Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Küreselleşme Nereye Götürüyor? Doğrudan Yabancı Yatırımlar, Verimlilik ve Gelir Dağılımı Not: [/b]Bu çalışma Verimlilik Dergisi MPM 'de, 2003-2 tarihinde
yayınlanmıştır. Giriş
Küreselleşme süreci artık herkesin tanıdığı ama bir çok kişinin içeriğini tam
kavrayamadığı veya farklı amaçlarla kullandığı bir kavram. Kimileri bu sürecin
yeni bir sömürü yöntemi olduğunu ileri sürerken kimileri de küresel gönenç
artışı için bir fırsat olduğunu iddia etmektedir. Kimilerine göre küreselleşme
iktisadi açıdan liberalizm, kimilerine göre demokratik kavramların ve kuralların
evrenselliği, kimilerine göre evrensel insan hakları, kimilerine göre ekolojik
sorunlar, kimilerine göre ise yukarıdakilerin hepsini kapsayan bir süreç ile
ilgili bir kavramdır.
Son zamanlarda ise küreselleşme bir çok kişi tarafından finansal
liberalizm veya paranın [1]
evrensel serbest dolaşımı ile eşanlamlı gibi kullanılmaktadır. Finansal
liberalizm (veya finansal küreselleşme) ile birlikte özellikle 1990'lı yıllarda
gittikçe artan oranlarda paranın denetimsiz ama küresel hareketlilik kazandığını
gözlemliyoruz. Bu sayede Gelişmiş Ülkelerin (GÜ) çeşitli fonlarda biriken
paralarını daha hızlı ve daha büyük oranlarda paraya ihtiyacı olan Gelişmekte
Olan Ülkelere (GOÜ) aktarıp yüksek kârlar elde etme olanağı artmıştır. Ancak
sadece paradan para kazanma ilkesine dayalı bu tür fonların
hareketliliğinin üretime doğrudan hiçbir katkısının olmamasının yanı sıra,
spekülatif amaçlı olarak denetimsiz hareketliliği sonucu GOÜ piyasalarının zarar
görmesine neden olduğu da bilinen bir gerçektir. Yüksek kâr peşinde koşan bu tür
küreselleşmiş fonların en büyük yararı (!) GOÜ'de üretilen katma değerin
önemli bir kısmının GÜ'lerdeki merkezlerine aktarılması, yani refahın transferi
olmuştur. Çünkü Uzak Doğu ülkeleri, Latin Amerika ve Türkiye örneklerinde
görüldüğü gibi bu tür fonlar en ufak bir "olası" risk tehlikesinde bile geride
nasıl bir tahribat bıraktıklarına aldırmadan "liberalleştirilmiş küresel
kanallardan" kaçmayı tercih etmektedir. Zengin ülkelerin parasal fonlarının
küresel hareketliliği ve etkileri çok önemli bir konu olmasına rağmen bu
makalenin kapsamı içinde olmayacaktır.
Bu makalenin amacı küreselleşmeyi Küresel Yatırımcı Firmaların [2] (KYF), GOÜ'de yaptığı doğrudan yabancı
yatırımları (DYY) gerçekleşen üretim, verimlilik farklılıkları ve üretilen katma
değerin (KD) küresel dağılımı açısından incelemektir. Yanıtlarını aradığımız
sorular şunlardır: Küreselleşme süreci gerçekten özellikle gelişmekte olan
ülkeler için yeni fırsatlar içeriyor mu? Yoksa küreselleşme, karşıtlarının iddia
ettiği gibi, KYF'ların, dolayısıyla da gelişmiş ülkelerin çıkarlarına işleyen,
küresel zengin-fakir ülke farkının daha da açılmasına neden olan bir süreç mi?
Küreselleşme, gelir dağılımı açısından gelişmekte olan ülkelerin aleyhine
işliyorsa, çözüm küreselleşmeyi terk etmek mi, yoksa koşulları daha
iyileştirmeye çalışmak mı olmalı?
Verimlilik analizleri yazının odak noktasını oluşturacaktır. Örneğin,
Bölüm-2'de "üretim teknolojilerinin "mülkiyet" ve "denetim"inin aynı firmaya ait olduğu tam kapasite üretim yapılan bir ortamda KYF'ların
küreselleşme stratejilerinin sonucu olarak üretimlerinin emek-yoğun kısmını
GOÜ'de ve teknoloji-yoğun kısmını ise GÜ'de üretmesinin KD'i, kâr oranını
(r'yi) ve küresel gelir dağılımını nasıl etkilediği kıyaslamalı sanal
verilerle incelenecektir. Alt-bölüm-b'de ise aynı durum gelişmekte olan ülkede
"eksik kapasite" ile üretim yapıldığı varsayılarak ele alınacaktır.
Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Küreselleşme
Küresel üretimin yeniden yapılanması anlamına da gelen DYY aslında yeni bir
süreç değildir ve başlangıcı 1850'li yıllaras kadar gitmektedir. Günümüzde
farklı olan ise artık daha çok ülke ve insanın, buna Kızıl Çin de dahil,
küreselleşmeye daha sıcak bakması ve kalkınmada daha büyük bir rol oynaması için
çaba göstermesidir. DYY taraftarlarına göre küreselleşme sürecinde bir ülke ne
kadar çok yabancı yatırım çekebilirse, o kadar çok küresel üretimden ve gelirden
pay alabilecek ve ülkenin/bireylerin gönencini arttırabilecektir.
DYY'ların katkılarını veya aksaklıklarını keskin çizgiler çizerek
değerlendirmek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. DYY ne kalkınmanın sihirli
aracıdırlar ne de geri kalmışlığın küresel nedeni. Ancak, şu da bir gerçektir ki
üretimin DYY vasıtasıyla küreselleşmesi sonucu genellikle rekabet oligopolist /
kartelci çerçevede birkaç KYF arasında evrimini devam ettirmekte, fakat küresel
rekabet gerçek anlamda artmamaktadır. Çünkü DYY kanalıyla gerçekleşen
yavru-şirket üretiminde diğer yavru-şirketler veya ana firma ile rekabet söz
konusu değildir. KYF'ın değişik ülkelerdeki üretim birimlerinin bağımsız kâr
merkezleri gibi birbirleriyle küresel rekabete girmesi merkezdeki sermaye
sahiplerinin küresel çıkarlarına aykırı düşeceği için rekabet çeşitli
kısıtlayıcı önlemler (restrictive clauses) ile engellenmektedir. Bu arada DYY
artan oranda küresel üretimin yeniden yapılanmasında belirleyici olmaya devam
ederken bir yandan da GÜ-GOÜ arasında uluslararası gelir dağılımı da yeniden
şekillenmektedir. Ve bu yeniden şekillenmede trend GÜ ve KYF lehine gelişme
göstermektedir.
Üretim yöntemi emek-yoğun ve teknoloji-yoğun olarak iki grupta
incelenecektir. Genellikle teknoloji-yoğun kavramı yerine sermaye-yoğun
kavramı kullanılmaktadır. Ancak, bilindiği gibi, "sermaye" kavramı çoğu zaman ve
yerde "sermaye-malları" ile karıştırılmakta hatta eş anlamlı gibi
kullanılmaktadır. Sermayenin evrensel kabul görmüş bir tanımı olmaması bunun
temel nedenidir. Bu araştırmada "sermaye" kavramı üretimin
gerçekleşebilmesi için harcanan parasal miktarı ifade etmektedir.
"Sermaye-malları" kavramı ise parasal sermayeden farklı bir kavramdır ve
üretilmiş fiziksel ürünlerdeki değişik nitelikleri olan teknolojileri içerirler.
Üretimde kullanılan bilgi anlamına da gelen teknoloji kavramı başka
yazılarımızda (Gürak, 2000-a ve 2000-b) açıkladığımız gibi uzun dönem üretim
artışında (büyümede) asıl belirleyici olan etken olup zihinsel emeğin ürünüdür.
Bu nedenle bu araştırmada sermaye-yoğun kavramı yerine teknoloji-yoğun kavramı
tercih edilmektedir.
Ayrıca vergi alınmadığını, amortisman giderlerinin maliyet içinde ve faiz
giderlerinin kârın içinde olduğunu varsayacağız.
Bölüm-1: Bazı Kilit Kavramlar:
İncelemeye devam etmeden önce verimlilik ve verimlilik-artışı
kavramlarından ne anladığımızı açıklamak gerekir.
Verimlilik [3] -
Verimlilik artışı Verimlilik [4]
Verimlilik kavramı sanayi üretiminden, bankacılığa, tarımdan hukuk sistemine,
belediye çalışmalarından eğitime çok geniş bir yelpaze içinde hemen hemen her
alanda kullanılmaktadır. Verimlilik, kısaca "talep edilen" bir
üründe oluşankatma değeri (KD) üretebilme becerisi olarak
tanımlanabilir.Örneğin, bir sanayi işçisi, bir öğretmen, bir berberin
ürettiği mal veya hizmete bir talep varsa ve bu talep karşılanırken KD [5] yaratılabiliyorsa üretim
verimlidir. Talep yoksa ekonomik faaliyetlerin verimli olabilmesi de mümkün
değildir.
Bu araştırmanın inceleme konusu kâr amacı güden firmaların ticari amaçlı KD üretimidir. Bu tanıma göre evinizde yemek pişirip yerseniz veya
radyoyu kendiniz tamir ederseniz burada yaratılan değer ilgi alanımız dışında
olacak, buna karşılık lokantada yemek yer veya masanızı para karşılığı tamir
ettirirseniz bu durum analizimiz kapsamına girecektir. Verimlilik artışı
Katma değer üretimi, diğer bir deyişle verimlilik, kimi zaman kaynakları daha
etkin kullanarak (mikro-verimlilik) kimi zaman ise yeni teknolojiler
(makro-verimlilik) aracılığıyla arttırılabilir. Yapılacak analizlerin,
tahminlerin ve önerilerin daha sağlıklı olması açısından teknolojik verimlilik
ve etkinlik kavramlarının birbirinden doğru bir şekilde ayırt edilmesi gerekir
(bak. Tablo:1). Teknolojik yeniliklerden kaynaklanan makro-verimlilik artışları
uzun dönem büyümenin temel unsuru olmakla birlikte bu araştırmada sadece
mikro-verimlilik (etkinlik) üzerinde durulacaktır. Dolayısıyla üretim
teknolojisi "veri" olarak alınmıştır ve değişmemektedir.
Mikro-verimlilik, beşeri, fiziksel veya finansal girdilerin gerçekleşen
kullanım oranları ile ilişkili bir kavramdır. Örneğin, herhangi bir nedenden
dolayı girdilerin fiyatlarının düşmesi, cet. par., etkinliğin artmasına neden
olacaktır. Aksi durumda ise azalacaktır. Bu arada üretilen ürünün ne kalitesinde
ne de miktarında bir değişim olmamaktadır.
Veya, bir işyerinin çeşitli nedenlerden dolayı tam olarak kullanılamayan
fiziksel üretim kapasitesinin değerlendirilmesi kaynak etkinliğinin artmasına
neden olacaktır, cet. par.
Tablo:1 Teknolojik ve Kaynak- Verimlilik Artışı Farkı
Makro-(teknolojik) verimlilikYeni teknoloji
Mikro- verimlilik
(etkin kaynak kullanımı)Veri teknoloji
Etkinlik optimum düzeyde olduğu zaman veri teknoloji ile elde edilmesi mümkün
olan en üst seviyede verim ve kâr elde ediliyor demektir. Etkinliğin optimumdan
düşük olması durumunda ise üretimde kullanılan kaynakların daha etkin
kullanılabileceği anlaşılacaktır. Çünkü etkinlik arttıkça katma değer deartacaktır.
Küreselleşme sürecini incelerken;
1.yeni teknolojilerin kimler tarafından üretildiği ve mülkiyeti;
2.DYY kanalıyla teknoloji transferinin yapısı ve etkileri; ve
3.küresel üretilen KD'in küresel dağılımı;
özel önem kazanmaktadır.
Birinci ve ikinci konuları daha önce ayrınyılı bir şekilde incelemişti. (Bak.
Gürak, 1999, 2000-a, 2000-b, 2003) Bu nedenle aşağıda sadece üçüncü konuyu ele
alacak ve küreselleşme sürecinde doğrudan yabancı yatırım DYY
aracılığıyla gerçekleşen üretimin verimlilik analizini ve üretilen KD'in
uluslararası gelir dağılımını nasıl etkilediğini inceleyeceğiz.
Varsayım gereği Dev Firma'nın denetim ve yönetim merkezi gelişmiş bir
ülkededir. Birçok ülkede üretim faaliyetleri olan bu sanal firmanın adının MEGA olduğunu varsayacağız. MEGA şirketinin patentine sahip olduğu
bir ürünün "emek-yoğun" olan kısmını gelişmekte olan ülkedeki yavru firmasında,
"teknoloji-yoğun" ve yüksek nitelikli işgücü gerektiren kısmını ise gelişmiş bir
ülkede ürettiğini varsayıyoruz. Ve yanıtlarını aradığımız sorular şunlardır:
1. Eğer emek-yoğun olan parça gelişmiş ülkede üretiliyor olsaydı MEGA
şirketinin ürettiği KD miktarı ve kârlılık oranı ne olurdu?
2. MEGA'nın yavru şirketindeki üretiminin küresel rekabete katkısı var
mıdır? Varsa, bu nasıl bir katkıdır?
Diğer bir deyişle, önce aynı teknolojiyi kullanarak aynı ürünün
farklı ülkelerde "tam kapasite" üretim yapılması durumunda
üretilen katma değerin ve kâr oranının (r) ne seviyede olacağı sanal
rakamlarla incelenecektir. Sonrasında ise MEGA şirketinin DYY'nın
küresel rekabete nasıl bir katkısı olduğu üzerinde durulacaktır.
İki ülke arasındaki en önemli fark ücret seviyeleridir, cet. par. ve bu durum
firmanın gelişmiş ve gelişmekte olan iki ülkedeki verimliliğini ve kârlılığını
doğal olarak faklı kılmaktadır. MEGA şirketinin gelişmekte olan ülkede
ödediği ücret düzeyi o ülke içindeki diğer firmalarla kıyaslandığında çok daha
yüksek olabilir. Ama gelişmiş ülkedeki ücretlerle kıyaslandığında kârın katma
değer içindeki oranının daha yüksek olduğu görülecektir. Bu durum KYF'ların söz konusu aksamı neden kendi ülkelerinde üretmek yerine ucuz
işgücünün bulunduğu ülkelerde ürettiğinin önemli göstergelerinden biridir. Bu
farklılığa nakliye masrafları, vergi muafiyetleri, finansal destekler gibi diğer
ekonomik unsurlar da eklenince ürünün bazı parçalarının (özellikle de
"emek-yoğun" olan kısmının) neden gelişmekte olan ülkelerdeki yavru firmalar
tarafından üretiminin tercih edildiği daha net bir şekilde ortaya
çıkmaktadır.
Bölüm-2 DYY Sonucu Verimlilik Kıyaslamaları
a- Aynı Teknoloji / Aynı Ürün / İki
Farklı Ülke:
Her iki ülkede de aynı teknoloji fakat farklı ücret seviyesi olduğundan tam
kapasite üretimde sanal rakamlarla gelişmiş (x) ve gelişmekte olan
(y) iki ülkede maliyetler şöyle olacaktır:
Gelişmiş Ülke Gelişmekte Olan Ülke wx = 10 wy = 2 Lx=
50 Ly= 50 LWCx = 500 LWCy = 100 (LWC = w*L) PCx [6]
= 1,200 PCy = 1,200 Kx = TCxt =
1,700TL Ky = TCy = 1,300 TL
(K = PC + LWC)
Gelir kısmına gelince: px= 2 TL py= 2 TL qx= 1,000 qy= 1,000 TRx = px * qx =
(2*1,000)= 2,000 TRy=py *qy = (2*1,000)= 2,000
Kârlılık
Bu durumda bakalım sanal firmada kârlılık ne olacak: πx= TRx - TCx = 300 πy =
TRy - TCy = 700 rx = πx / TCx = ~ %
18 ry = πy / TCy = ~ % 54
Görüldüğü gibi, nakliye masrafları, vergi muafiyetleri, vb. unsurları
katmadan da düşük ücretli ülkelerde kârlılık çok daha yüksek olmaktadır. Bu
durum aynı teknolojiyi kullansa bile bir firmanın neden gelişmekte olan bir
ülkede üretim yapmayı tercih ettiğinin bir göstergesidir. Daha somut örnek
verecek olursak, uluslararası otomotiv, lastik veya kimya sektörü devleri
Türkiye, Romanya, Polonya gibi ülkelerde gelişmiş ülkelerde olanla aynı
teknoloji ile üretim yaptıklarında daha yüksek kâr oranı sağlamaktadırlar. Bu
ülkelerin en büyük cazibesi düşük ücret seviyeleridir.
Katma değer
Bu olguyu katma değer (KD) açısından incelersek şöyle bir tabloyla
karşılaşırız: KDx = πx + LWCx =
300+500 = 800 TL KDy = πy + LWCy =
700+100 = 800 TL
Yaratılan katma değer her iki ülkede de aynı, 800 TL. Bu açıdan ülkeler
arasında bir farklılık yok. Ancak gelişmekte olan ülkede sermayenin kârlılığı
gelişmiş olana kıyasla daha yüksek. πx < πy ve rx
< ry
Küresel gelir dağılımı
Öncelikle ülkeler içindeki fonksiyonel gelir dağılımına bakacak olursak: rx = πx /KDx = ~ %
37 ry = πy /KDy = ~ %
87 LWCx /KDx= ~ % 63 LWC
y /KDy= ~ % 13
Görüldüğü gibi gelişmiş ülkede üretilen KD (800 TL), gelişmekte olan
ülkede üretilen KD (800 TL) ile aynı olmakla birlikte kârın KD
içindeki oranı gelişmekte olan ülkede daha yüksektir (% 87). Buna karşın
gelişmekte olan ülkede emeğe ödenen ücretin KD içindeki payı daha düşük
olduğundan fonksiyonel gelir dağılımı da daha kötüdür.
Her iki ülkede de yatırımları bulunan MEGA firmasının "küresel üretim
ve kâr stratejisi" bu konumda çok önem kazanmaktadır. Eğer MEGA firması
gelişmekte olan ülkede elde ettiği geliri aynı ülkedeki yeni yatırımları için
harcarsa bu ülke için (geçici de olsa) bir kazanç olacaktır.
Ama MEGA firması küresel kâr yönetimi stratejisine uygun olarak
gelişmekte olan ülkede elde ettiği kârın bir bölümünü veya tamamını transfer
ederse, bu durum gelişmekte olan ülke açısından bir gelir kaybı, kârın transfer
edildiği ülke için ise bir kazanç olacaktır. Sonuçta küresel gelir dağılımı kâr
transferi kadar gelişmiş ülke lehine fakat gelişmekte olan ülke aleyhine
bozulacaktır. Bunun sonucunda küresel gelir dağılımındaki bozukluk azalmak bir
yana daha da artacak, zengin ülkeler ve Dev Firma sahipleri daha da
zenginleşecek, refahları artacaktır.
Ücret artışlarının reel ücretlere, maliyetlere ve KD'e
yansıması
Çalışanların ücretlerinin toplu sözleşmelerle belirlendiğini ve bir sonra ki
toplu sözleşmeye kadar ücretlerin sabit kaldığını varsayıyoruz. Gene varsayım
gereği her iki ülkede de yeni toplu sözleşmenin aynı anda sonuçlandığını ve her
iki ülkede de ücretlerin aynı anda yüzde 10 (Δw = %10) oranında arttığını
düşünelim.
Reel Ücret artışı
Yeni ücret seviyeleri aşağıdaki gibi değişecektir: Δwx = 10 * 0.1 = 1 Δwy= 2 * 0.1 = 0.2 Δwx > Δwy
Ve sonucunda: wxt+1= 10 + 1 = 11 wyt+1= 2 + 0.2 = 2.2
Gelişmiş ülkedeki aynı orandaki ücret artışına karşın miktar olarak artış,
gelişmekte olan ülkedekine kıyasla çok daha fazla olmaktadır. Aynı oransal artış
gelişmiş ülkedeki çalışana 1 TL ek gelir getiriken, gelişmekte olan ülkedeki
çalışana sadece 0.2 TL ek gelir getirmektedir. Bunun nedeni ise başlangıçtaki
ücret düzeylerinin verimlilik farkı doğuran kullanılan teknoloji ve insan
gücünün niteliği gibi etkenlerden dolayı daha farklı olmasıdır. Ücret artışlarının maliyetlere yansıması: LWCxt+1 = 11 * 50 = 550 LWCyt+1 = 2.2 * 50 = 110 ΔLWCx = 550 - 500 = 50ΔLWCy = 110- 100 = 10 ΔLWCx < ΔLWCy
Ücret Artışları KD, Kâr Oranı ve Gelir
Dağılımını Nasıl Etkiler?
Yukardaki analizimize göre ücret artışı sonucu üretilen KD'de (=1,200)
bir değişme olmayacaktır ama kâr oranı ve fonksiyonel gelir dağılımında
kaçınılmaz olarak bazı değişiklikler oluşacaktır.
Yenikâr miktarları: πxt+1 = TRxt+1 - TCxt+1 πyt+1
= TRyt+1 - TCyt+1
= 2,000-1,750= 250 TL = 2,000-1,310= 690 TL
Yeni Katma Değer: KDxt+1 = LWCxt+1 +
πxt+1 KDyt+1
= LWCyt+1 +
πyt+1 = 550 + 250
= 800 = 110+ 690= 800
Yeni kâr oranları: rxt+1 = πxt +1 / TCxt+1 = ~ % 14 ryt+1 = πyt +1 / TCyt+1 = ~ % 53
Yeni fonksiyonel gelir dağılımı: πx /KDx = ~ % 31 πy
/KDy = ~ % 95 LWCx /KDx= ~ % 69
LWCy /KDy= ~ % 14
Görüldüğü gibi ücret artışı sonucu üretilen KD miktarında bir
değişiklik olmamakta, ancak doğal olarak her iki ülkede de ücretlerin katma
değer içindeki oransal payı artmakta ve kâr oranları düşmektedir. Ücretlerin KD içindeki oransal paylarının artması ve kâr oranlarının düşmesi bize
kâr miktarları ile ücret seviyeleri arasında ters bir ilişki, daha doğrusu gelir paylaşımı açısından bir çıkar çatışması olduğunu bir kez daha
açıkça göstermektedir.
Aradaki ücret farkı kapanırsa ne olur?
Doğal olarak gelişmekte olan ülke çalışanlarının uzun dönem hedefi ücret
düzeyini gelişmiş ülke seviyelerine çıkartmaktır. Ancak MEGA şirketinin
küresel çıkarları ile DYY yapılan ülkedeki çalışanların daha yüksek ücret
talebi birbiriyle tamamen ters orantılıdır. Reel ücret düzeyinin her biri birim
artışı karşısında MEGA şirketinin kârı aynı miktarda azalacaktır. Eğer
gelişmekte olan ülkede ücret "makul" seviyenin üstüne çıkarsa, MEGA
firması üretimi daha düşük ücretli başka bir ülkeye kaydırabilir. Bu durumda
gelişmekte olan ülke DYY'ın kaçışı ile birlikte üretim kapasitesinin
yanında katma değer, istihdam, vergi geliri gibi alanlarda da bir kayba
uğrayacaktır.
GOÜ'de eksik kapasitede üretim.
Gelişmekte olan ülkelerdeki önemli sorunlardan biri eksik kapasite ile
üretimdir. Eksik kapasitede üretim sabit yatırımların oranı ile ilişkili olarak
maliyetlerin artmasına neden olmaktadır. Diğer bir deyişle, sabit maliyetlerin
toplam maliyetler içindeki oranıyla ilişkili olarak kapasite kullanım oranı
azaldıkça birim maliyetler artış gösterecektir. Örneğin, sabit maliyetler 100 TL
ve üretilen miktar 10 adet iken birim sabit maliyet 10 TL (100/10), üretim
kapasitesi 8 adete düştüğünde ise (eksik kapasite üretimde) birim maliyet 12.5
TL (100/8) olacaktır.
Bilindiği gibi gelişmiş teknolojiler eski teknolojilerle kıyaslandığında
genellikle daha yüksek oranlarda sabit maliyetler içerirler ama potansiyel
olarak da daha fazla çıktı sağladıklarından birim maliyetler daha düşük olur.
Eksik kapasite üretimde birim sabit maliyetler, dolayısıyla birim maliyet yüksek
olacağından MEGA firmasının dış ticarette korumacılığın olmadığı herhangi
bir GOÜ'de eksik kapasite ile üretim yapması küresel rekabet açısından
rasyonel olmayacaktır. Ancak, yatırım yapılacak GOÜ'de ücretler yeterince
düşükse ve "yeterli" iç talep varsa korumacılık olmasa bile DYY kârlı bir
yatırım olabilir.
Teşvikler
Kâr oranını ve dolayısıyla DYY kararını etkileyen "tek" unsur GOÜ'deki ücret
düşüklüğü değildir. Öyle olsaydı Hindistan, Pakistan, Bangladeş gibi ülkelere
yoğun DYY akışına şahit olurduk. Nakliye giderleri, siyasal istikrar, disiplinli
ve eğitimli işgücü gibi bir çok önemli etken DYY kararı verilmesinde önemli bir
rol oynarlar. Ama cezbedici etkenler arasında bir sıralama yapacak olursak
herhalde birinci sırada "teşvikler" gelir. Doğrudan veya dolaylı olarak
yapılan çeşitli teşviklerin Küresel Yatırımcı Firmaların küresel kârlarını daha
da arttırdığı bir gerçektir. En çok başvurulan teşvikler şunlardır:
Gelir/kurumlar vergisi muafiyeti;
Gelir/kurumlar vergisi indirimi;
Yatırım/yeniden yatırım indirimi;
Sermaye malları ithalatında gümrük muafiyeti;
Sermaye mallarında katma değer vergisi muafiyeti;
Hızlandırılmış amortisman;
Sübvansiyonlu krediler;
Yerel yönetimlerin vergilerinde indirim/muafiyet;
Hammadde ithalatında vergi muafiyeti;
Kullanılan hammaddeler için katma değer vergisi muafiyeti;
Hammadde ihracatında katma değer vergisi muafiyeti;
İhracat gelirlerinin imtiyazlı kullanımı;
13. Zarar indirimi.
14. Altyapı hizmetleri (bina, arazi, yol, vb.)
Bazen, hatta sıkça sunulan teşviklerin "yetersiz" olduğuna, daha da
fazlasının sunulması gerektiğine dair görüşler öne sürülür. Sanki DYY "dikensiz
gül bahçeleridir" ve gittikleri yere sadece ekonomik refah ve teknolojik
yenilikler götürürlermiş gibi bir anlayış yaygın olarak kabul görmekte, bir çok
kişi tarafından paylaşılmaktadır. Oysa DYY'ın "dikensiz" (Gürak, 2003)
olmadıkları çok net bir gerçektir. Ayrıca KYF'ın küresel kâr stratejileri uzun
dönemde küresel gelir dağılımının GOÜ aleyhine gelişmesine neden olacak
niteliktedir.
SONSÖZLER
Gelir dağılımı
Gelir dağılımındaki bozukluk ve yarattığı sorunlar içinde yaşadığımız düzenin
en önemli sorunlarından birisidir. Bu sorun yalnızca bir ülkede yaşayanlar
arasında görülen bir sorun olmaktan öte küresel açıdan da zengin-daha az zengin
ülkeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Az sayıdaki zengin ülkelere kıyasla çok
sayıdaki daha az zengin veya göreceli fakir ülkelerin arasındaki refah farkı
kapanmak bir yana daha da açılmaktadır. DYY veya lisans/patent anlaşmaları
sayesinde GOÜ'lerde üretilen KD'in önemli bir kısmı açık veya gizli [7] kâr olarak GÜ'lere aktarılmakta ve
bu durum küresel gelir dağılımının daha da bozulmasına neden olmaktadır. Bu
arada ödemeler dengesi de bozulmakta ve bozulan dengeleri düzeltmek için
gelişmiş ülkelerdeki parasal kaynak yöneticileri finansal küreselleşme
çerçevesinde gelişmekte olan ülkelere sıcak para veya borç verme gibi
yöntemlerle yüksek maliyetlerle borç vermekte, böylece bir miktar daha gelir
(kâr) gelişmiş ülkelere aktarılmaktadır.
Küresel faaliyet gösteren firmaların üretimleri ve kârları küresel olmasına
karşın elde edilen kârın uluslararası dağılımı sistemin doğal yapısının gereği
olarak gelişmiş ülkeler/KYF lehine, GOÜ ve firmaları aleyhine bir seyir
izlemektedir. Bu düzen böyle devam ettiği sürece de sistem gereği küresel gelir
dağılımı ve göreceli refah farklılıkları, birkaç istisna hariç, genel olarak
GOÜ'ler aleyhine bozulmaya devam edeceğe benzemektedir.
Teknolojik yenilikler
Yazının başlangıcında teknolojik yeniliğin üretilen pastanın büyümesinde en
önemli etken olduğunu belirtmiştik. Dolayısıyla öngörülen ve uygulanan her
ekonomik politikanın teknoloji boyutunun çok iyi incelenip teknolojik
yeniliklere/gelişmelere uygun bir ortamın hazırlaması gerekir. Gelişmekte olan
ülkeler açısından bakıldığında teknolojik yenilik mutlaka yeni teknoloji
üretmek anlamına gelmez. Gelişmiş ülke firmalarının sahip olduğu teknolojilerin
çoğu gelişmekte olan ülke ekonomileri için yeni teknoloji niteliğine sahiptir.
Önemli olan GOÜ firmalarının var olan bu teknolojilerden ne oranda
yararlanabilme olanaklarına sahip olduğudur. Mevcut düzen veri teknolojilerden
bile küresel anlamda optimum yararlanmaya ve verimlilik artışı sağlamaya optimum
düzeyde fırsat vermemektedir. Aksine mevcut düzendeki teknoloji transferi
uygulamaları küresel rekabetin gelişmesini önlemekte, GOÜ ve firmalarını
Küresel Yatırımcı Firmalara bağımlı hale getirmektedir. "Küresel rekabet"
dedikleri şey ise aslında küresel faaliyetleri olan KYF'ın daha kârlı üretim
yapmalarından başka bir şey değildir. GOÜ'in sunduğu olanaklar kendi
aralarındaki genellikle zaten "var olan" rekabette maliyetler açısından avantaj
sağlamakta ama "yeni rakipler" çıkmasına fırsat vermemektedir. Hatta koşullar
"yeni firma rekabetini" engellemektedir, bile denebilir.
Küresel gelir dağılımındaki bozukluğun iyileştirilmesi için mutlaka yeni
ve farklı bir küresel teknoloji transferi politikası oluşturulmalı ve
teknolojik yenilikler sayesinde GOÜ'lerde verimlilik artışı ve KD'in artışı ve
ülkede kalmasının yöntemi bulunmalıdır.
Eğitimli insan-gücü
Teknolojik yeniliklerin yanı sıra diğer önemli unsur ise teknolojileri
kullanacak, adapte edecek ve daha çok geliştirebilecek olan insan gücüdür. Başka
bir deyişle, yüksek nitelikli insan gücü, yüksek katma değer üreten
teknolojilerin etkin kullanılabilmeleri ve daha da geliştirilebilmeleri için çok
önemli bir unsurdur. Unutulmamalı ki, teknolojileri üreten, kullanan da
insandır. Emeğin niteliği ne kadar arttırılırsa o kadar sağlam altyapı
oluşturulmuş olur. Bu nedenle insanın eğitimine büyük destek ve öncelik vermek
gerekir.
Eğitim yoluyla toplumsal dönüşüm için altyapının oluşturulması çok önemli
olmakla birlikte "arzulanan/hedeflenen" sonuca ulaşmak için uzun yıllar beklemek
gerekebilir. Çünkü bir insana çağdaş düzeyde eğitim verebilmek, kendisini
gerekli niteliklerle donatabilmek için en az 11-12 yıl, yüksek öğrenim dahil
edildiğinde ise en az 15-16 yıl eğitim vermek gerekir. Bu nedenle hiç gecikmeden
"küresel eğitim seferberliğine" başlanmalıdır.
Türkiye'nin çağdaş düzeyde eğitim almış insan sayısı nüfusuna orana bakılarak
gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında daha epey yol alması gerektiği görülmektedir.
Maalesef Türkiye'yi yönetenleri bu konuda başarılı bulmak pek mümkün değildir. Patent/Lisans kullanımı
Her teknolojik yenilik geçmişteki birikim üzerine inşa edilen marjinal bir
katkıdır. Dolayısıyla, her teknolojik yenilikte sadece patent alan firmanın
değil, hem yeniliğin oluşması için her türlü altyapıyı sunan içinde bulunduğu
toplumun ve geçmişten katkıları olan tüm insanlığın zihinsel emeğinin de payı
ve hakkı vardır. Örneğin, patent alarak piyasada tekel olma olanağı sağlayan ve
Ayhan beyin zihinsel emeğinin ürünü olan bir teknolojik yenilik, Ayhan Bey'e ait
olmanın yanı sıra kısmen kendisine AR-GE olanaklarını sunan kuruluşa, kısmen
Ayhan beyi eğiten ve yetiştiren topluma, kısmen de yüzyıllar boyunca zihinsel
emekleriyle "bilgi havuzuna" katkıda bulunan insanlığa aittir.
Patent yasalarından kaynaklanan mülkiyet hakkının ve getirdiği tekel
ortamının insanlığa daha yararlı olacak bir şekle dönüştürülmesi gerekir.
Günümüzdeki şekliyle patentlerin mülkiyeti ve kullanım hakları GÜ ve KYF lehine
bir görüntü vermektedir. Çünkü teknoloji piyasalarındaki aksaklıklar ile
küreselleşmenin yapısı ve gidişatı gerçek anlamda rekabet arttırıcı teknoloji
transferine olanak sağlamamaktadır.
"Eski (bilinen) veya yeni teknolojilerin uygun koşullarda ve "uygun"
kanallardan gelişmekte olan ülkelere aktarılmasının ve etkin kullanımlarının
yöntemleri bulunmalıdır. Patent ve lisans anlaşmaları şimdikinden farklı olarak
gerçek anlamda küresel rekabeti arttırıcı niteliklere sahip olduğu zaman
küresel verimliliğin ve refahın artma şansı da kendiliğinden artacaktır. KD
üretiminde büyük artışlar sağlamak mümkün olacak, zengin ülke-fakir ülke farkı
azalacaktır. DYY vasıtasıyla kurulan üretim birimlerinin "bağımsız kâr eden
birimler" şekline dönüşüp birbirleriyle rekabet etmesi KYF'ın küresel kâr
stratejilerine uygun değildir. DYY'ı teşvik yerine "ortak yatırımların" veya
patent/lisans kullanım hakkının kiralanmasının/satın alınmasının küresel
rekabetin artmasına daha çok katkısı olacaktır. Şimdiki düzene göre pek çok
alanda küresel üretim tek ve aynı merkezden oligopolcü bir zihniyetle organize
edildiğinden gerçek anlamda rekabet olmamaktadır.
Tersine beyin göçü
Eğitimli insan kaynakları ekonomik açıdan her ülkenin en değerli
varlıklarıdır. Çünkü ülke ekonomisinin ve ülke içindeki işletmelerin gelişip
büyüyebilmesi, uluslararası piyasalarda söz sahibi olabilmesi, verimliliğini
arttırabilmesi için en önemli araç insanın zihinsel emeğidir. Başka bir
deyişle, bir ülke ekonomisinin veya bir işletmenin uzun vadede başarısı sahip
olunan insan gücü kaynaklarının nitelikleri ile sınırlı ve orantılıdır. Fiziksel
(makineler/tesisler), mali veya doğal kaynaklar ne denli büyük olursa olsun
nitelikli insan gücü olmadan ne ülke ekonomisinin ne de işletme*lerin uzun
vadede istikrarlı bir başarıya ulaşması olası değildir.
Çağımızda beyin göçü nedeniyle GOÜ sürekli olarak bu en değerli varlıklarını
yitirmekte, buna karşın GÜ ve KYF ise masraf ve zahmete girmeden sürekli olarak
kazanmaktadırlar. Beyin göçünü durduracak önlemlerin bir an önce alınması hatta
tersine beyin göçünün teşvik edilmesi gerekir. Beyin göçü denince sadece
GOÜ'den GÜ'e göç edenlerin geri dönüşünü anlamamak gerekir. GÜ yüksek nitelikli
yüz binlerce insan işsizdir ve GOÜ bu kişilerin niteliklerinden yararlanabilir.
Ayrıca emekli olmuş ama hala aktif olarak katkıda bulunabilecek kapasitedeki yüz
binlerce insan potansiyelinden de yaralanmak mümkündür. Bu sayede GÜ'den GOÜ
ekonomilerine ve işletmelerine paha biçilemeyecek bir bilgi, beceri ve deneyim
akımını aktarma olanağı olacaktır. Böylece bir yandan Batının daha gelişmiş
teknolojik ve örgütsel becerileri GOÜ'e aktarılırken bir yandan da üretilen
katma değerin daha hızlı büyümesi, yani hızlandırılmış verimlilik artışı, mümkün
olacaktır.
Türkiye "tersine beyin göçü" konusunda önemli bir avantaja sahiptir. Çünkü
kısa dönemde yararlanabileceği büyük bir potansiyeli vardır; Türkiye dışında
yaşayan ve gelişmiş ülke okullarında çağdaş ekonomilerin gerektirdiği eğitimi
almış ve almakta olan on binlerce Türk kökenli insan. Bu potansiyelden etkin bir
şekilde yararlanılabilmesi durumunda nitelikli insan açısından Türkiye ekonomisi
büyük bir kazanım elde etmiş olacaktır.
KAYNAKÇA
Gürak, H.
(1999) On Productivity Growth - YK-Economic Review, Dec.Vol.
10, No:2, Istanbul
.--- " --- (2000-a) Economic Growth and Productive Knowledge - YK-Economic Review, June, Vol.11, No:1 Istanbul.
--- " --- (2000-b) Verimlilik Artışları -Verimlilik
Dergisi, Eylül-Ekim, Ankara.
--- " --- (2003) Hidden Costs of Technology Transfer- YK-Economic
Review, June, Istanbul.<br clear="all" />[1] Sermaye kavramının bazı
iktisatçılar tarafından üretim yapmak, katma değer üretmek amaçla kullanılan
parasal kaynak olduğu gerçeğinden yola çıkarsak parasal fonların küresel
hareketliliğine sermaye hareketi demenin yanlış olacağı görülecektir. Gerçi
parasal fonların bir kısmı hisse senedi piyasasına girmektedir. Ama biraz
dikkatle bakıldığında burada amacın üretim şirketinde ortak olmaktan ziyade
kısa dönem kârı maksimize etmek olduğu görülecektir. [2] KYF: Şirket merkezinin
kayıtlı olduğu ülke dışında en az bir ülkede daha üretim faaliyetinde bulunan ve
bazılarının yıllık cirosu bir çok ülkenin Milli Gelirinden daha yüksek olan GM,
Sony, Hoffmann-La Roche, ABB gibi firmalar.[3] Mikro verimlilik (etkinlik)
ve makro-verimlilik (teknolojik verimlilik) kavramları için bak. Gürak, 2000-a
ve 2000-b)[4] Mikro ve makro verimlilik
kavramları dışında bir de ulusal verimlilik kavramından söz etmek mümkündür.
Ulusal verimlilik karşılaştırmaları, mikro ve makro verimliliğin veri olarak
kabul edildiği bir ortamda, ülkelerin göreceli refah düzeylerini ve kişi başına
verimliliği kıyaslamak gibi genel amaçlar için yararlı bir araç olmakla
birlikte bu yazının kapsamı dışındadır.[5] KD = ücret + kâr[6] Ücret hariç üretim maliyeti
(PC) = Sabit maliyet (FC) + Değişken maliyetler
(VC)[7] Transfer fiyatlaması
kanalıyla (bak. Gürak,2003) Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |