Sanskritçe Surya ‘güneş’ Namaskara ise 'selamlama' veya ‘bağlantı’ demektir. Böylece Surya Namaskara ‘güneşle bağlantı’ anlamına gelmektedir. Surya Namaskara bedende akan güneş enerjisinin canlandırma tekniğidir. Güneş ruhi bilinç simgesidir. Aynı zamanda kişiyi tinsel uyanışa ve bunun sonucunda gelen şuur açılmasına hazırlar."
Bu dünya senin dünyan... Ve bu hayat senin hayatın... Önce çöz zincirlerini, bağladığın kendini...
Sonra koş özgürce çimlerde.... Ayakların yere değsin önce.... Çimen ve toprak kokusu çalınsın burnuna... Ve bir ağaç gibi kök sal bu hayata... Kendini özgürce hayatın içine bırak... Ama kök saldığın toprağı da anla...
Bir ağaç gibi sabırlı olmayı öğren... Aynı noktada yıllarca sessizce kalır çünkü onlar... Toprağa saldıkları kökleri ve gökyüzüne uzanan dallarıyla dimdik dengededir her zaman ağaçlar... Dallarında kuşları misafir eder, mevsimler geçirir, direnmezler hiçbirşeye çünkü bilirler ki birgün elbet bahar gelir.
Dimdik duran sabırlı bir savaşcıdırlar ama aynı zamanda da her doğa koşuluna da teslim olur ağaçlar... O teslimiyette, sadece sürece odaklıdırlar... Yoldan geçene, dallarındaki göçmen kuşlara, gövdelerini gıdıklayan karıncaya, kara kışlara, rüzgara, güneşe ve aya...
Ve sende ağaç gibi ol şimdi... Dimdik... Köklerini sal hayata... Gövdenden yukarılara uzanmaya çalışan kollarını hisset... Hayallerine ve güneşe doğru uzan hadi... Besle sende kendini, köklerinden aldığın güç ile gökyüzüne... Sonsuzluğa uzanırcasına gerin... Gökyüzü bak açmış kollarını, seni kucaklıyor... Güneşi selamlamayı da unutma... O büyüten, yaşatan, ısıtan ve varedeni... Bak hem güneşte çok seviyor seni...
Denizlere koş sonra, bir tek kıyısından anlayabildiğimiz denizlere... Ayağını korkmadan suya değdir... Önce soğuk gelir su titretir seni, sonra ısıtır ona teslim olduğunda savaş bitmiştir çünkü...
Haydi şimdi suya bırak kendini... Suya uzan... Altında maviden bir çarşaf, bulutları yorgan, dalgaları da ninni say... Anla suyu, dinle sana anlattığını... Konuşma, sadece dinle... Bazen uysallığını anlatır o sana, bazen hayatındaki dalgalanışları, koyu karanlıklarını, fırtınaları, aşkı, kavuşmayı ve mavi umutları... Her damlasıyla hareket eder o, dalgalarıyla tutunmaz asla kumsala... Vursada bazen öfkeyle kıyılara, mutlaka okşar sularıyla kıyıların ruhunu da... Her taşın altından üstünden geçerek özrünü diler çekilir köşesine, her kum tanesini de sevgiyle okşar damla damla...
Bazen zordur deniz, bazen zorlar insanı ama mutlaka vardır her denizin sakin bir limanı ve bilirmisiniz ki gözyaşlarımıza benzer aynı tadı...
Keşfet denizi, kulaç at sonra... Her kulaç ile önünden geçen su, arkanda birleşir nasıl olsa... Deniz bütündür hayat gibi asla bölünmez parçalara... Kulaçlar yol olur, ilerlemende rüzgar yardım eder sana... Korkma... Bir deniz anası geçer altından, bir balık minik minik ısırır belki seni ve belki ileride çok daha büyükleri olsa da denizin altında... Sen yüzmeye devam et.... Deniz seni korur, gözetir ve hatırlatır sana, hayatının ilk evresini anne karnında...
Sonra nefesini tut... Biraz derine dal.. Her güzelliğin karşısında tuttuğun gibi hani nefesini... Balık ol, Yunus ol, dön kendi etrafında... Kum çıkar derinlerinden... Derinlerini anla... Ve çocukluğumuzda yaptığımız gibi, her derine dalışımızda ayağımızı kuma değdirdiğimizde yukarıya çıkabileceğini hatırla... Su mutlaka kaldırır seni unutma...
Sonra dağlara tırman... Bacakların yorgun düşse de, her nefes nefese kalışta daha ilerilere gitmek için sadece nefesinden al gücünü... Dağlar zorludur... Her düştüğünde canın acıyabilir... Ama bu durdurmasın seni sakın... Ne kadar yükseğe tırmanmak için güç bulursan, bil ki o kadar kendine yaklaşmaktasın...
Dağ bilgedir... Heybetlidir ve saklamaz hiçbir şeyi, paylaşır... Ona küsen fare midir, tavşan mıdır bilmez, mağrurdur ikisini de yaşatır... Adımlarını büyük at, yorulma... Her adımının da farkında ol, hatırla... Varmak için değil, yol için yürü...Ve manzarayı da kaçırma... Daha yukarıdan manzara bir öncekinden daha güzel olsa da, yol ancak yolcu tadını çıkarabilirse güzeldir ve her zaman çıkılacak daha yüksek bir zirve vardır yanılma...
O dağ senin... Zirveler de... Yol da senin... Ben sadece şu taraftan kendi yoluma giderken sana rastlayan bir yolcuyum... Tırmanışın çok mu zor geçiyor, manzaralar mı güzel yoksa... Hangisini anlatırsın bana?
O Ağaçta sensin... Dallarında yuva kurmuş kuşlar... Farkında mısın? Yavrular yakında yumurtadan çıkar... Anneleri yemek aramaya gittiğinde iyi bak minik yavrulara... Sırtında dolaşan karıncalara da ses çıkarma...
O denizde sensin... O kumsalda... İster ayağını değdirmeye kork... İster dalmaya... Derinlerinde ne var bilme veya... Hayal kurabileceğin mavi bir ufkun olduktan sonra...
Hepimiz ormandaki ağaçlarız aslında, denizdeki birer damlayız ve kendi yolumuzda bazen yolları keşişen yolcularız...
İster ağaç ol, ister deniz, ister yol... Ama şimdi gülümse kocaman... Yüzüne yayılsın o tebessüm... Güneşe selam ver böylece... O hepimizin içini ısıtırken gülümsüyor, hayatımızı ve yolumuzu aydınlatıyor bügünde, yarında...
Burcu Sağlayan