Sizin Güç Hayvanınız Hangisi?
Masa başında oturmak bu kadar mı zordu? Önünde çözülmeyi bekleyen tonlarca soru dururken cevabın olumlu olması kaçınılmazdı. Gireceği sınava kısa bir zaman kalmıştı. Ev halkı ve neredeyse tanıdık bildik herkes geleceğini bu sınava bağlamış, evde, okulda başka bir şey konuşulmaz olmuştu. Hiç de mutlu değildi. Her gün bir öncekinden daha fazla soru çözmekle övünen arkadaşları da iyice moralini bozuyordu.
Ne zaman masanın başına geçse aklına eksik kalan bir başka şey takılıyor, üç, beş sorudan sonra ayaklanıyordu; onarılması gereken gitar teli ya da tamamlanması gereken bir yapboz. Zorlukla bir testi daha tamamlamıştı ki gözüne masanın üzerindeki kalem tomarı arasında kıpırdayan bir şey ilişti. Ufacık bir kaplumbağa! Yaşasın! Masadan kurtulmak için yeni bir fırsat çıkmıştı. Isırdığı elmadan bir parça kopardı, kaplumbağaya uzattı. Sıra ona uygun bir ortam bulmaya gelmişti. Sorularla daha sonra da ilgilenebilirdi. Kaplumbağayı avucuna oturttu, bahçenin yolunu tuttu.
Asmanın altı olabilirdi. Ailesini bulup bulamayacağını merak ediyordu. Biraz uzaklaşıp izlemeye koyuldu. Kaplumbağa gizlendiği kabuğundan başını çıkartıp bir süre etrafı kolladı ve az ötedeki domates fidelerine yöneldi. Yavaş hareket ediyordu ama doğru adrese ulaşmayı başarmıştı. Fidelerin altında daha büyük bir kaplumbağa düşen domatesleri parçalıyordu. Tam eve dönüyordu ki bu kez de gözü kenardaki topa ilişti. Oynayacak kimse olmadığı için duvarla paslaşmaya başladı. Kan ter içindeyken uzaktan annesinin sesini işitti, eve çağırıyordu.
Ertesi gün okula gittiğinde rehberlikçi ile randevusu olduğunu anımsadı. Tam saatinde odadaydı. Uzman güler yüzle karşıladı. Biraz havadan sudan söz ettikten sonra sıra ders çalışma konusuna geldi. Neyse ki diğerleri gibi sorgulamıyor, öğüt vermiyordu. Ders çalışmaktan hoşlanıp hoşlanmadığını sordu. Bu güzel havada, Bisiklete binmek dururken diye sıralayacaktı ki uzman sordu:
Hayvanları sever misin?
Konuyla nasıl bir ilişkisi olduğunu çıkartmaya çalışırken cevapladı;
Kim sevmez ki?
Uzman sanki masal anlatırcasına devam etti.
Büyük bir bahçede olduğunu imgele. Etrafında hoş kokulu çiçekler, ağaçlar ve cıvıldaşan kuşlar olsun. Kocaman bir ağaç var ve sen meyvelerini topluyorsun. Yakınında bir hışırtı duydun. Bir hayvan bu, hangisi olsun?
Aklına ilk gelen bir gün önce bulduğu kaplumbağa oldu.
Şimdi ona ders çalışmakla ilgili bir soru sorma hakkın var.
En önemli sorunundan söz edecekti.
Neden çalışmaktan hoşlanmıyorum?
Kaplumbağa başka bir soru ile yanıtladı;
Gideceğin yönü biliyor musun? Ne olmak istediğine karar verdiğinde çalışmak sana zevk verecek.
O zaman öncelikle bir hedef belirlemesi gerektiğinin farkına vardı. Hayvanları seviyordu. Onları gözlemlemek, beslemek hoşuna gidiyordu. Veteriner olabilirdi.
Uzman gülümsedi;
Sanırım sorun çözüldü. Sonra da ekledi:
Eski bir inanışa göre doğada her şeyin bir çaresi bulunur. Hepimizin zorlandığımız zamanlarda danışabileceğimiz bir güç hayvanı vardır. Yeter ki onu bulmuş olalım.
Yazar: Engin Doğalı Yıldırım