Kızımı Yalnız Yaşamaya Hazırlıyorum...
Her birimiz kendi hapishanemizin içinde yaşıyoruz. Fakat kendimizi ve çevremizi mutlu kılacak yollar vardır...
Tanıdığım akıllı uslu kadınlardan biri ile bir akşam yemeğinden sonra karşı karşıya oturarak asırlarca evlilerin ilgisini çeken "Hayatta nasıl mutlu olunur?"meselesini uzun uzun münakaşa ettik..
Kadın:
-"Kızımı hayatta yalnız yaşamaya hazırlıyorum"
sözü ile beni hakikaten bir sürpriz karşısında bıraktı..
Sonradan anladım ki,maksadı kızını "bir münzevi,bir geçkin kız" yapmak değildir.O kızının evleneceğini,ev bark sahibi olacağını,tam bir hayat süreceğini ümit ediyor.Fakat yalnız yaşamayı öğrenmenin hayatta mutlu ve ahenkli bir aile ferdi olarak yaşamanın biricik çaresi olduğuna inanıyordu.
Kendi menfaatleri kocasınınki ile uyuşan veya genç kızlık hülyalarının hepsini evlendiği adamda bulan kadın nadirdir...
Yalnız yaşamak,kısmen küçük şeylerden zevk çıkarmak kabiliyetidir.Görüşlerini ve duyuşlarını buna göre terbiye edenler ne sıkıntıdan ne de ruhi yorgunluktan acı çekerler...
Onlar için bir bulutun hayali şekli, sonbaharın bir ışık ve gölge oyunu, kışın yapraksız ağaçların kasvetli duruşu zihni uyandırır, ruhu tazeler ve dünyayı yeni baştan kurar. Bunlar hiçbirşeyin aşındıramadığı, kimsenin çekip alamadığı ölmeyen tatlı duygulardır.Onlar bizi çocukluğun kıymetli mirası olan olgunluğu, dünyayı hayran gözlerle görebilme kabiliyetine götürür...
Yalnız yaşama sanatının yolu kitaplardır. Onlar düşman alemini dost,soğuk dünyayı çekici kılar.Onlar sayesinde Dickens'i kapı komşunuz, Mark Twain'i sohbetlerinize katılmaya hazır bir dost, Willa Cathler'i uzun kış gecelerinde bir arkadaş yapabilirsiniz...
Okumak size, dünyanın asil ruhlarına, büyük kalplerine en beliğ seslerine,en akıllı dostlara ve şen arkadaşlara uzanmak fırsatını verir..
Zengin ve verimli dünyamızda daha, müzik, heykeltraşlık,resim, mimari ve ilim gibi kendini ruh fakirliğine bırakmayanlar için hazineler vardır..
Dostum bütün bu düşüncelerin neticesi olarak kızını yalnız yaşamaya hazırladığını söylemişti.O, bu suretle kızına zamanla değeri artacak bir hediye vermek istiyordu...
Dostum,hepimizi ilgilendiren diğer bir görüşü ele aldı:
Doğrusunu söylemek gerekirse herbirimiz kendi kafataslarımızın içinde yaşayan birer yaratığız.Aşk, sevgi,şefkat ve şuurla, başkalarına kendimizi anlatarak ve onların anlattıklarını dinleyerek bu hapishanenin duvarlarını zaman zaman aşmaya çalışıyoruz..Fakat tam kurtuluş nerede? Boş yere ben senin,sen benim kalbime dokunmak için uğraşıyoruz.En akıllıca hareket,kendimize bu hapishanenin duvarları arasında Dünya hazırlamaktır..
Hepimiz aynı dert ile hastayız.Fakat hiçbirimiz hastalıktan,beden durumu kaybından,sevgililerin ölümünden,mali felaketlerden kaçınamıyoruz. Arkadaşlarımızı,ailemizi rahatsız edici durumdan nasıl kurtaracağız?
Kurtuluş, tamamıyla bizim verimli kafamıza dönüşte,yalnız yaşama kabiliyetine başvurmaktadır..
Bir kadın hayatının genç kızlık devresinde güzelliğine fazla bel bağlamaksızın kocasına eş, başkalarına dost,çocuklarına arkadaş olmak için yalnız yaşamaya hazırlanmalıdır..Yoksa kendisini yaşlanmış,kuru ve büsbütün yalnız hissedecektir...
Garip görünüpte gerçek olan şey yalnız yaşamaya hazırlanmış olanın, hiçbir zaman yalnız yaşamayacağıdır.Nereye giderse gitsin,kendi zengin ve tükenmez dünyasını beraber götürecek,yaşı ve durumu ne olursa olsun, latif, hoş ve çekici bir kadın olarak karşılanacaktır...
Çok şükür böyle kadınlar heryerde bulunur.Onlar kendileri ve başkaları için umut kaynağıdırlar...
Frank Yarby