Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hayatım Değişti Klubü > Serbest Kürsü > Kadınlarla ilgili haberler

Uyarılar

Bağlanma Süreci/Stilleri ve Kişilerarası İlişkiler

Serbest Kürsü ve Kadınlarla ilgili haberler Bağlanma Süreci/Stilleri ve Kişilerarası İlişkiler Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Bağlanma Süreci/Stilleri ve Kişilerarası İlişkilerBEBEKLİK DÖNEMİ BAĞLANMA SÜRECİ, YETİŞKİN BAĞLANMA STİLLERİ, İŞ YAŞAMI VE İŞ-AİLE YAŞAMI ETKİLEŞİMİ/DENGESİ Bağlanma Süreci / Stilleri ve Kişilerarası İlişkiler Bağlanma kuramı, insanların kendileri için önemli olan diğer başkalarıyla güçlü duygusal bağlar kurma eğiliminin nedenlerini açıklayan ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Kadınlarla ilgili haberler telkin cd indir izle İstanbul Kadınlarla ilgili haberler nerededir kimdir Kadınlarla ilgili haberler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Kadınlarla ilgili haberler hipnoz Kadınlarla ilgili haberler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Kadınlarla ilgili haberler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Kadınlarla ilgili haberler kuantum düşünce kitap haberi

Bağlanma Süreci/Stilleri ve Kişilerarası İlişkiler

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 09-04-2010, 04:26 PM   #1 (permalink)
Albay
 
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Bluesky24 will become famous soon enoughBluesky24 will become famous soon enough
Standart Bağlanma Süreci/Stilleri ve Kişilerarası İlişkiler





Bağlanma Süreci/Stilleri ve Kişilerarası İlişkilerBEBEKLİK DÖNEMİ BAĞLANMA SÜRECİ, YETİŞKİN BAĞLANMA STİLLERİ,

İŞ YAŞAMI VE İŞ-AİLE YAŞAMI ETKİLEŞİMİ/DENGESİ

Bağlanma Süreci / Stilleri ve Kişilerarası İlişkiler

Bağlanma kuramı, insanların kendileri için önemli olan diğer başkalarıyla güçlü duygusal bağlar kurma eğiliminin nedenlerini açıklayan bir yaklaşımdır. Duygusal bağ kurma eğilimi ve gereksinimi, yeni doğan bebeklerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli ve gelişimsel açıdan işlevsel olan bağlanma sistemini ifade eder. Bağlanma sistemi, bebeklerin onlara bakan kişiye/kişilere fiziksel yakınlığını güçlü tutarak hem kendilerini çevreden gelebilecek tehlikelerden korunmasına yardım eder hem de onlara çevreyi keşfetmeleri için gerekli koşulları sağlar. Annenin/bakıcının** ulaşılabilirliği tehdit edildiği anda bağlanma sistemi otomatik olarak etkinleşir. Bu durumda, annenin çocuğa göstereceği tepkilerin kalitesine bağlı olarak etkinleşen bağlanma sistemi, ya anne ile temasın yeniden kurulmasını ve ilişkinin onarılmasını kolaylaştırır ya da sonuçta çocukta kaygı ve huzursuzluk yaratacak olan ayrılığı protesto tepkileri ortaya çıkar. Annenin, çocuğun gereksinimlerine duyarlı olup olmaması, çocuğun kendisini özen gösterilmeye ve sevilmeye değer görebilmesi ile diğer insanları gereksinimlerine doyum/tatmin (satisfaction) sağlayacak ve özen gösterici olarak algılaması sürecinde önemli bir süreci ifade eder.

Bağlanma kuramına göre bebekler, anneleriyle olan etkileşimlerini özümseyerek kendileri ve diğer insanlar hakkında "içsel çalışan modeller" geliştirirler. İçsel çalışan modeller, birbirleriyle ilişkili olan iki farkı boyuttan oluşmaktadır: Kendilik modeli, bireyin kendisini nekadar değerli gördüğüne ve başkaları tarafından da neoaranda sevildiğine ilişkin algılarını; diğeri modeli ise, bireyin ihtiyacı olduğunda yakın çevresindeki insanlardan neoaranda yardım isteyebileceğine ve bu kişilerin güven vericiliğine ilişkin değerlendirmelerini yansıtmaktadır.

Ainsworth, Blehar, Waters ve Wall (1978), bebek-anne arasındaki bağlanma süreciyle ilgili olarak üç farklı bağlanma stili tanımlamışlardır. Onlara göre, bu stiller, annenin, bebeğin kendisine gereksinim duyduğu anda yanında olması ve koruma sağlaması ile gereksinimlerine duyarlı olması ve doyum sağlamasıyla ilişkilidir. Güvenli bağlanma stiline sahip bebekler, anneleriyle olan yakınlık ve ayrılık durumlarında gerginlik yaşamazlar; kaçınan bağlanma stiline sahip bebekler, annelerine karşı mesafelidirler ve kendi kendine "yetebilmeye" aşırı önem verirler; kaygılı/kararsız bağlanma stiline sahip bebekler ise, anneleriyle ilişki kurma/yakınlaşma sürecinde birbiriyle tutarlı olmayan girişimlerde bulunurlar ve çok kısa süreli ayrılıklara bile katlanamazlar.



Hazan ve Shaver (1987), Ainsworth ve ark.nın (1978) bebeklik dönemi bağlanma süreciyle ilgili olarak ortaya koymuş olduğu üç kategorilik sistemi yetişkinlik dönemindeki romantik aşkı (temelde, tüm sosyal ilişkileri) inceleyebilmek amacıyla geliştirmişler; bu dönemdeki romantik ilişkilerin nasıl biçimlendiğinin, sürdürüldüğünün ve sonaerdirildiğinin bebeklik dönemindeki bağlanma süreci çerçevesinde anlaşılabileceğini öne sürmüşlerdir. Ainsworth ve arkadaşlarının geliştirmiş olduğu üçlü bağlanma sistemini romantik ilişkilere de uyarlamışlar ve buna paralel olarakta üç tür bağlanma stili tanımlamışlardır: Güvenli bağlanma stiline sahip bireyler, insanlarla yakın ilişkiler kurmaktan ve onlara bağlı olmaktan dolayı kendilerini rahat hissederler. Kaçınan bağlanma stiline sahip bireyler, insanlara yakın ve bağlı olmaktan dolayı huzursuzluk duyarken, kaygılı/kararsız bağlanma stiline sahip yetişkinler ise, insanlarla yakın ilişkiler kurmak için yoğun bir istek duymakla birlikte onlar tarafından terkedilme ve reddedilme korkusu yaşarlar.

Bartholomew ve Horowitzde (1991), Hazan ve Shaverın üçlü modelindeki kendilik ve diğeri modellerine olumluluk ve olumsuzluk boyutlarını eklemişler ve böylelikle dört farklı bağlanma stili ortaya koymuşlardır: Güvenli bağlanma (bireyin kendisini sevilmeye/desteklenmeye değer olarak algılaması ve diğer insanların güvenilir olmasını/kendisinin gereksinimlerine duyarlı olacaklarına inanması), saplantılı bağlanma (bireyin kendine duyduğu saygının düşük olması/kendisini sevilmeye değer görmemesi ve diğer insanların güvenilir olması/kendisinin gereksinimlerine duyarlı olacaklarına inanması), kayıtsız bağlanma (bireyin kendisini sevilmeye/desteklenmeye değer olarak algılaması ve diğer insanların güvenilmez ve reddedici olduklarına inanması) ve son olarak korkulu bağlanma (bireyin kendine duyduğu saygının düşük olması/kendisini sevilmeye değer görmemesi ve diğer insanların güvenilmez ve reddedici olduklarına inanması). Bartholomew ve Horowitzin, dörtlü bağlanma sistemindeki güvenli bağlanma stili Hazan ve Shaverın modelindeki gibidir; saplantılı bağlanma stili de kaygılı/kararsız bağlanma stiline tekabül etmektedir. Ancak, kaçınan bağlanma stili, dörtlü bağlanma sisteminde korkulu ve kayıtsız olmak üzere ikiye ayırılarak genişletilmiştir.

İnsanların bebeklik döneminde ebeveynleriyle (ağırlıklı olarak anne) kurdukları ilişki ile yetişkinlik dönemindeki romantik ilişkileri çeşitli açılardan benzerlikler göstermektedir. Bir çocuğun, bağlanma figürü (anne) yanında olduğunda ve gereksinimlerine duyarlılık gösterdiğinde kendisini güvende hissetmesi gibi yetişkinler de, eşleriyle*** birlikte olduklarında ve gereksinimlerine doyum bulduklarında kendilerini güvende ve rahat hissederler. Bu durumda, eş, bireyin, örneğin iş yaşamında yaratıcı projeler geliştirmesini (bebeklik dönemindeki çevreyi keşfetme sürecindeki gibi) sağlayan güvenli bir temel olma özelliği taşır. Birey, kendisini, gergin, hasta ya da tehlike içinde hissettiğinde eşi, güvenlik, rahatlık ve koruma sağlar. Bir başka deyişle, aşk yaşantısı, güvenlik duygusu sağlayan yetişkin bir eşle yaşanan duygusal bir bağdır. Bu noktada, bebeklik dönemi ile yetişkinlik dönemi bağlanma süreci arasındaki farklılıklara da değinilebilir. Bebek ile anne arasındaki bağ tek yönlüdür, bebek gereksinimlerinin karşılanması için rahatlık arar, anne de bu isteğe duyarlılık gösterir. Yetişkin romantik ilişkilerdeki bağlanma süreci ise, karşılıklıdır, her iki birey de hem bakımalan hem de bakımveren konumundadır (sevgi, şefkat, sıcaklık vb. almak ve vermek), ayrıca, yetişkin bağlanma süreci cinsel ilişkide bulunma ve ortak amaçlara sahip olma gibi faktörleri de içine almaktadır. Dolayısıyla, yetişkin romantik bağlanma sürecinin, bağlanma, ebeveynlik (bakım) ve cinsel ilişki ögelerinin bir bileşimi olduğu söylenebilir.

Yetişkin bağlanma sürecinin//stillerinin davranış örüntülerini şu şekilde betimlemek mümkündür:

Güvenli Bağlanma: Güvenli bağlanmaya sahip bireyler, eşlerine kolaylıkla yaklaşabilirler ve onlara bağlı olmaktan da mutludurlar. Terkedilme ve insanların onlara onların istediğinden daha fazla yakınlaşmaları yönünde kaygıları yoktur. Uzun süreli ilişkiler kurarlar, özellikle uzun süreli eşlerle yaşanan cinsellikten hoşlanırlar, hem kendilerine hem de diğer insanlara duydukları saygı ve güven yüksektir, stres altındayken sosyal destek ararlar, kendilerini açmaktan (self-disclosure) ve diğer insanların da kendilerini onlara açmalarından hoşlanırlar, kişilerarası ilişkilerinde olumlu, iyimser/yapıcı bir tutum sergilerler ve diğer bağlanma stillerine sahip bireylerden daha az oranda fiziksel rahatsızlık belirtileri ve ölüm korkusu gösterirler.

Kaygılı/Kararsız Bağlanma: Kaygılı/kararsız bağlanma stiline sahip bireyler, çoğunlukla, eşlerine onların olduğundan daha fazla oranda yakınlaşma ihtiyacındadırlar, bununla birlikte, eşlerini de kendilerine yeterince yakın olmamakla suçlarlar. Terkedilme korkusu bu bağlanma stilinin en belirgin özelliklerindendir. İlişkileri, derin bir biçimde yaşanmakla birlikte kısa sürelidir, bir kayıp sonrası (ayrılma, terkedilme ya da ölüm) yoğun bir acı duyarlar, kendilerine duydukları saygı değişkenlik gösterir, cinsel birleşmeden ziyade sarılıp uyuma tarzında bir cinsel yaşam yönelimi gösterirler, sosyal ilişkilerinde kaçınan bireylerdeki kadar yüksek olmamakla birlikte reddedilme kaygısı duyarlar, romantik ilişkilerinde kıskançlık ve güvensizlik gösterirler, kişilerarası ilişkilerde yoğun bir öfke yaşarlar, ayrılık ve ölüm korkusu baskındır. Romantik ilişkinin güvenliği konusunda aşırı kaygılıdırlar, yoğun bir biçimde eşlerine (partner) odaklıdırlar, eşlerini kontrol etmeye yönelik davranışlarda bulunurlar ve ilişkinin sona ermesine karşı aşırı duyarlıdırlar (hypervigilant). Bu bağlanma stili, ilişki içerisinde duygusal iniş çıkışlarla belirgindir. Uzun süreli ilişkilerin de bile kendilerini ilişki içerisinde vareden nedenleri bilememekte, o ilişkide olmanın kazandırdığı faktörleri ya da doyum sağlattığı gereksinimleri tanımlamakta da güçlük çekmektedirler. "İlk görüşte aşk" türü deneyimlere eğilimlidirler, eşlerini idealize ederler, ilişkilerinde yoğun kıskançlık yaşarlar ve ilişki süreci boyunca olumlu duygulanımlardan ziyade olumsuz duygulanım yaşamaya daha eğilimlidirler.

Kaçınan Bağlanma: Kaçınan bağlanma stiline sahip bireyler, eşlerine güven duymazlar, insanların kendilerine bağlanmış olduğu duygusu gerginlik yaratır, ilişkilerine son derece sınırlı oranda duygusal yatırım (invesment) yaparlar, eşleriyle cinsel ilişki sırasında bir başka insanı düşlerler, ayrıca, bir aşk yaşantısı olmadan cinsel ilişkiye girme eğilimi de yüksektir. Kendileri stres altındayken yalnız kalmayı tercih ederler bununla birlikte eşleri stres altındayken de onlardan uzaklaşma eğilimi gösterirler. Özellikle olumsuz duygular yaşadıkları anlarda, olayı/kişiyi "umursamayarak/önemsemeyerek, inkar ederek" ya da "bastırarak" başaçıkarlar. Her türlü sosyal ilişkiyi "sıkıcı" ve "gereksiz" bulurlar, ancak bu bakışaçısı, gerçeği yansıtmanın ötesinde sadece bir görünümdür, bir başka deyişle savunma mekanizmasıdır; kaçınan bireyler kendilerini "kimsenin yardımına ihtiyaç duymayan, ayakları yere sağlam basan, güçlü" vb. bireyler olarak "sunarlar". Çünkü, bir başkasının desteğine/yardımına ihtiyaç duymak demek bu kişiye bağlı/bağlanmış olmak, yakın olmak (sıcaklık duymak) ya da bu kişiyi sevmek demektir, bu durum da bebeklik döneminde annenin yakınlık göstermeyen/reddedici/uzak olmasının yarattığı olumsuz etki gibi o kişi tarafından sevilmeme/istenmeme/reddedilme olasılığını gündeme getirecek ve reddedilme korkusu uyandıracaktır; birey böylelikle yaşamı boyunca birçok konu hakkında "isteyip reddedilmek" yerine "istemeyecektir". Kaçınan bireylerin, "herkonuda" kendi kendilerine yeterli olmaları gerektiği yönündeki inançlarının ("hep yalnız olacağına inanmak ve kendi başının çaresine bakmak" gibi) ve buna uygun davranışlar sergilemelerinin nedeni budur. Ayrıca, kendilerini açmazlar diğer insanların da kendilerini onlara açmalarından rahatsızlık duyarlar, kendisini çok fazla oranda açan insanları da çekici bulmazlar. İlişkilerini de olumsuz bir biçimde hatırlama eğilimi gösterirler. Reddedilme korkuları ya da sosyal ilişkilerin gerekliliğine inanmamaları nedeniyle yoğun duygusal ilişkilerden kaçınırlar. İnsanların kendilerine yeterince özen göstermeyeceklerine inanırlar ve bu nedenle kendi kendilerine yeterli olmaya çalışırlar. Sosyal ilişkilerini, yakınlık (intimacy) duygusunun gelişmesine imkan vermeyecek biçimde yapılandırmaktadırlar. Bir ya da birkaç kişiyle hem de kısa süreli ilişkiler (gerek sosyal gerekse de romantik ilişkiler açısından) yürütmek bu bağlanma stiline sahip bireylerin yakınlık konusunda kendilerini korumalarını sağlamaktadır. Ayrıca, eşleri stres altındayken ve kendilerinden yardım istediklerinde öfke duyarlar.

Bağlanma Stilleri, İş Yaşamı ve İş - Aile Yaşamı Etkileşimi/Dengesi

Bireylerin yetişkinlik dönemindeki iş yaşamları, bebeklik dönemindeki çevreyi keşfetme süreci olarak değerlendirilebilir. Yukarıda da belirtildiği gibi, bebeklik dönemindeki bağlanma sürecinde, bebekler, anneleriyle gerekli yakınlığı kurabildikleri ve kendilerini güvende hissettikleri durumda çevrelerini tanımaya (keşfetmeye) yönelik davranışlar sergilemeye başlarlar. Çevreyi tanıma-keşfetme süreci, bireyin yaşamboyu gelişim sürecinde çeşitli aşamalarda ve farklı biçimlerde gerçekleşen bir davranış örüntüsü olarak da görülebilir. Yetişkin bireyler için iş yaşamı da bir çevreyi tanıma-keşfetme, kendini geliştirebilme ve gerçekleştirebilme davranışı olarak görülebilir, aynı zamanda iş yaşamı, bireylerin varolan ya da potansiyel yeterliliklerini sınama/görme fırsatını yakalayabilecekleri temel bir kaynak olarak da değerlendirilebilir (erken çocukluk döneminde, bebeklerin oyunlarla ya da çevrelerini keşfetmeye yönelik çeşitli davranışlar sergileyerek bu yeterliliklerini sınama arayışında bulunmaları gibi).

Bu noktada, buraya kadar aktarılan bağlanma sürecine/ilişkilerine dayanarak, farklı bağlanma stillerine sahip bireylerin iş yaşamlarında netür bir davranış örüntüsü ve iş-aile yaşamı etkileşimi sergiledikleri üzerinde durulacaktır.

Yapılan bir araştırmada (Hazan ve Shaver, 1990), güvenli bağlanma stiline sahip bireyler, iş güvenliği, iş arkadaşlarıyla olumlu ilişkiler kurabilme, gelir düzeyleri (ücret), ilerleme ve terfi imkanlarının bulunması gibi faktörlere dayanarak iş doyumlarının yüksek olduğunu bildirmişlerdir. Kendilerini iyi birer çalışan olarak değerlendirmişler ve diğer iş arkadaşları tarafından da olumlu olarak değerlendirildiklerini/sevildiklerini belirtmişlerdir. Ancak, kaygılı ve kaçınan bağlanma stillerine sahip bireyler ise, iş arkadaşlarının kendilerini yeterince beğenmediklerini/sevmediklerini belirtmişlerdir. Bununla birlikte, güvenli bağlanma stiline sahip bireyler, aile/eş yaşamlarının iş yaşamlarından daha değerli olduğunu ve iş yaşamlarıyla karşılaştırıldığında aile/eş yaşamlarından daha fazla oranda zevk aldıklarını belirtmişlerdir. Bir tercih yapmak durumunda kaldıklarında, iş yaşamında başarılı olmaktan ziyade aile/eş yaşamında başarılı (mutlu) olmayı tercih edeceklerini belirtmişlerdir. Yine bu araştırma sonucunda, güvenli bağlanma stiline sahip bireylerin, işlerini en az oranda geciktiren, işten ayrılma oranın en az olduğu, bir işi tamamlamakta en az zorlanan, başarısızlık ve iş arkadaşları tarafından reddedilme korkusunu da en az oranda yaşayan grup olduğu görülmüştür. Ayrıca, güvenli bağlanma stiline sahip bireyler, tatile çıkmaktan hoşlandıklarını ve iş yaşamlarının hem aile yaşamlarına hem de fiziksel-psikolojik sağlıklarına zarar vermesine izin vermediklerini bildirmişlerdir. Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler ise, diğer insanlarla ekip halinde çalışmayı tercih ettiklerini, ancak, yanlış anlamalara maruz kaldıklarını ve yeterince de taktir edilmediklerini belirtmişlerdir. Diğer insanlar tarafından onaylandıklarında (sosyal olarak kabul gördüklerinde) motive olduklarını, ancak, iş arkadaşlarının, kendilerinin iş performansından etkilenmemelerinden ve bunun bir sonucu olarak da kendilerini dışlamalarından çekindiklerini bildirmişlerdir. Yine, kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, kişisel ihtiyaçlarının ve iş arkadaşlarıyla olan sosyal ilişkilerinin verimliliklerini de etkilediğini (ya da ihtiyaçlarıyla sosyal ilişkilerinin çatıştığını) belirtmişlerdir. Bir diğer çalışmada da, işyerinde en yüksek oranda ödüller (motive edici faktörler) alan çalışan kadınların güvenli bağlanma stiline sahip kadınlar olduğu görülmüş, en düşük ödül miktarı ise korkulu bağlanma stiline sahip kadınlar tarafından bildirilmiştir. Kayıtsız ve saplantılı bağlanma stillerine sahip kadınlar ise bu iki grup arasında yer almışlardır. Araştırma 4.5 yıl sonra aynı denekler kullanılarak tekrarlanmış, ilk uygulamada olduğu gibi bu uygulamada da korkulu bağlanma stiline sahip kadınlar diğer bağlanma stillerine sahip kadınlardan daha az oranda ödül aldıklarını belirtmişlerdir (Vasquez, Durik ve Hyde, 2002).

Güvenli bağlanma stiline sahip bireylerin, iş yaşamında, en fazla oranda mutluluğu ve başarıyı yaşayacak olan, işle ilgili en az korkulara ve performans kaygısına sahip olan, iş arkadaşları tarafından beğenilmeme ve onay görmeme/kabul edilmeme korkusunu en az oranda yaşayacak olan grup olması beklenebilir. Güvenli bağlanma stiline sahip bireyler için iş yaşamı, köken itibariyle bebeklik döneminde kurulamayan bağlanma sürecinin kurulabilmesi ve bağlanma gereksinimlerinin doyuma ulaştırılabilmesi için bir fırsat ya da araç olarak görülmemektedir (budurum kaygılı bireyler için geçerlidir), bununla birlikte, yine bu bağlanma stiline sahip bireylerin, diğer insanlara (iş arkadaşlarına) yakın olma, ait olma ya da bağlı/bağlanmış olma gibi korkuları da yoktur (kaçınan bireylerde olduğu gibi).

Bir başka araştırmada da, güvenli bağlanma stiline sahip bireylerin, gerek kaygılı gerekse de kaçınan bağlanma stiline sahip bireylerden daha fazla oranda iş doyumu yaşadıkları görülmüştür. İçsel motivasyon açısından (belirli bir işin ilgi çekici, heyecan verici ya da kişisel gelişimi sağladığı için yapılıyor olması, bireyin kendi kendisini motive etmesi), güvenli bağlanma stiline sahip bireylerle kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler arasında bir fark olmadığı görülmüş; ancak bu 2 grupla kaçınan bağlanma stiline sahip bireyler arasında bir farklılığın olduğu görülmüştür. Dışsal motivasyon açısından (belirli bir işin, yerine getirildiği sırada doğrudan doyum sağlamayan para, terfi, şöhret gibi dışsal ödüller nedeniyle yapılıyor olması) ise, en yüksek motivasyon düzeyi güvenli bağlanma stiline sahip bireyler tarafından bildirilmiş, bu grubu kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler izlemiş, kaçınan bağlanma stiline sahip bireyler ise en az motivasyon düzeyi bildiren grup olmuştur (Krausz, Bizman ve Braslavsky, 2001).

Bir başka araştırmada da, bağlanma stilleri çerçevesinde, yoğun bir biçimde bağlanma kaygısı duyan çalışanların (saplantılı ya da korkulu bağlanma stilleri) kaygı düzeyi düşük olan çalışanlardan (güvenli ya da kayıtsız bağlanma stilleri) daha fazla oranda iş stresi yaşadıkları görülmüştür. Bununla birlikte, saplantılı (diğer bir deyişle kaygılı/kararsız bağlanma stili) bağlanma stiline sahip çalışanların işyerinde sosyal destek alamadıklarında olumsuz tepki gösterdikleri, korkulu ve kayıtsız bağlanma stillerine sahip bireylerin ise, olumsuz bir tepkide bulunmadıkları görülmüştür. Budurum, kaygılı bağlanma stiline sahip bireylerin diğer insanlarla yoğun bir biçimde birlikte olma, onaylanma ve kabul görme ihtiyaçlarıyla ve kaçınan bağlanma stiline sahip bireylerin ise diğer insanlardan olabildiğince bağımsız ve uzak olma gereksinimleriyle açıklanabilir. Bununla birlikte, bu araştırmada, iş doyumunun bağlanma stillerine göre bir farklılık göstermediği bulgusu elde edilmiştir (Schirmer ve Lopez, 2001).

Kaygılı bağlanma stili açısından bakıldığında, bu stile sahip bireyler, iş güvenliklerinin olmadığını, iş arkadaşları tarafından farkedilmediklerini/taktir edilmediklerini ve hakkettiklerine inandıkları ödülleri de almadıklarını öne sürerler. Bu durumda, işyerinde saygı ve kabul görmeyi, kaygılı bağlanma stiline sahip bireyleri en fazla oranda motive edecek olan faktörler olarak değerlendirmek mümkündür. Bununla birlikte, bu stile sahip bireylerin, kurum içi, bölüm içi ve bölümlerarası ilişkilerden dolayı doyumsuzluk yaşadıkları, kendi çalışma yöntemlerini seçme özgürlüklerinin bulunmadığından yakındıkları, performansları konusunda da yetersizlik/suçluluk duydukları, yaptıkları işlerle ilgili geribildirim almaktan hoşlandıkları ve kurumun yönetim biçimlerinden belirgin biçimde etkilendikleri/doyum sağladıkları görülmektedir. Bu durum, kaygılı bağlanma stiline sahip bireylerin, yoğun bir biçimde onaylanma ihtiyacı duymalarının yanısıra başarısızlık ve reddedilme korkularını da yansıtmaktadır. İş arkadaşlarıyla çalışmayı tercih etmekte, bununla birlikte, performanslarının da düşmesinden ve başarısız olmaktan korkmaktadırlar.

Kaygılı bağlanma stiline sahip bireylerde, iş yaşamı ile aile/iş yaşamının birbirini etkilediği/çatıştığı (interfere) görülmektedir. Bununla birlikte, bu stile sahip bireylerin, oranı/sıklığı çok yüksek düzeyde olmasa da, iş arkadaşlarına yönelik romantik bir ilgi taşıdıkları görülmektedir; budurum onların yoğun bir biçimde diğer insanlarla birlikte olma ve bağlanma gereksinimleriyle açıklanabilir. Yine bu grubun, iş yaşamlarından ziyade aile/eş yaşamlarında daha fazla üzüntü yaşadıkları görülmektedir. Kaçınan bağlanma stiline sahip bireyler için ise, iş yaşamı aile/eş yaşamından daha önemlidir (budurum sadece kaçınan bağlanma stiline sahip bireylerde görülmektedir) ve iş yaşamında başarılı olmak aile/eş yaşamında başarılı olmaktan daha önemlidir. Bu stile sahip bireylerin, bir tercih yapmak durumunda kaldıklarında da iş yaşamında başarılı olmayı tercih edecekleri görülmektedir. Kaçınan bağlanma stiline sahip bireylerin, genel olarak yaşam doyumu elde etmelerinin ve mutlu olmalarının iş yaşamındaki başarıya bağlı olduğunu ve iş yaşamındaki başarının aile/eş yaşamını da olumlu biçimde destekleyecek bir faktör olacağını söylemek mümkündür (Hazan ve Shaver, 1990).

Kaçınan bağlanma stiline sahip bireyler açısından bakıldığında da, bu stile sahip bireylerin, kendileriyle yakın ilişkiler kurmak isteyen iş arkadaşlarından, işle ilgili olarak kendilerine öneriler getirilmesinden, çalışma saatlerinden ve işle ilgili değişikliklerden yakındıkları/mutsuz oldukları görülmektedir. Bu stile sahip bireylerin, kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler gibi, düşük performanslarından dolayı suçluluk duydukları, ayrıca, iş yerinde diğer insanlarla yoğun tartışmalara girdikleri de görülmektedir. Kaçınan bağlanma stiline sahip bireylerin, güvenli ve kaygılı bağlanma stiline sahip bireylerle karşılaştırıldıklarında, çalışma hayatında olmadıklarında (işsiz olduklarında) kendilerini en fazla oranda gergin/sinirli hisseden grup olduğu görülmektedir. Bir araştırmada, kaçınan bağlanma stiline sahip bireyler, iş yaşamlarının hem aile/eş yaşamlarını hem de sağlıklarını olumsuz biçimde etkilediğini bildirmişlerdir. Bununla birlikte, yalnız çalışmayı en fazla oranda tercih eden grup olmuşlar, iş yaşamlarının ailelerine (sosyal yaşama) ayıracak zaman bırakmadığını ve tatile gitmenin de kendilerine zevk vermediğini belirtmişlerdir. Ayrıca, kaçınan bağlanma stiline sahip bireylerin, güvenli ve kaygılı bağlanma stiline sahip bireylerle karşılaştırıldıklarında, çalışma hayatında olmadıklarında (işsiz olduklarında) kendilerini en fazla oranda gergin/sinirli hisseden grup olduğu görülmektedir. Bu stile sahip bireylerin, işleriyle aşırı derecede ilgileniyor olmaları performans düzeylerinin artmasına yol açmakla birlikte aile yaşamlarını olumsuz bir biçimde etkilemektedir (Hazan ve Shaver, 1990).

Bir araştırmada, kaçınan bağlanma stiline sahip bireyler, güvenli bağlanma stiline sahip bireyler gibi, iş güvenliğinin ve kendilerini geliştirebilme fırsatların varolması gibi faktörlere dayanarak iş doyumlarının yüksek olduğunu, bununla birlikte, iş arkadaşlarıyla olan ilişkilerinden dolayı da mutsuz/doyumsuz olduklarını bildirmişlerdir. Yine bu stile sahip bireylerin, hiçkimsenin işlerini kendileri kadar iyi biçimde yapamayacaklarına inandıkları, işleriyle ilgili süreçlerde kimseden yardım istemedikleri ve kendilerinden yardım istenmesine de karşı çıktıkları görülmektedir (her türlü yakınlık/sıcaklığın bağlanma kaygısını arttırması nedeniyle). Budurum, onları iş yaşamında kaygılı bağlanma stiline sahip bireylerden ayıran davranışlardan biridir. Kaygılı bağlanma stiline sahip bireylerin, hernekadar insanlara yakın ve bağlı olma açısından birtakım korkuları olsa da (gerek sosyal gerek romantik ilişkiler açısından terkedilme ve reddedilme korkuları) insanlarla birarada olmaya, onlar tarafından sevilmeye ve onaylanmaya/kabul görmeye duydukları yoğun gereksinim açıktır, bu noktada, gündelik yaşamın birçok alanında olduğu gibi iş yaşamında da kendilerinden yardım isteyen bireyleri reddetmek yerine özellikle destek olmaya çabalayacakları söylenebilir.

Sumer ve Knight (2001), yaptıkları araştırmada, bağlanma stilleri açısından aile ve iş yaşamı arasındaki ilişkiyi/dengeyi incelemişler ve üç farklı model öne sürmüşlerdir: a) Taşma (spillover) modeline göre, yaşamın bir alanındaki doyumun/mutluluğun artması diğer alanlardaki doyumu da arttırmaktadır (örn, aile yaşamında mutlu olmak iş yaşamında mutlu olmayı da arttırıyor), b) Karşıtlık (compensation) modeline göre, iş ve aile yaşamı bir tezatlık ifade eder, her iki yaşam alanı arasında yaşanan doyum miktarı açısından ters bir ilişki vardır (örn., aile yaşamında doyumsuzluk artıkça bireyin iş yaşamındaki doyumu ya da doyum arayışı artıyor). Karşıtlık modeline göre, çalışanlar, bir alanda doyumsuzluk yaşadıkları durumlarda diğer alanla daha da ilgili hale gelirler, ve c) Bölünme (segmentation) modeli ise, yaşamın bu iki alanının birbirinden ayrı (ilişkisiz) ve bağımsız olduğunu öne sürmektedir. Taşma süreci, iş ve aile yaşamı arasında pozitif bir ilişki (örn., birindeki doyum arttıkça öbüründekinin de artması) şeklinde tanımlanabilirken, karşıtlık negatif bir ilişki (örn., birindeki doyum arttıkça öbüründekinin azalması) şeklinde değerlendirilebilir. Bölünme ise, arada olumlu ya da olumsuz herhangibir ilişkinin olmadığını ifade eder. Bu araştırma sonucunda, güvenli bağlanma stiline sahip bireylerin, hem kayıtsız hem de saplantılı bağlanma stiline sahip bireylerden daha fazla oranda aile yaşamlarından iş yaşamlarına doğru pozitif bir taşma olduğunu belirtmişlerdir. Budurum, güvenli bağlanma stiiline sahip bireylerin, aile ilişkilerinde yaşadıkları doyumun artmasına paralel olarak iş yaşamlarındaki doyumun da arttığını göstermektedir. Bununla birlikte, yine güvenli bağlanma stiline sahip bireylerin, hem kayıtsız hem de korkulu bağlanma stiline sahip bireylerden daha fazla oranda iş yaşamlarından aile yaşamlarına doğru pozitif bir taşma yaşadıkları görülmüştür. Bu bulgu da, güvenli bağlanma stiline sahip bireylerin, iş yaşamlarında doyum sağladıkları oranda aile yaşamlarındaki doyum düzeylerinin de arttığını göstermektedir. Kendilerine karşı olumsuz tutumlara sahip bireylerin (saplantılı ve korkulu bağlanma stilleri), kendilerine karşı olumlu tutumlara sahip bireylerle (güvenli ve kayıtsız bağlanma stilleri) karşılaştırıldıklarında, aile yaşamlarından iş yaşamlarına doğru negatif bir taşma yaşadıkları görülmektedir. Budurum da, hem saplantılı hem de korkulu bağlanma stiline sahip bireylerin, aile ilişkilerinde doyumsuz olduklarında iş yaşamlarında da doyumsuz olduklarını göstermektedir. Yine bu araştırmanın bulgularına göre, saplantılı bağlanma stiline sahip bireyler, hem güvenli hem de kayıtsız bağlanma stiline sahip bireylerden farklı olarak, aile yaşamlarından iş yaşamlarına doğru negatif bir taşma olduğunu belirtmişlerdir. Bu sonuç, saplantılı bağlanma stiline sahip bireylerin, aile ilişkilerinde doyumsuz olduklarında iş yaşamlarında da doyumsuz olduklarını göstermektedir. Bu durum da, bu stile sahip bireylerin, duygularına aşırı düzeyde odaklamalarına ve yaşadıkları yoğun olumsuz duyguların etkisine bağlanılabilir. Ayrıca, saplantılı bağlanma stiline sahip bireylerin, iş yerinde yaşadıkları doyumsuzluğun, kendisini, işten kaçma, yeterli performans gösterememe, hata yapma vb. gibi faktörlerle gösterdiği görülmektedir. Bununla birlikte, saplantılı bağlanma stiline sahip bireylerin, diğer üç bağlanma stiline sahip bireylerden daha az oranda bölünme (karşılıklı olarak herhangibir ilişki ya da etkileşimin olmaması) yaşadıkları görülmüştür. Bu sonuç da, saplantılı bağlanma stiline sahip bireylerin, aile ve iş yaşamlarının içiçe ve birebir etkileşim halinde bulunduğunu göstermektedir.

Hazırlayan; Uzm. Psk. Tarık Solmuş

Kaynaklar

Hardy, G. E. & Barkham, M. (1994). The relationship between interpersonal attachment styles and work difficulties, Human Relations, 47 (3), 263-281.

Joplin, J. R., Nelson, D. L. & Quick, J. C. (1999). Attachment behavior and health: Relationships at work and home, Journal of Organizational Behavior, 20, 783-796.

Krausz, M., Bizman, A. & Braslavsky, D. (2001). Effects of attachment style on preferences for and satisfaction with different employment contracts: An exploratory study, Journal of Business and Psychology, 16 (2), 299-316.

Hazan, C. & Shaver, P. R. (1990). Love and work: An attachment-theoretical perspective, Journal of Personality and Social Psychology, 59 (2), 270-280.

Sumer, H. C. & Knight, P. A. (2001). How do people with different atachment styles balance work and family ? A personality perspective on work-family linkage, Journal of Personality and Social Psychology, 86 (4), 653-663.

Vasquez, K., Durik, A. M. & Hyde, J. S. (2002). Family and work: Implications of adult attachment styles, Personality and Social Psychology Bulletin, 28, (7), 874-886.

Schirmer, L. L. & Lopez, F. G. (2001). Probing the social support and work strain relationship among adult workers: Contributions of adult attachment orientations, Journal of Vocational Behavior, 59, 17-33.

Solmuş, T. (2002). Romantik bağlanma: Bebeklik dönemi bağlanma süreci, yetişkin bağlanma stilleri ve romantik ilişkiler, Türk Psikoloji Bülteni, 24-25, 105-113.

Solmuş, T. (2003). Romantik bağlanma II: İlişkisel değişkenler ve ilişki süreci, Türk Psikoloji Bülteni, 28-29.

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

Bluesky24 isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Bağlanma Süreci/Stilleri ve Kişilerarası İlişkiler

Serbest Kürsü ve Kadınlarla ilgili haberler Bağlanma Süreci/Stilleri ve Kişilerarası İlişkiler Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Bağlanma Süreci/Stilleri ve Kişilerarası İlişkilerBEBEKLİK DÖNEMİ BAĞLANMA SÜRECİ, YETİŞKİN BAĞLANMA STİLLERİ, İŞ YAŞAMI VE İŞ-AİLE YAŞAMI ETKİLEŞİMİ/DENGESİ Bağlanma Süreci / Stilleri ve Kişilerarası İlişkiler Bağlanma kuramı, insanların kendileri için önemli olan diğer başkalarıyla güçlü duygusal bağlar kurma eğiliminin nedenlerini açıklayan ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Kadınlarla ilgili haberler telkin cd indir izle İstanbul Kadınlarla ilgili haberler nerededir kimdir Kadınlarla ilgili haberler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Kadınlarla ilgili haberler hipnoz Kadınlarla ilgili haberler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Kadınlarla ilgili haberler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Kadınlarla ilgili haberler kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:25 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.