Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hayatım Değişti Klubü > Serbest Kürsü > Öğretici Bilgiler

Uyarılar

Genetik Kopyalama

Serbest Kürsü ve Öğretici Bilgiler Genetik Kopyalama Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Doğal olarak, ilkin döllenmenin cerrahlığa dayanan başlangıcından söz etti, derken Toplum uğruna seve seve katlanılan bir ameliyattır bu dedi, altı maaşlık ikramiyesi de caba... Bir yumurta bir oğulcuk, bir ergin; bu normal... Oysa, Bokanovskilenmiş bir yumurta tomurcuk açar, ürer bölünür. ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Öğretici Bilgiler telkin cd indir izle İstanbul Öğretici Bilgiler nerededir kimdir Öğretici Bilgiler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Öğretici Bilgiler hipnoz Öğretici Bilgiler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Öğretici Bilgiler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Öğretici Bilgiler kuantum düşünce kitap haberi

Genetik Kopyalama

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29-12-2008, 11:33 AM   #1 (permalink)
Albay
 
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
bluemoon24 is an unknown quantity at this point
Standart Genetik Kopyalama

Doğal olarak, ilkin döllenmenin cerrahlığa dayanan

başlangıcından söz etti, derken Toplum uğruna seve seve katlanılan bir

ameliyattır bu dedi, altı maaşlık ikramiyesi de caba... Bir yumurta bir

oğulcuk, bir ergin; bu normal... Oysa, Bokanovskilenmiş bir yumurta tomurcuk

açar, ürer bölünür. Eş ikizler yalnız insanların doğurduğu o eski zamanlardaki

gibi yumurtanın bazen rastlantıyla bölünmesinden oluşan ikiz, üçüz parçaları

değil, düzinelerle yirmişer, yirmişer. Müdür yirmişer diyerek sanki büyük bir

bağışta bulunuyormuş gibi kollarını iki yana açtı; yirmisi birden!..

Ama öğrencilerden biri bunun yararının ne olduğunu sormak gibi bir

sersemlikte bulundu. İlahi yavrucuğum! Müdür olduğu yerde ona dönüvermişti.

Görmüyor musun? Görmüyor musun, kuzum? Bir elini kaldırdı; heybetli bir duruşa

geçmişti. Bokanovski süreci toplumsal dengenin en başta gelen araçlarından

biridir! Milyonlarca eş ikiz; toptan üretim ilkesinin sonunda biyolojiye

uygulanmış olması... Yukarıdaki yazı, Aldous Huxley'in 1930'larda

yazdığı, geçtiğimiz ay bilim gündemini birdenbire fetheden koyun kopyalama

deneyine değinen haberlerde sıkça gönderme yapılan, Brave New World (Cesur Yeni

Dünya) romanının girişinden kısaltılarak alınmış bir bölüm. Huxley, olumsuz bir

ütopya (distopya) niteliği taşıyan romanında, Alfa, Beta, Gama, Delta ve Epsilon

adlarıyla, kendi içinde genetik özdeşlerden oluşan beş farklı sınıfa bölünmüş

bir toplum tablosu çiziyor. Özdeş vatandaşların üretildiği bu hayali

Bokanovski Süreci, çağdaş anlamıyla klonlama (veya genetik kopyalama) olmasa

da, sürecin yol açtığı etik (ahlaki) ve toplumbilimsel kaygılar, sekiz ay önce

İskoçya'da gerçekleştirilen ve geçtiğimiz ay kamuoyuna duyurulan gelişmelerin

doğurduklarına denk düşüyor. Şimdi herkesin tartıştığı, son gelişmelerin

insanlık için daha insanca bir dönemin mi yoksa, hızla gerçeğe dönüşen korkunç

bir distopyanın mı kapısını araladığı. Şubat ayının 22'sinden itibaren,

İskoçya'nın Edinburg kentinde, biyoteknoloji alanında tuhaf bir gelişme

kaydedildiği, Dünyanın sonu, Frankenstein gibi ifadeleri de içeren

dedikodularla birlikte etrafta konu olmaya başladı. Bilim çevreleri de basın da

şaşkındı, çünkü, seçkin yazarların ve bazı bilim adamlarının birkaç gündür zaten

haberdar oldukları ve konuyu patlatmayı bekledikleri bu gelişme, bir biçimde

basına sızmış, dilden dile dolaşmaya başlamıştı bile. Normalde pek de

ciddiye alınmayacak böyle bir dedikodunun bu denli yayılabilmesi, işin içine

çeşitli dallarda makalelere yer veren saygın bilimsel dergi Nature'ın adının

karışmasıyla olmuştu. Gerçekten de Nature, dedikodu niteliğini fersah fersah

aşan bir bilimsel gelişmeyle ilgili bir makaleyi 27 Şubat'ta yayınlayacağını

bilim yazarlarına duyurmuş ve bu tarihe kadar ambargolu olan bir basın bülteni

dağıtmıştı. Batı ülkelerinde yazarlar normal olarak bu ambargolara uyar,

hazırladıkları yazıları, ambargonun bittiği tarihte, aynı anda yayına verirler.

Ancak, aralarında ünlü The Observer'ın da bulunduğu bazı dergi ve gazeteler

ambargoyu çoktan delmiş, konuyu kamuoyuna duyurmuştu bile. Haberin, kaynağı olan

Nature ve ambargoya saygı gösteren çoğu nitelikli dergi ve gazetede yer almaması

da, dedikodu trafiğini artırmış, ortaya atılan spekülasyonlarla beklenenden

fazla ilgi toplanabilmişti. Hatta, Mart ayının başlarında, koyun

klonlama haberinin yarattığı ilgi ortamını değerlendirmek isteyen bazı

haberciler, aynı yöntemle Oregon Primat Araştırmaları Merkezi'nde maymunların

klonlandığını öne sürdüler. Oysa, Oregon'da gerçekleştirilen, embriyo

hücrelerinin oldukça sıradan bir yöntemle çoğaltılmasıyla yapılmış bir deneydi.

Klonlama, yetişkin bir canlıdan alınan herhangi bir somatik (bedene ait)

hücrenin kullanılmasıyla canlının genetik ikizinin yaratılmasını açıklamakta.

Kavramsal temelleri çoktandır hazır olan bu işlemin uygulamada

gerçekleştirilemeyeceği düşünülüyordu. Edinburg'daki Roslin

Enstitüsünden Dr. Wilmut ve ekibi bunu başarmış gibi görünüyor. Ben bu filmi

daha önce seyretmiştim! diyenleri rahatlatmak için hemen belirtelim ki, aynı

ekip 1995 yılında embriyo hücrelerini kullanarak yine ikiz koyunlar üretmiş ve

bunu duyuran makaleyi yine Nature dergisinde yayımlatmıştı. Bu deney de basına

yansımış, ancak, son gelişmeler kadar yankı uyandırmamıştı. Ne de olsa bu

yöntem, döllenmiş yumurtanın kazayla bölünüp tek yumurta ikizlerine yol açtığı

bildik süreçlerden farksızdı. Sıklıkla unutulduğu için tekrarlamakta

yarar var ki, Wilmut'un son başarısının önemi, işe somatik bir hücrenin

çekirdeğiyle başlamasında yatıyor. Bu başarının ortaklarını anarken PPL Tıbbi

Araştırmalar şirketini de atlamamak gerek. Borsalarda tırmanışa geçen

hisseleriyle gelişmenin meyvelerini şimdiden yemeye başlayan PPL, projenin hem

amaçlarını belirleyerek hem de maddi olanakları yaratarak kuzu Dolly'nin

varlığının temel sebebi olmuş. Dr. Wilmut'un gerçekleştirdiği başarı

şöyle özetlenebilir: Yetişkin bir koyundan alınan somatik bir hücrenin

çekirdeğini dahice bir yöntemle, başka bir koyuna ait, çekirdeği alınmış bir

yumurtaya yerleştirmek ve bilinen tüp bebek yöntemiyle yeni bir koyuna yaşam

vermek. Adını, ünlü şarkıcı Dolly Parton'dan alan kuzu Dolly, isim

annesinin değilse de, DNA annesinin genetik ikizi. Dolly, sevimli görünüşüyle

kamuoyunun sempatisini kazanmış ve tüm bu süreç ilginç bir bilimsel oyun olarak

sunulmuşsa da gerçekte deney oldukça iyi belirlenmiş bilimsel ve maddi hedefleri

olan, soğukkanlı bir süreç. Zaten Dolly'nin araştırmacılar arasındaki adı da en

az varlığı kadar soğukkanlıca seçilmiş: 6LL3... PPL'in idari sorumlusu Dr. Ron

James, şirket sırlarını kaybetme kaygısıyla maddi hedeflerini pek açığa

vurmamakla birlikte, hemofili hastaları için koyunlara insan kanı pıhtılaşma

faktörü ürettirmeyi de içeren pek çok önemli ticari hedefin ipuçlarını veriyor.

PPL ve Roslin Enstitüsü'nün çalışmaları, geçmişi çok eskilere dayanan ve

önemli gelişmelerin kaydedildiği bir alan olan transjenik (gen aktarılmasıyla

ilgili) araştırmaların bir üst aşamaya, nükleer transfer (çekirdek aktarılması)

evresine doğru ilerletilmesinden başka birşey değil. Yıllardır başarıyla

sürdürülen transjenik çalışmalarda tek boynuzlu keçi, üç bacaklı tavuk gibi

görünüşte çarpıcı, yararı kısıtlı çalışmaların yanı sıra, insan proteinlerinin

hayvanlara ürettirilmesi gibi, modern tıp için çığır açıcı sayılabilecek

başarılar kaydedildi. Son gelişmelere imzasını atan ekip, daha önce insan

bünyesince üretilen molekülleri gen transferi yöntemiyle bir koyuna ürettirmeyi

başarmıştı. Söz konusu deneyde gerek duyulan moleküllerin koyunun tüm

hücrelerinde değil, sadece süt bezlerinde sentezlenmesinin sağlanması, koyunun

ilaç fabrikası olarak değerlendirilmesini beraberinde getiriyordu. Dolly

başarısının en önemli potansiyel yararı da bununla ilgili zaten. Gen transferi

yöntemiyle, istediğiniz maddeyi sentezleyebilen bir canlıya sahip olduğunuzda,

madde verimini artırmak üzere aynı süreci zaman ve para harcayarak yinelemeye

çabalamak yerine elinizdeki canlının genetik ikizlerini yaratabilirseniz, ticari

değer arz edebilecek miktarda ilaç hammaddesi üretimine geçebilirsiniz.

Elinizde birkaç on tane genetik özdeş canlı biriktikten sonra, bu küçük

sürüyü doğal yollardan üremeye bırakacak olursanız, hem yatırımınız kendi

kendine büyüyecek, hem de genetik çeşitlilik yeniden oluşmaya başlayacağından,

tek bir virüs tipinin tüm fabrikayı yok etmesinin önünü alacaksınız demektir.

Biraz Ayrıntı İskoç ekibin gerçekleştirdiği klonlama deneyinin,

dünyanın pek çok bölgesine dağılmış sayısız standart biyoteknoloji

laboratuvarında kolayca gerçekleştirilebileceği söyleniyor. Yine de uygulanan

yöntem, günlük gazetelerdeki basit şemalarda anlatıldığı kadar kolay ve hemen

tekrarlanabilir türden değil. İskoç ekibin başarısı ve önceki sayısız benzeri

çalışmanın başarısızlığı, Wilmut'un, verici koyundan alınan hücre çekirdeğiyle,

kullanılan embriyonik hücrenin frekanslarını çok hassas biçimde

çakıştırabilmesine dayanıyor. Bu yöntemle araştırmacılar, yetişkin

çekirdeğin genetik saatini sıfırlamayı, tüm gelişim sürecini başa almayı

becerebilmişler. Yöntemin ayrıntılarına girmeden önce bazı temel kavramlara

açıklık getirmekte yarar var. Çoğu memeli canlı gibi insan bedeni de

milyarlarca hücreden oluşuyor. Bu hücrelerin milyonlarcası her saniye bölünmeyi

sürdürerek beden gelişimini devam ettiriyor ve yıpranmış hücreleri yeniliyor. Bu

hücrelerin önemli kısmı bedenimizin belli başlı bölümlerini oluşturan somatik

hücreler. Tek istisna, üreme hücreleri. Eşeyli üreme, gametlerin (sperm ve

yumurta) ortaya çıktığı mayoz bölünmeyle başlıyor. Cinsel birleşme

sonucunda, spermin yumurtayı döllemesiyle de yeni bir canlının ilk hücresi

zigot oluşuyor. Bu noktadan sonra gelişmeye dönük hücre bölünmeleri, mayoz

değil, mitoz yoluyla ilerliyor. Koyun ve insan hücrelerinin de dahil

olduğu ökaryotik yani, çekirdeği olan hücreler, farklı gelişim evreleri içeren

bir yaşam döngüsü geçiriyorlar. Bu döngüyü, hücrenin görece durağan olduğu

interfaz ve belirgin biçimde bölünmenin gerçekleştiği mitoz evrelerine ayırmak

mümkün. Hücre, yaşam döngüsünün yüzde doksan kadarını interfaz evresinde

geçiriyor. Aslında, bu duraklama evresi göründüğü kadar sakin değil; hücre, tüm

bileşenlerini DNA'yı sona bırakacak biçimde çoğaltarak, bölünmeye hazırlanıyor.

Alt evreleri son derece iç içe girmiş olan interfaz evresini işlevsellik

açısından G1, S ve G2 alt evrelerine ayırmak yerleşmiş bir gelenek. Yani,

hücrenin yaşam döngüsü bu üç evre ve M (mitoz)'dan oluşuyor. G1 evresi, DNA

dışındaki bileşenlerin çoğaldığı bir dinlenme dönemi. S, DNA'nın bölünmesiyle

sonuçlanan bir geçiş evresi. G2 ise, iç gelişmenin tamamlanıp, hücrenin mitoz

yoluyla bölünmeye hazırlandığı süreci içeriyor. Hücrelerin hangi evreyi

ne kadar sürede tamamlayacakları bir biçimde programlanmış durumda. Belli bir

organizmanın tüm hücreleri bu evreleri aynı sürede tamamlıyorlar. Yine de, ani

çevresel koşul değişiklikleri hücreleri G1 evresinde kıstırabiliyor; sözgelimi,

besleyici maddelerin miktarı birdenbire minimum düzeye düştüğünde. G1

evresinin belli bir aşamasında, öncesinde bu duraklamaya izin verilen sabit bir

kritik noktası var. Bu kritik nokta aşılırsa, çevresel koşullar ne yönde olursa

olsun, DNA replikasyonunun önü alınamıyor. İleride göreceğimiz gibi, bu noktanın

denetim altında tutulabilmesi, Wilmut ve ekibinin başarılı bir klonlama

gerçekleştirebilmelerinin altın anahtarı olmuştur. Bu noktada bir

parantez açarak G1, S, G2 ve M evrelerinin denetim altına alınmasının, hücrenin

yaşam döngüsünü olduğu kadar, hücrenin özelleşmesini, sözgelimi beyinden veya

kas hücrelerinden hangisine dönüşeceğini de kontrol altına alabilmeyi, bir başka

deyişle, hücrenin genetik saatini sıfırlamayı sağladığını ekleyelim. Wilmut ve

ekibi Dolly'i klonlayıncaya kadar bu sürecin tersinmez olduğu, söz gelimi, bir

defa kas hücresi olmaya karar vermiş bir hücrenin yeniden programlanamayacağı

zannediliyordu. Peki Wilmut bunu nasıl başardı? Soruyu tersinden

cevaplayacak olursak, diğerlerinin bunu başaramamalarının nedeninin,

kullandıkları somatik hücrelerin çekirdeklerini S veya G2 evrelerindeki konakçı

hücrelere yerleştirmeleri olduğunu söyleyebiliriz. Eski kuramsal bilgilere göre

bu yöntemin işe yaraması gerekiyordu, çünkü çekirdeğin mitoza yaklaşmış olması

avantaj olarak görülüyordu. Ancak bu denemelerde, işler bir türlü yolunda

gitmedi. Kaynaştırmadan sonra, hücre fazladan bir parça daha mitoz

geçiriyor ve yararsız, kopuk kromozom parçaları meydana geliyordu. Bu korsan

genler, gelişimin normal seyrini sürdürmesi için ciddi bir engel oluşturuyordu.

Dersini çok iyi çalışmış olan Wilmut, bu olumsuz deneyleri değerlendirerek

hücreyi G1 evresinin kritik noktadan önceki duraksama döneminde, G0 evresinde

kıstırmaya karar verdi. Verici koyundan alınan meme dokusu hücrelerini

kültür ortamında gelişmeye bırakan Wilmut, hücrelerin geçirdiği evreleri sıkı

gözetim altında tutarak bir hücreyi G0 evresinde kıstırıp bu haliyle durağanlığa

bırakmayı başarmıştı. Bunun için, hücrenin besin ortamını neredeyse öldürme

sınırına kadar geriletmiş, tüm süreci dondurarak bir anlamda genetik saati de

sıfırlayabilmişti. Üstelik bu evre, kaynaştırılacağı yumurta hücresinin mayoz

gelişim sırasında girdiği, bu işlem için en uygun olan metafaz-II evresiyle de

mükemmel bir uyum içindeydi. İşlemin diğer kısımları yemek tariflerinde

olduğu kadar sıradan ve kolay uygulanabilir nitelikte. G0 evresindeki çekirdek

metafaz-II evresindeki yumurtayla kaynaştırılıp, normal besin koşulları ve hafif

bir elektrik şoku etkisiyle olağan çoğalma sürecine yeniden sokulduğunda, her

şey tüp bebek olarak bilinen, in vitro fertilizasyon sürecindeki işleyişe uygun

hale geliyor. Zigot, anne koyunun rahmine yerleştiriliyor ve gerekli hormonlarla

normal hamilelik süreci başlatılıyor. Wilmut ve ekibinin

gerçekleştirdikleri hakkında bilinenler, yukarıda kaba hatlarıyla anlatılanlarla

sınırlı. Sürecin duyurulmayan kritik bir evresi varsa, bu ticari bir sır olarak

kalacağa benziyor. Ancak, herkesin olup bitenler hakkında aynı bilgilere sahip

olması, deneyin başarısı konusunda kimsenin şüphe duymamasını gerektirmiyor. 277

denemeden sadece birinin başarılı olması başta olmak üzere, çoğu uzmanın

takıldığı pek çok soru işareti var. Her şeyin ötesinde, herhangi bir olgunun

bilimsel gelişme olarak kabul edilmesi için, sürecin yinelenebilirliğinin

gösterilmesi gerekiyor. Bir embriyolog, Jonathan Slack, çok daha temel

şüpheleri öne sürüyor: Araştırmacılar, yumurta hücresindeki DNA'ları tümüyle

temizleyememiş olabilirler. Dolayısıyla Dolly, sıradan bir koyun olabilir.

Slack, alınan meme hücresinin henüz tamamen özelleşmemiş olabileceğini, böyle

vakalara meme hücrelerinde, bedenin diğer kısımlarına göre daha sık

rastlanılabildiğini de ekliyor. Zaten Wilmut da, bedenin diğer kısımlarından

alınan hücrelerin aynı sonucu verebileceğinden bizzat şüpheli. Örneğin, büyük

olasılıkla kas veya beyin hücrelerinin asla bu amaçla kullanılamayacaklarını

belirtiyor. Üstüne üstlük, koyun bu deneylerde kullanılabilecek canlılar

arasında biraz ayrıcalıklı bir örnek. Koyun embriyolarında hücresel özelleşme

süreci zigot ancak 8-16 hücreye bölündükten sonra başlıyor. Geleneksel

laboratuvar canlısı farelerde ise aynı süreç ilk bölünmeden itibaren

gözlenebiliyor. İnsanlarda ise ikinci bölünmeden itibaren... Bu durum, aynı

deneyin fare ve insanlarda asla başarılı olamaması olasılığını beraberinde

getiriyor. Dile getirilen açık noktalardan biri de, hücrelerde DNA

barındıran tek organelin çekirdek olmayışı. Kendi DNA'sına sahip organellerden

mitokondrinin özellikle önem taşıdığı savlanıyor. Memeli hayvanlarda

mitokondriyal DNA, embriyo gelişimi sırasında sadece anneden alınıyor.

Her yumurta hücresi, farklı tipte DNA'lara sahip yüzlerce mitokondriyle

donatılmış. Bu mitokondriler zigotun bölünmesinin ileri evrelerinde, embriyo

hücrelerine dengeli bir biçimde dağılıyor; ancak, canlının daha ileri gelişim

evrelerinde, bu denge belli tipteki DNA'lara doğru kayabiliyor. Parkinson,

Alzheimer gibi hastalıkların temelinde bu mitokondriyal DNA kayması sürecinin

etkileri var. Bu yüzden kimileri, sağlıklı bir kuzu olarak doğan Dolly'nin,

zigot gelişimine müdahele edilmiş olması yüzünden sağlıksız bir koyun olarak

yaşlanabileceğini öne sürüyorlar. Şimdilik Dolly'nin tek sağlıksız yönü, basına

teşhir edilirken sabit tutulması amacıyla fazla beslenmesi yüzünden ortaya çıkan

tombulluğu.Klonlamalı mı?Klonlamanın özellikle de insan klonlama

konusunun etik boyutu kamuoyunca, günlük yaşamda kültürün, temel bilimsel

birikimin, tarih, siyaset ve toplumbilimin en yaygın ve temel kavramlarıyla

tartışılabilir nitelik kazanmıştır. Nükleer enerji kullanımı, hormon destekli

tarım, ozon tabakasına zarar veren gazların üretimi gibi, farklı toplum

kesimlerince kolayca anlaşılabilir ve tartışılabilir kabul edilen klonlama,

şimdiden kamuoyunun gündeminde yerini aldı. Kamuoyunun, bilimsel ve

teknolojik gelişmelerin uygulanıp uygulanmaması konusunda birtakım ahlaki

gerekçelerle ne şekilde ve ne ölçüde yaptırım uygulayabileceği tartışmalı olsa

da, şu anda kamuoyunun isteksizliği klonlama çalışmalarının daha ileri aşamalara

taşınmasına en güçlü engel olarak gösteriliyor. Oysa, tüp bebek diye bilinen

in vitro fertilizasyonun, başlangıçtaki şiddetli tepkilerden sonra kolayca

kabullenilmesi, işin içine çocuk sahibi olma isteği ve hakkı karıştığı

durumlarda (aynı argüman klonlama konusunda da sıkça kullanılıyor) toplumun ne

kadar kolay ikna olabileceğinin bir göstergesi. Bilimkurgu romanları ve

filmlerinde kaba hatlarıyla çokça tartışılmış olan klonlama konusunda

halihazırda belli belirsiz bir kamuoyu oluşturulmuş durumda. Şu anda sürmekte

olan tartışmaların bilinen yanlışlara yeniden düşmemesi için birkaç temel olguya

açıklık getirmek gerekiyor. Olası yanılgıların en sık rastlananı, klonlanmış bir

canlının, (tartışmalara sıkça insan da dahil ediliyor) genin alındığı canlının

fizyolojik özellikleri bir yana, kişilik özellikleri bakımından özdeşi olacağı

kanısı. Kazanılmış özelliklerin kalıtsal yolla taşınabileceği yanılgısı,

Philosophie Zooloique (Zoolojinin Felsefesi) adlı ünlü yapıtı 1809 yılında

yayınlanmış olan, Fransız zoolog Jean Baptiste Lamarck'a dayanıyor. Lamarck'ın

görüşlerinin takipçileri, insanların gözlemlenebilir kişilik özelliklerinin

önemli ölçüde kalıtsal nitelik taşıdığını savlayarak, çevresel koşulların

gelişim üzerindeki etkilerini neredeyse tamamen yadsıyorlardı. Oysa, genetik,

evrim, psikoloji gibi alanların ortaya koyduğu çağdaş ölçütler, kazanılmış

karakterlerin kalıtsal nitelik gösteremeyeceğini ortaya koyarak, kişilik

oluşumunda çevresel etmenlerin güçlü bir paya sahip olduğunu kanıtlamıştır.

Bu bağlamda, basında da yankı bulan koyunlar zaten birbirlerine

benzerler esprisinin aslında ciddi bilimsel doğrulara işaret ettiğinin altını

çizmek gerekiyor. Klonlanmış bir koyunun, genetik annesinin genetik ikizi olduğu

ölçülerek gösterilebilir bir gerçektir. Oysa, gözlemlenebilir kişilik

özellikleri oldukça kısıtlı olan koyunların birbirlerine benzemeleri

kaçınılmazdır. Çok daha karmaşık bir organizma olan insanoğlu, sayısız

gözlemlenebilir kişilik özelliği sayesinde, genetik ikizinden kolayca ayırt

edilebilir. Tüm bunların ötesinde, klonlanmış bir insanın sadece kişilik

bakımından değil, fizyolojik ve bedensel özellikleri bakımından da, genetik

ikizinden farklı olacağını peşinen kabullenmek gerekiyor. Bir bebeğin biçimsel

özelliklerinin ana rahminde geçirdiği gelişim süreci içerisinde tümüyle DNA'sı

tarafından belirlendiği görüşü yaygın bir yanılgı. DNA molekülü, insan

geometrisine dair tüm bilgileri en sadeleşmiş biçimiyle bile bütünüyle

kapsayamayacak kadar küçük. Çoğu biçimsel özellik, akışkan dinamiği,

organik kimya gibi alanlardaki temel evrensel yasaların kontrolünde meydana

geliyor. Bu süreçte de, her zaman için rastlantı ve farklılaşmalara yeterince

yer var. Bir genetik ikiz, kuramsal açıdan, eşine en fazla eş yumurta

ikizlerinin birbirlerine benzedikleri kadar benzeyebilir. Uygulamada ise,

benzerlik derecesi çok daha düşük olacaktır; aynı rahimde aynı anda gelişmediği,

aynı fiziksel ve kültürel ortamda doğup büyüyemediği için... İşin bu

boyutunu da göz önünde bulunduran Aldoux Huxley, romanında, Bokanovski

Süreci'yle çoğaltılmış bebekleri, yetiştirme çiftliklerinde psikolojik

koşullandırmaya tutma gereği duymuştu. Benzer biçimde, 1976'da yazdığı The Boys

from Brazil romanında Adolf Hitler'den klonlanan genç Hitler'lerin öyküsünü

kurgulayan Ira Levin, klonları, Adolf Hitler'in kişiliğinin geliştiği tüm

olaylar zincirinin benzerine tabi tutma gereğini hissetmişti. Tüm bu

hal çarelerine rağmen, kopya insanın genetik annesinden çoğu yönden farklı

olması kaçınılmaz görünüyor. Diğer tüm koşullar denk olsa bile, kopya birey,

aynı zamanda ikizi olan bir anneye sahip olmasından psikolojik bakımdan

etkilenecektir. Sağduyumuz bize Hitler'i genlerinin değil, Weimar Cumhuriyeti

sonrası sosyo-ekonomik koşulların ve genç Adolf'un kıstırıldığı maddi ve manevi

bunalımların yarattığını öğretiyor. Tüm bunların ışığında, klonlama

konusundaki popüler tartışmaları, tıkanıp kaldıkları, beklenmedik bir ikize

sahip olma fobisinden kurtarılıp, daha gerçekçi zeminlere çekilmesi gerekiyor.

Gen havuzunun (belli bir topluluktaki genetik çeşitlilik) daralması,

hayvancılığın geleneksel yapısından koparılıp biyoteknoloji şirketlerinin

güdümüne girmesi, yol açılabilecek genetik bozuklukların kontrolden çıkması, bu

alanda çalışan bazı şirketlerin (söz gelimi PPL'in) tüm tekel karşıtı yasal

önlemleri delerek ciddi ekonomik dengesizliklere yol açmasıgibi akla gelebilecek

sayısız somut etik sorununun tartışılması gerekiyor. Yoksa, akademik organlardan

dini cemaatlere kadar sayısız grup gelişmeleri kitaba uydurma çabasıyla, kısır

tartışmalara girebilir. Örneğin, Budist bir araştırmacı, Dolly'nin eski

yaşamında ne gibi bir kabahat işleyip de bu yaşama klonlanmış olarak gelmeyi hak

ettiği üzerine kafa yoruyormuş. Aslında biyoteknolojik tekelcilik

tehdidine, Cesur Yeni Dünya'da Aldous Huxley de işaret etmişti: İç ve Dış Salgı

Tröstü alanından hormon ve sütleriyle Fernham Royal'daki büyük fabrikaya

hammadde sağlayan şu binlerce davarın böğürtüsü duyuluyordu...

İnsanoğlunun temel kaygıları, şimdilik bazı temel koşullarda klonlamayla

çelişiyor gibi görülüyor: Bir çiftçi düşünün ki, kendisi için tüm evreni ifade

eden kasabasında herkese hayranlıktan parmaklarını ısırtan bir danaya sahip

olsun. Bu danayı klonlayıp tüm sürüsünü özdeş yapmayı ister miydi? Büyük

olasılıkla biraz düşündükten sonra bundan vazgeçerdi. Danasının biricik

oluşu ve genetik çeşitliliği sayesinde bu danaya yaşam veren sürüsünün daha da

güzel bir dana doğurması olasılığı çok daha değerli. Ömrü boyunca aynı dananın

ikizlerine sahip olmayı kabullenmiş bir çiftçinin komşusu her an elinde daha

güzel bir danayı ipinden tutarak getirebilir. Ünlüler, Köpek Kopyalama

Derdinde Koyun kopyalayan bilim adamları, şimdi de bu koyunları güdecek

köpekleri kopyalamaya hazırlanıyor. Beş yıl içinde, 3 milyar lirayı göze alanlar

sevgili köpeklerinin tıpatıp kopyasını yaptırabilecek. Birçok ünlü şimdiden

sırada. Bu yolla uzman köpekler de çoğaltılacak. Sevgili köpeğinizden hiç

ayrılmak istemiyor musunuz? Bu dileğiniz, beş yıl içinde

gerçekleşebilecek. Bütün yapmanız gereken, köpeğinizden aldırdığınız hücre

örneğini, Teksas'ın Austin kenti yakınlarındaki A&M Üniversitesi

laboratuvarı bünyesinde kurulan ve kısa bir süre sonra açılacak olan

'Köpekbank'a 450 milyon lira karşılığında vermek. The Sunday Times

gazetesinde yer alan bir habere göre aArtık yapılacak iş, Üniversite'de yapılan

çalışmaların başarıyla sonuçlanmasını beklemek. Bundan sonra sıra, köpeğinizin

tıpa tıp aynısının kopyalanmasına geliyor. Eğer bu bekleme dönemi içinde

köpeğiniz dünya değiştirdiyse tasa etmeyin. Sevgili köpeğinizin havlamalarını,

yeniden duyabilirsiniz. 3 Milyar Lira Yalnız sıkı durun; bu kez

ödemeniz gereken para, tam 3 milyar lira. Üniversite'deki laboratuvarda yapılan

genetik çalışmaların başarıyla sürdüğü ve sonucun beş yıl içinde alınacağı

belirtiliyor. Missyplicity adlı proje, ünlü simaların yanında, sıradan

insanların da büyük ilgisini çekiyor. Daha şimdiden, aralarında film

yıldızlarının, şarkıcıların da bulunduğu yüzlerce kişi, köpeklerini kopyalatmak

için sıraya girdiler. Bu ünlüler arasında, ABD'li oyuncu Elizabeth Taylor,

Amerikalı rap yıldızı Snoop Doggy Dogg gibi isimler de bulunuyor.

Projeye 565 milyar liralık bir bağış yapan Amerikalı zenginin köpeği

Missy, kopyalanan ilk köpek olarak onurlanacak. Bu projenin başarıyla

sonuçlanmasıyla, kedi kopyalamanın yolu da açılacak. Bilim adamları, bu

çalışmayla iki hedefi tutturmayı planlıyor. Biri, köpeklerin biyolojik yapısı

hakkında bilgilerin artırılması. Uzman Köpekler Diğeri de, köpek

kopyalama laboratuvarlarının kurulması. Böylece, örneğin bomba uzmanı köpeklerin

kopyalanarak, bu tür köpeklerin eğitim aşamasında başarısızlıkla

karşılaşılmasını engellemek. Kopyalanan bomba uzmanı köpeklerin, genlerinden

ötürü, bu konuda başarılı olma olasılıkları oldukça yüksek görülüyor.

Proje için çalışan ekibin başkanı Dr.Mark Westhusin, 'işlem oldukça

pahalı. Ancak zamanla teknik geliştikçe, fiyatlar düşecek' diyor. Projenin,

büyük bir pazar payıyla kárlı bir işe dönüşmesi beklenirken, 10 yıl sonra, belki

de kopya koyun sürülerini yine kopya çoban köpekleri koruyacak.



Siyaset, Bilim Ve Tarih Bilinci (Doğan Özlem )The Benefits Of TreesEnerji TasarrufuAlternatif Ucuz Enerji KaynaklarıErozyonun Tanımı Ve ÇeşitleriDünyamızın HareketleriDoğalgazDeve KuşlarıTeknolojik CellatlarımızKüresel IsınmaÇimento İşkolu Ve SorunlarıAtmosferin Başlıca Gaz KirleticileriNükleer EnerjiYapay KristallerHyrogen Fuel  The Fuel Of FutureKentiçi Ulaşımı Ve Çevre SorunlarıPrcı HakkındaÇevre Kirliliği Ve SonuçlarıSivil SavunmaUluslararası Hukuk Ve Çevre

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

bluemoon24 isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Genetik Kopyalama

Serbest Kürsü ve Öğretici Bilgiler Genetik Kopyalama Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Doğal olarak, ilkin döllenmenin cerrahlığa dayanan başlangıcından söz etti, derken Toplum uğruna seve seve katlanılan bir ameliyattır bu dedi, altı maaşlık ikramiyesi de caba... Bir yumurta bir oğulcuk, bir ergin; bu normal... Oysa, Bokanovskilenmiş bir yumurta tomurcuk açar, ürer bölünür. ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Öğretici Bilgiler telkin cd indir izle İstanbul Öğretici Bilgiler nerededir kimdir Öğretici Bilgiler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Öğretici Bilgiler hipnoz Öğretici Bilgiler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Öğretici Bilgiler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Öğretici Bilgiler kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 03:21 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.