Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Krizleri Ancak Kriz Yönetimi Uygulayanlar Yönetebilir En basit cevap: "Krizleri kabul etme ve Kriz
Yönetimi (KY) uygulama koşulu ile" Evet, yönetebiliriz olacaktır. Kriz
Yönetimi bakış açısı ile 2104 yılından bazı notlar kapsamında, geçmişe de
(1920'li yıllara) giderek, mevcut durumu biraz irdelemek isterim. Bu aşamada
tarihe takılmamakta yarar var diyorum.
Krizler konusunda genel tavır krizin olmadığı (!) yönünde, yada sadece
ekonomik krizlerin olduğu söylenmekte. Krizleri yönetemedik diyen pek çıkmaz da,
krizleri yönetmek konusunda ne kadar başarılı olunduğu hep anlatılır. Örneğin
ekonomide işlerin ne kadar iyi olduğu, üretimin arttığı, fiyatların düştüğü vs
dile getirilir belirli dönemlerde. Olumsuzluklar görülmez. Bu olumlu gelişmeleri
"halkın neden söylenildiği gibi hissetmediği, görmediği" ise önemsizdir (!)
bazılarına göre. Kısaca kriz yoktur onlarca, bu nedenle böyle söyler veya,
yazarlar. Sanırım anladınız kimlerden söz edildiğini. Bazı dönemlerde neyse de
işlerin gerçekten kötüye gittiği, ekonominin reel anlamda daraldığı zamanlarda
bu tür davrananlar inandırıcılıklarını yitirdiklerinin dahi farkına varmadan
ünvan yada pozisyonlarına sırtlarını dayayarak, sırça köşklerinden bol keseden
atmaya devam ederler. Tabii ki inanan olmaz. Bu nedenle krizin olmadığının
söylenmesi kimin işine geliyorsa onlarla güç birliği yaparlar. Bu her dönemde
böyledir.
Yönetilemeyen krizlerde; kişilerin etkilenmesi "ani ve kalıcı" olabilirken,
firmaların "yavaş ve yıkıcı", sektörlerin "hızlı ve şaşırtıcı" ülkelerin ise
"derinden ve sarsıcı" şekilde etkilenebildiklerini görmekteyiz. Üstelik
yönetilemeyen birçok kriz diğer krizleri tetikler. Ülkemizde yaşanan krizler
nedeniyle kişilerin, yani bireylerin çeşitli şekillerde etkilendiğini gördük.
Sadece işsiz kalınmadı. Birikimler eridi. Birçok kişi için ev, araba gibi
ihtiyaçlar ulaşılamaz oldu, lüks halini aldı. Boşanmalar arttı. Okullar ne yazık
ki, eğitimini tamamlamış ama iş bulma konusunda hiç umudu olmayan binlerce mezun
veriyor uzun yıllardır. İşyerlerinden yeni işsizler sokaklara salınıyor. Bırakın
insanca yaşamayı, açlık sınırının hatta asgari ücretin altında çalışmaya razı
binlerce kişi ise iş bulamıyor. Bu bölüm olaylara nereden baktığınızla ilgili,
savaş muhabiri iseniz olayların içinde yani yerinden haber veriyorsanız
anlarsınız, tatlı su danışmanı ve yöneticisi iseniz söylenecek bir şey yok..
Televizyon karşısında patlamış mısır yerken seyredilen bir film değil savaş
olabilir. Hayat şartları gereği savaşın içinden, bölgede olan ve öldürülen
kamyon şoförleri ise figüran değildir. Seyrettiğiniz, gazetelerde okuduğunuz
birilerinin krizidir yani. İlgisiz kalabilirsiniz. Ta ki kriz sizi ani ve
derinden etkileyene kadar, farkında olmadan mutlu yaşantınıza devam
edebilirsiniz. Bazı durumlarda ise iş işten geçmiş olur..
Küçük bir uyarı ve durum tespiti niteliğinde olan buraya kadarki bölüm
bazıları için hayal gibi gelebilir. Yazılanlardan hoşlanmamış olabilirler. Oysa
fildişi kulelerden bakarak durum tespiti yapmaktan öte salt birilerine yaranmak
için inanmasalar dahi krizlerin olmadığı üzerine demeç verenler, yazı yazanlar
semt pazarına akşam saatlerinde çıksalar, küçük şehirleri hatta kenar semtleri
gezseler, olaylara bir de kriz gözlüğü ile baksalar görecekler. İstanbul dahi
salt Avrupa yakasından oluşmuyor farkında olmak gerek... Bu saptamanın devamı
niteliğinde birçok görüş ile karşılaşırsınız krizleri yönetme konusundaki olumlu
çabalarda. Karamsar gibi görünen genel bakış açısına rağmen geleceğe yönelik
hakim düşünce ise; tüm bu krizlerin üstesinden eğer istenirse gelinebileceği ve
krizlerin yönetilebileceğidir. Bunu test etmek çok kolay. Samimi sohbetlerde
çevrenize sorun..
Krizler bazılarınca, tepki almama veya farkında olunmama gibi çeşitli
nedenlerden dolayı problem olarak da adlandırılırlar. Bu nedenle krizleri /
problemleri nasıl yönetiriz diye de konuya yaklaştım. Bireylerin krizler
karşısında sergiledikleri tavır genelde sorunlara yaklaşımları çerçevesinde
oluyor. Bu bakış açısı ile bir kişi kriz yada problemle karşılaştığında çeşitli
"Problem Çözme/çözememe" yaklaşımları sergiliyor. Bunlar;
Problem zor, çözemem
Problem zor ama çözebilirim
Problem kolay çözebilirim
Problem kolay ama çözemem
İlk düşünce önemli. Bu aşamada lütfen kendinize problemler konusunda hangi
yaklaşımı kullandığınızı sorun. Klasik ve önyargıya dayalı düşüncelerle
problemleri çözmek artık gittikçe zorlaşmakta. Günümüzde problemlere eğer 4
boyutlu düşünce yani; Olumlu, Yaratıcı, Sorgulayıcı Ve Hedefe Yönelik
Olma, ile yaklaşılırsa çözüm birçok durumda mümkün olabiliyor.
Krizlerde suçlu aramak adettendir. Peki,
Ülkede yaşanan krizlerde Suçlu kim ?
Firmanın yaşadığı krizlerde Suçlu kim ?
Sektörde yaşanan krizlerde Suçlu kim ?
Ailede yaşanan krizlerde Suçlu kim ?
Bireysel krizlerde Suçlu kim ?
İngilizler birisini suçladığımızda ne yaptığına dikkat etmelisin derler.
İşaret parmağını ona doğrultup suçlarken, avucunun içindeki üç parmağı kendine
doğrulttuğunun farkında ol derler. Ben ayrıca başparmağınız bu üç parmağınızı
kapatıyor (kendi hatalarınızı gölgeliyor, görmenizi engelliyor), dikkatli olun
diyorum. Bizden örnek atasözü: İğneyi kendine çuvaldızı başkasına
(karşındakine) batırın. Çeşitli problemleri çözemezsek ne olur ? Cevabınız ?
Peki, bu durum sürekli olursa ne olur ? Cevap: Problemler içinden çıkılamaz hal
alır ve krizlere dönüşürler. Peki, diğerleri bu problemleri çözüyorsa ne olur ?
Krizleri daha kolay yönetirler…
Ülkemizde krizlerin yönetilebilmesi hepimiz için önemli. En basit yaklaşımla
standartlarımız yükselecek, daha iyi hizmet alacağız, geleceğe güvenle
bakacağız. Çocuklarımıza daha iyi bir ülke bırakabileceğiz. Bu kadarı bile
"Krizleri yönetmek için mücadele etmek" hatta denemek için yeterli değil mi ?
Krizleri yönetmek için herkes üstüne düşeni yapmalı. Çözümü salt siyasilerden
bekleme kolaycılığı geçmişte kaldı. Geçmiş yöneticileri suçlamak ise çözümü
beraberinde getirmiyor yıllarca denendiği üzere. Krizleri yönetme konusunda
mücadele hep birlikte olmalı. Çünkü bu ülke hepimizin. Yaşanan krizlerden de
hepimiz etkileniyoruz, bazıları farkına varmasa da..
Krizler ve krizleri yönetebilmek üzerine sesli düşünceler kapsamında birçok
kişi yıllardır uğraşıyor. Krizleri yönetemediğimiz sürece içinde bulunduğumuz ay
veya yıl itibarı ile pansuman tedbirlerin, suni gündemlerin bize yararı yok.
Çünkü ülkemizin üzerine kara bulutlar gibi çökmüş ve kronikleşmiş krizleri nasıl
yönetilebileceğimize kafa yormalıyız. Biraz da ayna mantığı ile olaylara
tersinden bakmaya ne dersiniz ? Sahi krizleri yönetebilseydik ne iyi olurdu
değil mi? Benim hala umudum var, yapabiliriz bile demekle kalmıyor yapacağız
krizleri yöneteceğiz diyorum… Sahi tüm bu olumsuzlukların tam tersi olsaydı,
nasıl olurdu acaba ? Ülkemizin doğal ve insan kaynakları dahil tüm kaynaklarını
etkin kullanabilseydik, coğrafik konumundan, çevresinden ve denizlerinden
yararlanabilseydik. Kamu kuruluşları doğru yönetilebilseydi. Bu kuruluşlar
gerektiğinde ve zamanında özelleştirilebilseydi. Geçmişten gelen deneyimini
doğru kullanarak bölgede gerçekten söz sahibi olsaydık.. Paramız pul
olmasaydı….AB'ye girmiş olsaydık? Niye giremeyelim ? Eski doğu bloğu ülkelerden
neyimiz eksik ? Sahi ne zaman gireceğiz AB'ye ?
Geçmiş yüz yılın bir çok krizi krizleri yönetebilen ülkeler için artık yok
iken diğerleri için daha da derinleşti. Örneğin bağımsızlık. Yaklaşık yüz yıl
önce yaşadığımız bir dizi kriz sonrası nasıl işgal edildiğimizi ama sonuçta
başardığımızı biliyoruz. Aynı şey günümüzde de geçerli, tek ihtiyacımız olan
krizleri yönetebileceğimize yani başaracağımıza inanmamız ve adeta tek vücut
olmamız. Kurtuluş savaşında olduğu gibi. Ekonomik ve siyasi kurtuluş savaşı da
var biliyorsunuz. Başlık neden 2104 sanırım anlaşıldı. Sadece 100 yıl sonra bile
ne kadar çok şey değişecek düşünsenize.. Ülkeler için yüz yıl pek uzun bir süre
sayılmaz. Bu arada bazı karamsarlar "biz göremedikten sonra ne yapalım" dedi
galiba?
Sonuca bir iyi bir de kötü haberle gitmeye çalışalım. Mesaj netleşmezse,
yazıyı bir kez daha okuyun derim. İyi haber, mevcut kriz diye nitelendirdiğimiz
bir çok durum muhtemelen çok fazla beklemeye dahi gerek kalmadan çözülecek.
Örneğin Amerika, Bölge ve çeşitli ülkelerde yaşanan krizler. SSCB vardı bir
zamanlar hatırlar mısınız? Peki, Amerika yakın gelecekte dahi aynı (şimdiki
gibi) olacak mı ? Bu basit bir öngörü değil, en basit hali ile geçmişe dayanarak
gelecek modelleme, biraz da futurist (*) yaklaşım. Detaylar yazının içeriğinde,
bazı durumlarda satır aralarında var..
Kötü haber ise; krizleri yönetmeyi öğrenemezsek çok daha ağır krizleri
yaşayacağız. Sadece başımıza gelenleri değil, çevremizde yaşanan ve bizleri de
etkileyen krizleri de yönetebilmemizi diliyorum. Kriz ortaya çıktıktan sonra
kriz yönetiminden söz edenlere hatta bunun için göstermelik kriz yönetimi
merkezleri kuranlara ise şimdiden geçmiş olsun diyorum.
(*) Bu detay çok farklı bakış açılarını beraberinde getirdiği için bu aşamada
bırakıyorum. Merak edenler için küçük bir ek not; bu yazıda ayrıca "Flashback"
ve "Foreshadowing" teknikleri kullanılmıştır.. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |