Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Mağrur, ürkek ve güçlü; Selma Ergeç Almanya doğumlu. Keman çalıyor, resim ve bale yapıyor. Kendisi de dahil olmak üzere tüm çevresi onun bir sanatçı olacağına inanırken herkesi şaşırtarak Almanya'da tıp okumaya başlamış. Bir şeyleri eksik hissettiği için üç yıl sonra tıbbı bırakıp psikoloji ve felsefe okumuş. Çocukluk hayali olan oyunculuğa tamamen bir tesadüf sonucunda başlamış. Tıp stajı yapmak için Türkiye'ye geldiğinde hastaları ve hastane personeli "Manken gibi kızsın. Neden yapmıyorsun?" dediklerinde bunun ona oyunculuğun kapılarını açacağını bilmiyormuş. İstanbul'a gelip oyunculuk ve modellik yapmaya başlamış, ardından mankenlik gelmiş. Şimdilerde asıl hedefi olan oyunculuk yolunda emin adımlarla ilerliyor. Röportaj için evinde buluştuğumuz Ergeç, bizi siyah kazağı, kargo pantolonu ve beresiyle karşıladı. Biz onu çok sevdik, okuyunca siz de seveceksiniz.
Kırılgan, ürkek bir görüntünüz olmasına rağmen çok güçlü bir kadın olduğunuzu düşünüyorum. Öyle misiniz?
Bu biraz duruma bağlı. Kimsenin yüzde 100 güçlü olduğunu düşünmüyorum. İstediğim kadar güçlü olmadığımı söyleyebilirim.
Ne kadar güçlüsünüz? Nelerin üstesinden gelebiliyorsunuz?
Bir şekilde her şeyin üstesinden geliyorum ama süreç zor oluyor. Hassas ve kırılganım. O kırılganlığa rağmen güçlü olmaya çalışıyorum. Her şeyden etkileniyorum, 'boş ver' diyemiyorum. Her sözü, her olayı, her bakışı irdeliyorum. Başkasının benden duyacağı bir rahatsızlığa karşı çok hassasım. Bu da hayatı zor kılıyor.
Bazen 'Keşke böyle olmasaydım' dediğiniz oluyor mu?
Evet, çok... Mantıken söylediğim 'Böyle olma' sözü duygular devreye girdiğinde hemen uygulanamıyor maalesef.
Psikoloji okumanızın bir yardımı olmuyor mu?
Psikoloji okumamın hangi davranışı neden yaptığımı anlayıp, bunu düzeltmek için neler yapabileceğim konusunda analiz yapmama çok faydası oldu. Ancak her şeyi analiz etmenin bir noktadan sonra sakıncalı olduğunu da gördüm. Freud'un 'İrdelenmeyen yaşam yaşamaya değmez' sözüne inanıyorum ama bazen de antenleri kapatıp sadece hedefe odaklanmak gerekiyor bence.
Psikoloji ve felsefe gibi bilimlerin dışında hiç Doğu felsefesi ile ilgilendiniz mi? Yoga, meditasyon ya da çeşitli enerjilerin size yol gösterdiği oldu mu?
Çok eskiden beri ilgileniyorum. Babam ve annemden öğrendim pek çok şeyi. Babam meditasyon yapar, akupunktur bilir. Annem alternatif beslenmeyle ilgilidir. Bunların etkisi altında büyüdüm. Doğu felsefesinin gerekliliklerini içimde hissediyorum ama henüz olmak istediğim spiritüellik boyutunda olamadım.
Mutlu musunuz peki?
Her şeye rağmen, artık evet, mutluyum. Birkaç sene önce bu soruyu farklı yanıtlayabilirdim. Mutlu olmaya çalışıyorum; en azından bunu söylemeliyim. Daha fazla mutlu olmak için daha olgun olmayı isterdim ama...
Mutlu olmanıza rağmen genelde fotoğraflarınızda gülmüyorsunuz...
Fotoğraf çektirmeyi sevmiyorum, rahatsız oluyorum. Ama röportaj fotoğrafı çektirirken gülerek poz vermeye çalışıyorum. Modellik yaparken çektirdiklerimde genelde konseptten dolayı gülmüyorum.
Biraz da oyunculuktan konuşalım. İlk oyunculuk deneyiminizle şimdikini
karşılaştırdığınızda ne tür farklılıklar görüyorsunuz?
Dışarıdan gelen tepkiler çok geliştiğini söylüyor. Umarım gelişmiştir çünkü çok ders çalıştım. Bunun çok daha fazlasını çalışmam gerektiğini de biliyorum. Hâlâ kendi oyunculuğuma baktığımda yüzlerce hatalı şey buluyorum. Hataları makineli tüfek gibi arka arkaya sayabilirim...
Hep olumsuzlukları görüyorsunuz. Çok mu mükemmeliyetçisiniz?
Eskisi kadar mükemmeliyetçi değilim. Eskiden daha katıydım kendime karşı. Şimdi biraz daha esnek olduğumu düşünüyorum. Her şey, her zaman geliştirilmeye müsait bence. Özellikle oyunculukta işin sonu yok. Hep daha iyisi yapılabilir.
Asi için ilk teklif geldiğinde kafanızda neler canlandı? Nasıl bir rol çıkarmayı hayal ettiniz?
Teklif bana geçen ilkbaharda geldi. Tomris Giritlioğlu'nun yaptığı tüm işleri çok beğeniyordum. Asi de onun projesi olunca senaryoyu okumadan kabul ettim. Sonra üzerinde çalışmaya başladığımızda Tomris Hanım bana Jane Austen'ın Aşk ve Gurur isimli romanındaki karakterin tadında bir duyguyu görmek istediğini söyleyince kendimi Defne karakterine çok daha yakın hissettim. Çünkü Aşk ve Gurur benim için çok önemli bir kitaptı. İngiltere'de okurken üzerine analizler yazdığım, BBC'deki uyarlamalarını çok severek izlediğim bir romandı. Bu yüzden Defne karakterini, romandaki kızın Antakya'ya taşınmış hali olarak hayal ettim.
Defne'yi kendinize benzetiyor musunuz?
Benzetmek dışında sevdiğim yanları var. Defne bazı insanların kötü olabildiğine inanmıyor. Onları da anlamaya çalışıyor. Yapıcı, birleştirici ve uzlaştırıcı bir karakter olduğunu düşünüyorum. Onun kadar sakin biri değilim. Bazen ben de onun kadar ürkek olabiliyorum.
Bir gün İstanbul'dan ayrılıp başka bir şehirde yaşama hayaliniz var mı?
Aslında İstanbul benim için rekor oldu. Sekiz yıldır İstanbul'dayım. Bende biraz yerleşik düzen korkusu ve aynı zamanda da özlemi var. İstanbul'dan uzaklaştığım zaman burayı çok özlüyorum. Şu anda başka bir yerin hayalini kurmuyorum. Tam ne yapacağımı da bilmiyorum aslında. Hayat beni nereye doğru sürükleyecekse o yönde gideceğim. Gelecek için çok uzun vadeli planlar yapmamayı, hayaller kurmamayı öğrendim.
Anne babanızın size öğrettiği en güzel şey nedir sizce?
Babam mücadele etmeyi ve hakkımı savunmayı öğretti. Annemden ise disiplinli olmayı öğrendim. O çok sabırlıdır. Bana hâlâ sabırlı olmayı öğretmeye çalışıyor ama ben öğrenemedim.
Mutlu bir ailenin mutlu bir çocuğu muydunuz?
Ben biraz melankoliktim, böyle de devam etti zaten. Mutlu bir aileydik. Çikolata alacak paramız yoktu ama illa ki kitap alınırdı. Hatta ekmeğimizin üzerine süreceğimiz tereyağımız yoktu ama ben keman dersi aldığımı biliyorum. Çok zorluklar altında yaşarken bile annem ve babam her şeyi mümkün kılmaya çalıştılar.
Biraz hayatın tatlarından bahsedelim. Para harcamayı sever misiniz?
Para harcamayı çok severim ve çok tutumluyumdur (gülüyor). Alışveriş yapmayı çok seviyorum. Spiritüel yanımla hiç bağdaştıramadığım bir huyumdur bu benim. Bir yanımda Chanel bir takım diğer yanımda örnek aldığım Gandi... Böyle bir ikilem arasındayım. Aşırı para harcamıyorum. H&M severek alışveriş yaptığım bir yer. Chloe'nin Paddington çantasını çok beğeniyorum ama almam. Çünkü çok pahalı, gereksiz...
Neye değer peki?
Tom Ford'un ilk koleksiyonundaki kadife takımlardan bir gün alacağım (gülüyor).
En çok neler için para harcıyorsunuz?
Oyunculuk için çok film izlemek gerektiğini düşünüyorum. Sürekli film alıyorum. Bir de kitaba çok para gidiyor. Çekimlerde kendi makyaj malzemelerimi kullanmayı tercih ediyorum. Kıyafete para harcıyorum bir de... Seyahat etmek çok besliyor beni. Mankenlik için çok daha fazla para gerekiyordu. Saçınızın modelinden kıyafetinize kadar her zaman çok iyi görünmek zorundasınız mankenlik yaparken.
Artık çok fazla modellik yapmıyorsunuz. Daha fazla oyunculuk yapmak istediğinizden mi? Türkiye'de önce oyunculuk sonra modellik yapmaya başladım ama modelliği çok sevdim. Barbie bebeklerle oynamak gibi bir şey. Bu da aslında benim spiritüel yanımla hiç örtüşmüyor. Müzikler, o kıyafetler... Bambaşka bir duygu, insana çok büyük bir adrenalin veriyor. Şimdilerde sadece çok özel defilelerde mankenlik yapıyorum.
Mankenlikte neleri özlüyorsunuz?
Müzikle bir şeyler yapmayı çok özlüyorum. Tasarımcı-manken işbirliği de çok güzeldi. Aramızda bir güven vardı. Her defile büyük bir koşturmaca ve heyecanı barındırıyordu. Bu yüzden yoğun bir adrenalin de demekti benim için. Bir de beraber çalıştığım insanları çok özlüyorum. Ahu Yağtu, Ece Sükan, Cansu Dere, Sedef Avcı, Özge Ulusoy, Burcu Kutluk, Sema Şimşek, Bilge Kara ile bir takımdık. Şimdi sadece çok özel işlerde buluşabiliyoruz. Benim hiçbir zaman bütünümü doldurmadı mankenlik ama hayatıma çok güzel bir tat oldu. Bana çok güzel anılar, arkadaşlıklar ve tecrübeler kazandırdı. Güzel bir hediyeydi benim için.
Aslında çevreniz geniş gibi görünse de iç çemberinizde az insanın olduğunu düşünüyorum. Öyle mi gerçekten?
Çevrem çok geniştir ama çok yakınımda sadece kardeşim Leyla, Burcu (Kutluk), Cansu (Dere) ve Sedef (Avcı) var. En iç çemberinde olan ve asla vazgeçemeyeceklerimden biri Leyla.
Onlarla birlikte neler yaparsınız?
Burcu şimdi Hindistan'da yaşadığı için çok görüşemiyoruz ama telefonla çok konuşuruz. Sedef'le yemek yeriz. Zor bir dönemimde çok yardımcı oldu, üstelik bir aile düzenine dahil etti beni. Sedef evinde çok güzel yemek yapar. Cansu ile film festivallerini takip ederiz. Çok keyifli bir film arkadaşıdır Cansu.
Nerelere gitmeyi seviyorsunuz peki?
Şu sıralarda en çok Antakya'da Anadolu Restoran ve Mado'ya takılıyoruz (gülüyor). İstanbul'da en çok Hisar'daki Kale Restoranı ve Sade Kahve'yi, Kuruçeşme'deki Aşşk Cafe'yi severim. Balıkçı Hasan'ı, salatasından dolayı Fishmekan'ı, konsepti ve mönüsüyle House Cafe'yi, vişne şarabıyla 5. Kat'ı seviyorum. Susam Cafe evime çok yakın. Orada kahvaltı etmeyi seviyorum. Porte'ye arada bir gidiyorum. Smyrna çok güzel meyve suyu yapar ama şimdi artık çok kalabalık. Eskiden çok giderdim.
Spor yapıyor musunuz?
Spor salonlarını çok sevmiyorum. Bir dönem Gümüşdere'de at biniyordum. City Zen'de pilatese severek gidiyordum.
Alışveriş için sokağı mı alışveriş merkezlerini mi tercih ediyorsunuz?
Yurtdışında kesinlikle sokağı, Türkiye'de ise alışveriş merkezlerini tercih ediyorum. Akmerkez en derli toplusu olduğu için benim favorim. Akmerkez'de belli noktalarım var. Remzi Kitapevi'ne, Makrocenter'a, Zara'ya, Beymen Home'a, Starbucks'a, Sevil Parfümeri'ye ve Akmerkez Eczanesi'ne gidiyorum.
Sürekli aldığınız bir şey var mı?
Kitap... Kardeşim bana bir ara yasak koydu, 'Daha fazla alamazsın' diye... Bir de sürekli siyah üstler; özellikle kazak ve tişört alırım. Bir ara da ekşi jelibona takılmıştım.
Belli başlı moda markalarının en sevdiğiniz ürünleri neler?
Chloe ve Balenciaga çanta, Gucci takımlar, Dolce&Gabbana çizme, Miu Miu ayakkabılar, Burberry trençkot, Cavalli hippi elbiseler, Chanel takım. Bunlardan hiçbirine sahip değilim, bunu özellikle belirtmek isterim.
Gardırobunuzun vazgeçilmez beş parçası nedir?
Üzerimdeki kıyafet benim üniformam. Kahverengi H&M kargo pantolon, siyah kayık yaka kazak ve başımdaki bere. Bu benim ilk ördüğüm bere. Bugüne kadar onlarca bere ördüm, gerçi çok azı bende. Pek çoğunu sevdiklerime hediye ettim. Ümit Ünal'dan bej renkli bir elbise ve Hakan Yıldırım'dan deri bir ceket var bir de. Aslında deri kullanmamaya özen gösteriyorum. Ama bu ceket bir hediye ve Hakan'ın tasarımı olduğu için kullanıyorum. Çantalarımda suni deri tercih ediyorum, H&M'den alıyorum.
Nasıl bir davet olduğu hakkında hiçbir şey bilmediğiniz bir yere giderken ne giyersiniz? Her durumda kurtaran kıyafetiniz ne olurdu?
Benim bir tane erkek pantolonum var. (Kardeşi Leyla "Bunu söyleyeceğini biliyordum" diyor ve gülüyorlar…) Bir erkekten aldım. Vintage, bol paçalı bir pantolon. Üzerine bir gömlek ya da siyah bir üst giyerdim. Küpe takardım. Az topuklu bir çizmeyle birleştirirdim.
Böyle bir davette ne giymiş olsaydınız pişmanlık duyardınız?
Abiye bir kıyafet ve topuklu ayakkabı giymiş olsaydım bütün gece pişmanlık duyardım. Daha önce oldu. Davetin ortasında topuklu ayakkabıyı çıkartıp çıplak ayakla dolaştım. Abiye elbisenin altına babet giymiş olsam o kadar rahatsız olmazdım.
Çok yalın bir güzelliğiniz var. Makyaj yapmaya ne zaman ihtiyaç duyarsınız?
Çekim zamanlarında makyaj yapıyorum. Özel hayatımda makyaj yapma ihtiyacını hiç hissetmiyorum. Bu halimden çok memnunum (gülüyor).
Hangi markaların ürünlerini tercih ediyorsunuz?
Herkes gibi gaza gelip pek çok şey alsam da sette şu anda sadece Mac'in kapatıcısını, Mac'in kahverengi göz kalemini, Nivea'nın kirazlı dudak stick'ini ve bir kaş sabitleyicisi kullanıyorum.
Güzellik sırrınız ne? Nasıl bir bakım uyguluyorsunuz?
Özel bir bakım uygulamıyorum. Her sabah soğuk duş yaparım. Onun dışında çok kuru bir cildim olduğu için The Body Shop'un yağlarını kullanıyorum.
Emel Erden, Cosmopolitan
Kaynak: Alıntıdır Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |