Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Toplumsal Duyarlılık
Toplumsal DuyarlılıkToplumsal duyarlılık veya bilinç, yaşadığımız dünyayla ve yaşadığımız olaylarla ilişki kurmak ve bu konuda sorumluluk almaktır. Staub (1979) bu konudaki düşüncelerini şöyle açıklıyor: Pozitif sosyal davranışlar, başkasının ya da başkalarının ihtiyaçlarına yönelik olan davranışlardır. Bir kişinin sosyal sorumluluk içeren davranışlarda bulunması için, başkalarının ihtiyacını, hedeflerini anlaması ve de buna uygun davranışları üretmesi gerekmektedir. Bu davranışlar maddi ve manevi olarak çok çeşitli şekillerde olabilir. Toplumsal gelişmelere verilen uygun bir tepki de toplumsal bilinç içeren bir davranıştır. Bu tür davranışlarda önemli olan büyük ya da küçük bir topluluğa hizmet etmekten çok, destek olunan amaca ne ölçüde hizmet edilebildiğidir.
Toplumsal Duyarlılık Neden Gereklidir?
Toplumsal bir varlık olan insan, çevresine karşı duyarlı olmak durumundadır. Tıpkı Ernest Hemingwayin Çanlar Kimin İçin Çalıyor adlı eserinde ifade ettiği gibi "birbirinden kopuk bir ada değildir insanoğlu", birine zarar veren bir olay, diğerlerini de etkiler. Suya attığımız minicik bir taşın etkisinin halka halka yayılarak genişlemesi gibi, pozitif veya negatif etki yaratan sosyal hareketler de dalgalar halinde büyüyerek yaygınlaşır ve bizi bir şekilde etkiler. Yaşadığımız dünyaya, çevremize karşı ne kadar duyarlıysak, bu duyarlılık olumlu veya olumsuz olarak bize geri dönecektir. Örneğin, çocuklarımıza otobüste, trende vb..yerlerde yaşlılara, güçsüzlere, ihtiyacı olanlara öncelik duyarlılığını kazandıramamışsak, gelecekte ihtiyacımız olan anlarda o dönemin çocukları da bizlere anlayışlı davranmayacaklardır. Çünkü onları biz yetiştiriyoruz ve onlar bizim ürünlerimiz.... Bu nedenle iş işten geçtikten sonra çevremizden duyarlılık beklemek gerçekçi değildir. Önemli olan, gerekli duyarlılığı yerinde ve zamanında gösterebilmektir.
Özellikle yaşadığımız çağda toplumsal duyarlılık daha da fazla önem kazanmaktadır. Erich Fromma (1996) göre sanayileşen toplumlarda, ekonomik gelişmeyle birlikte insanların bireyselleşmesi ve sonucunda insanın yalnızlığa itilmesi gerçeğiyle karşı karşıya kalmaktayız. Bu bireyselleşme ve yalnızlaşma, duygusal körlüğe neden olmakta ve insanı kendisine ve yaşadığı topluma yabancılaştırmaktadır. Bu yabancılaşma, insan yaşamına anlam veren önemli bir boyutun ortadan kalkmasına neden olmakta ve de toplumun çözülmesine dair riskleri beraberinde getirmektedir. Sağlıklı insanlar yetiştirebilmemiz için gelişen ekonominin yanında insani değerleri de ön planda tutan, insanı makine gibi görmeyen, insana değer veren sosyal yapıyı da geliştirmemiz gerekmektedir. Ancak bireyler bulundukları toplum için üretirler, emek harcarlarsa, yaşadıkları topluma aidiyet hissini yaşarlar ve kendilerini güvende hissederler.
Toplumsal Duyarlılığın Kazanılması:
Toplumsal bilince yönelik davranış becerilerini kazanmak ve kazandırmak, uzun ve emek isteyen bir süreçtir. Stauba (1979) göre çoğu zaman kişi başkaları ya da toplum için sorumluluk aldığında, kendisiyle çelişkiye düşebilir; çünkü burada kendisinden birşeyler verecektir. İnsanın bunu öğrenmesi ve uygulaması kolay değildir.
Pozitif sorumlu davranışın nasıl geliştiğine dair çok farklı görüşler vardır. Bazı bilim adamları bunun genetik olduğunu savunurken, bazı başka araştırmacılar ise bunun öğrenilen davranışlar olduğunu, özellikle de sosyalleşme süreçleri sonucunda oluştuğunu ifade etmektedirler. Diğer bir görüş, beklenen sosyal davranışların belli gelişimsel devrelerin sonucunda kazanıldığı şeklindedir (Staub, 1979). Bazı uzmanlara göre, toplumsal bilinç içgüdüsel olarak kazanılmaktadır. Bu düşünceye göre insanoğlu, çevresine karşı duyarlı olma ve çevrede oluşturduğu etkinin, yani davranışlarının sonuçlarını düşünme içgüdüsüyle doğmuştur. Bu nedenle bebekler ellerindeki bir oyuncağı masaya vurur ve ne olduğunu, nasıl bir etki uyandırdığını merakla izlerler. Doğuştan gelen bu içgüdü, çocukluk ve gençlik yılları boyunca desteklenirse ve gelişirse, davranışlarının sorumluluğunu alan, topluma karşı duyarlı bireyler yetişir. Bu içgüdünün desteklenmediği ve gelişemediği durumda ise, sorumsuz ve duyarsız bireyler yetişir.
Bireylerin bu duyarlılığı geliştirmesinden, başta bireyin içinde bulunduğu aile, arkadaş, okul olmak üzere toplum olarak sorumluyuz. Her bireyin kendi sınırları ölçüsünde bulunduğu ortamın gelişimini etkileme potansiyeli ve sorumluluğu vardır.
Şimdi sizlerle, bireylerin kapasitesi ya da özellikleri ne olursa olsun, çevrelerine karşı duyarlı olma içgüdülerine sahip olduğunu gösteren gerçek bir olayı paylaşmak istiyoruz:
"Birkaç yıl önce, Seattle Özel Olimpiyatlarında, tümü fiziksel ve zihinsel özürlü olan dokuz yarışmacı, 100 metre koşusu için başlama çizgisinde toplandılar. Yarışmacıların tümü yarışı bitirmek ve kazanmak için istekliydiler. Yarışa başlar başlamaz, içlerinden genç bir delikanlı tökezleyip yere düştü ve ağlamaya başladı. Diğer sekiz kişi oğlanın ağlamasını duydular, yavaşladılar ve geriye baktılar. Sonra hepsi yönlerini değiştirdiler ve geriye döndüler, oğlanın yanına geldiler. İçlerinden Down Sendromlu bir kız eğilip oğlanı öptü ve:
-Bu onun daha iyi olmasını sağlar, dedi.
Sonra dokuzu birden kolkola girdiler ve bitiş çizgisine doğru hep birlikte yürüdüler. Stadyumdaki herkes ayağa kalkıp, dakikalarca onları alkışladı. Orada bulunan insanlar hâlâ bu öyküyü anlatırlar. Neden? Çünkü, bu hayatta önemli olan şey, kendimiz için kazanmaktan, çok daha ötede olan bir şeydir. Bu hayatta önemli olan, diğerlerini de anlamak, yavaşlamak ve rotamızı değiştirmek anlamına gelse bile, diğerlerinin kazanması için yardım etmektir. Toplumsal duyarlılık ve bilinç bu şekilde gelişir " (Yılmaz, 2002, sayfa 30.
Ailede Toplumsal Duyarlılık Kazandırmak İçin Neler Yapılabilir:
Anne babaların toplumsal olaylara, diğer insanlara çevreye duyarlılığı ile çocukların duyarlılığı arasında doğrudan bir ilişki vardır. Bu nedenle ailelerin toplumsal duyarlılık ile ilgili olarak çocuklara model olmaları çok önemlidir. Çocuk, ailesinde topluma katkıyı, hayatının doğal bir parçası olarak görürse, kendisi de birşeyler üretmek için istek duyar. Shapiro (1997) Ailelerin çocuklarda daha empatik, daha duyarlı davranışlar geliştirmelerini sağlamak amacıyla şu yöntemleri öneriyor:
·Çocuklarınızından Beklediğiniz Sorumlu ve Düşünceli Davranış Çıtasını Yükseltin.
Shapiro, Öncelikle ailelerin çocuklardan bekledikleri sorumlu davranış çıtasının yükseltilmesi gereğini savunuyor. Aile kurallarının açık ve tutarlı bir şekilde ortaya konulmasını ve de sorumlu davranışın bu kurallar içinde yer almasının önemini vurguluyor. Çocuğun ev ortamında yaşına uygun sorumluluklar alması gerektiğini belirtiyor. Çünkü çocuktaki empatik anlayış, öncelikle en yakınlarına empati kurarak gelişiyor. Shapiroya göre, verilen çocuğa verilen sorumluluklar yaşla birlikte değişen, gelişen şekilde ele alınmalıdır.
·Çocuklarınıza İyilik Etme Fırsatı Verin.
Shapiroya göre empati geliştirmenin en iyi yolu rastgele "iyilik etme davranışlarını" uygulamaktır. Başkalarına iyilik yapmayı aile projesi haline getirmeye hemen bugün başlanmasını, boş bir defter satın alınmasını ve ailede herkesin bu deftere o gün yaptığı bir iyiliği kaydetmesini öneriyor. Iyilik yapmanın alışkanlık haline geldiği zaman, çocuklarınızın daha yardımsever olacağını belirtiyor.
·Çocuklarınızın Bir Toplum Hizmetine Katılmalarını Sağlayın.
Aile bireylerinin çeşitli şekillerde projelere katılarak başkalarına yardım etmesi, hem çocuklarınızın topluma karşı daha duyarlı olmasını, hem de sosyal becerilerinin daha da gelişmesini sağlayacaktır. Mümkün olduğunca bu çalışmalara çocuğunuzla beraber katılın. Eğitim Gönüllüleri Vakfı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı, Doğal Hayatı Koruma Derneği, TEMA çocuğunuzla birlikte katılabileceğiniz çeşitli toplumsal hizmet çalışmaları düzenleyen kurumlardan bazılarıdır.
·Çocuklarınızla Başkalarının Yaşantılarına, Sıkıntılarına Dair Konuşun.
Sizin başka insanların, toplumların sıkıntılarına önem vermeniz ve bunu tartışma konusu olarak gündeme getirmeniz, hem çocuğunuzun duyarlılığını artıracak, hem de çocuğunuzun bakış açısını, bilgi düzeyini, ifade yeteneğini geliştirecektir. Haberleri beraber seyredip, orada karşınıza çıkan toplumsal olayları irdeleyen bir konu üzerinde tartışabilirsiniz. Örneğin, çocuğunuzla Güney Afrikadaki kıtlığı konuşabilirsiniz. Oradaki insanların bir günü nasıl geçiyor, güncel sıkıntıları neler ve o insanlar için neler yapılabilir, bunun üzerinde birlikte düşünebilirsiniz. Ya da çevrenizde sıkıntılarına şahit olduğunuz insanlara dair konuşabilirsiniz. Doğu bölgelerimizde yaşayan insanların kış mevsiminde yaşadıklarına, onların hayatlarına dair konuşabilir ve orada yaşayan insanların hayat şartlarını iyileştirebilmek için neler yapılabileceği konusunda tartışmalar yapabilirsiniz. Daha küçük çocuklarda "şimdi havalar soğudu acaba kuşlar nasıl yiyecek bulur" gibi konuşmalar da çocuklarda empatiyi geliştirir. Bu tür konuşmalar çocuğunuzun bakış açısını ve de hayata dair düşüncelerini etkiler. Çocuklarımız, hayatı sadece bizlerin yaşadığı açıdan değil, çok farklı yaşamsal deneyimlerden oluştuğunu bilerek yaşarlarsa, toplumsal duyarlılıkları daha da gelişebilir.
Okullarda Toplumsal Duyarlılık Kazandırmaya Yönelik Ne Tür Çalışmalar Yapılmaktadır?
Okullarda toplumsal duyarlılık kazandırmaya yönelik çalışmalar son zamanlarda çok büyük bir gelişme göstermiştir. Okullar, aynı anda çok fazla öğrenciye ulaşılabilir olma özellikleri nedeniyle, toplumsal hizmet açısından çok uygun ortamlar yarattıkları için, çok çeşitli çalışmalara ev sahipliği yapmaktadırlar. Okullar, hem dışarıdaki toplumsal kaynakları kendi ihtiyaçları için kullanma şeklinde; hem de dışarıdaki topluma hizmet üretmek şeklinde toplumsal hizmet çalışmaları organize etmektedirler. Böylece okullar, toplumsal hizmetler sayesinde, bir yandan toplumu kendi kaynakları ile beslerken, bir yandan da toplumdaki kaynakları kendi ihtiyaçları için kullanmaktadırlar.
Okullarda çok çeşitli toplum hizmet çalışmaları yapılmaktadır. Avrupa ve Amerikada pek çok okul, toplum hizmeti çalışmalarını mezuniyet kriterlerinden biri olarak ele almaktadır. Öğrenciler buralarda, evsizlerin ev sahibi olmaları için çalışmalar yapmaktan, kendi akran gruplarına yardım etmeye kadar pek çok çalışmada aktif rol almaktadırlar. Mitchelle (1998) göre özellikle Akran Destek çalışmaları, Akran Danışmanlığı, Akran Öğretmenliği ya da Akran Arabuluculuğu gibi çalışmalar, okul iklimine pozitif etkileri açısından çok popüler çalışmalar arasında sayılmaktadır. Öğrenciler, ayrıca doğal hayatı koruma, yoksul ortamlardaki yaşayanların temel ihtiyaçlarının karşılanması gibi daha büyük kitlelere hitap eden çalışmalarda da görev almaktadırlar.
Okulların dışarıdaki kaynakları kendi ihtiyaçları için kullandıkları toplumsal hizmet çalışmalarına örnekler, öncelikle velilerle yapılan çalışmalarda gözlenmektedir. Buralarda veliler, okulların çeşitli birimlerinde görevli olarak çalışırlarken hem okula, hem de veli-okul birliğininin etkin olmasına destek olmaktadırlar. Okullara toplumdan sunulan toplum desteğine diğer bir örnek ise, kariyer hayatını öğrencilerin yaşantılarına geçirmek amaçlı "staj pogramları" ya da meslek çalışanlarının öğrencilere verdikleri paneller, konferanslardır. Mitchelle (1998) göre ABDde çok popüler olan, özellikle de üstün zekalı çocukların eğitiminde çok sık uygulanan bir başka program ise, "mentor-öğrenci"programlarıdır. Burada öğrenci, bir yetişkin ile otorite ilişkisinde olmaksızın birlikte çalışarak, onun deneyimlerinden öğrenme tecrübesini yaşamaktadır. Bu çalışmalarda emekli öğretmenlerin, ya da üniversite öğrencilerinin okullardaki öğrencilerle eşlenerek gençlerle birebir çalışmalar yaptığını görmekteyiz (Mitchell, 1998).
Tüm bu çalışmaların amacı, öğrencilerin yaşayarak öğrenme deneyimlerini kazanmalarını, günlük rutinden ayrılarak daha kişiye özel, kendi farklılıklarını yaşayacakları ve kendilerini tanıyacakları, aynı zamanda bulundukları topluma fayda sağlayacakları bir sistem yaratmaktır. Ayrıca, bu deneyimler, öğrencilerin gelecekte yapmak istedikleri işler ve de ortamlarla ilgili olarak da bilgi ve deneyim kazanmalarına destek olmaktadır. Sills (1957)ye göre toplum hizmeti çalışmalarına katılan kişiler, bu kazanımların yanında, başkalarına yardımcı olmanın, iyi vatandaş olmanın ve bulundukları ortam için iyi şeyler yapabilmenin yarattığı manevi doyumu da yaşamaktadırlar. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |