[bluemoon24]

Çoğumuzun 1996'daki Susurluk kazası sonrası duyduğu birşey "derin devlet".Peki nedir bu derin devlet? Ne zaman oluşturuldu,neden oluşturuldu,faaliyetleri nelerdir? Tv dizilerindeki gibi esrarengiz tavırlar içindeki (güya) karizmatik kişilerden mi oluşur? Neyin nesidir? Bugün derin devletin varlığından ne kadar eminiz? Buyrun tartışalım.



Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA (central intelligence agency),1952'den itibaren NATO'ya bağlı tüm Avrupa ülkelerinde yasadışı örgütler kurmaya başladı.Çeşitli ülkelerde değişik adlar altında (İtalya'da Gladio,Türkiye'de Kontrgerilla/Özel Harp Dairesi...) kurulmuş bu örgütlerin sorumlularından Türkiye hariç her ülkede hesap sorulurken,ülkemizde bu örgüt için çalışmış kişiler yargı önüne çıkartılıp hak ettikleri cezalar verilemedi.





Beyaz Saray ve Pentagon,dünyanın birçok ülkesinde kendisine kayıtsız şartsız bağlı kalacak yönetimleri,CIA'nin kurduğu bu yasadışı örgütler vasıtasıyla iş başına getirdi.



"Derin devlet" adı verilen mekanizma,CIA'nin başını çektiği bu örgütlerin korumasında IMF,Dünya Bankası ve de çok uluslu şirketlerin faaliyetlerini arttırmak ve sonuçta Varşova Paktı'nı dağıtmak için kurulmuştur.Temeli 1944'te atılmıştır;





Ünlü ekonomi uzmanları Keynes ve Harry White,Sovyetler'in de savaştan galip çıkacağını düşünmüş ve kapitalist dünyanın savaş sonrası yeni bir ekonomik krize daha sürüklenmemesi içim IMF ve Dünya Bankası'nın kurulmasını önermiştir.Bu öneri,Normandiya çıkartmasının olduğu günün akşamı,6 Haziran 1944'te ABD başkanı Franklin Roosevelt tarafından da kabul edilmiştir.24 Haziran 1944'te Atlantic City'de yapılan ilk toplantıda Sovyet delegeler,kurulmasına çalışılan bu iki örgütün bütün ülkelerin ekonomilerini,paralarının değerlerinin belirlenmesine dek,kontrol altında tutacağını,bunun da bağımsızlıklarını zedeleyeceklerini belirterek 22 Temmuz 1944'teki ikinci toplantıya katılmamış,Bretton Woods antlaşmasını imzalamamışlardır.İngiltere başbakanı Winston Churchill de 1945 ilkbaharında "Avrupanın ortasına bir demir perde inmiştir" diyerek Sovyetler'e karşı bir psikolojik savaş açtıklarını tüm dünyaya ilan etmiştir.Ekim 1945'te de ünlü komutan General Patton,Sovyetler'e karşı yeni bir dünya savaşı açılmasını önermiş ve aynı günlerde ABD senatosunda Sovyetler'e de atom bombası atılmasını isteyen konuşmalar yapılmıştır.Atom bombasının aslında Sovyetler'e atılması düşünülürken,yeni bir savaş göze alınamadığından gözdağı vermek için Japonya'ya atıldığını öne sürenler bile vardır.





6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya ilk atom bombasını atan (66 bin ölü,69 bin yaralı) pilot Paul Tibbets,57 yıl sonra The Guardian gazetesine,yalnız Japonya'ya değil,Avrupa ile Tokyo'ya atılacak atom bombaları konusunda ekip eğitimi gördüklerini açıklayacaktı.



Türkiye'nin derin devlet mekanizmasının temelinin de 1945'te atıldığı söylenebilir.SSCB ile Türkiye'nin 20 yıldır devam eden dostluk antlaşması 7 Kasım 1945'te feshedildi.Anlaşmanın günün koşullarına göre ayarlanarak sürdürülmesini isteyen Sovyetler'in bu isteğini iyice abartan Ankara,Stalin'in Kars ve çevresiyle Boğazlar'da gözü olduğunu ileri sürerek anlaşmaya yanaşmadı.Bu,Türkiye'nin,savaş sonrası iki kutba ayrılan dünyadaki kapitalist blokta olması için yeterli bir bahaneydi.





Kapitalist bloğun başını çeken ABD'den gelen demokrasiye geçme emri üzerine,7 Ocak 1946'da adı da ABD'den ithal Demokrat Parti kuruldu.Bu partide her kesimden kişi vardı.İsmet İnönü'nün amacı Celal Bayar'ı kontrol altında tutmaktı.Dönemin en büyük savaş gemisi olan Missouri,ölen ABD büyükelçisi Münir Ertegün'ün tabutunu 5 Nisan 1946'da İstanbul'a getirme jestinde bulundu. 21 Temmuz 1946'da da acelece bir seçim yapıldı (seçimler aslında 1947'de yapılacaktı) ve tıpkı ABD'deki gibi iki partili sahte bir demokratik ortam yaratıldı.7 Eylül 1946'da da hiçbir ekonomik neden yokken cumhuriyet tarihinin ilk devalüasyonu yapıldı.Türk lirası %117 değer kaybetti,dolar 128 kuruştan bir anda 280 kuruşa çıktı.





Öte yandan,Sovyetler'e karşı başlatılan psikolojik saldırılar,ilk kez 1947 yılında,eski başkan Roosevelt'in danışmanlarından Bernard Baruch tarafından "soğuk savaş" olarak adlandırılıyordu.





11 Mart 1947'de Türkiye de IMF'ye alındı.Ertesi gün,12 Mart'ta ABD başkanı Harry Truman,senatodan Türkiye ve Yunanistan'a yardım için 400 milyon dolar verilmesini istedi.Truman Doktrini'nden Türkiye'ye 200 milyon dolarlık (güya) askeri yardım yapılmasıyla,İsmet İnönü'nün IMF'ye girme kararı ödüllendirilmiştir.Hazinedeki para ve altın stoku çok iyi durumdayken,IMF ve DB'den borç istemek kimsenin aklından bile geçmezken,bu iki örgütün temsilcileri hemen ertesi gün ülkemizi teftişe başlamıştır bile.





23 Mayıs 1947'de İnönü,"Amerikan yardımı,cihan barışının devamı ve yenilenmesi uğrunda kendisine düşen büyük rolü tamamıyla benimsediğini gösteren ümitlerle dolu bir işarettir" diyerek,ABD hayranı politikacı tipinin öncülüğünü yapmış oluyordu.



İktidarın Demokrat Parti'ye geçmesi derin devletin kurulmasını iyice hızlandıracaktı...





25 Temmuz 1950'de Menderes hükümeti,Kore Savaşına katılmak üzere 4500 kişilik bir silahlı birliğin Birleşmiş Milletler emrine verilmesine tek başına karar verdi.Kararın TBMM'den geçirilmesine bile gerek duyulmadı.





15 Mayıs 1951'de DB'den Baker adlı bir görevli Cumhurbaşkanı Celal Bayar'a,Türkiye'nin kalkınması için bir kalkınma planı hazırladıklarını ve bu plana göre de DB aracılığıyla 300 milyon dolar dış borç alacağımızı belirtmiştir (alınan bu borçla da 30 bin traktör ithal edilmiştir).1 Ağustos 1951'de de "Yabancı Sermaye Yatırımını Teşvik Kanunu" kabul edilmiştir.Tüm bunlar 20 Ağustos 1951'de NATO'ya kabul edilmemizle ödüllendirilmiştir.Başkan Truman,Bayar'a,"komünist tehdidine karşı hür dünyanın müdafaa kalesini inşaya yardım etmek için Atlantik Paktı teşkilatı içinde Türkiye ile birlikte çalışmayı sabırsızlıkla beklemekte olduklarını" söyleyecekti.





22 Nisan 1954'te Bolu'da halka seslenişinde,Kore'ye asker yollamanın isabetli bir karar olduğunu,bunun memlekete büyük iyilikler temin ettiğini,ayrıca Türk kahramanlarının silahlarıyla ne şekilde dövüştüklerini bütün dünyaya göstermiş bulunduğunu belirten Bayar, bugünkü "(güya) savaş karşıtı ama savaşı anlamlı kılan" politikacıların öncülüğünü yapmış oluyordu.



Derin devlet mekanizmasının bir diğer dişlisi de "aydın avı" olmuştur.Atatürk ölüm döşeğindeyken,İsmet İnönü-Fevzi Çakmak ortaklığı sonucu, olmayan bir komünizm tehlikesi yaratılmıştı.Nazım Hikmet,hatta Atatürk'ün barışçıl dış politikasının uygulayıcısı olan Dışişleri Bakanı Tevfik Rüşdü Aras "çok tehlikeli" kişilerdi.Rejimin değişmesi korkusu yayıldı,halbuki böyle birşey söz konusu değildi (Aynen şimdiki irtica paranoyası gibi).ABD'de 1950'lerde senatör McCarthy'nin ün saldığı sindirme hareketleri Menderes hükümetleri zamanında iyice hızlanmış,tüm hükümet programlarında bir numaralı tehdidin komünizm olduğu vurgulanmıştı.Üniversitelere sivil polisler yerleştirilmiş,el altından desteklenen dinci örgütler (1965'ten sonra da ırkçı örgütler) kurulmuş ve büyük bir aydın kıyımı başlatılmıştır.





27 Ağustos 1962'de Amerika Barış Gönüllüleri Türkiye Bürosu'nun kurulması belki çoğumuz için sıradan bir olay gibi görünebilir.Ama 1965'te 12 bin genç "Barış Gönüllüleri" etiketi altında ülkemize görevli olarak gönderilmiş,(güya) ortaokul ve liselerde İngilizce öğretmenliği yapan bu ajanların raporları sayesinde bir yandan "sakıncalı" öğrenci ve öğretim üyeleri fişlenmiş ve öğrenci kavgalarına yol açılmış,bir yandan da NATO'nun askeri gücü sayesinde toplumsal ve siyasal yaşam denetim altına alınmıştır.





Bu derin devlet mekanizmasına karşı çıkan,hatta CIA'ye karşı Genelkurmay'ını işbirliğine bile çağıran,elinde çok büyük bir fırsat olduğu halde Küba'yı işgal etmeyen,Sovyetlerle olan anlamsız rekabete son vermek isteyen tek ABD başkanı olan John Fitzgerald Kennedy ise 22 Kasım 1963'te Dallas'ta bir komplo sonucu öldürülmüştür.



1965'ten itibaren ise,CIA'nin Türkiye'deki örgütü Kontgerilla,komünizme girdiği savaşta ülkücüleri tetikçi olarak kullanacaktı.



Bu kadar tarihi bilgiden sonra tartışma başlatacak sorum şu;





Benim konuyla ilgili olarak okuduklarımdan oluşturduğum bu 5 mesajda yazılanların gerçeklik payı nedir sizce? Komplo teorileri mi yoksa saklanan gerçekler mi? Derin devlet deyince aklınıza ilk gelenler ne?





Birşeyler yazın da tartışalım,olmuyo ama böyle tek taraflı