MUTLULUK ÜZERİNE AHMET ALTANSerbest Kürsü ve Mutluluk ve Yaşama Sevinci MUTLULUK ÜZERİNE AHMET ALTAN Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız MUTLULUK ÜZERİNE
MUTLULUK
Yazan:Ahmet ALTAN
İnsanoğlunun, kendisini tehdit eden en büyük tehlikenin üstesinden geldiği, onu yendiği ana mutluluk diyoruz; ölümle birlikte her türlü korkudan ve endişeden kurtulduğumuz ana. Neşenin, sevincin, heyecanın, coşkunun, isteğin oluşturduğu bir dağın zirvesine. Ölümle şakalaşabildiğimiz zaman ... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Mutluluk ve Yaşama Sevinci telkin cd indir izle İstanbul Mutluluk ve Yaşama Sevinci nerededir kimdir Mutluluk ve Yaşama Sevinci çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Mutluluk ve Yaşama Sevinci hipnoz Mutluluk ve Yaşama Sevinci olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Mutluluk ve Yaşama Sevinci hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Mutluluk ve Yaşama Sevinci kuantum düşünce kitap haberi |
|
23-08-2007, 01:14 AM
|
#1 (permalink)
| Administrators Atakan Sönmez
Üyelik tarihi: May 2006 Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,723
Tesekkür: 2,852
3,132 Mesajinıza toplam 17,384 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| MUTLULUK ÜZERİNE AHMET ALTAN
MUTLULUK ÜZERİNE
MUTLULUK
Yazan:Ahmet ALTAN
İnsanoğlunun, kendisini tehdit eden en büyük tehlikenin üstesinden geldiği, onu yendiği ana mutluluk diyoruz; ölümle birlikte her türlü korkudan ve endişeden kurtulduğumuz ana. Neşenin, sevincin, heyecanın, coşkunun, isteğin oluşturduğu bir dağın zirvesine. Ölümle şakalaşabildiğimiz zaman parçasına.
Dağların zirvesi, o geniş, görkemli, engebeli yapının en dar yeri, en küçük parçası, uzun süre kalınması, yerleşilmesi en imkansız olan bölgesidir. Bir dağa büyük zorluklardan, çilelerden, tehlikelerden geçerek tırmanır, amacınıza ulaşıp zirveye vardıktan sonra, oraya ulaşmak için harcadığınız zamandan çok daha azını orada geçirip yeniden inmeye başlarsınız. Bütün insanların ulaşmayı amaçladığı mutluluk da, sanırım, duygulardan oluşmuş bir dağın zirvesi, en keskin, en sivri yeridir.
Birçok insan o zirveye varamadan ayrılır hayattan. 'Hayatımda hiç mutlu olmadım' diyen insanlara siz de rastlamışsınızdır. Zirveye daha önce ulaşma şansını elde etmiş olanlar ise yeniden aynı yere bir kere daha tırmanmaya çalışır, o zirvede yaşadıkları duyguyu yeniden, bir kere daha tatmayı arzularlar.
Daha önce varmamış olanların hayal ettiği, daha önce varmış olanların özlediği mutluluğu ise tam olarak tarif edemeyiz.
Nedir bütün insanlığın tarih boyunca başını kaldırıp baktığı o zirvede yaşanan duygu?
Zirveye ulaşanın, mutlu olanın başına gelen nedir, bütün insanlığı efsunlayan o noktada ne bekler bizi? Heyecan mı, coşku mu, sevinç mi... Sanırım, hepsinin en üst noktasının birbiriyle buluştuğu, kesiştiği, hepsinden bir parça taşıyan ama hepsinden farklı bir şey. Çetin Altan 'Mutluluk zamanı unutmaktır' diyor. Düşünürseniz, mutlu olduğunuzda zamanı unuttuğunuzu hatırlarsınız gerçekten.
Mutlu olduğunuz anlarda zaman aklınızdan silinir. Zamanla ilişkiniz kesilir. Peki, ne demektir zamanı unutmak, niye insanoğlunun varabileceği en üst noktayı 'zamanı unutmak' olarak tanımlayabiliyoruz? Zamanı unutmak, arkasında başka hangi unutuşları saklıyor. Sanırım, zamanı unutmak, ölümü, daha doğrusu ölüm korkusunu unutmak anlamına geliyor. 'Ben mutluyum' dediğiniz an ölüme aldırmadığınız, ölümden korkmadığınız, ölümden kaçmadığınız, ölümü küçümsediğiniz andır. İnsanoğlunun, kendisini tehdit eden en büyük tehlikenin üstesinden geldiği, onu yendiği ana mutluluk diyoruz, ölümle birlikte her türlü korkudan ve endişeden kurtulduğumuz ana. Neşenin, sevincin, heyecanın, coşkunun, isteğin oluşturduğu bir dağın zirvesi.
Hepimizin özlediği o korkunç özgürlük anı. Ölümle şakalaşabildiğimiz zaman parçası. Sürekli ağırlığını hissettiğimiz duygusal bir yerçekiminden kurtulup uçtuğumuzu hissetmek. Bu anlar, kaçınılmaz olarak çok kısadır. Dağın zirvesidir çünkü; en dar yeri, yaşanması mümkün olmayan bir bölge, oraya çıkar, oradan bütün hayata ve ölüme yukardan bakabilir ve tekrar ineriz. Bizi oraya çıkaracak yolları az çok biliriz.
Bir başkasını kendimizden ve hayattan daha fazla sevmek o yollardan birinin başıdır, onun bizim için aynı duyguları paylaştığını duymak ise o zirveye vardığımız an. Aşk bizi zirveye taşıyan ama tırmanırken hep bir uçuruma düşme ihtimalini de hayatımızın içinde tutan yollardan biridir. Benzer bir duyguyu büyük bir halk ayaklanmasına, bir devrime katıldığımızda da hissedebiliriz. Birçok insan ölüme, ölümü unuttuğu o büyülenmiş halde, büyük değişimde payı olduğunu düşünerek yürür. Çaresi bulunmamış bir hastalığın çaresini bulduğumuz, iyi olduğuna inandığımız bir eseri tamamladığımız anlar da ölümü unuttuğumuz, ölüm korkusunu aklımızdan sildiğimiz, ölümü yendiğimiz anlardır.
Büyük bir aşk yaşamış olanlar yeniden bir aşk yaşamak, bir hastalığa çare bulanlar yeni bir hastalığın daha çaresini bulmak, bir eser yaratanlar bir tane daha yaratmak ister. O zirveye ulaştıktan sonra, dağın başka hiçbir yeri artık onları tatmin etmez. Zirveye hiç ulaşmamış olanlar ise görmedikleri bir yerin efsanesini dinler, oraya ulaşmayı düşlerler. Ölüm korkusunu yendiğimiz, korkulardan kurtulduğumuz o korkunç ana neden bütün insanlar ulaşamaz peki, neden o zirveye giden yollar çok kalabalık değildir, neden o dağın patikalarında olması gerekenden daha az insana rastlarız.
Bunca lafı edilen mutluluğun yolları neden bu kadar tenhadır? Herkes o yolları az çok bildiği halde, neden büyük bir akın yaşanmaz zirveye doğru? Bir dağa tırmanmak kolay değildir çünkü. Zirve ne kadar büyülü, ne kadar çekici olursa olsun, oraya giden yollarda insan yiyen canavarlar, keskin kayalar, derin uçurumlar bulunur. Ölüm korkusunu yenmek için ölümü göze almak gerekebilir, birçok insan o yollarda kaybolur da. O dağın eteklerinde çok kurban yatar. Belki de bu yüzden o dağın eteklerinde yaşayan o büyük kalabalık, bir ayaklarının dibinde yatan kurbanlara, bir de dağın gümüş bir çiçek gibi parlayan zirvesine bakıp olduğu yerde kalır. Hiç kımıldamadan mutluluk üzerine konuşurlar, bir gün kendilerinin de yola koyulacağından söz ederler, kendilerine bir yol arkadaşı, bir rehber ararlar, tehlikesiz bir yol olup olmadığını soruştururlar.
Dağı tırmananlar ise, tırmanırken harcadıkları zamandan çok daha azını geçirebilir zirvede. Ölüme ve hayata tepeden, aldırmadan, gülümseyerek baktıkları zaman parçası çok kısadır ama unutulmazdır. Birçoğu bir daha yaşayamaz o duyguyu. Ya yeniden yola koyulmaya güçleri yetmez ya çok iyi bildiklerini sandıkları bir yolda kaybolurlar. Ama zirve hep orada durur. Gümüş bir çiçek gibi parlar. Ölüm korkusunun unutulduğu andır o.
Bir dudağın bir sözcüğü fısıldadığı, bir devrimde koştuğunuz, bir hastalığa çare bulduğunuz, unutulmayacak bir konçertonun son notasını yazdığınız andır.
Muhteşemdir.
Ölümü unuttuğunuz anı hiç unutmazsınız.
'Ben mutlu olmuştum' dersiniz.
'Nedir mutluluk' derler.
'Ölümü unuttuğunuz andır' dersiniz. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. | Offline
| |
29-09-2007, 02:37 AM
|
#2 (permalink)
| Administrators Atakan Sönmez
Üyelik tarihi: May 2006 Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,723
Tesekkür: 2,852
3,132 Mesajinıza toplam 17,384 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Ynt: MUTLULUK ÜZERİNE AHMET ALTAN Mutsuzluk tehlikelidir
Tehlikelidir mutsuzluk.
İnsanı şaşırtır.
Telaşlandırır.
Öç duygusuna sürükler.
Yalnızlık korkularıyla yakar.
Geçmişin hatıralarıyla hırpalar.
Yabancılara muhtaç eder.
Ve, birçok insan mutlu olduğunu bilmediğinden mutsuzluğa düşer.
Bir kere mutsuzluk nehrine düştün mü de çıkması zordur.
Bilirim o suları, oralarda yıkandım.
"Birçok insan" diyor Dostoyevski, "mutlu olduğunu bilmediği için mutsuzdur."
Şaşırtıcı hatta kızdırıcı bir cümle bu.
Ama düşündürücü de.
Düşündükçe de bu büyük yazarın haklı olabileceğini hissediyorsunuz.
Ben, kendini mutsuz sanan çok insan gördüm.
Mutluluklarıyla kendileri arasındaki en büyük engel kafalarındaki "mutluluk" tarifiydi.
Çocukken seyrettikleri bir filmden, okudukları bir kitaptan, büyüklerinin anlattığı bir hikayeden insanların aklına bir "mutluluk resmi" yerleşiyor ve bu resme benzemeyen hiçbir görüntünün mutluluk olabileceğine daha sonra inanmıyordu.
Ellerinde tek bir mutluluk kalıbıyla dolaşıyorlar, bir başkasının kendine dar gelen ayakkabısını giymeye çalışır gibi kendi mutluluklarını bu kalıbın içine sokmaya uğraşıyorlardı.
Eğer mutlulukları o kalıba sığmazsa mutsuz olduklarını düşünüyorlardı.
Başka bir biçimde de mutlu olunabileceği ihtimali onlara inandırıcı gelmiyordu.
Akıllarındaki mutluluk tarifine uymadığı için sahip oldukları mutluluğu değiştirmeye uğraşıyorlar...
Ve mutsuz oluyorlardı.
O insanlar, bir zamanlar aslında mutlu olduklarını ancak mutluluklarını kaybettiklerinde anlayabiliyorlardı.
Bunlar, insanlık aleminin içindeki en büyük duygusal nehirlerden biri olan mutsuzluğun içine diğer talihsizlerle birlikte akıyorlardı.
Orada gerçek mutsuzlarla, terk edilmişlerle, sevilmemişlerle, sevdiğini yitirmişlerle, hayallerine ulaşamamışlarla buluşuyorlardı.
Birbirinden çok değişik maceralardan, hayatlardan, kırgınlıklardan bu nehre akmış insanlar, burada zamanla birbirilerine benziyorlardı.
Onları bakışlarından, seslerinden, bazen başkalarını çok şaşırtan bir cüretkarlığa dönüşen telaşlarından tanıyordunuz.
Hemen hemen hepsi de ümitlerinin çoğunu kaybetmişlerdi.
Ellerinde kalan çok küçük bir ümit kırıntısıydı.
Mutsuzluğu onlar için çok tehlikeli kılan da ellerindeki bu küçücük umut parçasıydı.
Bu umuda yapıştırılmış öfkeli bir intikam isteği de bulunuyordu dağarcıklarında.
O çok ünlü "Mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır" cümlesiyle başlayan kitabının girişine Tolstoy’un önsöz yerine yazdığı tek satırlık alıntı, birçok mutsuzun duygusunu da dile getiriyordu:
"İçim nefretle dolu, öcümü alacağım."
Geçmişe ve geçmişte kalan birilerine karşı nefretle ve intikam isteğiyle dolu oluyordu mutsuzların çoğu.
Geçmişten öç almak istiyorlardı.
Geleceğe dair ise çok küçük bir umutları vardı.
Gelecekle ilgili ümit, içinde geçmişten öç alma isteğini de barındırıyordu.
O minicik ümidin titrek ışığını her yerde, her insanda arıyorlar, bunu bulduklarını düşündüklerinde ise hiçbir mutlu insanda görünmeyen telaş dolu bir çabayla ileri doğru atılıyorlardı.
Bu mutluluk ümidini gerçekleştirebilmek ve geçmişle hesaplaşabilmek için her yöne, her insana doğru neredeyse hiç düşünmeden kendilerini fırlatıyorlardı.
İnsanlar daha sonra pişman oldukları birçok şeyi böyle bir ruh halinde yapıyorlardı.
İçine düştüğü uğultulu sularla bir felakete doğru sürüklendiğinden korkan insanların kurtulmak için neler yapabileceğini daha önceden tahmin etmek bile mümkün olamıyordu.
Özellikle mutsuzluk nehrine yeni düşenler, timsahlarla dolu bir sudan geçmeye çalışan karacalar gibi kurtulmak için canhıraş bir şekilde çırpınıyorlardı.
Neredeyse bir tür kişilik değişiminden geçildiği bir dönemdi bu.
Mutsuzluk, vahşi bir biçer döver gibi insanın ruhunu parçalıyordu.
Bütün güvenini yok ediyordu.
Mutsuz insanlar, hep bir uçuruma düşüyormuş duygusuyla her karşılaştıkları yeni insana, içine girdikleri her yeni çevreye "Acaba tutunabileceğim dal burada mı" diye bakıyorlardı.
İnsanlar hayatlarındaki en şaşırtıcı ilişkileri de bu mutsuzluk krizinde yaşıyorlardı.
Hayatın bir daha asla "güzel" olmayabileceği endişesi ruhlarını öylesine kuvvetli bir biçimde sarıyordu ki yeniden "mutlu" insanların arasına dönebilmek, bu korkulardan, yalnızlıklardan, güvensizliklerden, acılardan sıyrılabilmek için her ihtimali, en anlamsızlarını bile deniyorlardı.
Hiç bitmeyecekmiş gibi gözüken derin bir yalnızlıkla, yeniden hayatla barışabileceğini söyleyen minicik umut arasında sanki başdöndürücü bir tahtıravallide iner çıkar gibi sürekli bir dalgalanma yaşayan mutsuz insanların, tek başlarınayken kederli bir yorgunlukla bir kenara oturup, başkalarıyla karşılaştıklarında irkiltici bir enerjiyle ayaklanmaları, bu yıpratıcı değişimleri sürekli yaşamaları bütün ruhsal dengelerini de altüst ediyordu.
Sükuneti unutuyorlardı.
Hep çırpınıyorlardı.
Onları yeniden mutlu edecek birini bulabilmek, geçmişten öç alabilmek, kendilerine olan güvenlerini tazeleyebilmek için, aklını ıssız dağlarda kaybetmiş şanssız bir altın arayıcısı gibi her yeri kazmaya çalışıyorlardı.
Gülünç olmaya bile aldırmıyorlardı.
Bazen, ruhlarını kaplayan kasırga aniden duruverdiğinde, bir anlığına, "ben ne yapıyorum" diye kendilerine soruyorlardı ama bu sadece bir andı, kasırga biraz sonra yeniden başlayıp onların kendilerine dönük gözlerini karartıyordu.
Yeniden kör oluyorlardı.
O mutsuzluk nehrine bir kere düşmeyegörsün insan...
Oraya düşmenin kolay ama çıkmanın çok zor olduğunu ancak o zaman anlar.
Cömert bir dilenci gibi yaşar ondan sonra, biraz umut dilenir ve karşılığında her şeyi vermeye razı olur.
Verdikleri gözükmez, herkesin aklında dilenişi kalır.
O umudu bulduklarını, aradıkları insanla karşılaştıklarını sandıkları anda hissettikleri kurtuluşu ve mutluluğu, hiçbir mutlu insan kavrayamaz.
Ama mutsuzlar yanıldıklarını çabuk anlarlar.
Daha derin bir acıyla düşerler mutsuzluklarının içine.
Öç istekleri daha da artar.
Öyle zamanlar olur ki bütün insanları yabancı ve düşman görürler.
Sonra o yabancılara sığınmaya çalışırlar.
Çok mutsuz insan gördüm.
Seslerini tanırım onların, bakışlarını tanırım.
Abartılı neşelerini tanırım.
En neşeli konuşmanın bir yerinde kararıveren yüzlerini tanırım.
Hikayelerini dinlerim.
Çoğu Dostoyevski’nin sözlerini hatırlatır.
Mutlu olduklarını bilmedikleri için mutsuz olduklarını sanmış, sahte bir mutsuzluktan kurtulmaya çalışırken gerçek bir mutsuzluğa düşmüşlerdir.
Kahkahalarla dolu bir geceden sonra onları izlerseniz hızla başlayan adımlarının gitgide yavaşladığını, her yavaşlayan adımla bir başkasına dönüştüklerini, omuzlarının çöktüğünü, ruhlarında taşıdıkları yorgunluklarının onları esir aldığını görürsünüz.
O anda karşılarına çıkıveren biri onları en çılgın şeyleri yapmaya ikna edebilir.
Aniden evlenebilirler.
Ertesi sabah dudaklarında bir plastik tadıyla uyanmak üzere hiç sevmedikleri hatta hoşlanmadıkları biriyle sevişebilirler.
Varlığıyla kendilerini utandıracak birileriyle kalabalıkların önüne çıkarak poz verebilirler.
Tehlikelidir mutsuzluk.
İnsanı şaşırtır.
Telaşlandırır.
Öç duygusuna sürükler.
Yalnızlık korkularıyla yakar.
Geçmişin hatıralarıyla hırpalar.
Yabancılara muhtaç eder.
Ve, birçok insan mutlu olduğunu bilmediğinden mutsuzluğa düşer.
Bir kere mutsuzluk nehrine düştün mü de çıkması zordur.
Bilirim o suları, oralarda yıkandım.
O sularda ıslananları onun için hemen tanırım.
Her mutsuzla karşılaştığımda aynı sözleri söylemek isterim.
"Sakin ol, sükunet kurtaracak seni."
Her seferinde de sakin olamayacağını bilirim.
Mutsuzluk telaşlandırır çünkü insanı.
Telaşıyla tehlikelidir zaten, elindeki o küçük ümidi de kaybetmemek için çırpınmasıyla tehlikelidir mutsuzluk.
Pişmanlıklarımızı telaş yaratır çünkü, telaşımızla utanılacak hareketler yaparız, bazen önümüzde kaderin açtığı geniş yollarda mutsuzken tökezlememiz telaşımızdandır.
Gördüğümüz her insana, boğulmakta olan bir insanın kurtulma hırsıyla sarılır ve onları korkuturuz, biz onları kendimize doğru çekmeye uğraştıkça onlar bizim korkularımızı çoğaltarak kaçarlar.
Yalnızlıktan korktukları için yalnızlaşır mutsuzlar.
Ve yalnızlaştıkça yalnızlıktan daha çok korkarlar.
Mutluluk topraklarına açılan o "sükunet kapısından" geçmeyi bir türlü beceremezler.
Sonra bir gün, o küçücük ümitlerini de kaybedip artık yokluğa yaklaştıklarını sandıklarında aniden o sükunet kapısı açılıverir önlerinde.
Ümitleri yoktur artık ama mutluluk şansı onlara sezdirmeden belirivermiştir.
Ümitsizce dururken bulurlar mutluluğu.
Kimse sonsuza dek o mutsuzluk nehrinde sürüklenmez çünkü...
Bir gün herkes kurtulur.
Ahmet Altan | Offline
| |
27-05-2008, 04:52 PM
|
#3 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2008
Mesajlar: 1,076
Tesekkür: 20
180 Mesajinıza toplam 475 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Ynt: MUTLULUK ÜZERİNE AHMET ALTAN ahmet altan en çok beğendiğim yazar... benim idolüm...
3 ünlü arasından seç deseler en ünsüzü bile olsa onu seçerdim...
büyük olarak, dost olarak, arkadaş olarak, yoldaş olarak...
paylaşım için çok çok teşekkür...
__________________ http://site.mynet.com/dexlier | Offline
| |
05-02-2010, 11:01 AM
|
#4 (permalink)
| Teğmen
Üyelik tarihi: Jan 2010 Bulunduğu yer: Ankara
Mesajlar: 13
Tesekkür: 48
13 Mesajinıza toplam 90 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: MUTLULUK ÜZERİNE AHMET ALTAN Çok güzel ve derin yazılar emeğine sağlık.Bu tarz yazıları sürekli okumak lazım.Etkisi de sürekli olsun.
Sevgiler... | Offline
| | |
Yetkileriniz
| Konu Acma Yetkiniz Yok Cevap Yazma Yetkiniz Yok Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok HTML-Kodu Kapalı | | | MUTLULUK ÜZERİNE AHMET ALTANSerbest Kürsü ve Mutluluk ve Yaşama Sevinci MUTLULUK ÜZERİNE AHMET ALTAN Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız MUTLULUK ÜZERİNE
MUTLULUK
Yazan:Ahmet ALTAN
İnsanoğlunun, kendisini tehdit eden en büyük tehlikenin üstesinden geldiği, onu yendiği ana mutluluk diyoruz; ölümle birlikte her türlü korkudan ve endişeden kurtulduğumuz ana. Neşenin, sevincin, heyecanın, coşkunun, isteğin oluşturduğu bir dağın zirvesine. Ölümle şakalaşabildiğimiz zaman ... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Mutluluk ve Yaşama Sevinci telkin cd indir izle İstanbul Mutluluk ve Yaşama Sevinci nerededir kimdir Mutluluk ve Yaşama Sevinci çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Mutluluk ve Yaşama Sevinci hipnoz Mutluluk ve Yaşama Sevinci olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Mutluluk ve Yaşama Sevinci hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Mutluluk ve Yaşama Sevinci kuantum düşünce kitap haberi WEZ Format +3. Şuan Saat: 01:08 PM.
|