Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Bir hücreden bir canlıya yolculuk: Doğum Mucizesi Bir hücrenin, iki yüz trilyon kadar bölünerek çoğalması ve bir o kadar da ağırlığının artması sonucunda, harika bir varlık ortaya çıkıyor: İnsan. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı, Prof. Dr. İsmail Çepni: “Bu muhteşem canlı, mucizevi bir yolculuk ile dünyaya merhaba der.” diyor ve merak ettiğimiz bu süreci bize anlatıyor. İşte doğum mucizesinin ayrıntıları ve sürecin safhaları;
Doğum mucizesinin başlangıcı
En son gördüğünüz adet kanamasının bi tim tarihi, gebeliğinizin başlangıcı olarak kabul edilir. Normal bir hamilelik süresi 280 gün, yani 9 ay 10 gün veya 40 haftadır. 37 haftayı karnınızda tamamlayan bebeğiniz, artık dışarıda yaşayabilir olgunluğa erimiştir. 37. haftadan önce, bebek dışarı çıkmak isterse ve bunu başarırsa, bu tür doğumlara, erken doğum ya da prematüre doğum denir.
Doğum sürecini hangi etkenin başlattığını hala tam olarak bilmiyoruz. Bazı araştırmacılar, salgılanan hormonların doğumu başlattığını söylerken; bazıları ise, bebek yeterli büyüklüğe eriştiğinde, rahme uyguladığı basınç sonucunda doğumun başladığını savunurlar ama bütün bunlar teori olarak kalmış ve doğum sancılarının tam olarak neden başladığı tespit edilememiştir. Bu nedenle de doğumunuzun ne zaman başlayacağı bilinmemektedir...
Evde başlayan sancılarınız
Gebeliğinizin son aylarında rahim, göğüs kafesinize kadar yükselir ve bu dönemde nefes almakta zorlanırsınız. Doğumunuzdan 1–2 hafta önce, bebeğinizin başı, doğum kanalına yerleşir ve bu süreçte rahim kanalı aşağıya iner. Bu durum, daha rahat yemenizi ve nefes almanızı sağlar.
Gebeliğinizin 7. ayından itibaren zaman zaman yalancı sancılarınız gelmeye başlar. Yalancı sancıların tanımını yapmak gerekirse; elinizi karnınıza koyduğunuzda, düzensiz aralıklarla kasılmalar, sertleşmeler hissedersiniz ve beraberinde hafif sancılar yaşarsınız. Bunları sakın normal doğum sancısı sanıp, telaşa kapılmayın; çünkü sadece yalancı sancılarınızdır. Hemen bavulunuzu kapıp hastaneye koşmamalı ve bu sancılardan ürkmemelisiniz; çünkü bu sancılar sizi doğuma hazırlar. Gerçek doğum sancılarının başlaması ise, düzenlidir, her durumda devam eder, istirahat etmeniz ile geçmez ve giderek sıklaşarak çoğalır. Önceleri 15–20 dakikada bir gelip kısa süren sancılarınız, gittikçe daha da sıklaşır ve uzun sürmeye başlar. Bu sancılar rahim ağzının açılmasını sağlar ve doğum, sizin için artık başlamış demektir.
Sancılar başladığında ne yapmalısınız?
Öncelikle sakin olmalısınız. Doğumun başladığından emin olduğunuz andan itibaren, hiçbir şey yememelisiniz; çünkü bu, doğum esnasında kusmanıza neden olabilir. Eğer anestezi almanız gerekirse, mideniz boş olmalıdır ki; anestezi gördükten sonra ayıldığınızda, çok şiddetli mide bulantıları yaşamayın.
Sancılarınız başladığında, hastaneye koşmak için telaşa kapılmayın; çünkü sancılarınızın başlangıcıyla, doğumun gerçekleşmesi arasında yeterli zamanınız olacaktır. Bu nedenle hemen değil, sancılarınız sıklaştığında, hastaneye gitmeye kara vermelisiniz. Hastaneye gittiğinizde, yanınızda mutlaka daha önceden yaptırdığınız tahliller ve bebeğinizle kendiniz için gerekli eşyalar almalısınız. Hastaneye giderken, yanınıza almanız gereken eşyaların, sizin için bir listesini çıkarttık;
Doğum belirtilerinin ilk işaretleri
• Nişanenin (kanla karışık akıntı) gelmesi (rahim ağzındaki tıkacın atılması ),
• Su gelmesi (amnios mayii),
• Düzenli ağrıların başlaması. Düzenli ağrılar: İlk başlarda 10-15 dakikada bir gelip 15-20 saniye sürer, doğum yaklaştıkça 2-3 dakikada bir gelip, 1 dakika süren ağrılar şeklindedir.
Doğum sürecinin üç aşaması
Doğumun birinci aşaması; doğum eyleminin başlamasından, rahim ağzının tam açılmasına (on santim) kadar olan kısmıdır. Bu kısım, aktif ve pasif dönemlerden oluşur.
Pasif dönem
Doğumun ve birinci evrenin en uzun süren dönemidir. Bu dönemde ağrılarınız seyrek ve daha hafif olur. Eğer ilk doğumu gerçekleştiriyorsanız, bu evrede sancılarınız daha uzun sürebilir. Doğum süreciniz birkaç saat, belki de, bir iki gün kadar uzayabilir. Bu dönemde eğer başka bir belirtiniz yoksa hastaneye gitmeniz gerekmez.
Aktif dönem
Rahim ağzının, yaklaşık üç santim açıklığa ulaştıktan sonraki dönemidir. Ağrılarınızın sıklaşmaya ve şiddetinin artmaya başladığını fark edersiniz. Sancılarınız yaklaşık 5 dakikada bir gelmeye başlar. Bu evreden sonra hastaneye gitmek için hazırlanmanızın zamanı gelmiştir, ancak suyunuzun fazla geldiğini, kanamanızın olduğunu ya da normal olmayan herhangi bir durum fark ettiğinizde, ağrıların sıklığını önemsemeden hemen hastaneye gitmelisiniz.
2. Aşama da; rahim ağzının tam açılmasından, bebeğin doğumuna kadar geçen evredir.
3. Aşama ise, bebeğin doğumundan, eşin (plasenta) ve zarların atılmasına kadar geçen süredir.
Doğum anının tüm ayrıntıları
Doğumun gerçekleşmesinde; üç temel öğe olan itici güçler (rahim kasılmaları ve doğumun 2. evresinde ıkınma), doğum kanalı (kalça kemiklerinin durumu ve yumuşak dokular) ve bebek, büyük rol oynar. Bunlardan herhangi birindeki anormallik, doğumu güçleştirir ve hatta bezen imkânsızlaştırır.
Bebeğin başının, ön-arka çapı daha uzundur. Dolayısıyla doğum kanalına bebeğinizin başının girebilmesi için, başının ön-arka çapının sizin doğum kanalı girişinizin çapına uyması gerekir. Doğumun olabilmesi için bebek doğum kanalında ilerlerken, bir yandan da burgu hareketi ile başın en uzun olan ön-arka çapını pelvis çıkımının, ön-arka çapına uydurması gerekir. Normalde, çıkıma geldiğinde başın arkası, annenin ön tarafında olmalıdır. Bu durumda çıkıma gelen bebeğiniz, rahmin kasılmaları ve ıkınmalarınız ile başını geriye doğru atarak çıkımdan kurtulur.
Görüldüğü gibi, bebek doğum kanalından, bir tünelden geçer gibi rahatlıkla geçemez, kendini kanala uydurabilmek için bir takım manevralar yapmak zorundadır. Bu manevraları yapabilmesi için, itici gücün yukarıdan bebeği aşağıya doğru zorlaması gereklidir. Bebek de, bu itici güç karşısında doğru yolu ve pozisyonları kendiliğinden bulur ve gereken manevraları yapar. Eylemin1. evresinde, sadece rahim kasılmaları, 2. evresinde ise, annenin ıkınması bu güce katkıda bulunur.
Bebek çıktıktan sonra sıra plasenta ve eklerinin çıkmasına gelmiştir ki, bu evre, eylemin 3. evresi veya “halas” olarak adlandırılır. Genellikle, kısa bir süre plasentanın kendiliğinden çıkması beklenir ve sonrasında gerekirse yardımcı manevralarla plasenta ve beraberinde zarların çıkması sağlanır.
İlk çığlık
Bebeğinizin başı gözüktükten sonra doktorunuz, önce bir omuzu ve sonrasında diğerini çekerek, vücudunun geri kalan kısmını sorunsuz şekilde geri kalan çıkarır. Bebeğiniz doğar doğmaz ilk nefesini alır ve ilk çığlığını atar. Bu tarif edilmesi çok güç olan ve dokuz aydır beklenilen mutluluk anıdır. Hayatınızın en önemli süreçlerinden biri olan bu deneyimi, iki şekilde gerçekleştirebilirsiniz;
1. Normal doğum
Normal doğum; belli bir kiloda, ilk olarak başı ile gelebilen bebeğin, normal doğum zamanında (38–42 haftalar arasında) dünyaya gelmesi durumudur. Bu doğum şekli genellikle, 4–6 saat sürer ve doğuma dışardan hiçbir müdahale yapılmaz.
2. Müdahaleli doğum
Vaginal yol ile çocuğun çıkartılması için, kaşıklar (forseps) veya vakum (vantuz) kullanılması yoludur. Suni sancı verilmesi ve bebeğin vajenden çıkışını kolaylaştırmak için, epizyotomi (dikişli doğum) dediğimiz kesimin yapılması da, müdahaleli doğum olarak değerlendirilir.
Vaginal yol ile doğumun olamayacağı ya da risk taşıdığı durumlarda gerçekleştirilen sezaryen ile doğum şeklidir.
Doğum sürecinde yaşanabilecek aksilikler
Günümüzdeki gebelik ve doğumlarda, bebek kaybı ve çok nadir de olsa anne ölümleri görülebilir. Hemen hemen bütün sorunlar, kontrolsüz ya da yetersiz takip edilmiş hamileliklerde ortaya çıkar. Bu nedenle, sağlığınız için gebeliğinizin ilk döneminden başlayarak, planlı olarak kontrollere gitmeli, doğumun iyi koşullarda yapılması ve yenidoğan bebek bakımının yeterli düzeyde olması için, gerekli tedbirleri almanız tehlikeleri en aza indirmenizi sağlar. Bu şekilde tehlikeleri en aza indirebilirsiniz. Sizin açınızdan en önemli riskler; kanama, tansiyon yükselmesi ve mikrop bulaşmasına bağlı iltihaplanmadır. Doğum normal ilerlerken, meydana gelebilecek en ufak bir değişiklik bile olumsuz sonuçlar doğabileceğiniz unutmayın. Bebeğiniz için ise en önemli tehlikeler; oksijensiz kalması, erken doğum ve mikrop bulaşmasıdır.
Doğum şeklinize karar veremiyorsanız
İşte, siz anne adaylarının karar vermekte, hekimlerinse cevaplandırmakta zorlandığı, doğum şekillerinin, olumlu ve olumsuz yanlarını, sizler için ele alıyoruz. Özellikle son yıllarda anestezi ve cerrahi tekniklerindeki gelişmeler, sezaryenle doğumu bir altenatif haline getirmiştir. Her iki yöntemin de, birbirine göre bazı avantaj ve dezavantajları vardır. Bunlar dikkate alınarak karar verilmelidir. Şimdi her iki yöntemin avantaj-dezavantajlarını ortaya koyalım:
Normal doğumun avantajla
• Doğal olan doğum şekli budur.
• İlk doğumlarda biraz zorluk çekilmesine karşın, sonraki doğumlar çok daha kolay olmaktadır.
• Doğum sonrasında çok daha kısa sürede toparlar, bebeğinizle ve kendinizle daha rahat ilgilenebilirsiniz.
• Anestezi almanız gerekmez.
• Hastanede kalış süreniz daha kısadır.
• Sezaryene göre daha ekonomiktir.
Dezavantajları
• Zamanını tam olarak kestiremezsiniz.
• Sancılar esnasında, bebeğin sıkıntıya girmesi ya da doğumun ilerlememesi gibi bazı nedenlerle, normal doğumdan sezaryene dönülmesi gerekebilir.
• Özellikle zor, iri ve çok doğum yapan kadınlarda genital organlardaki sarkmadan dolayı, sonraki yıllarda operasyon gerekebilir.
• Bebeğin doğumu esnasında yapılan perine kesisinden dolayı, birkaç gün otururken ağrı ve rahatsızlık hissi olur.
Sezaryenle doğumun avantajları
• Doğum sancılarını hissetmezsiniz.
• Nispeten daha stressiz doğum şeklidir, herşey kısa sürede biter.
• Zamanını önceden belirlemek mümkündür.
• Genital organlarda sarkma meydana gelmez.
Dezavantajları
• Doğum sancılarını hissetmeseniz de, işlemden sonra bir miktar ağrınız olacaktır, çünkü sonuçta bu bir operasyondur.
• Bir kez sezeryan olunca, daha sonra normal doğum oldukça risklidir.
• Yaklaşık 4–5 gün, sürekli olmasa da, yatak istirahatine ihtiyaç duyarsınız.
• Normal doğuma göre daha pahalıdır.
Karar aşamanız için öneriler
• Nasıl doğuracağınızı, son iki aydan önce düşünmeye başlamayın. Henüz gebeliğin başında nasıl doğuracağınızı düşünmek, sizi gereksiz strese sokar. Ayrıca bazen sizin düşündüğünüzden farklı gelişmeler olabilir. Örneğin, normal doğuma karar vermişken, bebeğinizin ters gelişi nedeniyle, sezaryen olmanız gerekebilir.
• Daha önce normal doğum yapmışsanız, bu defa tıbbi gerekçe yok ise sezaryen ile doğumu düşünmeyin.
• Karara eşinizi de dâhil edin, ama kendi fikrinizi asla ihmal etmeyin.
• Normal doğumun en zor yanı, bu doğum şekline karar vermektir.
• Hangi doğum şekline karar verirseniz verin, onun sizin için en uygun yol olduğunu düşünün.
• En önemlisi; doğum stresine girmeyin. Doğumdan ziyade, doğum sonrasında bebeğinizle geçireceğiniz güzel zamanları hayal edin ve benim hastalarıma sık sık söylediğim şu sözü aklınızın bir köşesinde tutun: “Eğer doğum o kadar yaşanılmaz bir olay olsaydı kadınlar sadece bir kez doğurur, bir daha bunu asla denemezlerdi.” Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |