Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Darwin'e Göre Duyular
Eğer, çok
üzüldüğümüz için ağlıyorsak, gözyaşımızdaki protein çeşidi ve miktarı, gözümüze
toz gibi yabancı bir nesne girdiğinde döktüğümüz gözyaşındakinden oldukça
farklı. Bu bulgular ışığında bilim adamları, gözyaşlarının vücudun üzüntü ve
stres sırasında salgıladığı kimyasallardan bir çeşit kurtulma yolu olduğu
teorisini geliştirdiler.Pekala, nasıl ağlıyoruz ya da bir başka deyişle
bu tip fizyolojik sebeplerin yanında anatomik olarak ağlamamızı sağlayan
nedir?Ağlamak, birkaç hayvan türü dışında sadece insanın sergileyebildiği bir
ifade şekli. Evrimsel olarak, insanoğluna en yakın hayvan olan maymunların
ağlama yetisine sahip olmaması, bizim bu ifade şeklini, evrimimizin son
basamağında kazandığımızı gösteriyor Evrim Hakkında Bilmemiz Gerekenler
Evrim hakkında bilmemiz gereken en önemli noktalardan biri, şu an
yaşayan hiçbir türün bizim atamız olmadığıdır. Her tür kendi yegane evrimsel
tarihine sahiptir ve en az insanoğlu kadar moderndir. Evrim söz konusu olduğunda
yapılan en büyük hatalardan biri, insanın günümüz maymun türlerinden evrim
geçirerek ortaya çıktığı düşüncesidir. Ancak, gerçek şu ki insanoğlu ve
maymunlar nesli tükenmiş ortak bir ataya sahiptir ve günümüz maymunları tamamen
modern türlerdir.Evrim düşünüldüğünde, genelde akla hep morfolojik
değişimler gelse de, aslında davranışsal değişimleri de gözönünde bulundurmamız
gerek. Bir organizmanın başarısı, davranışlarına -belki içgüdüsel davranışlar
demek daha doğru olabilir- bağlıdır. Bu davranışlar, organizmanın öncüllerinin
deneyimleri sonucu, genlerinde depolanmış ve hayatta kalma şansını arttıran
faktörlerdir. Çünkü, türün bireyleri arasındaki en temel iletişim yoludur.
Korkuda Ortak Yönler Şimdi, tekrar başlangıçtaki noktamıza
dönecek olursak; hangi anatomik yapılarımız duygularımızı ifade etmemizi
sağlıyor? Bu davranışlar içgüdüsel ve evrensel olabilir mi ve insanoğlu
duyguların ifadesi söz konusu olduğunda gerçekten diğer hayvanlarla benzerlik
gösteriyor mu? Darwin'in Expression of Emotions in Man and Animals
(1872) kitabında ele aldığı örneklere geçmeden önce, bu davranışların nasıl
ortaya çıktığına bir göz atalım. Acaba, bu davranışlar Darwin'in düşündüğü gibi
belli bir duyguyu ifade etmek için ilk önce türün birkaç bireyi tarafından
uygulanıp, ardından diğer bireylere sıçramış ve zamanla evrensel olmuş olabilir
mi?Tüm hayvanların paylaştığı, en temel duygulardan biri olan korkuyu incelemek,
bu tip davranışların gerçekten içgüdüsel olup olmadığı hakkında bizi
aydınlatabilir mi? Hayvanlar korktukları zaman titrerler. Her ne kadar,
titreme aşırı mutluluk ya da öfke halinde görülse de, çoğunlukla korkunun
muhtemel bir göstergesidir. Hayvanlarda korkunun ya da öfkenin bir diğer ifadesi
vücuttaki tüy ve kılların dikilmesidir. Böylece, hayvan olduğundan büyük ve
korkutucu görünecek ve karşısındaki düşmana kolay bir av olmadığı mesajını
verecektir. İnsanlara baktığımızda, hayvanlara benzer bir tabloyla
karşılaşıyoruz. İnsanlar ve hayvanlar korktukları zaman ağızlarını ve gözlerini
açar, hareketsiz durur ve neredeyse hiç nefes almazlar. İlk olarak ağzın
açılması, daha fazla havanın vücuda girmesini ve bireyin daha uzunsüre
hareketsiz kalarak düşmanın dikkatini çekmemesini sağlar. Her ne kadar
insanların vücudu hayvanlar gibi kıllarla kaplı olmasa da, korktuğumuzda
derimizin yolunmuş tavuk benzeri bir görüntü alması, aynı refleks davranışın
insanlarda da varolduğunu ve hayvanlardakiyle aynı kasların kasıldığını
gösteriyor.Bu refleks bize bir zamanlar tüm vücudu kıllarla kaplı atalarımızdan
miras kalmıştır. Korku anında sergilenen bu tepkisel davranışların
istemli ya da içgüdüsel olarak gerçekleştiğini anlayabilmek için Hoimar Von
Ditfurth'un, Dinozorların Sessiz Gecesi-2 kitabında verdiği bir örneği
hatırlamak bize yardımcı olacak.Ditfurth, bu kitabında tavuklar üzerinde yapılan
bir deneyi açıklar. Deneyde, bilim adamı bir tavuğun beyninin çeşitli
bölgelerine elektrotlar yerleştirir ve elektrik akımı ile özellikle orta beynin
belli bir bölgesini uyardığında, biraz önce açıkladığımız korku anında ortaya
çıkan davranışları sergilediğini görür. Çevrede hayvanın korkmasına
sebep olabilecek bir şey olmadığı halde, beynin bu bölgesi uyarıldığı anda
hayvan korkmaya ve içgüdüsel olarak belli şablon davranışları uygulamaya
başlar. Bu davranışlar hayvanın beyninde bulunan hazır programlardır ve beyin
doğal olarak uyarıldığında harekete geçerek hayvanın yaşamını kolaylaştırır,
doğal seçilimle ayıklanır ve genler yoluyla gelecek nesillere geçerler.
İnsanlarda ise büyük beyin kabuğunun ortaya çıkardığı bilinçli
davranışlar yüzünden bu tip hazır programların varlığı pek belirgin değil.
Ancak, karanlıkta yapayalnız kaldığımız bir anı düşünelim. Görme yeteneğimizi
büyük ölçüde kaybettiğimiz için beyin kabuğu etraftaki gelişmeler konusunda
tereddüte düşecek ve orta beyin baskın konuma geçecektir. Böyle anlarda,
hiç sebep yokken korkmaya başlar, sanki karanlıkta hayaletlerin bize
saldıracağını hissederiz. Bu hayaletler aslında karanlıkta bizden daha iyi
görebilen ve bir zamanlar atalarımız ormanlarda yaşarken gece onlara saldırmış
olan hayvanların beynimizdeki kopyalarıdır. Bu davranışların pekçoğunun
beynimizde hazır programlar halinde bulunabileceğini ve içgüdüsel olabileceğini
gördüğümüze göre, şimdi pek çok hayvanda ortak olan ifade şekillerine bir göz
atabiliriz. Ses ve Benzerlikler İnsan dahil pek çok hayvan
duygularını ifade edebilmek için sesini kullanır. Hayvanlar, çok fazla
korktuklarında belki de türün diğer bireylerini potansiyel bir düşmana karşı
uyarabilmek için çığlık atarlar. Belli durumlarda sesin kullanılmasında
alışkanlığın da rolü var. Özellikle, sosyal hayvanların ses organlarını daha
serbest kullandığını görüyoruz. Öfke, sevinç, korku, acı, memnuniyet;
hepsinin ifadesinde ses organlarının katılımı var ve öyle görünüyor ki, aynı ses
hemen hemen her türden hayvanda aynı duyguları uyandırıyor. Benzerlik, sinir
sisteminin tüm türlerde benzer mekanizmalarla işlediğini gösteriyor. Örneğin,
bir kuşun şarkısı bize mutluluk verirken, korkutucu bir çığlık hoşumuza gitmez.
Yazının başında da bahsettiğimiz gibi, ağlamak, üzüntünün bir
göstergesi.Sadece insanlar değil, diğer hayvanların da üzüldüklerinde
bağırdığını görüyoruz. Bağırırken, gözlerin çevresindeki kaslar kasılır ve bu
göz kapaklarının kapanmasına sebep olur. Göz kapaklarının kapanması ve gözün
kaslarla sıkıştırılması ise göze kan hücumunu engeller ve böylece gözü korur.
İnsanlarda, göz ne zaman çevresindeki kaslar tarafından sıkıştırılsa gözyaşları
salgılanır. Ağlama eylemini gerçekleştirebilen yegane tür insandır.
Gözyaşlarının en önemli görevi gözde sürtünmeyi engellemek ve burunu ıslak
tutarak koklama gücünü arttırmaktır. Üzüntü, hemen her türde isteksizliğe,
hareketsizliğe sebep olur. Birey, çok yavaş nefes alır ve genelde bu nefes
alışlar iç çekmeleriyle bölünür. Tüm bu melankolik davranışlar bilinçdışı ve
içgüdüsel olarak sergilenir. Hayvanlar saldırganlaştıklarında, kalp
atışları ve dolayısıyla kan dolaşımları hızlanır ve bu da özellikle insanlarda
yüzün kızarmasına sebep olur. Vücut her an saldırabilmek ve düşmanı
korkutabilmek için diktir ve tehditkar bir görüntü sergiler. Mutluluk
Anları Mutluluk anlarında ise hayvanlar amaçsız hareketlerle
çevrelerinde gezinir ve gülerler. Maymunlar ve insanlarda alkışlamaya da
rastlıyoruz. Aşırı mutlulukta attığımız kahkahalar da reflekstir ve
çevremizdekilere mutlu olduğumuzu belirtir.Sevgi de mutluluk gibi bize zevk
veren bir duygu. Sevgimizi birine göstermek için güleriz, gözlerimiz
parlar. Sevgimizi gösterebilmek için fiziksel temasta bulunma ihtiyacı, Darwin'e
göre çocukluğumuzda annemizden gördüğümüz yakın temas ve sevginin bir ürünü ve
kalıtımsal. Tüm hayvan türlerinde fiziksel temas, birbirine sarılma, sevginin
göstergesidir. Örneğin, kediler ve köpekler sahiplerine sürtünmekten,
yavrularını yalamaktan büyük zevk alırlar. Sevdiğimiz birini öpmek de aynı
şekilde fiziksel temas ihtiyacından doğar. Darwin, tüm bu duygu
ifadelerinin kalıtımsal ve evrimsel olduğunu düşünüyor ve bu ifadelerin başta
istemli olarak sergilendiğini, zamanla öğrenilerek alışkanlık haline geldiğini
ve doğal seçilimle kalıtımsallaştığını ve gelecek nesillere geçtiğini
söylüyor.Duyguların ifadesinin kalıtımsal olduğunu özellikle kör insanları
incelediğimizde daha iyi anlıyoruz. Körlerin hiçbir yüz ifadesini ve
vücut hareketini taklit yoluyla öğrenme imkanları yoktur. Ancak, incelendiğinde
hepsinin bu bahsettiğimiz ifadeleri sergilediğini görürüz. Duyguların ifadesi
evrenseldir, çünkü hangi ırktan insana bakarsak bakalım aynı yüz ifadeleri her
zaman aynı duyguların göstergesidir. Gözlemlerimiz, tüm ırklardan genç,
yaşlı tüm insanların ve pekçok hayvanın belli duygularını aynı şekilde ifade
ettiğini gösteriyor. İnsanlar ve hayvanlar arasındaki bu benzer davranışlar
kökenimiz hakkında bize bir ipucu veriyor. Öyle görünüyor ki, duyguların ifade
edilebilmesi en önemli iletişim yollarından biri ve bireyin bir toplum içinde
yaşama şansını arttırdığı için türlerin evriminde doğal seçilimle korunarak, bir
nesilden diğerine geçiyorlar.
Siyaset, Bilim Ve Tarih Bilinci (Doğan Özlem )The Benefits Of TreesEnerji TasarrufuAlternatif Ucuz Enerji KaynaklarıErozyonun Tanımı Ve ÇeşitleriDünyamızın HareketleriDoğalgazDeve KuşlarıTeknolojik CellatlarımızKüresel IsınmaÇimento İşkolu Ve SorunlarıAtmosferin Başlıca Gaz KirleticileriNükleer EnerjiYapay KristallerHyrogen Fuel The Fuel Of FutureKentiçi Ulaşımı Ve Çevre SorunlarıPrcı HakkındaÇevre Kirliliği Ve SonuçlarıSivil SavunmaUluslararası Hukuk Ve Çevre Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |