[/b]
Hoş geldin. Masum yüreğini alıp
karşı kıyıdan yürüdün geldin buralara. Ellerinde ışığı sönmemiş yıldızlar
gözlerinde yeni dünyaya salınan ilk şaşkın bakışların ışığıyla sen de merhaba dedin taze güne
aydınlığa. Avuçlarında ötelerin temizliği ve sıcaklığı var hala. Kalbin bir kuşun kalbi gibi ürkek ve kırılgan. Tenine henüz değmemiş rüzgarın hoyrat eli. O kentin ortasında henüz yenisin
çok yenisin. Annenin sıcak teni
şefkatli elleri ve merhametle atan yufka kalbi senin için çarpacak bundan böyle. Şarkıları
ninnileri senin için söyleyecek.
Hoş geldin bebek aramıza. Annene ve babana hoş geldin. Hoş geldin bebek
Dünyaya
hayata
acılara
hüzne
sevince…
Bu sıcak ve tehlikesiz günlerin ardında sen de yalnız düşeceksin hayatın girift yollarına. Dikenli çalılara sen de takılacaksın. Sen de üzülüp sen de ağlayacak
yorulacaksın uzun yollarda. Bekleyeceksin hayallerini
bıkmadan bekleyeceksin. Rüzgar senin de yüzünü kanatacak. Gözesi uzak iklimlerin yağmurlarından medet umacaksın yılmayası. Islanacaksın çapkın rüzgarlarda… Serseri fenerler seni karanlıklarda bırakacak ummadığın bir zamanda. Keşişin hileli tespihleri eşiklerini aralayacak. Bir başına kalacaksın dar zamanlarda.
Hoş geldin bebek Bumerang yokuşuna hoş geldin… Hoş geldin bebek
Dönüşü olmayan bu yola hoş geldin. Yasemin
mine kokulu günlerinin ardından naylon kokulu sabahlar bekleyecek seni. Derin ve masmavi göklerin ardından isli semalar düşecek ufuklarına. Sevinci ve umudu hayat ipliğine dizmenin yollarını öğrenmelisin en başta. Her yanı diken dolu bitkiyi karanfile dönüştürmeyi bir de… En büyük ihanetleri kozasında dokur zamanın cadı eli. Sen en büyük ihanetleri en büyük sabırlara bilemeyi öğren. Bir eski evin cumbasından sokağa taşan pembe bir sardunyanın yaprağında saklı biyesi eskil sevilerle örülmüş güzelliğin esrarı. Kırılgan bir saba yeli sana getirecek bir hüzünlü sabah türküsünü. O türküye seslenmelisin belki de.
Zira yalnız kalacaksın sen de günün birinde..
Hoş geldin bebek Şaşıfelek çıkmazına hoş geldin… Hoş geldin bebek
Sağanak sözcüklerin ortasına hoş geldin. Dilin kıyısına
sözün tepelerine
kelimelerin ülkesine…Eşkin bir kısrak inletirken vadiyi
sen de koşacaksın rüzgar gibi yamaçlara zamanı geldiğinde. Zaman sırça kadehte demlenirken
günler oyalanırken büyüyeceksin bir anda. Nice günler akacak zamanın yanağından. Dingin bir günün bilinmezliğiyle karışacaksın sen de hayata
insanlara. Ne zirveler çökecek gözlerinden. Sesini duyuramadığın vakitler gelecek hiç bitmeyesi. Erken çiçeğe durmuş bir bahar dalı gibi kuruyacaksın meyve vermeden zaman zaman. Gün gelecek mutluluktan esriyecek başın
dönecek çark-ı felek gibi…Ebem kuşakları geçeçek başının üzerinden. Renkleri tutmaya çalışacak ve peşinden koşacaksın. Dudaklarından aşkın tarihini okuyacak annen ve dahi baban.
Zira sen de seveceksin günün birinde…
Hoş geldin bebek Sevda ülkesine hoş geldin… Hoş geldin bebek
Sevgilerinle
özlemlerinle
tutkularınla üstesinden geleceksin hayatın. Şükredeceksin
karamsar tablonun kahramanı olmadığına. Benim temennim ve dualarım bu yöndedir bebek. Keşke hayatı bizim okuduğumuz gibi okumasan
bizim baktığımız gibi bakmasan
bizim çektiğimiz gibi acı çekmesen. Bütün kötülüklere inat
bütün güzellikler hep senin olsa. Ebem kuşakları eksilmese üzerinde. Güneş hep seninle yürüse. Irmaklar senin için aksa. Günler senin için uzasa.
Ve en önemlisi…
Yüce Mevla’yı hiç eksik etmesen yüreğinde.
Hoş geldin bebek O’nun ülkesine hoş geldin…