Sevgi, insan duygularının en yüce ve en nadir olanıdır. Aşkta ne kadar heyecan varsa, sevgide artı olarak dinginlik vardır. Yani heyecan ve dinginlik gibi duyguların harikulâde bir yumağıdır sevgi. Sevme yeteneği kozmik anlamda sadece sevgi duyulan kişiyle sınırlı kalmaz. Sevilen kişiye duyulan, hayatın her alanında, her boyutunda, her türlü canlı ya da cansız varlığa gösterilen saygıyı da kapsar. Sevgi denilen şey, emek sonucu, bilinçlenme sonucu, yaşanmışlıkların kazandırdığı deney birikimlerinin kişiyi olgunlaştırması sonucu ulaşılan cennettir. İçinde sevgi tomurcuğu açan insanların, kimseye kötülük yapmak, akıllarından geçirmedikleri hatta beceremedikleri bir şeydir. İnsanı gerçek anlamda insan kılma boyutuna geçişin anahtarıdır sevgi.
Diyelim ki bir kişiyi sevdiğinizi söylüyorsunuz ama diğer insanlara hoşgörüden yoksun olabiliyorsunuz. Bu, sevgi değildir. Bir gün gelir ki, sevginiz nefrete bile çevrilebilir. Oysa gerçek anlamda sevginin zıttı yoktur. Sevginin olmadığı yerde ise korku vardır. Sevgi kendi içinde bütündür. Bu nedenle kendi içinde bütünleşen insan, bütünleşmeye çaba göstermeye çalışan insan, sevginin yüksek titreşimlerini hissetmeye başlar. İnsanın kendi içinde bütünleşmesi, kendi eksik gördüğü yanlarını bilince çıkartarak onları törpülemesi ile süreç içinde oluşur. İki yarım insan, kendi eksik yönlerini birbirlerinin tamamlaması gibi koşullu beklentilerle tüketirler birbirlerini. Aslında iki taraf da kendisinde olmayan bir şeye, öbürünün sahip olduğu yanılsaması içindedir. Yani birbirlerine duydukları ihtiyacı sevgi sanmaktadırlar: "Sana ihtiyacım var, bu yüzden seni seviyorum" mu? Yoksa "Seni seviyorum, bu yüzden sana ihtiyacım var" mı? Sevginin bir özelliği de, sevilen kişiye duyulan yüzde yüz güvendir. "Ona güveniyorum, ama..." diyorsanız, sadece sevdiğinizi sanıyorsunuz.
Sevgi ancak saygıyla birlikte var olur. Saygının temelinde de güven yatar. Yani tam anlamıyla güven duymadığınız bir insana saygı da duyamazsınız. İnsanın kendi içinde bütünleşmesinin göstergesi güçlü bir kişiliğe ve özgüvene, özsaygıya sahip olmasıdır. Gücünün kaynağı, içindeki sevgi cevheridir; unvan, para pul, şöhrete dayanan dış kaynaklı geçici "güç"ler değil. İki bütün insan, sevgiyle, saygıyla sürdürdükleri beraberlikleriyle çoğalırlar ve çoğaltırlar. Hem kendilerini, hem birbirlerini, hem de etrafındakileri. Nasıl mı çoğaltır ve çoğalır insan? Sevdiği insanın belki kendisinin bile farkında olmadığı potansiyelini duyarlılığıyla görüp ortaya çıkararak, teşvik ederek, kinetik hale dönüştürerek. Hatalı yönlerini törpülemesine yardımcı olarak. Birbirlerine aynalık ederek, olduğu gibi olmasına izin vererek ve koşulsuz severek. Sevginin bu geliştirici özelliği, insanı sınırsızlığa götürür. İnsan sınırsızlaştıkça özgürlük kazanır. Yani iç özgürlüğe giden yol sevgiden geçer. İç özgürlüğün kazanılması ise huzur demektir, mutluluk demektir.
Sevgi, herkesin içinde var olan, ama gizli kalmış, etrafına ego duvarı örülmüş bir cevherdir. Bu cevher kendiliğinden ortaya çıkmaz. Yaşama, risk alma ve yaratma cesaretine sahip olan insanların verdikleri emek sonucu hak ettikleri bir hazinedir sevgi.
Tanrı'ya giden yol, dinlerden değil sevgiden geçer. Sevgiyle bakmasını bilmeyen gözler, günün yirmi dört saati bile ibadet etseler, "cennet" denilen o sevgi mertebesine ulaşamazlar. Sevgiye "ermiş" insan, kendi tanrısallığına ulaşmıştır. Dünya, insanı sevmeyi bilmiyor. Bunu görmek için dünyanın gidişatına, etrafımıza, hatta kendimize bakmamız yeterli. Bu tarif ettiğim sevgiye göre birbirini seven insan oranının ne olduğunu merak ediyorsunuzdur belki. Ümitsizliğe kapılmayacaksanız söyleyeyim. Milyonda iki-üç çift. Sevgi yanılsamalarını oynamaya devam etmek de elinizde, bu oranın yükselmesine katkıda bulunmak da... Haa, bir de "seven kıskanır" diye acısız bir arabesk var ya, hani milli görüşümüzü yansıtması için ısmarlama hazırlanan şarkı mı türkü mü ne?
Sevgi ile seven insan kıskanmaz arkadaşlar. Çünkü sevgide güven vardır. Sevdiğini sanan çoğunluğun uydurduğu bir yalan o... Sevgi cennetine dünyada ulaşabilmeniz dileğiyle.
Nil Gün
Kaynak:
Nil Gün'ün bu yazısı Kuraldışı ve Ötesi adlı kitabından alınmıştır.