SENDEN BİR TANE DAHA YOK BU DÜNYADA
Unutma, senden bir tane daha yok bu dünyada!
Gülümsemeyi asla unutma. Gözlerinin içi gülsün
gülerken, bakışların pırıl pırıl olsun ve her zaman
nemli kalsın göz pınarların.
Unutma kendini sevilebilecek bir insan haline getirmeyi
ve ondan sonra da kendini sevip kendine sarılmayı.
Zamana güven ve onun senin en büyük dostlarından
biri olduğuna. Acılarının ve felaketlerinin ancak onun
koynunda uyuyabileceğini unutma.
Unutma. Başına gelenlerin günün birinde kişisel tarihinin
ayrıntılarından biri olmaya mahkum olacağını unutma.
Her çiçek sevgilin olsun, her sevgilin ise bir çiçek. Açık
tut gönlünü tüm güzelliklere.
Yasalar, günahlar, yasaklar sen olduğun için vardır. Ve sen
bir tane olduğun için şu koca dünyada, bazen
çiğne yasayı.
Aydedenin sihrini gönderdiği gecelerde uyuyarak çalma
hayatından saatlerini. Gecenin içinde yolculuğa çıkmayı unutma.
İçinde hiç ölmeyecek bir gençlik virüsü yarat ve kaç yaşında
olursan ol, her zaman yirmibeş yaşında kalman gerektiğini
unutma. Asla taviz verme seni sen yapan yanlarından.
Onurlu bir yasam sürebilmen için, sartlar ne olursa olsun
direnmeyi sakın unutma.
İçindeki seni katletmeye kalkma sakın. Kendine vuracağın
her darbenin seni senden biraz daha uzaklaştıracağını
unutma. Korkma mahallenin delisi olmaktan. Doğrucu Davutlar
ne kadar çoğalırsa mahallende, hayat mutlaka daha iyiye
gidecektir, unutma.
Hatanın affedilmeyecek olanından kaç, ama hata yapmayayım
diye de yakıp geçme yıllarını. Unutma ki, hiç hata yapmayan
bir insan yapabileceklerinin en iyisini yapamamış demektir hayatta.
Korkma insanca korkularından. Ve korkunun kendisinden çok,
onun beklentisinin daha korkutucu olduğunu unutma.
Bir anlamı olsun kendinle yaptığın kavgaların.
Ve hep ileriye taşısın seni kavgada attığın her adım.
Açık bırak pencereni ve sabah güneşinin,
rüzgarı önüne katarak perdelerle yapacağı raksa dönük
olsun bakışların.
Küçücük mutlulukların görkemine inandır kendini
ve gülümse. Umutların bitmesin asla ve umutların bittiği yerin,
hayatın da bittiği yer olacağını asla unutma.
Ve şaire kulak ver:
" Senden bir tane daha yok bu dünyada."
bana iyi gelen bir yazı
1. Dünyada en az 2 kişi sizi uğrunuzda ölecek kadar seviyordur.
2. Dünyada en az 15 kişi uğrunuzda ölmese de sizi seviyordur.
3. Biri sizin gibi olamadığı için size çok imreniyordur.
4. Sizin bir gülümsemeniz, size bakan birçok yüzü aydınlatıyor.
5. Her gece birisi mutlaka uykuya dalmadan önce aklından sizi geçiriyordur.
6. Birisi için dünyalara bedelsinizdir.
7. Siz olmadan yaşayamayan en az 1 kişi var.
8. Siz sahip olduğunuz bütün özelliklerinizle kendinize özel ve eşsizsiniz.
9. Varlığından haberiniz bile olmayan biri, sizi seviyordur.
10. Dünyanin en büyük hatasını bile yapsanız, mutlaka bundan size yarayacak birşey çıkar.
11. Bütün dünyanın size sırtını döndüğünü düşündüğünüzde, etrafinıza bir bakın,belki de sırtını dönen sizsiniz.
12. Birşeyi elde edemiyeceğinizi düşünürseniz ona asla sahip olamazsınız. Ama kendinize inanırsanız er ya da geç istediğinizi elde edersiniz.
13. İnsanların sadece iltifatlarını aklınızda tutun, kabalıklarını unutun.
14. Her zaman insanlara onlarla ilgili ne hissettiğinizi söyleyin, bilmelerini sağladığınızda kendinizi çok daha iyi hissediceksiniz.
15. Gerçekten eşsiz bir arkadaşa sahip olduğunuza inanıyorsanız,bunu hemen şimdi ona söyleyin.
alıntı.
Olumsuzlukları Kafanızdan Atın
--------------------------------------------------------------------------------
Hiçbir başarıya çiçekli yollardan gidilmez. Başarıya giden yolda karşımıza bazı engellerin çıkması doğaldır. Kesinlikle "Ya başaramazsam!" endişesi olmamalı. Önemli olan, bu engellerin nasıl aşılabileceğinin iyi bilinmesidir. Yoksa karşımıza bazı engeller çıkıyor diye gideceğimiz yoldan geriye dönmemiz çözüm değildir.
Ali; emekliliğine sadece iki yıl kalmış, küçük bir kasaba öğretmeniydi. Ayrıca, bölge çapında düzenlenmiş personel geliştirme projesine gönüllü olarak katkıda bulunuyordu. Eğitim sürecinde öğrencilerin kendilerini iyi hissetmeleri ve yaşamlarının sorumluluğunu üstlenmeleri baz alınıyordu.
Alinin işi, eğitim sürecine katılmak ve sunulan kavramları uygulamaya koymaktı. Proje yetkililerinden biri bir gün okula geldi ve sınıf ziyaretleri yapıp, uygulamaya hız kazandıracaktı.
Görevli arka sıralardan birine oturup sınıfı izlemeye koyuldu.Bütün öğrenciler bir şeyler yazıp karalıyorlardı.
Görevlinin dikkatini çeken bir şey oldu. Yanında oturan on yaşındaki küçük bir kız öğrenci, kağıdını "Ben yapamam" cümleleriyle doldurmuştu.
"Futbol topunu kaleye gönderemem."
"Üçlü sayılarla bölme işlemi yapamam."
" Arkadaşımın beni sevmesini sağlayamam."
Sayfanın yarısı dolmuştu ve yazmaktan bıkmışa benzemiyordu. Kararlılıkla ve ısrarla yazmaya devam ediyordu. Öğrencilerin defterlerine bakarak sıraların arasında yürümeye başladı. Hepsi de cümleler yazıyorlar ve yapamadıkları şeyleri tanımlıyorlardı.
" On atış üst üste yapamam."
"Sol alanda vuruş yapamam."
"Bir kurabiye ile yetinemem."
O anda egzersiz görevlide merak uyandırdı.Öğretmene ne olup bittiğini sormaya karar verdim.Yanına yaklaşınca öğretmenin de yazmakla meşgul ulduğunu gördüm. En iyisinin rahatsız etmemek olduğuna karar verdim.
"Serdarın annesini zorla veliler gününe getiremem."
"Kızımdan bana yardım etmesini isteyemem."
Ali "Elinizdeki kağıdı bitirin, ama başka bir kağıda geçmeyin." diye seslenerek, egzersizin sonuna geldiklerini vurguladı. Öğrencilere kağıtlarını ikiye katlamalarını ve teslim etmelerini söyledi. Öğrenciler kağıtlarını öğretmen masasının üzerindeki boş ayakkabı kutusunun içine koydular. Bütün kağıtlar toplanınca, Ali kendi kağıdını da kutuya koydu. Kutunun kapağını kapadı. Kutuyu kolunun altına aldı ve kapıdan çıkıp koridorda ilerledi. Öğrenciler, öğretmenin peşinden giderken görevlide öğrencilerin peşine takıldı.
Ali güvenlik odasına girdi ve elinde bir kürekle dışarı çıktı. "Yapamam" cümleciklerini gömeceklerdi! Kazma işlemi yaklaşık on dakika sürdü, çünkü bütün öğrenciler sırayla kazıyorlardı. Çukur bir, bir buçuk metre olunca kazma işlemi sona erdi. "Yapamam" cümlecikleri kutusu, çukurun dibine kondu ve üzeri toprakla örtüldü.
"Yapamamlar" huzur içinde yatarlar. İnsanlar onlar olmaksızın hayatlarına devam edebilirler.
Ali kalınca bir kağıttan mezar taşı kesti. En üste "yapamam"ı, en alta o günün tarihini yazdı. Kağıttan yapılmış mezar taşı, o yılın anısına Alinin sınıfına asıldı. Nadiren de olsa öğrencilerden biri unutup, "yapamam" dediğinde Ali bunu gösterdi. Öğrenciler de böylece "yapamamlar"ın öldüğünü hatırlayıp, yeni cümle kurmak zorunda kaldılar.
Yaşanan olumsuzlukları nötralize etmesini bilen, onları birer itici kuvvet olarak hedefine varmada yakıt olarak kullanan insanlarda bu liste yok ya da çok kısa. Umarım sizin listeniz de bu şekildedir. Hayatınızda böyle olumsuz durumlar söz konusu ise, onları bir daha dirilmeyecek üzere geçmişin karanlıklarına gömün. Ayrıca ruhuna bir de Fatiha okumayı unutmayın!
Hz. Nuh gibi düşünmeyi, ya da Hz. Eyyub gibi değerlendirmeyi başarabilseydik “umutsuz anlar”ımız son derece azalabilirdi.
Her taraf sel sularıyla kaplanmış olduğu halde, Hz. Nuh görüntüye teslim olmadı; emrolunduğu gibi davranıp çabaladı ve kurtuldu…
Hz. Eyyub ise tüm vücudu çıbanlarla kaplıyken, hatta çıbanları yer yer kurtlanmışken bile şartlara değil, “Murad-ı İlâhî”ye teslimdi. Dayanıyor, çabalıyor, zikredip fikrediyordu.
Hz. Âlîşân’a gelirsek: Bir yetim, öksüz ve fakirdi. Düşmanı Ebucehil ise zengin, meşhur ve güçlüydü. Dediği dedikti.
Fakat Âlişân Efendimiz galip geldi, Ebucehil ise mağlup oldu.
Peygamber kıssalarının ortak noktaları hep dikkatimi çekmiştir. Şartlar ve sebepler çerçevesinde kazanması gerekenler değil, kazanmaması gerekenler kazanıyor.
“Umutsuz anlar yoktur, umudunu yitirmiş insanlar vardır” diyen çok doğru söylemiş; gerçekten de her umutsuzluk bir umuda gebedir: Umudunu yitiren her şeyini yitirir.
Ben şahsen, koyu karanlıkta bile ısrarla ve ihlâsla aranması halinde bir ışık kırıntısı bulunabileceğine inanırım.
Bu yüzden hayata olumsuz bakmayı anlayamam.
Hayatı biz planlamış olsaydık olumsuzluğa kilitlenmeyi anlayabilirdim; ama hayatı biz planlamıyoruz, bu senaryoyu biz yazmıyoruz; ne zaman iyilik, ne zaman kötülük çıkar karşımıza bilmiyoruz…
Şu halde neden olumsuzluğa kilitli yaşıyoruz?
•
Her şey bakış açınıza göre şekillenir.
Mesela ben tutup ülkemdeki olumsuzluklara kilitleneceğime olumlu gelişmeleri keşfe çıkabilirim.
Kötüyü, çirkini, olumsuzu aramaya öyle kilitlenmişiz ki, iyiyi, güzeli, olumluyu bulmaya sıra gelmiyor.
Oysa önce güzellikleri keşfetmeye çalışmak lâzım.
Üstelik bu Peygamberî bir yaklaşımdır. Bildiğiniz gibi Âlişân Efendimiz, herkesin sırtını dönüp görüntüsünden ve kokusundan kaçıştığı köpek leşinin güzel yanını hemen keşfetmiş, “Bu köpeğin dişleri ne kadar güzelmiş” buyurmak suretiyle ümmetine hayatın güzel yönlerini keşfetme konusunda yol gösterici olmuştur.
•
Hayat, aslında, çoğumuza benzer imkânlar sunuyor...
“Her yer karanlık, her şey bozuk” karamsarlığında kendimizi tüketmek de elimizde, “düzelecek” iyimserliği içinde sürekli yenilenip tazelenerek umutla ayakta kalmak da...
Hayattaki mutsuzluk tablolarına bakıp mutsuz, umutsuzluk pompalayan gelişmelere kapılıp umutsuz olmak ve hem mutsuz, hem umutsuz olarak kenara çekilmek de mümkün, mutsuz ve umutsuz tablolardan mutlulukla umut çıkarmak için çalışmak da mümkün.
Eğer öncelikle kendimiz olmak üzere, bir şeyleri değiştirmeye çalışıyorsak olumsuz gelişmelere ve umutsuzluk girdaplarına kendimizi fazla kaptırmadan, küçücük mutluluklar yakalamayı ve umut kırıntılarında yeniden dirilmeyi becerebiliriz.
•
Mutluluk kaynaklarımıza bir daha bakalım:
• Milyonlarca kişinin öldüğü bir gecenin sabahında, siz yatağınızdan sağ kalktınız,
• Milyonlarca kişinin ağrılar içinde hastanelere kaldırıldığı bir gecenin sabahında sapa sağlamsınız,
• Dün gece yakınlarınızdan birinin felaket haberini almadınız,
• Dün gece yakınlarınızdan biri ölmedi,
• Dün gece memleketin herhangi bir yerinde deprem meydana gelmedi, sel oluşmadı,
• Ülkeniz işgal edilmedi, mal varlığınıza el konmadı, darbe olmadı,
Mutlu olmak için daha ne bekliyorsunuz?
•
Kalkın ve yirmibeş saniye kadar aynaya gülümseyin.
Düşünün ki yaşadığınız anı Allah sizin için yaratmış ve büyük bir armağan olarak size sunmuştur.
Bunun için şükredin ve yaşadığınız her anın tadını çıkarın