Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Hepimizin annesi; Ayşe Öner ile doğum süreci hakkında konuştuk
Mesleğine genel cerrahi bölümünde başlayan ve bebek hemşiresi olarak devam eden Ayşe Öner, pek çok annenin ortak aklı. Kafası karışan, yardım isteyen anneler onu arıyor. Ona soruyor. Ve yıllar önce eline doğan bebeklerin bebekleri, bugün yine onun eline doğuyor...Ayşe Hanım bize kendinizden ve mesleğinizden bahseder misiniz lütfen?
Biliyorsunuz, ben hemşireyim. Hemşire olarak meslek hayatıma başladığım ilk iki yıl cerrahi servisinde, hem de beyin cerrahi yoğun bakım ünitesinde çalıştım. Hastanelerde hemşirelik hizmeti çok önemli ve çok kutsaldır. Mesleğimin getirdiği büyük sorumluluk duygusunu hep yaşadım. Özellikle yoğun bakım gerektiren hastaların hayatı, sizin sorumluluk duygunuza ve dikkatinize bağlı. Kadın doğum servisinde çalışmaya başladığımda daha çok mutluluk paylaşır oldum. Bebeğin dünyaya gelişi gibi mucizevî bir olaya tanık olmak, insanı müthiş heyecanlandırıyor. Her doğuma bebeği almak üzere katıldığım sırada anne adayının elini tutup, onu cesaretlendirecek sözler söyler ve ıkınma sürecine katılırdım. Bebek hemşiresi olarak da; emzirme, bebek bakımı konusunda anneleri hastanede kaldıkları süre boyunca bilgilendirmek üzere elimden gelen çabayı gösterdim.Geçmiş yıllarla bugünün hamileliklerini değerlendirdiğinizde sizce neler değişti?
Geçmiş yıllar teknolojik yetersizliklerle doluydu. Örneğin ultrasonografi yoktu, gebelik muayenesi karnın üzerinden yapılırdı. Rahim üst duvarı mezurayla ölçülür; gebelik ayı, bebeğin kısımları, bebeğin başının yerleşimi elle yapılan muayenelerle tespit edilmeye çalışılırdı. Bebeğin kalp atışları, huniye benzer aletler karın üzerine konularak, kulak dayanıp dinleniyordu. Sezaryanla doğum çok sık olmazdı. Ancak doğumun seyri sırasında bir aksilik çıkmışsa, sezeryana geçilebilirdi. Bazen doğumhanede, aynı anda iki doğum birden olurdu. Prematüre doğanlar küvözde takip edilir, daima başında bir kişi olur, solunumu ve oksijen basıncı takip edilirdi. Bebeğin kalp atışlarını dinlemek üzere servise küçük bir doopler aletinin geldiği zamanı hatırlıyorum. Cihaz, bebeğin kalp atışlarını hemen yakalıyor ve büyük bir kolaylıkla dinleyebiliyorduk. Anne de karnındaki bebeğinin kalp atışlarını duyup, mutlulukla gülümserdi. Günümüz teknolojisi hamilelere ne gibi imkânlar sunuyor?
Günümüz teknoloji çağı; ultrason sayesinde anne karnında bebeğin gelişimini, amnion sıvısını plasentayı ve göbek kordonunu izleme olanağımız var. Hatta üç boyutlu ultrasonografi ile dolaşım ve organlarının gelişimi izlenebiliyor, yüzünün neredeyse fotoğrafı çekilebiliyor. Bunların yanı sıra, genetik araştırmalar yapılabiliyor. Doğum sonrası yeni doğan tarama testleri rutin bir biçimde uygulanıyor. Bu sayede, yeni doğan ölümü ve sakatlıkları daha azaldı. Artık, tedavisi mümkün metabolik hastalıklar erken teşhisle tedavi olabiliyor. Hamile Rehberlik Hizmetleri'nden bahsedelim biraz da. Sizi böyle bir hizmet vermeye iten düşünce ne oldu?
Kadın-doğum servisinde çalıştığım yıllarda doğum öncesi eğitimin önemini fark ettim. Yabancı kadınların kitap gibi doğum yaptığına, bizim kadınlarımızınsa korkuyla, canhıraş, sonunda ilaçlarla uyuşup, bebek doğarken de uyutulduklarına inanamıyordum. Doğum öncesi eğitim vermeye başladığımda, her türlü zorluğa rağmen bu bilincin oluşacağına inanarak yoluma devam ettim.Kursiyerlere yaklaşımınız nedir, birlikte ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Kurslara katılan anne adaylarının hepsine aynı ilgi ve özeni gösteriyorum. Kursa katılan bir kişi dahi olsa, derse her zaman özenle hazırlanır ve eğitimi sürdürürüm. Kurslara gelen anne adayları doğum sırasında, bebekle yaşama başlarken, sonrasında, öğrendiklerinin nasıl işe yaradığını görüp, birbirlerine tavsiye ettiler. Bugünlere kadar geldik. Yaptığım şeyi severek, gönlümden yapıyorum ve bu işi dünyada var oluş nedenimmiş gibi hissediyorum. Anne adaylarıyla daha yakın ilişkilerimiz oluyor, çünkü uzun bir süre beraber oluyor, doğum sonrasında da çok şey paylaşabiliyoruz. Doğum başladığında heyecanla telefon ediyorlar, bebeğin doğumunu bildiriyorlar, emzirmeyle ilgili sorunlar yaşadıklarında arıyor veya geliyorlar. Bebekle ilgili sorular yöneltiyorlar.Kurstaki gözlemlerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Anne adayları doğacak bebekleri için öğrenmenin önemini biliyorlar. Kursa katılan anneler, doğum ve doğum sonrası deneyimlerini çok daha farkındalık kazanmış olarak yaşıyorlar. Babalar da öyle; doğum sonrası bebekleriyle yaşama başlarken kendilerine güvenerek, bebeğin her türlü bakımını rahatlıkla yapabiliyor. Anneler emzirme konusunda başarılı olabiliyor, çıkabilecek sorunlarla baş edebiliyor ve uzun süreli emzirebiliyorlar. Bebek de annesinden aldığı güven duygusunu içselleştirerek rahat ve huzurlu oluyor. Annenin, etraftan gelen önerilerle kafası karışmıyor. Önerileri süzgeçten geçirip, doğru ve işe yarayanlarını seçebiliyor. Anne kendi iç sesine kulak vermeyi, vücuduna güvenmeyi öğreniyor. Kafaları karışıp, ikilemde kaldığı zaman telefon açıyorlar, konuşuyoruz, onay isteyebiliyorlar. Çalışan annelerin çoğunda suçluluk duygusu egemen. Bu konuda neler söyleyebilirisiniz?
Anneler çocuklarına kul köle oluyor. Çocuk oyuncağını uzanıp alamıyor bile. Hep birilerinden bir şey bekliyor, kendine olan güveni gelişemiyor. Anneysen suçluluk duyacaksın düşüncesi bir miras gibi kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Sütüm yetmiyor, bebeği besleyemiyorum, çocuk niye ağlıyor derken her şeyin sorumlusu anneymiş gibi gösteriliyor. Bunun değişmesi gerekiyor. Çünkü çalışarak mutlu olan anne, çocuğu için işini bırakıyorsa, daha sonra mutsuz oluyor. Bu mutsuzluğunu da bebeğine yansıtıyor.Sayın Ayşe Öner'e, değerli paylaşımlarından dolayı teşekkür ederiz.
Dikkat: Bu röportajın tüm hakları Anneyiz.Biz'e aittir. İzinsiz ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz. • Diğer röportajları okumak için tıklayınız.
Kaynak: Anneyiz Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |