Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Orion Yıldızlar da bizler gibi doğar, yaşar, yaşlanır ve ölürler.
Yıldızları oluşturan hammadde ise, yıldızlararası boşlukta bulunan gaz ve
tozdur. Bu gaz ve tozun daha yoğun bulunduğu bölgelere ise bulutsu ismi verilir.
Bulutsular, evrendeki temel madde olan hidrojenin dışında, daha ağır elementleri
de içerirler. Bu ağır elementler, daha önce yıldızların içinde üretilmişler ve
bir süpernova patlaması ya da diğer nedenlerle uzaya savrulmuşlardır. Yani bu
olayı, çok büyük bir ölçekte gerçekleşen bir geri kazanım olarak düşünebiliriz.
Yıldızları oluşturan bu yoğun gaz ve toz bulutları, çok düşük
sıcaklıklarda olmalarından dolayı, karanlık bulutsu olarak adlandırılılar. Tipik
bir karanlık bulutsu, birkaç bin Güneş kütleseni içerir ve yaklaşık 30 ışık yılı
çapında (1 ışık yılı yaklaşık 10 trilyon kilometredir) bir hacim kaplar.
Bulutsunun içerisindeki madde, yaklaşık %74 hidrojen, %25 helyum, ve %1
daha ağır elementlerden oluşur. Kızılötesi dalgaboyunda yapılan gözlemler, böyle
bir bulutsunun sıcaklığının yaklaşık 10 Kelvin (-263°C) olduğunu gösteriyor.
Bulutsunun bu kadar soğuk olması, içerisindeki atomların çok yavaş hareket
etmeleri demektir. Eğer, herhangi bir şekilde, bulutsunun içerisindeki
bir gaz ve toz yığını, çevresindeki maddeden daha yoğun bir hale gelirse, kütle
çekiminin etkisiyle, bu yığınla birlikte, çevresindeki madde de sıkışmaya
başlar. Sıkışmanın etkisiyle giderek yoğunlaşan gaz ve toz bulutunun
merkezindeki sıcaklık kritik değere ulaştıktan sonra (10 milyon Kelvin) nükleer
füzyon başlar. Bu sırada, hidrojen atomları, helyum atomlarına
dönüşürken, büyük miktarlarda enerji serbest kalır. Merkezden kaynaklanan bu
enerji, içeriden dışarıya doğru bir basınç yaratarak, bulutun daha fazla
sıkışmasını engeller. Yeni bir yıldız doğmuştur. Bu nükleer fırının etrafını
saran gaz ve toz bulutu ise açısal hızından dolayı bir disk halini alır. Daha
sonra, bu madde, yıldızdan kaynaklanan yoğun ışınımın yarattığı basınçtan dolayı
uzaklaşarak yeniden yıldızlararası boşluğa dağılır ve içerisideki parlayan kütle
açığa çıkar. Kışın, kuzey yarımkürede gökyüzünün en parlak ve belki de
en romantik takımyıldızı olan Orion, binlerce yıldır gözlemciler için ilgi
çekici bir hedef olmuştur. M.Ö. 2000 yıllarında Yunanlılar, takımyıldızı
oluşturan yıldızları birleştirmiş ve bunun bir avcıya benzediğine karar
vermişlerdir. Orion bulutsusu avcının belini temsil eden üç yıldızın altında,
avcının kılıcını oluşturan üç ışıklı noktadan ikincisi olarak göze çarpar.
Bulutsu, gaz ve toz karışımı yapısıyla, 56 trilyon kilometre uzunluğunda
bir alan boyunca yayılmaktadır ve içerisindeki genç yıldızlar sayesinde
parlamaktadır. Bir yıldızın rengi sıcaklığına bağlıdır. Güneş, sarı renkli
ortalama bir yıldız olup, yüzey sıcaklığı 5800°C'dir. Avcı'nın sol dizini
oluşturan Rigel, mavi-beyaz renkli bir yıldızdır ve yaklaşık 10000°C'de
parlamaktadır. Rigel gibi büyük kütleli, sıcak yıldızlar yakıtlarını çok
hızlı yaktıkları için kısa sürede kendilerini tüketirler. Büyük kütleli
yıldızlar yaşamlarının son evrelerinde helyumu karbona, karbonu da demire
dönüştürürler. Daha sonra bunlar, yaşlı ve şişman Betelgeuse gibi kırmızı dev
haline gelirler. Avcının sağ omuzunda yer alan Betelgeuse soğuktur;
yüzeyindeki sıcaklık sadece 3000°C'dir. Bir yıldızın içindeki nükleer fırın
söndüğü zaman, çekim kuvveti yıldızın çökmesine ve büzülmesine neden olur. Bu
hızlı büzülmeden dolayı serbest kalan enerji, büyük bir patlamayla sonuçlanır ve
bir süpernova olarak ortaya çıkar. Patlama eğer bir gaz ve toz bulutunun
yakınında gerçekleşirse, şok dalgaları bu bulutu sıkıştırıp yoğunlaşmasını
sağlayabilir ve yıldız oluşum döngüsü böylece sürüp gider. Hubble'la
yapılan ilk gözlemler, Orion'la ilgili gizemin ortaya çıkarılacağı konusunda
oldukça ümit vermiştir. Hubble'ın ilk görüntüleri, bilinmeyen bir dizi parlak
cisimle doludur. Dağınık bir şekilde yerleşmiş bu düzensiz noktaların, aynı
Galileo'nun, teleskobundaki mercekte bulunan hava kabarcıklarını Jüpiter'in
uyduları zannetmesi gibi, önceleri teleskobun optik alıcılarındaki bozukluktan
kaynaklandığı düşünülmüştür. Houston Üniversitesi'nde çalışmalarını
sürdüren ve yaklaşık 30 yıldır Orion Bulutsusu üzerinde çalışan Robert O'Dell,
bu cisimlerin, genç yıldızların etrafında dolaşan; gaz ve toz karışımı içeren
gezegen sistemleri olabileceğine karar vermiştir. Eğer O'Dell haklıysa, evrenin
başka bir yerinde yaşam bulunması olasılığı artıyor demektir. Çünkü sadece
gezegenler, DNA oluşumu ve çoğalması için gerekli yoğunluğa sahiptir ve
bilindiği kadarıyla yaşam için uygun sıcaklıklar sadece gezegenlerde bulunur.
Robert O'Dell, Hubble'la yapılan gözlemlerde hiçbir yanıltıcı cisme
rastlanmadığını, Orion'u olduğu gibi gözlemlediklerini ancak beklenmedik bazı
bulgularla karşılaştıklarını belirtiyor. Bulutsunun merkezinin bir bölümüne
yapılan ilk sağlıklı gözlem sonucunda 110 yıldız ortaya çıkarıldı ve bir
sürprizle karşılaşıldı. Bunların 56'sı ince ve küresel bir bulut katmanıyla
çevriliydi. Daha önce belirlenen parlak nesneler bu çatlak görünüşlü cisimlerdi.
O'Dell, bunlardan başka, teleskobun keskin gözünün bile farkedemediği,
yakın yıldızların az miktarda aydınlattığı birkaç cisim daha gözlemlemeyi
başardı. Bulutlar her ne şekilde açıklanırsa açıklansın, bunların içinde bulunan
yıldızlar (ve tüm diğer yıldızlar) Orion'daki gaz moleküllerinden Güneş
Sistemi'mizdeki gezegenlere kadar tüm maddelerin asıl kaynağını oluşturur.
Galaksimizin sarmal kolları içinde dağılmış pek çok yıldız toplulukları
olmasına rağmen, hiçbiri Orion Bulutsusu kadar canlı değildir. Bize uzaklığı
yaklaşık 1500 ışık yılı olduğu halde, kışın çıplak gözle bile gökyüzünde
kolaylıkla farkedilebilir. Galileo, 1610 yılında teleskobunu Orion
Takımyıldızı'na çevirdiğinde bulutsuyu nasıl olduysa farketmedi. Aynı yıl, bir
amatör astronom olan Fransız hakim Nicolas Claude Fabri de Peiresc, Galileo'dan
aldığı bir teleskopla bulutsuyu keşfetti. Bir teleskoptan bakıldığında,
bulutsu renksizmiş gibi görünür çünkü içerdiği azot ve hidrojenden dolayı
kırmızı renkli olan dış kısımlar parlak olmadığı için gözlerimiz tarafından
algılanamaz. Bulutsu, aslında çoğunlukla hidrojenden oluşmuş olup daha az
miktarda olmak üzere helyum, karbon, azot ve oksijen içeren sıcak ve parlayan
bir gaz bulutudur. Bu gaz bulutu kendisinden daha geniş ve karanlık bir gaz ve
toz bulutunun içinde bulunur. Su ve karbonmonoksit de dahil onlarca
sayıda molekülün varlığı, bu gaz ve toz bulutunun yıldızların oluştuğu maddeyle
yüklü olduğunu gösteriyor. Bulutsunun aydınlık kısmının topografyası oldukça
düzensizdir. İçerdiği sıcak gazlardan gelen morötesi ışınlar özellikle moleküler
bulutun ince olduğu yerlerde bulutsunun genişlemesine yol açmaktadır.
Orion'a baktığımızda aynı bizim Güneş Sistemi'mizin de bir zamanlar
içinde yeraldığına benzer bir yıldız fabrikası görüyoruz. Orion
Bulutsusu'ndaki yıldızların çoğunluğu, 300,000 ile 1 milyon yaşındadır ve genç
olanları genellikle kırmızı renkli ve küçük kütlelidir. Bir kıyaslama yapacak
olursak, bizim ortayaşlı Güneş'imiz 4.5 milyar yaşındadır. Trapezium
olarak adlandırılan dört büyük kütleli yıldız bu yıldız fabrikasının çarpan
kalbini oluşturuyor. En büyükleri olan Teta 1C, Güneş'ten 20 kat daha fazla
kütleye sahiptir ve 100,000 kere daha parlaktır. Bu yıldız tek başına bütün
bulutsuyu aydınlatabilir. Trapezium'u oluşturan ve bir milyon yaşından
daha yaşlı olmadıkları tahmin edilen yıldızlardan kaynaklanan morötesi ışınlar,
çevrelerinde bulunan maddenin gökkuşağı renklerinde parlamasına yol açmaktadır.
Trapezium'un dışında, bu yıldız fabrikası, oluşumlarının değişik aşamalarında
olan yaklaşık 70,000 yıldız daha içermektedir. Bulutsu, bu haliyle,
gökadamızdaki bilinen en yoğun yıldız kümelerinden birisine sahiptir. 1995
baharında, uzay teleskobu yönünü dört defa daha Orion Bulutsusu'na çevirdi ve 15
farklı bölgesinin değişik fotoğraflarını çekti. Uzun çalışmalar sonucunda bu
görüntüler birleştirilerek bulutsunun tutarlı bir görüntüsü elde edilebildi.
O'Dell'in söylediğine göre, bulutsu oldukça karmaşık ve şiddet dolu bir
yer. Şok dalgaları, Orion Bulutsusu'nun son gizemlerinden birisidir.
Astronomlar, şok dalgalarına, yeni oluşan yıldızlardan fışkıran gazların sebep
olduğuna inanıyorlar. Gaz fışkırmalarının, yıldız oluşturan gaz bulutundaki
manyetik alandan kaynaklandığı düşünülüyor. Bulut, kütle çekimi
sayesinde sıkıştıkça, manyetik alan da bir miktar sıkışıyor ama belirli bir yere
kadar sıkışıyor. Bu sınıra ulaştığında, manyetik enerji dönen kütlenin dışına
taşmaya başlıyor ve yolu boyunca gaz parçacıklarının çok yüksek hızlara
ulaşmasına sebep oluyor. Manyetik enerjinin dışarı taşması için en uygun
yer ise kutuplar. Bu nedenle, bu fışkırmalar yeni doğan yıldızların manyetik
kutupların yerlerini gösteriyor olabilir. Eğer, şok dalgaları, yeni doğmuş
yıldızlardaki aktif kuvvetlerin varlığı anlamına geliyorsa, bu yıldızların
çevresindeki gaz ve tozdan oluşan diskler gezegenlerin oluşumuna dair en büyük
kanıttır. Bu disklerin incelenmesi bize, Güneş Sistemi'mizin nasıl oluştuğu
konusunda bilgi verebilir. Bu gaz ve tozlardan oluşan diskler Immanuel
Kant'ın, 1755 yılında ortaya attığı hipotezini doğruluyor gibi görülüyor.
Hipoteze göre, dönen gaz bulutu bir merkezde sıkışır ve yıldız oluşumunu sağlar.
Arta kalan maddeler ise dönmeye devam ederek gezegenleri oluşturur. Yıldızları
çevreleyen diskler genellikle küresel değil düzdürler. (Eğer bir bulutsu,
gezegen oluşturacaksa, dönüyor olmak zorundadır ve döndükçe de bir disk halini
alır.) Bu disklerden bazıları dairesel görünürler, çünkü cismin görünüşü
bakış açısına göre değişir. Diğerleri ise damla şeklindedir. Bunun nedeni,
maddenin, Trapezium Yıldızlarından kaynaklanan güçlü yıldız rüzgarları
tarafından üflenmesidir. Bazı diskler Güneş Sistemi'mize oranla çok daha
büyüktür. Bir tanesinin çapı Güneş Sistemi'ninkinin yaklaşık 7.5 katıdır.
Merkezinde ise bizim Güneş'imizin üçte biri kütleye sahip kırmızı ve sönük bir
yıldız vardır. Çevrelerinde disklere sahip olan yıldızların pek çoğu muhtemelen
kendi gezegenlerini oluşturacaklar. Henüz yıldızlar çok genç oldukları
için, yıldızlardan herhangi birinin çevresinde gezegen sistemine rastlanmadı.
Ancak, benzer çalışmalar gökadamızda pek çok yerde gezegenlerin olma ihitimalini
kuvvetlendiriyor. Şimdiye kadar, binlerce yıldızın aynı anda ve çok büyük
kümeler içinde doğdukları düşünülüyordu. Fakat Arizona'daki Kitt Peak Ulusal
Gözlemevi'ndeki astronomlar yeni kızılötesi teleskoplarını Orion Bulutsusu'ndaki
bir bölgeye çevirdiklerinde sadece 10-15 yıldızın bulunduğu kümelerde de
yıldızların oluşabildiğini gözlemlediler. Bizim gökadamız Samanyolu'nda
birçok yıldız bu şekilde oluşuyor olabilir. Gözlenen yıldızların hemen hemen
hepsi gaz ve tozdan oluşan bir diske sahiptir ve herbiri bizim Güneş
Sistemi'mize benzer bir sistem olabilirler.
Siyaset, Bilim Ve Tarih Bilinci (Doğan Özlem )The Benefits Of TreesEnerji TasarrufuAlternatif Ucuz Enerji KaynaklarıErozyonun Tanımı Ve ÇeşitleriDünyamızın HareketleriDoğalgazDeve KuşlarıTeknolojik CellatlarımızKüresel IsınmaÇimento İşkolu Ve SorunlarıAtmosferin Başlıca Gaz KirleticileriNükleer EnerjiYapay KristallerHyrogen Fuel The Fuel Of FutureKentiçi Ulaşımı Ve Çevre SorunlarıPrcı HakkındaÇevre Kirliliği Ve SonuçlarıSivil SavunmaUluslararası Hukuk Ve Çevre Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |