merhabalar..
akşama kadar bekleyeyim dedim ama dayanamayacağım artık
hala transta gibi bi halim var arada ayağım falan karıncalandı bugün ama neyse
ben anlatmaya 1 gece öncesinden başlayacağım..izmirden ablam geldi, akşam onunla konuşuyordum ertesi sabah hipnoz seminerine gideceğim diye, sonra yatmaya gittim, odaya girdim dedim ablam niye gelmiyor ki onun da çok ihtiyacı olan birşey bu..gittim odasına dedim gelmek istermisin, bi ön koşul yok mu dedi ben de evet var, değişmeyi istemek dedim
neyse sabah erkenden kalktım şamanıma mesaj attım sağolsun sorun yok gelebilir dedi. biz de giyindik hazırlandık hemen çıktık evden garip bi heyecan ve tabi bazı endişelerle..neyse taksimin yolunu tuttuk, oteli rahatça bulduk bekledik biraz sonra salona geçtik topluca..adlarımızı yazdılar, birer kitap verdiler (adil beyin kitabı) girişte. herkes yerine oturdu derken adil bey sahneye çıktı ve ben ilk dumurumu yaşadım
nedense daha yaşlı gözlüklü falan birini bekliyordum ama karşımızda genç, bilgili, kültürlü birini bulduk..sokrates'i tanıyor musunuz? diye söze başladı..felsefe delisi ben yine bi şaşırdım nasıl bağlayacak acaba diye..sokrates'in okulundan bahsetti. bu okulun normal bi okul gibi sıraları kitabı sınıfı vs si yoktu, aslında bir nevi hayat okuluydu..sokratın öğrencisi olmak isteyen bir genç ne istersen yapacağım, söylediklerini harfiyen uygulayacağım yeter ki beni öğrencin olarak kabul et demiş..sokrat öğrencisini almış bi deniz kıyısına götürmüş, paçalarını sıvamış ve denizin içinde ilerlemeye başlamış..hevesli genç de direk arkasından girip yanına gitmiş..sokrat birden bire gencin kafasını suyun altına sokmuş ve bi süre çırpınmasını seyrederek onu suyun altında tutmuş..takati kalmayınca kafasını sudan çıkarmış, yaşadığından emin olunca onu orada bırakıp gitmiş..genç olanlara bi anlam verememiş, düşünmüş anlayamamış..ertesi gün sokratın yanına gitmiş beni neden öldürmeye çalıştın ben senin öğrencin olmak istedim demiş..sokrat "öldürmek mi?hiç aklımdan bile geçirmedim" demiş..genç "o halde kafamı neden suyun altına tutup bastırdın?" demiş..sokrat gence "o an aklından ne geçti" diye sormuş..gen düşünmüş düşünmüş..ölüyor olduğum demiş..ölüm mü yani demiş sokrat..hayır tam olarak o değil demiş..yaşam mı peki demiş sokrat..hayır tam olarak o da değil demiş genç..
[adil bey: hani ölüme çok yaklaşan insanlar hayatlarının bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçtiğini söylerler, ama aslında bu süre 3-5 saniyelik bir zamandır normalde böyle bir deneyim yaşamıyoruz ama zihnimiz bu kadar hızlı çalışabilir aslında..]
sokrat gence demiş ki..o anda nefes alamıyordun, ihtiyacın olan tek şey hava'ydı..ama bunu hiç düşünmedin
genç şaşırmış..gerçekten de o esnada hava hariç neredeyse herşeyi düşünmüş..oysa ihtiyaç duyduğu şey aklına hiç mi hiç gelmemiş..
işte biz de hayatlarımızda, bazen ihtiyacımız olan şey dışında herşeyi ve her yolunu düşünür;asıl ihtiyacımız olanı aklımıza bile getirmeyiz..bu hikayeyi kendimizle bağdaştırarak, hayatımızda en çok neye ihtiyacımız olduğunu bulmalı ve ona yönelmeliyiz...
adil bey'in verdiği bu ilk ders beni oldukça etkiledi açıkçası..
anlattığı herşeyde kendime ait bir şeyler buldum.. derken kısa bir aradan sonra toplu transa başladık..gözleriizi bir nokta seçip ona sabitledik. giderek etraf kayboldu gitti ve ben kendimi gözlerimi kapamış halde buldum..ilk trans benim için en yoğun olanıydı sanırım. muhtemelen ilk ağlayan bendim
doğduğumuz andan itibaren bugüne kadarki her yaşımızdaki kendimize odaklanmamızı istedi..ben kendimi doğduktan sonraki -bebek- halimle gördüm
babam ve babaannemin erkek çocuk beklentilerinin kırıldığı o an, yüzlerindeki hayal kırıklığı..sonra yüzüme bakıyorlar ki pamuk gibi birşeyim..babaannem allahtan özür diliyor ben böyle birşey doğdu diye nasıl isyan ederim diye ağlıyor tanrıya..koklayıp koklayıp öpüyor beni..derken 2-3 yaşlarında bir halimdeyim o yıllarda oturduğumuz yerdeki bahçede oyun oynuyorum..içim o kadar saf, incinmemiş, tertemiz bir halde ki o yaşımdaki tüm duygularımı bu bedenimdeki ben hissediyorum o anda..bu beni çok duygulandırdı; koşup oynayışım, o yaşam enerjim, çocukça mutluluğum, dış dünyanın tüm kötülüklerinden uzak o yalın kendi çocuk dünyam..onu tekrar yaşayabilmek müthişti..gözlerim dolmaya başladı ki, ardından vefat eden ablam çıkageldi, yanağıma bir öpücük verdi (3 yaşındaki halime) ben bunu hissettim yanağımda şimdiki ben de..sonra onunla kazadan bir kaç saat önce yaptığımız o son kahvaltı masası..hepimiz mutluyuz, annem teleşlı, onları okula yetiştirmeye çalışıyor, bir yandan bana yemek yediriyor..ablam kapıdan çıkarken ben öpmek istiyorum, annem ağzın yağlı okulu gidecek ablan yavrum diyor..ablam boşver anne öpsün yıkarım diyor..gidiyor..son öpücüğümü alıyorum ve bir kaç saat sonra kapımız çalıyor..arkadaşı kapıda şermin teyze çok kötü bişey oldu diyor..annem yalın ayak sokağa atıyor kendini o koşuyor ben koşuyorum peşinden..sonra annemin feryatları..ben ablamı görüyorum..hemen bir büyük beni kapıp uzaklaştırıyor..ilk kez acıyla tanışıyorum..transtaki reel benin gözleri artık durmak bilmiyor..
derken 6-7 yaşındaki halimdeyim ve babamın bana
t sürmeyi öğrettiği günü yaşıyorum..iki tekerlekli
i sürmeye başladığım o ilk an, babamın seleyi bırakışı ve benim kuş gibi hissedişim..o heyecan, coşku..başardım! duygusu..o kadar müthişti ki..ruhum yeniden aydınlandı sanki.. wave
o ilk transtan çıkma anı gelene kadar gördüğüm ve yaşadığım tüm anılarım 7 yaş öncesine aitti..bi süre etkisinden çıkamadım. ne olduğumu anlayamadım. neyseki bir öğle molası verdik ve pamukk(elif), ablam ve ben simit sarayına gittik..
derinleşin derinleşin diyordu adil bey ama ben biraz fazla derinlere gittim sanırım 44
öğleden sonra yaşadıklarıma sonra devam edeceğim..şimdi çok yoruldum
sevgiler..