastalığına gestasyonel diyabet adı verilir. Gebelik
ile ilgili şeker hastalığı 24-28. haftalarda ortaya çıkar.
Bu nedenle gebelik takipleri sırasında şeker tarama testi
yapılır. Bu test için uygun dönem gebeliğin 24-28.
haftaları arasıdır. Gestasyonel diyabet taramasında hangi
testin daha duyarlı oluduğu konusunda fikirbirliği yoktur.
Bazıları sadece açlık kan şekeri bakılmasının yeterli
olduğunu savunurken diğerleri 50 gram ya da 75 gram glukoz
tarama testi yaptırmayı uygun görürler.Bu testin
yapılabilmesi için kişinin aç olması gerekmez. Herhangi bir
zamanda kişiye 50 gram glukoz içirildikten 1 saat sonra kan
örneği alınarak şeker düzeyine bakılır. 75 gram ile
yapılan testte ise 1. ve 2. saatte kan örneği alınarak şeker
düzeylerine bakılır.
Testin anormal çıkması durumunda kan şeker düzeyine göre
3 saatlik şeker yükleme testi yapılabilir ya da
yapılmayabilir. Glukoz tarama testinde kan şeker düzeyi 140
mg/dl üzerinde ise test pozitif ya da anormal olarak kabul
edilir. Sonuç 200 mg/dl ya da üzerinde ise bu durumda diyabet
tanısı konur. Sonucun 140-200 mg/dl arasında bulunması
durumunda ise 3 saatlik şeker yükleme testi yapılması
gerekir.
50 gram glukoz ile yapılan taramanın anormal çıkması
mutlaka gestasyonel diyabet olduğu anlamına gelmez. Tarama ve
tanı testleri sonucu gestasyonel diyabet saptandığında uygun
şekilde tedavisi gerekir. Tedavide bazen sadece diyet yeterli
olurken bazen hastanın insülin kullanması gerekebilir.
Diğer testler
Gebeliğin seyri sırasında doktorunuz gerek
gördüğünde bazı testleri tekrarlamak gereği duyabilir ya da
daha önceden hiç yapılmamış testlerin yapılmasını
isteyebilir. Bunlar arasında en sık tekrarlananlar kan
sıyımı ve idrar tetkikidir. Öte yandan preeklampsi ya da
gebeliği ebağlı hipertansiyon varlığında hastalığın
seyrini takip etmek amacıyla kanda karaciğer fonksiyon testleri
(SGOT, SGPT), Böbrek fonksiyon testleri (BUN, kreatinin),
enfeksiyon belirteçleri (CRP, sedimentasyon) gibi pekçok
farklı teste gerek duyulabilir. Bunlar her hamilelik takibinde
rutinde yapılmayan testlerdir.
[/b] Geri
10 Şubat 2008
Saat: 14:20
UYARI
Çin
Malı ürünlere dikkat !
Unutmayın!
Çalışan
anne adayları: Doğum
öncesi iznine ayrılmak için yapmanız gereken
işlemleri unutmayın
Kaynak: Dr. Mumcu Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |