Cemil İpekçi ile Çok Özel...

[Bluesky24]

Cemil İpekçi ile Çok Özel...





İşi, ailesi, cinsel tercihi ve söyledikleriyle daima gündemi meşgul eden biri... Onunla sohbet etmenin tadına varan, bir kez daha sohbet etmeden duramıyor. Bugüne kadar hakkında yazılan yazılmayan her şeyi bir akşam yemeğinde içinden geldiği gibi döken Cemil İpekçi ile yaptığımız sohbeti sizinle paylaşmak istedik.Sabataycı diye isimlendirilen ailesinin çok geniş olduğunu söyleyen İpekçi, Aradan yıllar geçmiş, çok şeyler değişmiş, artık deformasyon Sabataycılıkta da kendini göstermiş diyor. Sevgi dolu bir aile ortamında büyüdüğünü belirten İpekçi, ailesine hala bu kadar düşkün olmasının nedenini, anne ve babasının birbirine duyduğu sevgiye bağlıyor...- İpekçi Ailesinin temelleri nasıl atıldı? Annem ilkokuldan itibaren babamın kuzeni olan İnci İpekçi ile çok samimi arkadaşmış. Bir gün, İnci İpekçiye giderken babamı görmüş ve ondan nefret etmiş.

Ananem 8 aylıkken ölünce, annemi ninesi büyütmüş. Tüm miras haliyle anneme kalmış. Annem, 19 yaşına girdiğinde kendisini isteyen herkese hayır diyormuş. Büyükbabam da, Yarın gelecek kişiyi de gör deyince, annem babamı görmek zorunda kalmış. Annem büyükbabamın isteği üzerine, hiç sevmediği babamla ağlayarak evlenmiş. Hatta şu anda ablamda duran elmas bir taç vardır. Park Otelde düğünü olan annem, İstemiyorum diyerek o tacı bile başından atmış. Annemin bu evliliği istememesinin en büyük nedeni, babamın kıllı olmasıymış. Büyükbabam da çok kılı ve 1.90a yakın bir adammış. Babamın da suratı sakalı, filan benim gibiydi. Evleniyorlar ve annem ilk gece, babamın vücudunda tek bir tüy bile olmadığını fark edince babama deliler gibi aşık oluyor. Annemle babamın arasında 5 yaş vardı. Babam çok neşeli bir adam olmasına rağmen, annem tam terine içine kapalı, donuk bir kadındı. Her zaman kapalı giyinirdi. - Bize biraz çocukluğunuzdan bahseder misiniz?Güzel bir çocukluk geçirdim. Gülgün Feymanın dedesiyle, dedemin evleri Safranboluda yan yanaydı. Dedem ölünce bu ev bizlere miras kaldı. 60a yakın kuzenim var. Kim paylaşacak bunu? Bizde köye bıraktık. Yani çocukluğumun geçtiği ev, şimdi köy evi oldu. Bir sokağın adı Cemil İpekçi Sokağı, başka bir sokağın adı da Leyla Gencer oldu. Leyla Gencer, annemin dayısın kızı. Bizi bu şekilde onura ettiler. - Babasının çapkın bir erkek olduğunu söyleyen İpekçi, son nefesinde babası için yaptığı şeyi gülerek anlatıyor: Leyla Gencerle İlhan Gencer babamın kuzeni oluyor. Şarkıcı İlhan Gencerden bahsediyorum. Baba tarafım kadar güçlü bir aile görmedim ben. Kadınların 50sini eskitirler ama kendilerinin eskimesi mümkün değil. Babam 4 kere evlendi. Bir tanede nikâhsız birlikteliği var. Yani toplam 5 evlilik. En son hastanede ölümle pençeleşirken beni çağırdı, ‘Ne var babacığım? dedim. ‘Bana bunu mu layık gördünüz? dedi. 60 yaşlarında bir hemşire var yanında. Gittim hastaneyi aradım, taradım; 21 yaşında Yugoslav göçmeni bir hemşire bulup getirdim. Ona bakarak ‘oh oh! diyerek öldü. - Hayata dair kararlarında hep babasının etkisi görülen Cemil İpekçi, hayatının rotasını değiştiren o cümleyi şöyle anlatıyor:Babamın bir lafını hayatım boyunca asla unutmam. Hastanede olduğu dönemlerde, ‘Gala Kulüp diye bir kulüp işletiyorum. Babamı ziyaret ettikten sonra eve gelip, duşa girdim. Babamın ağırlaştığına dair bir haber geldi. Islak saçlarımla hızlıca arabaya atlayıp gittim. Ne makyaj var, ne başka bir şey. Babam ölüm döşeğinde bana bakarak, ‘Nedir bu halin? dedi. ‘Acele çağırdılar baba deyince, ‘Sen ölmüyorsun ki ben ölüyorum dedi. En sevdiği şey, beni süslü görmekti. Kendime bakmamı çok severdi. Onun için ölüm çok önemli bir şey değildi. Yani ölüm, doğmak kadar normal bir şeydi. Babam Vakıf Gurebanın başhekimiyken, yanında asistan olan, sonradan aynı hastanenin başhekimi olan bir doktor vardı. Babama ‘hocam diyordu. ölürken o doktor da babamın yanındaydı. Babam o doktora ‘Ayağıma iğne batır dedi. Sonra ‘Dizime vur dedi. Zaten öylece öldü... Biz bu yapılanların ne anlama geldiğini daha sonra sorduk. ‘ölüm ayaktan başlar dediler. Aksi olsaymış, akciğerlerinden nefes alamayıp, daha zorluk çekecekmiş.- Cinsel tercihler konusunda insanları şaşırttığını ancak tercihinin sadece kendisini bağladığını ısrarla vurgulayan İpekçi, bu konuda da ilk tepkiyi ailesinden beklediğini söylüyor. Ancak tepki umduğu şekilde gelmemiş:Hiç unutmuyorum. 19 yaşında çakıl Gazinosunda oturuyordum. Bu gay hayatım daha başlamamıştı. Fiziğim çok hoş, saçlarım uzun güzel bir gençtim. Oturuyorum, masaya birden bire böyle koca alevler içinde bir meyve geldi. Nereden bu? dedim Karşıdaki bey gönderdi dediler. Ben çok korktum. Geri götürün dedim. Biraz sonra bir şampanya geldi. Sabahın üç buçuğuydu. Meyve geldi ve meyvenin içinde bir kutu. O saatte bir kuyumcu açılmış, bir yüzük geldi. Bugüne kadar böyle jestleri ben yapıyordum. Bana da böyle şeyler yapılmaya hakkım olduğunu düşündüm. Ve gay hayatım böylece başlamış oldu. Ailemi karşıma alıp, ‘Oturun size çok önemli bir şey diyeceğim dedim. Valizimi de hazırlayıp, içeriye koymuştum. Gay olduğumu açıklayacağım ya nasılsa ‘hayır diyecekler. Belki de valizi alıp çıkacağım evden. Her şeyi göze almıştım. ‘Ne var? dediler. ‘Dün ben bir adamla beraber oldum deyince babam, ‘Peki, Nasıl buldun? dedi. ‘çok iyi buldum dedim. O zaman babam, ‘Beni hayatta ne yaptığın ilgilendiriyor, dört duvar arasında ne yaptığın değil dedi.Babamın hayatında hiç bir mevhumun ölçüsü yoktu. Bu olaya kızmayı bırakın, reaksiyon bile göstermedi. Babamdan hayatım boyunca sadece bir kez, 35 yaşındayken tokat yedim. Birine aşığım ve bir ayrılık yaşıyorum. ‘Gel, beraber yemeğe çıkalım dedi. Babamla beraber çok içerdik böyle rakı filan. Balık Pazarına gittik rakı içiyoruz, bende anlatıyorum. İşte şöyle oldu, böyle oldu diye. Ağlıyorken bir tokat suratıma ‘Yalan söylüyorsun dedi. ‘Hayır, söylemiyorum dedim. ‘Bana değil kendine yalan söylüyorsun. Aşkın bitmiş, onun üstüne atıyorsun her şeyi dedi. Yani çok hoş bir adamdı. Ben hayatımda ne kadar Cemil olabilmişsem, babama borçluyumdur. Kimsenin kimseyi tenkit etmeye ve üzmeye hakkı yokBir kere bir programda, adamın biri sordu, ‘Seks tercihiniz nedir? diye. ‘Niye, bir teklifiniz mi var? dedim. Adam dedi ki, ‘Yok hayır. Bende, ‘Böyle bir soru teklif olunca sorulur, ne merak ediyorsun? dedim. Bir insana seks tercihi neden sorulur? Aklında bir şey var ki soruyor. Seni ne alakadar eder ki benim seks tercihim?Tercihlerimiz bir ömürde bir kere değişebilir. Onun için bugünkü tercihinden dolayı başkasının tercihini tenkit etmen demek, yarın kendi yapacağın tercihini de tenkit etmen demektir. Bugün için bana doğru olan, yarın yanlış olabilir. Nitekim de 60 yaşına geldim, görüyorum. Dünkü doğrularım, bugünkü yanlışlarım, dünkü yanlışlarımda bugünkü doğrularım. Yani doğrularımız ve yanlışlarımız bile o kadar değişiyor ki nerde kaldı ki oturup tercihlerimiz değişmeyecek. O nedenle kimsenin kimseyi tenkit etmeye, kimsenin kimseyi üzmeye hakkı yok. Herkes o anında ne yaşıyorsa ona göre doğrudur. Ona göre doğrusuyla kabul edecektir. Kimse kimsenin doğrusunu yaşamak mecburiyetinde değil. Aynı olayı ikimizde yaşayabiliriz ama içinden çıktığımızda aldığımız dersler farklı olur. Benim için Rabbimin doğruluğu en öndedirDünyadaki doğrular nedir? Benim için Allahın doğruluğu, Rabbimin doğruluğu en öndedir. Kimsenin gönlünü incitmeye hakkım yok. Bunu yaparım ama yanlış yapmış olurum. Kimsenin hakkına tecavüz edemem. Edersem bu bir yanlıştır. Başka bir insanın canına kast edemem, edersem bu bir yanlıştır. Bir insana çok sevgi gösteririm, sevgi veririm bu bir doğrudur. Ama aşırı sevgi vererek eğer onu yorduysam bu bir yanlıştır. çünkü sevginin de bir derecesi var. Sevgide de güneş kadar yakıcı olmayacaksın. çünkü hepimizin sevgiyi alabilme kapasiteleri ve alabileceğimiz anlar var. Nefret gibi sevgide çok kuvvetli. Bu doğruların dışında ben istediğimi yaşamaya, istediğimi giymeye, istediğim gibi düşünmeye hakkım var. Buna hiç bir şey engel olamaz. Düşünceler zaten sınırlanamaz. Onun için insanların düşünme özgürlüğü çok önemli. Zararı olmayan yasakları koymak, sadece insanları zararlı hale getirir Bugün en nefret ettiğim şeylerden biri Türkiyedeki düşünce özgürlüğünün yıpranması. Ben yarından itibaren portakal rengi giyip ortada dolaşabilirim. Bunu giydiğimden dolayı ne sokaktaki hastanelerde bekleyen kuyruklar çoğalır, ne işsizlik daha çoğalır, nede memleket ekonomik olarak daha sarsılır. Zararı olmayan yasakları koymak sadece insanları zararlı hale getirir. Bunların hepsi masum isteklerdir. Giyinmek gibi, düşünmek gibi, hayatını yaşamak gibi... Ben annelik ve babalığı da öyle buluyorum. Bence dünyada herkes, çocuk yapmadan önce kendini beş kez sorgulamalı. ‘Ben anne olabilir miyim, anne olma vasfına sahip miyim, baba olma vasfına sahip miyim? diye. Herkes karı olmak, koca olmak, baba olmak, anne olmak mecburiyetinde değil. Bunlar cemiyetin baskıları. Dünyada koca olmayan ve dünyaya çok faydalı olacak erkeklerde var. Dünyada anne olmayan ama dünyaya çok faydalı olacak kadınlar da var. Bunlar olması gereken şartlar değil. Nitekim beni en üzen şey, insanların koyduğu şartları, koyduğu yasakları yine insanlar ihlal etmişlerdir. çünkü öyle yasaklar koymuşlar ki insanın doğasına aykırı. Âşık olmak gibi... Benim için aşkın cinsi ve bedeni olamaz. Cinsel tercihlerde, bedeninize uyan karşı cinsten olabilir yâda olmaz. Aşık olmanın günah olduğu söylenir. Nasıl böyle bir şey olabilir ki? Aşkın iki türlüsünü düşünebilirsiniz. Eğer ruhani anlamda düşünüyorsan, yüzünü gördüğün için âşık olabilirsin. Medeni olursan kimyanla anlaştığı için diyebilirsin. Aşkın günah olduğunu, insan ilişkisinin günah olduğunu, sevmenin günah olduğunu nasıl söyleyebilirsin? İnsanları nasıl ayırabilirsin ki yani bu mümkün değil. Aşkımı beraberce de, kendi içimde de, göz gözede yaşayabilirim. O bana aittir. Ben hayatımda her türlü aşkı yaşadım. Hepsi en güzeldi. Ben arkadaşımla yaşadığım bir ilişkiyi de aşk olarak algılıyorum. çünkü aşk sadece bir kişiyle olan bir şey değil. öyle arkadaşlarınız vardır ki, gördüğünüzde kalbiniz çarpar. Onu düşünürsünüz. Ona bir şey aldığınız zaman sevgiliye aldığınız kadar mutlu olursunuz. Ben 17 yaşındayken Zeynep Gürsel diye bir kıza aşık olmuştum. Onlarca şiir yazmıştım onun için. Sonra 26 yaşında yine bir kadına âşık oldum. Benim için aşkın cinsi ve bedeni olamaz. Cinsel tercihlerde bedeninize uyan karşı cinsten olabilir yâda olmaz. İnsanları sınıflayamazsınız, soyutlayamazsınız. Hepsine birden günahkâr diyemezsiniz. Beyinde düşünmüşsün ama yapmamışsın ne farkı var?Seni sevmeyebilirim, hoşlanmayabilirim ama terbiyesizlik etme hakkına sahip değilim. Gönül kırmaya, insan ayırmaya hakkım yok. Dünyanın mihenk taşının sadece ben olduğumu düşünmeye hakkım yok. Kendi haklarımızın da nereye kadar olduğunu çok iyi bilmeliyiz. Ben kendimi kimseyle tamamlayamıyorumBen bir teke şeyi fark ettim. Hayatım boyunca hep uzun uzun ilişkiler yaşadım. Hep uzun, sadakatli ilişkiler yaşadım. Namuslu hayat var ya, o neyse yıllarca sürer ve sadakatle oturur. Hiç öyle biri değilmişim ben. Yani ben esasında kimseyle olmaması gereken biriymişim. Âşık olacağım, bağıracağım, çağıracağım. Bugünkü ilişkim bitmiş olsa, bir daha ömrümün sonuna kadar ilişkiye başlayabileceğimi bilemiyorum. çünkü hakikaten hayat çok kısa. Böyle insanlarda var, kendini başka insanlarla tamamlayabilen. Ben kimseyle kendimi tamamlayamıyorum. Kendi kendime tamamım zaten. Benim ihtiyacım yok tamamlanmaya. Aslında bu dünyada çok yanlızımHayatta en güzel şeyin flört olduğunu düşünüyorum. Artık mükemmellik büyük bir yük geliyor. Aslında şu dünyada ne kadar yalnızım. Hele şöhret denilen şey sadece bir lokma. Beni böyle yerlere göklere koyamayan insanların, yanında olmadığımı sonradan gördüm. Şu anda mesela bir sürü insan artık benden hiç bir şey alamaz. Bunu samimi söylüyorum. Benim atölyemin kapısı herkese açık oldu. Bugün bu şöhret ne işe yarıyor ki? Aysun özpolat / www.kadinhayat.comDiğer RöportajlarKürşat - Röportaj için tıklayın...

Ahu Türkpençe - Röportaj için tıklayın...