Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Küreselleşme Küreselleşme, ekonomiden siyasete,
sosyal politikadan kültüre, hemen hemen yeryüzünün her alanındaki değişimi ifade
etmek için kullanılan sihirli bir sözcük haline gelmiş; ünlü sosyolog Peter
Burger'ın deyimiyle, Alman kömür endüstrisindeki gerilemeden, Japon gençlerinin
cinsel alışkanlıklarını açıklamaya kadar geniş bir alanda kullanılan klişeye
dönüşmüştür.Burger'ın görüşlerine paralel bir biçimde adeta geçmiş ve
geleceğin kapılarını açacak anahtar bir kavram olarak görülen küreselleşmeyi
Bauman'da parolaya dönüşmüş moda bir deyim olarak değerlendirmektedir. Kavram
olarak küresel (global) sözcüğünün kökeni, 400 yıl öncesine gitse bile
küreselleşme (globalization), oldukça yenidir. İlk olarak 1960'larda ortaya
çıkan küreselleşme kavramı, 1980'lerde ise sıkça kullanılmaya başlanmıştır.
1990'lara gelindiğinde de bilim adamlarının önemini kabul ettiği anahtar bir
sözcük haline gelmiştir.Amatör bir kameranın tespit ettiği bu
çatışma…, Uydu tarafından ekranlara yansıyan alınmış olan bu fotoğraf…,
Batık denizaltından ilk görüntüler… Artık sıkça duyduğumuz bu ifadeler,
ekranları başındaki kitleleri heyecanlandırmakla, gündelik hayatlarını doğrudan
etkilemekle kalmıyor, daha önemlisi, uluslararası ilişkileri de şekillendiriyor
bugün.Artık bugün, yerel (milli) meselelerin yol açtığı küresel etkiler,
çözüm arayışlarında uluslararası konjonktür gerçeğini dikkate alma zorunluluğunu
da beraberinde getiriyor. Piyasa güçlerine daha fazla dayanan ve ekonomi
yönetiminde devletin rolünün azalması olarak tanımlanan uyum süreci üzerine
küresel ve bütünleşik bir perspektif geliştirme amacını gütmektedir. Burada
sunulan savın özü yapısal uyumun, küreselleşme süreci ile karşılıklı bağımlılık
ve birbirini güçlendirme ilişkisi içinde bulunan dünya çapında bir olay
olduğudur.Küreselleşme sürecinden kast edilen dünya ekonomilerinin artan
bütünleşmesidir. Uyum ve küreselleşme süreçleri geniş kapsamlı sosyo-politik
sonuçlara yol açmışlardır. Değişik mekanizmalar aracılığıyla, bu süreçler
ülkeler içindeki ve arasındaki eşitsizliğin ve yoksulluğun yoğunlaşmasına ve
dolaylı olarak bir dizi sosyal probleme katkıda bulunmuştur.Sadece
ulusal birlik ve dayanışma adına değil, gelecekteki büyüme için de gerekli bir
yatırım olarak sosyal problemlerin ele alınması gerekmektedir. Dolayısıyla
1990'ların karşımıza çıkardığı sosyal sorunlara meydan okuyacak kurumsal
düzenlemelerin ve sosyal konfigürasyonları incelemek büyük önem
taşır.Globalleşme ya da Küreselleşme son yıllarda çok sık kullandığımız
kavramlardan birisi. Globalleşme, iktisadi, siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda
bazı ortak değerlerin yerel ve milli sınırları aşarak dünya çapında yayılmasını
ifade ediyor. İktisadi alanda hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerde
benimsenen iktisadi sistem ve buna bağlı olarak uygulanan iktisat politikaları
giderek benzerlik gösteriyor.Reel sosyalizmin çöküşü ile birlikte
dünyada liberal ekonomik düzen, yani serbest piyasa ekonomisi giderek
globalleşiyor. Tüm dünyada kamu ekonomisinin görev ve fonksiyonları yeniden
tanımlanmaya çalışılıyor. Devletin sınırlanması ve küçültülmesi ve bu şekilde
piyasa ekonomisine işlerlik kazandırılması görüşleri önem kazanıyor. Dünya
ticareti giderek serbestleşiyor.Gerçek anlamı tamamıyla anlaşılmadan ve
tartışılmadan, bütün dünyada olumlu veya olumsuz tepkilere yol açan bir sözcük
olan küreselleşmenin bir şanssızlığı da, Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından,
dünyada bu kelimeyi sıkça kullanmaya başlayan siyasetçilerin izledikleri
politikalarla özdeşleştirilmiş olmasıdır. Bu yaklaşımın doğal sonucu olarak,
küreselleşmenin ne anlam ifade ettiği tam anlaşılmadan, hakkında olumlu veya
olumsuz değer yargıları oluşmuştur.Küreselleşmeyi savunanlar da,
eleştirenler de kendi görüşlerinin haklılığını ortaya koyacak gelişmeleri ve
istatistik bilgileri sıkça kullanmaktalar. Küreselleşmenin faydaları konusunda
bir görüş birliği olduğunu söylemek mümkündür. Sürdürülebilir ekonomik kalkınma,
yükselen yaşam standartları, teknolojik ilerleme ve bilginin daha hızlı
yayılması, küreselleşmenin en belirgin faydaları arasında
sayılmaktadır.Öte yandan, küreselleşmeyi sadece ekonomik alandaki
faaliyetleri etkileyen bir unsur olarak görmek de sınırlı bir bakış açısını
yansıtmaktadır. Bu çerçevede, malların ve sermayenin serbestçe dolaşımının yanı
sıra, insanların daha sık seyahat etmeleri, bilgi-iletişim teknolojilerindeki
hızlı gelişmeler ve Internet kullanımının giderek yaygınlaşması, küreselleşmenin
önde gelen itici güçleri arasında bulunmaktadır.Saydamlık da,
küreselleşmenin ön plana çıkardığı kavramlar arasında yer almaktadır. Gelir
dağılımının daha hakça olması, yolsuzlukların azalması, hatta siyasi
özgürlüklerin ve insan haklarına saygının artması, küreselleşmeyle doğru
orantılı gelişen unsurlar arasında sayılmaktadır.Bir diğer ifadeyle
aşırı küreselleşmecilere göre, piyasalar artık devletlerden daha güçlüdür.
Devletlerin otoritesindeki bu gerileme ise, diğer kurumlar ile birliklerin ve
yerel/bölgesel otoritelerin artarak yaygınlaşması şeklinde görülebilir.
Radikal/aşırı küreselleşmeciler, dünya toplumunun, geleneksel ulus devletlerin
yerini almakta olduğunu (ya da alacağı) ve yeni toplumsal örgütlenme
şekillerinin belirmeye başladığı düşüncesindedirler. Ancak bu grup içinde yer
alanlar, homojen bir görünüm arz etmemektedirler.Örneğin neo-liberaller,
devlet gücü üzerinde piyasanın ve bireysel otonominin başarısını memnuniyetle
karşılarken, aynı grup içinde yer alan neomarksistler (ya da radikaller), çağdaş
küreselleşmeyi, baskıcı küresel kapitalizmin temsilcisi olarak
değerlendirmektedirler. Fakat bu ideolojik yaklaşımlardaki farklılıklara rağmen,
bugün giderek artan bir biçimde bütünleşmiş küresel bir ekonomin mevcut olduğuna
ilişkin düşünceyi de paylaşmaktadırlar.KÜRESELLEŞMENİN TARİH SONUCU
ANALİZİKüreselleşme olgusunun dünya üzerinde yayılma hızı, 1980 yılından
itibaren artan bir ivme kazanmıştır.Ekonomik alanda küreselleşmenin ivme
kazandırdığı unsurlar genel hatlarıyla;sermaye ve finans çevrelerinin artan
serbest dolaşım hızı, demografik yapının gelişmiş ülkeler aleyhine değişmesiyle
ortaya çıkacak emek piyasalarının seyyaliyeti ve üretimdeki rolü, dış ticaretin
yaygınlaşması ve gittikçe birbirine bağlı hale gelmesi şeklinde
sınıflandırılabilir.Soğuk Savaş döneminin sona ermesi ve küreselleşme,
üzerinde tartışılan ve uğruna mücadele edilen kavramları sorgulamamıza zemin
hazırlamış, aynı zamanda bizi, yitirilenler yerine ikame değerlere yönelmeyi
zorunlu kılmıştır. Ülkeler;yakın bir gelecekte yürüttükleri sömüren ve
sömürülen, ezen ve ezilen kavgalarını gündemlerinden tamamen kaldırarak,
ülkelerine yönelik yabancı sermaye akışını artırmak gayreti içersine
girmişlerdir.Ülkelerin sermaye transferine yönelik çalışmaları, karlı
projelerin üretilmesi ile sınırlı olmayıp;makro ekonomik dengeleri sağlayan
reformların ve yapısal dönüşümlerin ülke içerisinde hayatiyet kazandırılması
çabalarını da kapsamaktadır.Uluslararası piyasalardan sağlanacak sermaye
akışı;yatırımların artırılması, mevcut teknolojinin modernize edilmesi ve/veya
ileri teknoloji transferinin sağlanması, üretimin ve istihdamın artırılması,
ihracatın geliştirilmesi ve tüm bunlara bağlı olarak büyümenin hızlandırılması
sonucunu temin edecektir.21. yüzyıla girerken, dünya ekonomisine
damgasını vuran olgulardan birisi olarak kabul edilen küreselleşmeyi,
işgücünün, sermayenin teknolojinin ve mal piyasalarının uluslararası nitelik
kazanması şeklinde tarif etmek mümkündür. Bugüne kadar ekonomik boyutu ön plana
çıkan küreselleşmenin gelecek yüzyılda siyasi, sosyal ve değer yargıları
boyutları da gündeme gelecek ve tüm dünya için geçerli normların oluşturulması
ile küreselleşme nihai hedefine ulaşacaktır.Aralık 1996 ayında
Singapur'da düzenlenen DTÖ Bakanlar Konseyi toplantısında; iş standartları,
rekabet politikaları, devlet ihaleleri, rüşvet ve ayrımcılık gibi uygulamaları
dünya ticareti kapsamında değerlendirmeye alınması küreselleşmenin tek bir
dünya sistemi yaratmaya yönelik olduğu konusunda önemli ipuçları
vermektedir.1980'li yılların ikinci yarısında başlayan Küreselleşme
olgusu, 1990'lı yıllarda dünya ekonomisindeki en önemli gelişme oldu.
Küreselleşme için çok farklı tanımlar yapılmaktadır. İdeolojik açıdan
değerlendirildiğinde kapitalist sistemin kendini devam ettirebilmesi için daha
çok üretmek ve daha çok mal ve hizmet satmak ihtiyacını karşılamak amacıyla
dünya pazarında serbestleşme ve sınırların kaldırılması olarak tarif edilebilir.
Küreselleşme ile birlikte dünya tek bir pazar haline
gelmektedir.Gelişmekte olan ülkeler ise küreselleşmeden hem olumlu hem
olumsuz etkilenmektedir. Gelişmekte olan ülkeler ekonomik kalkınma ve beşeri
gelişmişlik sorunlarını çözmeden uluslararası rekabet ile karşı karşıya
kalmaktadır. Küreselleşme 21.yüzyılda demokrasi, piyasa ekonomisi, bireysel
özgürlükler ve girişimcilik kavramlarını daha da
güçlendirmektedir.Teknolojik gelişim ve bilgi dünyası küreselleşmeyi
hızlandıran iki unsurdur. Bu iki unsur üretim faktörlerinde de değişme yol
açmaktadır.21.yüzyıl küresel rekabetinde insan ve bilgi unsuru sermayeden daha
önemli hale gelmektedir. Bu bağlamda iş koşulları iş hukuku ve sendikacılık
kendilerine yeni tarifler aramaktadır.Günümüzde küreselleşme-globalizm
kavramı Parmenides'ten buyana küreye yüklenen anlam taşımaktadır. SSCB'nin
dağılmasından sonra dünyanın toplumsal ve siyasal bakımdan çelişmesiz durgun ve
hareketsiz hale geldiği öne sürülmüştür. Sınıfların ortaya çıkmasından buyana
tarih sahnesine çıkan her sistem kendini ebedi, insanlığın keşfettiği son ve
idealist sistem olarak ilan etti.Tarihteki ilk büyük imparatorluk olan
Roma İmparatorluğundan başlayarak belli başlı büyük imparatorluklar, toplumsal
bir sistem olma iddiasındaki Hıristiyanlık ve Müslümanlık ile kendilerini bu
dinlerin yayıcısı ilan eden imparatorluklar kendileri ile birlikte artık
tarihin sonuna gelindiğini iddia ettiler. Kendilerinden öncekilerin ve kendi
dışındakilerin barbar, kafir, batıl, terörist ilan edip kendilerini insanlığın
en son ve en ileri temsilcisi olarak gösterdiler. Dolayısıyla kendi
egemenliklerinde dünyanın ebedi bir barışa, refaha, adalete kavuşacağını ilan
ettiler.Roma İmparatorluğu, sonra Katolik kilisesi merkezli
Hıristiyanlık, arkasından İslam İmparatorlukları ve Osmanlı İmparatorlukları hep
bir cihan sistemi, cihan imparatorluğu olma, bu günkü deyimiyle dünyayı
kendi egemenlikleri altında küreselleşme peşinde
koştular.KÜRESELLEŞMENİN ORTAYA ÇIKARDIĞI OLUMLU- OLUMSUZ
SONUÇ*Serbest ticaret örneğinde olduğu gibi küreselleştirme bazı
durumlarda taraflara ekonomik yararlar da sağlamaktadır gerçekte ise hem sürecin
kendisi, hem de destek gördüğü ekonomik rejimler bir çok bakımdan insanlığın
huzuru, refahı ve barışı için ciddi tehditler oluşturmaktadır ve her platformda
karşı çıkılmalıdır. Bunu gerçekleştirmek ise son derecede güç
görünmektedir.Süreci ve kavramı destekleyenler olumlu yönleri üzerinde
yoğunlaşarak ve egemen güçleri de arkalarına alarak direnilemez bir momentum
yaratmakta ve karşı çıkanlara ütopyacı saf idealistler gözü ile bakılmaktadır.
Fakat çoğunluğun çıkarları ile ters düşen bütün süreçler gibi küreselleştirme de
karizmatik görünümünün arkasında sırıtan kusurları taşımaktadır. Bütün
propagandalara karşılık, küresel ekonomideki gelişmeler savunulduğu ve
beklenildiği gibi değildir ve dramatik krizlerle
sarsılmaktadır.Günümüzde küreselleşmenin ivme kazandırdığı bilgi ve
iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler, uluslararası ticaret ve
kalkınmanın canlanması konusunda çok önemli bir rol oynamaktadır. Yine de, bilgi
ve iletişim teknolojilerinin sunduğu olanaklardan yeterince faydalanıldığını
söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Bilgi ve teknolojiye ulaşım konusunda hem
ülkeler hem de bölgeler arasında belirgin bir eşitsizlik
bulunmaktadır.Bilgi iletişim teknolojileri ve Internet kullanımında
gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olanlar arasındaki mevcut farklılığı vurgulamak
üzere kullanılan dijital bölünme (dijital divide) kavramının, küreselleşmeyle
birlikte giderek dijital uçurum (dijital abyss) haline dönüştüğü eleştirileri
son yıllarda sıkça yankı bulmaktadır. Gerçekten, günümüzde dünya nüfusunun yüzde
80'inin en temel haberleşme olanaklarından yoksun olduğu ve Afrika kıtasında
yaşayanların sadece yüzde ikisinin telefon hattına sahip bulundukları
unutulmamalı.Küreselleşme son yıllarda üzerinde en fazla tartışılan ve
hakkında en çok kitap yayınlanan konuların başında geliyor. Küreselleşmenin
zararlarına dikkat çeken ve gerek ülkeler gerek bölgeler arasındaki esasen
mevcut olan dengesizlikleri daha da artıran etkilerini vurgulayan yayınların
yanı sıra, özellikle son yıllarda, küreselleşmenin olumlu yönlerine dikkat
çekilen eserler de yayınlanmış bulunuyor.Thomas Friedman'ın The Lexus
and the Olive Tree, John Micklethwait ve Adrian Wooldridge'in A Future
Perfect ve Pascal Zachary'nin The Global Me adlı kitapları, artık herkes
tarafından teslim edilen olumsuz yönlerine değinmekle birlikte, esas itibariyle
küreselleşmenin savunmasını yapan ve olumlu yönlerini vurgulayan eserler olarak
dikkat çekiyor. Bütün bu eserlerdeki ortak nokta, küreselleşmenin sanayi
devriminden bu yana dünyayı değiştiren en büyük güç olduğu ve yeni bir
uluslararası sistem olarak kendisini kabul ettirdiğidir.Uyum ve
küreselleşme süreçleri geniş kapsamlı sosyo-politik sonuçlara yol açmıştır.
Değişik mekanizmalar aracılığıyla, bu süreçler ülkeler içindeki ve arasındaki
eşitsizliğin ve yoksulluğun yoğunlaşmasına ve dolaylı olarak bir dizi sosyal
probleme katkıda bulunmuştur.Küreselleşmenin, ulus devletin uluslararası
alandaki gücünü sınırlayan ve çokuluslu şirketlerin, hükümet dışı örgütlerin,
araştırma ve düşünce kuruluşlarının ve medya kartellerinin uluslararası alandaki
güçlerini artıran etkisi sonucunda, sivil toplum kuruluşlarının, bilim
adamlarının, yazarların, akademisyenlerin, başka bir deyişle bireylerin
uluslararası ilişkileri etkileme ve yönlendirme olanağı da eskiye oranla
artmıştır.Elde ettikleri büyük servetin bir bölümünü, geçmişte
ülkelerindeki eğitim, sağlık gibi alanlara harcayan, klasik olarak
adlandırabileceğimiz yardımseverlerin yanı sıra, küreselleşmenin etkisini iyice
hissettirdiği son yıllarda, çevrenin korunması, yoksulluk ve hastalıklarla
uluslararası alanda mücadele gibi küresel planda faaliyet gösteren yeni
kuruluşlar da ortaya çıkmıştır.Kapitalizm tarihin sahnesine çıktığında
bir yandan feodal parçalanmışlıklara son verdi. Diğer devletleri şekillendirdi.
Sermaye ise uluslar arası karakterinden dolayı hiçbir sınır tanımadan dünyada
kapitalizmin bir dünya sistemi olma iddiasına önemli bir yer verdi. Sömürgecilik
kapitalizmin küreselleşme denemesinin ilk aracı olarak
uygulandı.Tekeller de kapitalizmin uluslar arası olma niteliğinin somut
ifadeleri olarak biçimlendi. Ulus ve ülke çıkarı tanımayan tekeller kar peşinde
koşarken ulus, din, dil, mezhep ve milliyet farkı gözetmediler. Bu uluslar arası
olma özelliği, dünyanın bütününe egemen olma isteği, dünyanın yeniden
paylaşımını gündeme getirdi.Küreselleşmenin kime yaradığı irdelendiğinde
zenginler ve yoksullar arasında açılan uçurumun son yıllardaki geometrik büyüme
hızı ve üretim tekelleşmesinin kalkınmakta olan ülkeler için hayati önem taşıyan
üretim dallarında yaşanıyor olması bize fikir verecektir. 1960 yılında dünyanın
en yoksul ve en zengin beşte biri arasındaki gelir oranı 1'e 30 iken, bu oran
1990 da 60'a, 1997'de 74'e çıktı.Zengin-yoksul uçurumunun bu denli
büyümesi, başlı başına düşündürücüdür. Bu çarpıklık küreselleşme sürecinin ortak
değerler üzerine kurulu olup olmadığı konusunda ciddi endişeler doğurmaktadır.
Üretim alanlarında yaşanan olumsuzluklar bu endişeleri daha da körüklemekte,
Dünya üretiminin tümünü neredeyse topu topu 10 çok uluslu şirket
yönlendiriyor.Örneğin tarım ilaçlarının % 85'i sanayileşmiş ülkelerde
yerleşik toplam 10 firma tarafından üretiliyor. Birçok ülkede yaşanan
yoksulluğun bu sektördeki fiyat politikalarına bağımlı olduğu bir gerçek.
Küreselleşme sürecinin yücelttiği ekonomik etkinlik ve verimlilik prensipleri,
açlık veya yoksulluk gibi endişeler taşımıyor. Son on yılda artan gelir ve
üretim çarpıklıkları, Birleşmiş Milletler Kalkınma Raporundan ve ona ilişkin
bazı yazılardan bir takım veriler aktaralım;· Gelişmekte olan ülkelerde
1 milyar 300 milyon kişi temiz sudan yoksun,
· 840 milyon insan açlık
sınırında,
· 1,5 milyar insanın günlük geliri 1 dolardan az,
· 80'den
fazla ülke 10 yıl öncesinden daha az kişi başına gelire sahip,
· İlkokul
çağındaki 7 çocuktan biri okulsuz,
· Dünyada en varlıklı 200 kişinin serveti,
dünya nüfusunun % 41'nin toplam gelirinden fazla.
Afyon Jeotermal Merkezi Isıtma Sistemi, Ekonomisi Ve Hava Kirliliğini Önlemedeki KatkKüreselleşme-yeni Dünya DüzeniKserofitlik Ve Su Ekonomisi ÖkofizyolojisiZoraki KabulZihniyetZevk-Gerçeklik İlkesiYansımalı DüşünceYafes ve Sam KompleksiVücut ŞemasıVerbalizmVaroluşun EstetiğiÜst İletişimUyuz Keçi EtkisiUyumUlyses MetaforuTutum ÖlçekleriTutum DeğişimiTutumTutuklular İkilemiTransaksiyonel Süreç Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |