HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLARSerbest Kürsü ve Hatalı Alanlarımız HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Bu insanlar, yaşamın her yönünü severler, şikâyet etmekle ya da olayların daha değişik olmasını istemekle vakit kaybetmezler.
Bağımsızlıklarına çok düşkündürler. Aileye güçlü bir sevgi ve bağlılık duymalarına rağmen, ilişkilerinde bağımsız olmaya özen gösterirler.
Sevgi anlayışları, sevdiklerine hiçbir değeri zorla kabul ... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hatalı Alanlarımız telkin cd indir izle İstanbul Hatalı Alanlarımız nerededir kimdir Hatalı Alanlarımız çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hatalı Alanlarımız hipnoz Hatalı Alanlarımız olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hatalı Alanlarımız hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hatalı Alanlarımız kuantum düşünce kitap haberi | |
|
22-07-2012, 02:25 PM
|
#1 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR Bu insanlar, yaşamın her yönünü severler, şikâyet etmekle ya da olayların daha değişik olmasını istemekle vakit kaybetmezler.
Bağımsızlıklarına çok düşkündürler. Aileye güçlü bir sevgi ve bağlılık duymalarına rağmen, ilişkilerinde bağımsız olmaya özen gösterirler.
Sevgi anlayışları, sevdiklerine hiçbir değeri zorla kabul ettirmemeyi gerektirir.
Onay aramak gereksinimleri yoktur. Övgü ve ödül talep etmezler.
Çok açık ve dürüst konuşurlar, çünkü vermek istedikleri mesajları, başkalarını memnun etmek için dikkatli sözcükler arkasına gizlemezler.
Gülmeyi ve başkalarını güldürmeyi iyi bilirler.
Kendilerini şikâyet etmeden kabullenirler. Fiziksel benliklerini, sahteliklerle gizlemezler.
Doğal yaşamı takdir ederler. Başkalarına eğlenceli gelmeyen şeylerden zevk alma yetenekleri vardır. Gün batımını izlemek, ya da kırlarda küçük bir gezinti yapabilmek, doğum yapan bir kediyi izlemek onlar için mükemmel bir şeydir ve şükran duyarlar.
Başka insanları çok iyi anlarlar ve asla şaşırıp şok olmazlar.
Hastalık hastası değildirler.
Gereksiz kavgalarda asla taraf olmazlar.
İnsanlar hakkında konuşmaz, insanlarla konuşurlar.
Titizlik ya da düzenlilik gibi dertleri yoktur, verimli yaşamaya bakarlar. Organizasyon nevrozundan bağımsız oldukları için yaratıcıdırlar.
Bu insanların müthiş bir enerjileri vardır. Enerjileri doğaüstü değildir, yalnızca yaşamı ve yaşamdaki aktiviteleri sevmelerinin bir sonucudur.
Şiddetli bir merak duygusuna sahiptirler. Hep araştırır, yaşamlarının her anını kavramak isterler. Her insan, her varlık ve her olay, daha çok öğrenmek için bir fırsattır.
Başarısız olmaktan korkmazlar, hatta onu sevinçle kabul ederler. Bu insanlar, kendilerine zarar verecek duyguları yok etme ve kendilerine verdikleri değeri artıracak olanları doya doya yaşama yeteneğine sahiptirler.
Bu mutlu insanlar, asla kendilerini savunma gereksinimi duymazlar. Basitçe 'her şey yolunda, biz yalnızca farklıyız. Anlaşmak zorunda değiliz' derler. Bir tartışmayı, kazanma ve karşısındakini konumunun yanlışlığına ikna etme gereksinimi duymadan, burada keserler.
Değerleri dar değildir. Kendilerini tüm insan ırkının bir parçası olarak görürler. Daha çok düşman öldürmekten sevinç duymazlar.
Kahramanları ya da putlaştırdıkları insanları yoktur. Herkesi insan olarak görür ve hiç kimseyi kendilerinden önemli konuma getirmezler.
Başkalarının yeteneksizliği nedeni ile kazanmak yerine, zaferi kendi çabaları ile elde etmeyi yeğlerler.
Komşularının ne yaptığını fark etmezler, çünkü var olmakla meşguldürler.
En önemlisi bu insanlar 'KENDİLERİNİ SEVERLER'. Kendilerine acımak, kendilerini reddetmek, kendilerine öfkelenmek için zamanları yoktur.
Elbette sorunları vardır, ama sorunların onları duygusal paralizasyona götürmesine izin vermezler Tökezleyip düştüklerinde, tekrar ayağa kalkar ve sızlanmadan yaşamaya devam ederler.
Hatalı alanlardan bağımsız insanlar, mutluluğu kovalamazlar, sadece yaşarlar ve mutluluk onları bulur. Gerçekten nadir bulunan insanlardır, onlar için her gün mükemmeldir.
Kaynak kitap: Hatalı Alanlarınız
Dr. Wayne W. Dyer Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| |
22-07-2012, 02:34 PM
|
#2 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR Tanrıdan gururumu yok etmesini istedim.
Tanrı, “Hayır. Gurur benim yok edebileceğim bir şey değil, senin bırakabileceğin bir şeydir.” dedi.
Tanrıdan sakat çocuğumu iyileştirmesini istedim.
Tanrı, "Hayır. Onun ruhu sağlam, vücut o kadar önemli değil, o geçici bir şeydir." dedi.
Tanrıdan bana sabır vermesini istedim.
Tanrı, "Hayır. Sabır büyük acılar çekilerek öğrenilebilecek bir şeydir.
Sabır verilmez, hak edilir." dedi.
Tanrıdan beni mutlu etmesini istedim.
Tanrı, "Hayır. Ben sadece nimetlerimi sunarım, mutlu olmak sana bağlı." dedi.
Tanrıdan beni çektiğim acılardan kurtarmasını istedim.
Tanrı, "Hayır. Çektiğin acılar günlük kaygılarının önemsizliğini anlamanı, onlardan uzaklaşmanı ve bana daha çok yaklaşmanı sağlar." dedi.
Tanrıdan ruhumu olgunlaştırmasını istedim.
Tanrı, "Hayır. Kendi kendine olgunlaşmalısın, ama meyvelerini alman için yardım edeceğimden emin olabilirsin." dedi.
Tanrıdan hayatı sevmemi sağlayacak her şeyi istedim.
Tanrı, "Hayır. Ben sana hayati vereceğim, böylece hayata dair her şeye sahip olabilirsin." dedi.
Tanrıdan, Tanrıya duyduğum sevgiyi, başkalarına da duyabilmeyi istedim.
Tanrı şöyle dedi: "Ohhh! Nihayet doğru bir şey istedin". "Ruhu olgunlaşmamış bir kul Tanrıya hep "ver bana…" ile biten dualar eder, olgunlaşmış bir ruh ise "vermemi sağla" diye bitirir dualarını…
alıntı
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| |
22-07-2012, 03:18 PM
|
#3 (permalink)
| Administrator
Üyelik tarihi: Apr 2009
Mesajlar: 4,053
Tesekkür: 19,481
3,779 Mesajinıza toplam 10,280 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR Alıntı:
Hatalı alanlardan bağımsız insanlar, mutluluğu kovalamazlar, sadece yaşarlar ve mutluluk onları bulur. Gerçekten nadir bulunan insanlardır, onlar için her gün mükemmeldir.
| Alıntı:
"Ruhu olgunlaşmamış bir kul Tanrıya hep "ver bana…" ile biten dualar eder, olgunlaşmış bir ruh ise "vermemi sağla" diye bitirir dualarını…
| İki yazından en beğendiğim kısımlardı. İkisi de mükemmel paylaşımlar. Teşekkürler. | Offline
| |
22-07-2012, 07:52 PM
|
#4 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR İnancınız ne olursa olsun, neye inanırsanız inanın, insan yaşamı bir takım değerler bütününden oluşuyor. Bu değerler yaşama anlam veriyor, yön veriyor ve hedefi belirliyor. İçinde yaşanılan toplum tarafından ortak hafızada kuşaktan kuşağa aktarılan bu değerler tüm toplum bireylerine yaşamın her alanında gerçekleştirilmek üzere verilmektedir. Bununla beraber her birey bu ortak değerlerden kimini kendine göre daha bir ön plana, ve yaşamının olmazsa olmazı yapabilmektedir.
Onur, Şeref, haysiyet, namus gibi kavramlar bu değerlerin başta gelenlerindendir. Her insan kendi yaşamında bu değerlerin hepsine birden sahip olarak, varlığını sürdürmek ve bu şekilde anılmak ister. Bu değerlerden birini kaybeden insan, zincirleme olarak diğerlerini de kaybetmeye başlar. Değerler kayboldukça, bu değerleri kaybeden insanın yaşamı önemsizleşir. Yaşam artık ağır bir yük olmaya başlar, çünkü yaşamı sadece yemek içmek gibi hayvansal gereksinimlere indirgemek, insan yaratılışı için ağır bir yüktür.
Durum böyle olmakla birlikte, şöyle bir bakıyorum da, insanlar bu değerleri unutmuş, sadece hayvansal gereksinimlerini karşılamak üzere bir yaşamı tercih eder hale gelmişler. Üstelik de bu gereksinimleri normal yollardan ve haklı olarak değil, çalarak çırparak, başkasını kandırarak yapmakta, değerleri de hiçe saymaktadırlar. Kendileri bu insanca değerlere uygun olarak yaşamadıkları gibi, böyle yaşayanları mağdur etmekte, onların haklarını çiğnemektedirler. Diyelim binlerce ev yapıp para kazanmak uğruna, ormanları yakmakta, denizleri doldurmakta, hem doğaya zarar vermekte, hem de hakları olmayan yerlere sahip olmaktadırlar.
Çok para kazanmak tutkusu, hakkından fazlasını elde etmek hırsı, bütün değerlerin kaybolmasına yol açmakta olup, insanların çoğu birbirini aldatarak bir yaşam biçimini tercih eder hale gelmekteler. Kimsenin kimseye güveni kalmadığı bir toplumda, sevgi, saygı, hörmet, acıma, şefkat gibi kavramlar da sekteye uğramaktadır. Sadece bedensel varlığını ne olursa olsun sürdürmeye odaklanmış bir insandan, her türlü kötülük beklenir. Nitekim bugün gazetelere baktığımızda, ne kadar önemsiz şeylerden insanların yok yere öldürüldüğünü, bütün çıplaklığıyla görürüz.
İnsanı insan yapan bu değerlerdir. Bu değerlere sahip olmak, almakla değil, vermekle mümkündür. Elinizdekini olmayanla paylaşmakla olur. Herkesin hakkına rıza göstermekle olur. Maddeye ihtiyacınız kadar yönelmeniz, fazlasını dağıtmanızla olur. Başkalarının da bu dünyada rahat ve huzur içinde yaşaması gerektiğine inanmanızla olur. Herkesin birbiriyle yardımlaşma içersinde yaşamasıyla, güzelliklerin yaratılacağı bilincine erişmenizle olur.
Bedensel varlığımızı sürdürmemizin amacı insana özgü değerleri gerçekleştirmek içindir. Bu değerler olmadan yaşamak, dünya şansını değerlendirmeden, boş yere geçip gitmektir.
Coşkun Karabulut
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| |
22-07-2012, 08:07 PM
|
#5 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: May 2011
Mesajlar: 1,048
Tesekkür: 408
786 Mesajinıza toplam 1,597 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR Hatalı alanlardan bagımsız ınsanın en buyuk ozellıgı Kendını sevmek...
__________________ Gecenin en karanlık ve soğuk anı, güneşin doğmasının en yakın olduğu andır......... | Offline
| |
24-07-2012, 08:51 PM
|
#6 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR Patolojik Ego
Aldığı biçim ne olursa olsun, geniş anlamda ego patolojiktir. Antik Yunan kökenine baktığımızda, bu terimin egoya uygulandığında ne kadar uygun düştüğünü görürüz. Kelime, normalde bir hastalığı tanımlamak için kullanılmasına rağmen, aslında acı çekmek anlamına gelen "pathos" kelimesinden türemiştir.
Egonun tutsağı olan kişi, başkaları üzerinde yarattığı acıyı görmez, acı çekmeyi herhangi bir duruma verilecek en doğru tepki olarak görür. Mutsuzluk, egonun yarattığı salgın bir zihinsel-duygusal hastalıktır. Gezegenimizin çevre kirliliğine eşit bir miktara sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz. Öfke, endişe, nefret, kırgınlık, hoşnutsuzluk, kıskançlık gibi davranışlar, olumsuz olarak algılanmaz, tamamen yanlış değerlendirilir. Bütün olumsuzlukların, başka biri, ya da bir dış etkenden kaynaklandığı iddia edilerek, kendisini haklı çıkarır.
"Acım için seni sorumlu tutuyorum." Egonun söylediği şey budur.
Ego, bir durum ve o durum hakkındaki kendi yorumu (tepkisi) arasında bir ayırım yapamaz. "Ne kötü bir gün," diyebilirsiniz ve bunu yaparken, soğuk, rüzgâr, yağmur ya da tepki verdiğiniz her neyse, aslında kötü olmadığını anlamazsınız. Onlar her nasılsa öyledir. Asıl kötü olan tepkiniz, içsel direnciniz ve o direncin yarattığı duygudur. Shakespeare'in dediği gibi, "İyi ya da kötü diye bir şey yoktur; sadece düşünce onu isimlendirir." Dahası, egoyu güçlendirdiği için, aslında ego acı çekmekten ya da olumsuzluklardan hoşlanır.
Örneğin, öfke veya kırgınlık, ayrılık duygusunu vurguladığı için egoyu fazlasıyla güçlendirir ve başkalarının farklılığını vurgularken, "haklı olmak" gibi bir zihinsel kale yaratır. Bu tür olumsuz düşüncelerin, vücudunuzun içinde yarattığı fizyolojik değişimleri gözlemleyebilseydiniz, kalbin çalışmasını nasıl zorladığını, sindirim ve bağışıklık sistemlerini nasıl zayıflattığını görebilseydiniz, bu tür durumların gerçekten de patolojik olduğunu, zevk değil, acı çekmek anlamına geldiğini kolayca anlardınız.
Olumsuz bir durumda olduğunuzda, içinizde o olumsuzluğu isteyen, onu zevk olarak algılayan ya da istediğinizin o olduğuna sizi inandıran bir şey vardır. Aksi takdirde, kim olumsuzluğa takılı kalmak, kendilerini ve başkalarını üzücü durumlara sokmak, kendi vücudunda hastalık yaratmak ister ki? Dolayısıyla, içinizde bir olumsuzluk hissettiğinizde, içinizde bundan zevk alan bir şeyin varlığını fark ederseniz ve hemen egonun farkına varmaya başlarsınız. Bu olduğu anda, kimliğiniz egodan farkındalığa kayar. Dolayısıyla ego zayıflar, farkındalık güçlenir.
Eğer olumsuzluğun ortasında "Şu anda kendi acımı kendim yaratıyorum," diyerek farkına varırsanız, şartlanmış egosal durumların ve tepkilerin sınırlarının ötesine geçmeye başlarsınız. Böylelikle farkındalık sayesinde, size gelecek sonsuz olasılık için kapıyı aralamış olursunuz; o zaman herhangi bir durumla başa çıkmak için daha zekice yollar bulabilirsiniz. Mutsuzluğunuzu aptallık olarak tanımladığınız anda, kendinizi ondan özgür kılarsınız.
Olumsuzluk, zeka değildir, daima egodur. Ego akıllı olabilir ama zeki değildir. Akıllılık kendi küçük hedeflerini izler, zeka ise, her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu büyük resmi görür. Akıllılık kişisel çıkarlara hizmet eder ve son derece dar görüşlüdür. Çoğu politikacılar ve işadamları akıllıdır, ama çok azı zekidir. Akıllılık sayesinde elde edilen şeyler, kısa ömürlüdür ve daima zaman içinde kendi sonlarını getirirler. Akıllılık bölücüdür; zeka birleştiricidir.
Arka plandaki mutsuzluk
Ego ayrılık yaratır ve ayrılık da acıya yol açar. Ego bu yüzden açıkça patolojiktir. Öfke, nefret ve benzeri duygulardan ayrı olarak, olumsuzluğun daha gizli biçimleri de vardır, sabırsızlık, sinirlilik, endişe ve bıkkınlık gibi. Çoğu insanın içsel durumunu biçimlendiren arka plandaki mutsuzluğu bunlar oluşturur. Onları fark edebilmek için son derece uyanık olmanız ve an'da yaşamanız gerekir. Bunu yaptığınızda, uyanmaya başlarsınız ve zihnin yanlış tanımlamalarından uzaklaşırsınız. Bu, sık sık gözden kaçırılan ama son derece yaygın olan olumsuz bir durumdur. Size de tanıdık gelebilir. Sık sık geri planda kalan bir kırgınlık olarak tanımlanabilecek belli belirsiz bir hoşnutsuzluk hissediyor musunuz? Birçok kişi, hayatlarının büyük bölümünü bu durumda geçirirler. Kendilerini o kadar onunla tanımlamışlardır ki, geri adım atıp, düşüncelerini tekrar gözden geçiremezler. Bunun temelinde, bilinçaltı inançlar ya da düşünceler yatar. Bu düşünceleri düşünme şekliniz, uyurken rüya görmeniz gibidir, o düşünceleri düşündüğünüzün farkında olmazsınız; tıpkı rüyadayken rüya gördüğünüzün farkında olmadığınız gibi.
Size arka plandaki mutsuzluğu destekleyen en yaygın düşüncelerden bazılarını vereceğim. İçeriklerini ayırdım ama yapıları olduğu gibi duruyor. Bu şekilde daha belirgin olacaklardır. Hayatınızın arka planında bir mutsuzluk olduğunu hissettiğiniz her seferinde (ya da ön planında), aşağıdaki düşünce kalıplarının, hangilerinin uygun olduğunu inceleyin ve kendi özel durumunuza göre içeriklerini kendiniz doldurun:
"Huzurlu (mutlu, tatmin, vb.) olabilmem için, önce hayatımda olması gereken bazı şeyler var. Bunun henüz olmaması beni üzüyor. Belki de bu üzüntüm sayesinde sonunda olur."
"Geçmişte olmaması gereken bir şey oldu ve bu beni çok üzüyor. Eğer o olay olmasaydı, şimdi huzurlu ve mutlu olacaktım."
"Şimdi olmaması gereken bir şey oluyor ve huzurlu olmamı engelliyor."
Bu bilinçaltı düşünceler genellikle bir kişiye yöneltilir ve "oluyor," bu durumda "yapıyor"a dönüşür.
"Huzurlu olabilmem için bunu ya da şunu yapman gerek. Bunu henüz yapmadığın için sana kırgınım. Belki kırgınlığım sayesinde artık bunu yaparsın."
"Geçmişte yaptığın (ya da yaptığım), söylediğin ya da yapamadığın bir şey, şimdi mutlu olmamı engelliyor."
"Şimdi yaptığın ya da yapamadığın bir şey, mutlu olmamı engelliyor."
Mutluluğun sırrı
Yukarıdakilerin hepsi gerçeklikle karıştırılan varsayımlar, incelenmemiş düşüncelerdir. Sizi şimdi huzurlu olmadığınıza ya da olamayacağınıza inandırmak için egonun kurguladığı hikâyelerdir. Huzurlu olmak ve kendiniz olmak, aslında aynı şeydir. Ego der ki: Belki gelecekte bir gün, huzurlu olabileceğim; eğer bu, şu ya da o olursa, bunu ya da şunu elde edersem. Ya da şöyle der: Geçmişimde olan bir şey yüzünden asla huzurlu olamayacağım. Eğer başka insanların hikâyelerini dinlerseniz, şöyle bir başlıkla karşılaşırsınız: "Şimdi Neden Huzurlu Olamıyorum." Ego, huzurlu olmak için tek fırsatınızın şimdide olduğunu bilmez. Ama belki de biliyordur ve sizin de keşfetmenizden korkuyordur. Sonuçta huzur, egonun sona ermesidir.
Şimdi nasıl huzurlu olabilirsiniz? Şu anla barış yaparak. Unutmayın, hayat oyununu sadece "şimdi"de oynayabilirsiniz. Başka bir zaman ya da yer olamaz. Şu anla barış yaptığınız anda, neler olduğunu görün, neler yapabildiğinizi veya ne yapmayı seçebildiğinizi ya da hayatın sizin sayenizde neler yaptığını görün. Yaşam sanatını özetleyen, bütün başarıların ve mutluluğun sırrını veren sadece üç kelime var: Yaşamla Bir Olun. İnsanın yaşamla bir olması, şimdiyle bir olmasıdır. O zaman aslında hayatı yaşamadığınızı, hayatın sizin sayenizde yaşadığını görürsünüz. Hayat dansçıdır ve siz de danssınız.
Ego gerçekliğe karşı kırgın olmayı sever. Gerçeklik nedir? Her neyse o., yani şu an nasılsa, işte öyle. An'ın böyleliğine karşı çıkmak, egonun temel özelliklerinden biridir. Egonun beslendiği olumsuzluğu ve bayıldığı mutsuzluğu yaratan şey budur. Bu şekilde kendinize ve başkalarına acı çektirirsiniz ve ne yaptığınızı, aslında dünyada cehennemi yarattığınızı bilmezsiniz. Farkında olmadan acı yaratmak; işte bilinçsiz yaşamanın özü. Bu, tamamen egonun esiri olmak demektir. Egonun kendini tanıyamaması ve ne yaptığını görememesi, inanılmazdır. Başkalarına acı çektiren şeyler yapar ve bunun farkına bile varmaz. Bu işaret edildiğinde, öfkeyle inkar eder, akıllıca tartışmalara girişir ve gerçekleri çarpıtmak için kendini haklı çıkarmaya çalışır. İnsanlar bunu yapar, şirketler bunu yapar, hükümetler bunu yapar. Diğer her şey başarısız olduğunda, ego bağırıp çağırmaya ve hatta fiziksel şiddete başvurur.
Binlerce yıldır insanlığı etkisi altında tutan acıya son vermek için, önce kendinizden başlamalı, içsel durumunuzla ilgili sorumluluğunuzu kabul etmelisiniz, bu da şimdi demektir. Kendinize şöyle sorun: "Şu anda içimde herhangi bir olumsuzluk var mı?" Sonra uyanık olun ve hem duygularınızı hem de düşüncelerinizi gözlemleyin. Daha önce sözünü ettiğim mutsuzluğu izleyin. Bu mutsuzluğu gerçeklikle açıklamaya ve haklı çıkarmaya çalışan düşüncelere karşı dikkatli olun. Kendi içinizdeki olumsuz bir durumun farkına varmanız, başarısız olduğunuz anlamına gelmez; tam aksine, başarılı olduğunuz anlamına gelir. O farkındalık başlayana kadar, insan kendini içsel durumuyla tanımlama eğilimindedir ve bu tanımlama da egodur. Farkındalıkla birlikte düşüncelerden, duygulardan ve tepkilerden uzaklaşmak gelir. Bu, inkarla karıştırılmamalıdır. Düşünceler, duygular veya tepkiler tanınır ve tanındıkları anda, otomatik olarak çözülür. O zaman benlik duygunuzda belirgin bir değişiklik olur: Daha önce duygularınız, düşünceleriniz ve tepkilerinizdiniz; şimdi ise o durumlara tanıklık eden Varlık'sınız.
"Bir gün egomdan kurtulacağım." Bunu kim söylüyor? Ego!
Egodan kurtulmak hiç de o kadar büyük bir iş değildir; tam aksine, çok basittir. Bütün yapmanız gereken, kendi düşüncelerinizin ve duygularınızın farkında olmaktır. Bu gerçekte bir "yapış" değil, bir "görüş"tür. Bu açıdan, kendinizi egodan kurtarmak için yapabileceğiniz bir şey olmadığını söylemek doğrudur. Bu değişiklik gerçekleştiğinde, düşünceden farkındalığa geçtiğinizde, egoya nazaran, çok daha büyük bir zeka hayatınızı kontrol altına alır. Duygular, hatta düşünceler bile farkındalık sayesinde kişisellikten uzaklaşır, kişiliksiz doğaları tanınır. Artık içlerinde benlik kalmaz. Sadece insan duyguları, insan düşünceleridir. Bir hikâyeden ibaret olan bütün kişisel geçmişiniz, bir yığın düşünce ve duygu, ikincil derecede öneme sahip olur ve artık bilincinizin en yüksek noktasını meşgul etmez. Artık kimlik duygunuzun temelini oluşturan şey onlar değildir. Siz Varlığın ışığı, tüm düşünce ve duygulardan önce var olan farkındalık olursunuz.
Eckhart Tolle
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| |
24-07-2012, 09:44 PM
|
#7 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR Gerçeklerin önüne bir çocuk gibi oturup,
tüm koşullamaları bir kenara iterek sonuca ulaşmayı arayanlar,
yeni şeyler öğrenebilirler.
T. Huxley
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| |
27-07-2012, 10:54 AM
|
#8 (permalink)
| Teğmen
Üyelik tarihi: May 2012
Mesajlar: 51
Tesekkür: 1,413
48 Mesajinıza toplam 112 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR Hani derler ya nasıl yaşadığın önemli değildir, nasıl düşünüyorsan bir gün farkında olmamaksızın öyle yaşıyor olursunuz. İşte burada İnsan yaşamında görünen gerçek, aslında kendi iç dünyasının psikolojisinin gerçekleşmiş halidir.
İnsanlar, gördükleri dünyayı tanımlamazlarmış, tanımladıkları dünyayı görürlermiş. Evrende her şey iki kez yaşanırmış, önce zihinde yaşanır, sonra gerçekleşirmiş. Zihinde yaşanmayan hiçbir şeyde gerçekleşmezmiş.
Mevlâna Celalettin’i Rumi demiş ki; insan düşünceden ibarettir, geri kalan et ve kemiktir, gül düşünürmüş gülistan olurmuş, diken düşünür dikenlik olurmuş. Düşünceler insanın evrene saldığı manyetik frekanslarmış.
İnsanoğlu evrende bir etki ve tepki akışkanlığı içinde yaşarmış. İnsan beyni bir anda yedi trilyon frekans yayarmış, bu frekanslar da kendisiyle eşdeğer frekanslarla yankılaşmaya girermiş, dolayısıyla insan ne düşünürse etrafında o düşünceden halkalar oluşurmuş. Düşünceler insanın evrene ektiği tohumlardır, zamanla filizlenip karşılarına gerçek olarak çıkar ya düşüncelerini geçmişin acı ve kötü hatıralarına sürekli takan insanlar gelecekte de aynı acı ve kötü olayları yaşamak için dua etmiş gibi olurlarmış.
Mevlâna Celalettin’i Rumi demiş ki; insan tenini besleyip geliştirmeye bakmamalıymış, çünkü o sonunda toprağa verilecek bir kurbanmış, insan gönlünü beslemeye bakmalıymış, çünkü yücelere gidecek, şereflenecek oymuş
Mevlâna Celalettin’i Rumi yine demiş ki; insanlar gözlerden ibarettir, geri kalan et ve kemiktir.
İnsanın yüzünde taşıdığı, sırtında taşıdığından daha önemliymiş, hareketler kelimelerden daha yüksek sesle konuşurmuş, kelimelerinin dilini pek sevmediğimiz nice insanlara hallerinin güzel dili yüzünden bağlanıverirmişiz.
Şimdi dersiniz ki ne alaka hani erdem den bahsedecektiniz. Evet, beyinden, zihinden, düşünceden, gülden, dikenden, manyetik frekanstan ve hatta
Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
ve
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülülükte deniz gibi ol.
Diyen ünlü mütefekkir Mevlâna Celalettin’i Rumi’den bahsetmeden “erdem” nasıl anlatılır ki,
Erdem, güzel İnsanın ve güzel yaşamın anlamına verilen felsefi cevap “erdemli olmak” olarak belirtilmiştir. Örneğin mutluluk yaşamın temel amacıdır ve mutluluğa ulaşmanın yolu erdemli olmaktan geçer. Erdemli olmaksa ancak bilgi sahibi Ahlaklı, faziletli, alçak gönüllülük, hoş görülülük, yiğitlik, doğruluk dürüstlük ve bunların hepsinin yolu sevgiden geçer güzel hasletlerin tamamıda erdemli olmakla mümkündür.
__________________ Dünyayı güzellik kurtaracak. Bir insanı sevmekle başlayacak herşey. | Offline
| |
15-08-2012, 04:20 AM
|
#9 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: May 2011
Mesajlar: 1,048
Tesekkür: 408
786 Mesajinıza toplam 1,597 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR Yıne egoya daır harıka tespıtler,muhtesem bır yazı.son zamanlarda egosunun kontrolunde derın acılar ceken bana bu yazılar ıyı gelıyor.emegıne saglık can abla...
__________________ Gecenin en karanlık ve soğuk anı, güneşin doğmasının en yakın olduğu andır......... | Offline
| |
15-08-2012, 10:56 AM
|
#10 (permalink)
| Teğmen
Üyelik tarihi: Aug 2012
Mesajlar: 34
Tesekkür: 18
30 Mesajinıza toplam 60 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR "Geçmişte olmaması gereken bir şey oldu ve bu beni çok üzüyor. Eğer o olay olmasaydı, şimdi huzurlu ve mutlu olacaktım."
Geçmişte yaptığın (ya da yaptığım), söylediğin ya da yapamadığın bir şey, şimdi mutlu olmamı engelliyor."
bunlar benım dusuncelerımın aynısı yaa :( demek egoymus.ben onu mantık zannedıyordum.ego ve sucluluk telkınlerını arttırsam ıyı olacak sanırım. | Offline
| | | |
Yetkileriniz
| Konu Acma Yetkiniz Yok Cevap Yazma Yetkiniz Yok Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok HTML-Kodu Kapalı | | | HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLARSerbest Kürsü ve Hatalı Alanlarımız HATALI ALANLARDAN BAĞIMSIZ İNSANLAR Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Bu insanlar, yaşamın her yönünü severler, şikâyet etmekle ya da olayların daha değişik olmasını istemekle vakit kaybetmezler.
Bağımsızlıklarına çok düşkündürler. Aileye güçlü bir sevgi ve bağlılık duymalarına rağmen, ilişkilerinde bağımsız olmaya özen gösterirler.
Sevgi anlayışları, sevdiklerine hiçbir değeri zorla kabul ... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hatalı Alanlarımız telkin cd indir izle İstanbul Hatalı Alanlarımız nerededir kimdir Hatalı Alanlarımız çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hatalı Alanlarımız hipnoz Hatalı Alanlarımız olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hatalı Alanlarımız hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hatalı Alanlarımız kuantum düşünce kitap haberi WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:23 AM.
|