Atik, üniversitenin koridorunda ilerlerken bir ögretim üyesinin kapısının kilidini kurcaladıgını gördü. “Hocam, açılmıyor mu?”, “Açılmıyor.”
“Birilerini çagırmamı ister misiniz?”, “Ben biraz deneyeyim. Olmazsa çagırayım.” “Bir de benim denememi ister misiniz?”, “Neden olmasın, bir de sen dene bakalım.” Atik anahtarı aldı, kapıyı kendine dogru çekerek denedi; sonra da iterek denedi; sonra kapıyı biraz kaldırarak denedi. Üçüncüsünde kapı “sak” diye açıldı. Hoca biraz saskın; ama sevinçli bir sekilde Atik'e tesekkür etti. Atik'in ismini, bölümünü sordu; daha sonra çay içmeye davet etti.
Atik, üniversite derslerinden bos kalan zamanlarda bir beyaz esya dükkânında çalısıyordu. O gün ögleden sonra dükkanın önünden geçen bir hanımın ayakkabısının topugu çıktı. Zavallı kadın, elinde topuk, nasıl yürüyecegini sasırmıstı. Atik, patrondan izin alarak kadını dükkana davet etti: “Hanımefendi, isterseniz topugunuzu ayakkabınıza çakmayı bir deneyelim.” İçeriden aldıgı bir çekiçle, topugu bir dakika içinde çaktı. Yaslı kadına bir de çay ikram etti. Kadın çay içerken yeni ütülere de baktı ve dükkândan bir ütü alarak çıktı.
İsten çıkmasına az bir zaman kala bir sınıf arkadası aradı ve bir dersin notlarını istedi. Ancak ders notları Atik'te de yoktu. Atik de birkaç arkadasını arayarak notların kimde oldugunu buldu. Arkadasına ertesi gün notları bir arkadasının sınıfa getirecegini söyledi.
Ertesi gün bir derste proje dagıtımı yapıldı. Herkes bir proje ile yetinirken Atik iki proje birden aldı. Arkadasları Atik'in bu kararına sasırdılar. Mümkün olsa kimse hiç proje almayacakken, Atik neden iki proje alıyordu ki! Proje ödev demekti; arastıracaksın, yazacaksın. Bir sürü is.
Atik, okulda bir ilan gördü. Afetzedelere yardım teskilatı yurtdısından gelen bir grubun üyelerine pazar günü için rehberlik ve tercümanlık yapacak ögrenciler arıyordu. Atik ilandaki numarayı cep telefonundan aradı ve pazar günü yardım edebilecegini söyledi.
Bir arkadası, yurttan çıkıp onun oturdugu semtte bir ev kiralamak istedigini belirterek, Atik'e bildigi bos ev olup olmadıgını sordu. Atik, cumartesi günü isterse birlikte bakabileceklerini söyledi.
Atik'in nisanlısı bir baska sehirde okuyordu. Pazar aksamı telefonda sohbet ederken Atik haftayı özetledi: Hocasının kapısını açmıstı. Bir kadının topugunu onarmıs; sonrasında bir de ütü satmıstı. Hem kendine hem de baska bir arkadasına ders notlarını ayarlamıstı. İki tane proje almıstı. Cumartesi günü, semtte kiralık evleri incelemisti. Pazar günü ise bir Amerikalıya rehberlik yapmıstı.
Atik'in nisanlısı, “Ne kadar çok is yapmıssın?” dedikten sonra yalın bir soru sordu: “Neden? Neden yaptın tüm bunları?” “Çünkü problem çözmek beni mutlu ediyor. Kendimi ise yaramıs ve yararlı hissediyorum. Hocanın kapısını açınca kendimi basarılı ve mutlu hissettim. Bir de yaslı kadının ayakkabı topugunu takınca günün kahramanı oldum. Ders notlarını bulunca basarı haneme bir çentik daha attım. İki proje aldım. Böylece daha çok okumak için fırsat olacaktı. Böylece her kitabı, her makaleyi bitirdigimde kendimi daha basarılı hissedebilecektim. Ev arama isi sırasında hem yardım etmis oldum hem ev fiyatlarını ögrendim; hem de ev sahiplerinin kiralama stratejilerini. Ayrıca kendi mahallemde girmedigim bir sürü sokagı ögrenip dikkat etmedigim bir sürü binaya dikkat ettim. Kendimi o evlerde yasarken hayal ettim. İlginç bir duyguydu. Pazar günü de Amerikalıya rehberlik etmek, hem İngilizce pratik yapmamı sagladı hem de afetler ve kurtarma operasyonlarıyla ilgili bir sürü sey ögrendim. Bunları çılgınca bulabilirsin ama bütün bunları yapmasaydım, sana anlatacak ilginç bir seyim olmazdı...
Alıntı...