Yıllar önce Oxfordda karşıdan karşıya geçerken öylece durup kaldım bir süre.
Arkadaşımın çekiştirmesiyle toparlanıp yürüdüm. Akşam sordu arkadaşım: "Neden dondun kaldın bugün caddede?" Gülümsedim. "Bisikletinin önündeki sepette küçük kızıyla giden genç bir kadın gördüğüm için" dedim. Şaşırdı; ne vardı ki bunda donup kalacak! Hiçbir şey tabii ki. Ama mesele kadının çocuğuyla
e binmesi değildi. Kadının giydiği etek, O pedal çevirdikçe açılıyor ve bacakları görünüyordu. Ama daha da önemlisi kadın bunu hiç umursamıyordu ve tabii çevredekiler de… Adı Liza ya da Mary –her neyse- olan bu kadın, benden çok farklıydı. Kot pantolonla otururken bile annesi kaş göz işaretiyle "bacaklarını kapat" dememişti hiç ona. Kimse Onun için, "şu o…puya bak, bir de ana olacak!" diye düşünmüyordu. O bacakları açıldığı için utanç duymuyordu en önemlisi. Kızı da utanmayacaktı; ne annesinden ne de kendi bedeninden.
Oysa biz daima bu utanma duygusuyla büyürdük. Kendi payıma kentli, modern ve hatta ilerici bir ailede yetişmeme rağmen ben de bu "utanç"tan nasibimi almıştım. Saçımızdan popomuza, yeni büyümeye başlayan göğüslerimizden bacaklarımıza kadar, bedenimiz hep bir "utanç" kaynağı olmalıydı! Bedeninin çoğu parçalarını utanmadan sergileyenler edepsiz ve hatta o…puydular!
Türkiyeye döndükten birkaç gün sonra gazetede şöyle bir habere rastladım: "İranda kadınlara
izni. Kadınlar artık kendilerine ayrılmış parklarda, erkeklere görünmeden
e binebilecekler!" Bu İranın o zamanki nispeten "modern" Başbakanı Hatiminin "cesur!" kararıydı ve bazı çevrelerden büyük eleştiri almış, infial yaratmıştı!
Üç ayrı coğrafya, üç ayrı kültür ve üç farklı kadın olma hali. Her şeyi bir yana bırakıp, sadece bir "insan hakkı" olarak bakmaya çalışırsak, nasıl görünüyor!? Bedenimizle ilişkimizi ve davranışlarımızı bir başkalarının nefsine göre ayarlamak zorunda kalıyorsak, nasıl bir "özgürlük" algısından söz ediyor olabiliriz? Bize, biz istemiyorken bakma, dokunma, içimize girme hakkını kim veriyor bir erkeğe? Tanrı mı, doğa mı?!
Tüm bu tartışmalar bir yana ben asıl bunun kadın psikoloji üzerindeki etkilerinden söz etmek istiyorum. Utandırılarak büyüyen bir kız çocuğu, her şeyden önce kendine güven sorunu yaşayacaktır. Sahip olduğu gücün ve niteliklerin farkında olmayacak, dolayısıyla daima başkalarına ihtiyaç duyacaktır. Güvensizliği öz saygısının gelişmesini engelleyecek, onun yerine bağımlı kişilik geliştirecektir. Her insanın ihtiyacı olan sevilme gereksiniminden çok daha fazlasını isteyecektir; çünkü kendine dair sevgi eksikliğini de başkasından tamamlamaya çalışır. Bu yüzden istemediği şeylere de boyun eğen, bir türlü doyum hissine ulaşamayan, memnuniyetsiz insanlar olacaklardır. Bu insanların isteklerini direk talep etmek yerine, mesaj verdiklerine tanık oluruz. Mesajlı iletişim son derece yorucu ve sağlıksızdır. Cinselliğini doya doya yaşayamadığını söylemek bile gereksiz. Bu bazen aşırı bastırılmışlık nedeniyle, hiç beklenmedik bir biçimde aşırı uçlarda da yaşanabilir.
Sonuç olarak böyle yetişmiş isek bir durup düşünmeli ve utanç duygumuzla yenişmeliyiz. Sağlıklı bireyler olmak, üretmek ve mutlu yaşamak hepimizin hakkıdır. Bunun için de sorgulanması gereken ne ise cesaretle sorgulamalı ve yerine yeni bakış açıları geliştirmeliyiz.
Sağlıcakla kalın.
Saygılarımla
YEŞİM AKBULUT, Psikolog
dryesim.akbulut@mynet.com
Kaynak: Alıntıdır