BUNLAR NEYİN FOTOGRAFI OLABİLİR ?
İcad edildiği yıllar göz önüne alınırsa, bugün fotograf, çok farklı bir boyuta ulaşmıştır. Fotograf ilk ortaya çıktığında, gerçeğin bir kopyası olarak nitelendirildi. Bu özellikle belgesel anlamda insanların çok işine geldi.
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, fotograf üzerinde çok farklı değişiklikler ve oynamalar yapılabileceği anlaşıldı. Bu da insanların fotografa olan güvenini yavaş yavaş azalttı. Bilgisayar aracılığıyla görüntü üretme çalışmaları son yıllarda bir hayli artmıştır. Bu sistemle görüntü üretme aşamasında insanlar, binlerce seçeneğe sahiptir. Peki bu sistemle oluşturulan görüntüler ne kadar fotograftır ?
Fotografın icad edildiği yıllarda da insanlar bundan farklı bir şey düşünmemişlerdi. Makine aracılığıyla gerçekleştirilen, bir görüntünün sanatsal boyutu olamazdı. Ancak fotograf , tüm karşı çıkmalara rağmen , kısa bir süre sonra diğer sanatlar içinde yerini almıştı bile. Fotograf makinası da sonuçta bir bilgisayara benzetilebilir. Her ikisinin de kullanıcısı bir takım komutlarla istenilen sonuca ulaşmayı hedeflemektedir. Genellikle bilim alanında , fotografın farklı kullanılmasına kimse karşı çıkmaz. Ancak , işin içine sanat girince bu tür yenilikler birer kolaycılık olarak değerlendirilir.
Görüntülerle dolu bir dünyada, artık görüntüler kendi varyasyonlarını kendi içlerinde taşıyorlar. Aslında bu karmaşa olmaktan çok , postmodern bir toplumda seçeneklilik durumudur. Var olan geleneksel görüntüleri kullanarak, yeni bir boyut yakalamak söz konusudur. Kuşkusuz, bu türden görüntülere alışık olmayan gözler için bu, biraz durgun, iki boyutlu fotograftan daha iki boyutlu gibidir çoğu zaman. Teknoloji fotograf parelelliğini artık hepimiz biliyoruz. Fotografik görüntülerle dijital görüntüler arasındaki bu farklılıklar , bir anlamda teknolojik gelişmeler olarak nitelendirilmelidir.
Fotografa belgesel bir tavırla başlayan Adnan Veli Kuvanlık, içinde taşıdığı araştırmacı ruhu ile , bugün bir çok insana farklı gelen bu değişik tavır ile çalışmalarını sürdürüyor. Kuvanlık'ın geçtiğimiz yıl açmış olduğu "Dıgıtal Image 1" isimli sergisinin bende uyandırdığı ilk izlenim , uzaysal bir boşluk duygusuydu. Dikkatle inceleyince aslında bunların , çok tanıdık fotografik imgeler olduğu anlaşılıyor. Ancak bu imgeler, öyle bir mekan içinde kulanılmışlar ki, insan kendini hapsedilmiş duygusundan kurtaramıyor. Ucu ucuna bir zamandasınız ve her şey bu uzaysal boşluğun içinde havada uçuşuyor. Ancak sizi o mekana bağlayan , öylesıne güçlü bir akım var ki, çoğu zaman korku dolu bir rüyadasınız,ama uyanmak istemiyorsunuz. Çıkış yolu bulabileceğiniz bir kapı, pencere, ışık görüyorsunuz, ancak çıkış çok kolay değil.
Kuvanlık, aslında kendi kişiliğinden kaynaklanan bir takım etkilerle, çalışmalarını gerçekleştirmiş. Fotografların tümü incelendiğinde, salt bilgisayar görüntülerinden daha çok ,fotografik görüntülerin ağırlığı göze çarpıyor. Aynı zaman ve mekanda, geçmiş ve gelecek imgelerin farklı anlatımlarla saptanmış. Bir bilgisayarrın neler ortaya koyabileceğinden çok, aynı mekanlarda farklı anlatımlara sahip olunabileceği göze çarpıyor.
Şu an dünyanın içinde bulunduğu durum göz önüne alınırsa, bu türden görüntülerin hiçte raslantısal olmadığı görülüyor. Büyük bir değişim içindeyiz. Bu değişim fotograf alanında bu türden görüntülerle kendini ortaya koyuyor. İnsan beyni ulaşabileceği en yüksek noktaya ulaştı ve geriye dönüp bugüne kadar yaptıklarına bakıyor. Bu çalışmalar aracılığıyla , kendini tüketen fotografik imgeler yeniden bir kalıba sokulup, yeniden bir sunum ortaya çıkartılmış.
Belki de bu çalışmalara , şöylesi bir tanım getirmek gerekiyor; "görüntülerden oluşmuş bir labirent içinde , gerçeklik peşine düşülmeden , varolan görüntülerin bir süzgeçten geçirilmesi ve alta düşen farklı anlatımlara sahip görüntüler bileşkesi."
Kuvanlık'ın sergisi, insana keyifli dakikalar yaşattığı kadar çelişkiler, korkular, kızgınlıklar ve bir o kadar da umut vaadediyor. O, düşüncelerini bu görüntülere aktararak , küçük küçük öyküler oluşturmuş. Ve yeniden fotagrafın , gerçekliğin bir kopyası olmadığını ortaya koyarak, nesnelere kendini yaratma gücünü vermiştir.