Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| 1923-1980 Türkiye Ekonomisi Birinci İktisat Kongresi'nin
düzenlendiği 17 Şubat 1923 tarihinde, Kurtuluş Savaşı'ndan galip olarak çıkan
Türkiye, iktisadi açıdan Osmanlı İmparatorluğu'ndan devraldığı Duyunu Umumiye
ile karşı karşıya kalan, halkın büyük çoğunluğu fakir ve eğitimsiz, sanayi
kuruluşları yok denecek kadar az ve sermaye birikiminden yoksun, geri kalmış bir
ülke konumundaydı. Bu kongrenin ortaya konulan fikirler açısından o dönemin
Türkiye ekonomisini yeniden inşa etmede büyük katkıları olmuştur.1981
yılında düzenlenen İkinci İzmir İktisat Kongresi ise, iktisadi ve siyasi
bunalımların gözlendiği, iktisadi olarak içe dönük sanayileşmenin yarattığı
bunalımların biriktiği ve hemen ardından bu alanlarda büyük değişimlerin
gözlendiği bir dönemde düzenlenmiştir.21. yüzyıla girmekte olan dünyada
gözlenen siyasi ve teknolojik değişim rüzgarları içerisinde, 1992 yılında
düzenlenen Üçüncü İzmir İktisat Kongresi, bu değişim ortasında olan ve coğrafi
açıdan etrafında siyasi çalkalanmaların gözlendiği Türkiye için, iktisadi açıdan
gelecek yüzyıla hazırlanmada, hedefleri belirlemede, kamu ve özel kesimin
fikirlerini ortaya koymada önemli bir yere önemli sahiptir.Birinci Dünya
Savaşı'ndan 5 yıl sonra, dünyanın kendine bir düzen vermeye çalıştığı
uluslararası konjonktürde toplanan Birinci İktisat Kongresi, daha çok içerdeki
dengeleri tesis etmeye ve iktisadi yapıyı oluşturmaya yönelikti. Kongrede
sanayici, tüccar, çiftçi, işçi murahhaslarının oldukça çekişmeli ve kulisli
bir çalışma ortamından sonra, ana sektörler itibariyle belirlenen Misak-ı
İktisadi Esasları başlığı altında bütünleşmeleri, bir ittifak arayışının kanıtı
olarak sayılabilir.Bu çerçevede, Kongre kapsamı içinde, siyasi
bağımsızlığın iktisadi bağımsızlıkla birleştirilmesi ve Türk girişimcisinin
güçlendirilmesi en temel hedeflerdi.Kongre'de milliyetçi ve liberal
politikaların temelleri benimsenmişti. Gerçekten, 1923-29 dönemi, tüm dünyada
görüldüğü gibi liberal politikaların uygulandığı bir dönem olmuştur. Bunun
nedeni, uygulanan politikaların, özel girişim öncülüğünde ve dışa açık bir
ekonomik yapı içinde gelişmesiydi.Dışa açık politikaların
benimsenmesinin bir diğer nedeni ise Lozan Antlaşması'nın iktisadi hükümleriydi.
Antlaşmanın eki olan ticaret sözleşmesi, 1916 yılında Osmanlı gümrük
tarifelerinin 5 yıl daha yürürlükte kalmasını ve yeni yasaklar getirilmemesini
öngörüyordu. Bu nedenle, 1929 yılına kadar gümrük tarifelerinde artışlar
gerçekleştirilememiştir.1923-29 yılları arasında devlet özel girişimi
teşvik etmek için yoğun çaba harcamıştır. Bu amaçla yapılanların başında, devlet
tekelleri kurularak daha sonra bunların işletmesini özel sektöre devretmek
gelmektedir. Ayrıca, bu dönemde, milli sanayii geliştirmek için Teşvik-i Sanayi
Kanunu ile birlikte çeşitli hammaddelerin ithalatını kolaylaştıran gümrük
tedbirleri alınmıştır.Milli bankalar kurularak (İş Bankası, Tütüncüler
Bankası. Sanayi ve Maadin Bankası), İstanbul Ticaret ve Tahıl Borsası
açılmıştır. Bu dönemde anonim şirketlerin kurulmaları da
kolaylaştırılmıştır.Madenler ve sigara üretimi devletleştirilerek milli
üretime dönük bir biçimde işletilmeye başlanmış, şeker fabrikaları için teşvik
kanunu çıkartılmıştır. Ancak, bu dönemde, devletin en az düzeydeki müdahaleci
tutumuna rağmen, özel sektör istenilen gelişmeyi sağlayamamıştır.Tüm
dünyayı iktisadi açıdan büyük bir çıkmaza sokan 1929 dünya ekonomik bunalımı ise
liberal iktisat politikalarını izleyen ülkemizi de etkilemiştir. Bu dönemde,
Türk parasının değerinin düşmesi sonucu, tarım ürünlerimizin dünya piyasalarında
fiyatları düşmüştür.1924-1929 döneminde GSMH yılda ortalama %10,9, sınai
üretim ise %8,5 oranında artış kaydetmiştir. Bu sonuç, üretim kapasitesine
yapılan ilavelerden çok, geçmişte meydana gelen kapasite boşluklarının
kullanılmasının bir sonucudur. Bu dönemde tarımsal üretimde görülen hızlı artış
ise, aktif nüfusun savaş sonrasında toprağına geri dönmesinden
kaynaklanmıştır.1930 yılından sonra tüm dünyada, devletçi, müdahaleci ve
korumacı politikalara yönelinmeye başlanmıştır. Türkiye de bu doğrultuda hareket
ederek, bunalımdan çıkmak ve iktisadi genişlemeyi sağlamak amacıyla çeşitli
tedbirler almıştır. Öncelikle, 1930 yılında Merkez Bankası kurulmuş ve Türk
Parasını Koruma Kanunu TBMM'de kabul edilmiştir. 1931 yılında ise ithalata kota
konulması ve ihracatın denetlenmesi hakkında çıkan kanunla, korumacılığın ilk
adımları atılmıştır. Yine aynı yıl, Sanayi Kongresi düzenlenmiş, bunu takiben,
1932 yılında iktisadi hayatta devletin denetimini artıran bir dizi kanun
çıkarılmıştır.1933 yılında ise, Sümerbank'ın kurulması ve Mevduatı
Koruma Kanunu ile Ödünç Para Verme İşleri Kanunlarının kabul edilmeleri başlıca
iktisadi olaylardır. Devlet. bu tarihte ilk defa faiz oranlarını belirlemeye
başlamıştır.Devletin iktisadi hayata girişi, doğrudan doğruya devlet
işletmeciliğine başlaması, 1934-1938 yılları arasında uygulanan Birinci Beş
Yıllık Sanayi Planı ile başlamaktadır. Bu plan döneminde, öncelikle, büyük kısmı
yabancıların elinde bulunan demiryolları, Tramvay, Tünel Şirketi, Zonguldak
Kömür Şirketi, İzmir Telefon Şirketi millileştirilmiş ve
kamulaştırılmıştır.Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı döneminde toprak
reformu yapılarak tarıma teşvik sağlanmış ayrıca hammaddesi yurtiçinde bulunan
malları işleyecek sanayi kuruluşları ile devletçe finanse edilmesi mümkün olan
kuruluşların kurulmasına öncelik verilmiştir.Birinci Beş Yıllık Sanayi
Planının başarılı uygulaması ve hedeflere ulaşılması üzerine 1938 yılında İkinci
Beş Yıllık Sanayi Planı hazırlanmıştır. Bu planın uygulanacağı yıllarda II.
Dünya Savaşı'nın başlamış olması, devletin savaş ekonomisine uygun bazı
tedbirler almasına yol açmıştır. II. Dünya Savaşı dönemine, olası bir tehlikeye
karşı savaş ekonomisi uygulanmıştır. Bu çerçevede, hükümete, olağanüstü
koşullarda fiyat saptama, özel işletmelere el koyma, zorunlu çalıştırma gibi
araçlarla, ekonomiye doğrudan müdahale yetkisi veren 1940 Milli Koruma Kanunu
ile, devlet gelirlerini artırmak için Varlık Vergisi Kanunu çıkarılmıştır.
Varlık Vergisi Kanunu 1942 yılında gördüğü yoğun tepkiler nedeniyle yürürlükten
kaldırılmıştır.Savaşın bitmesi ve tüm dünyada liberal politikaların
etkin olmaya başlamasıyla birlikte Türkiye'de de bazı değişiklikler olmaya
başlamıştır. Çok partili sisteme geçişle birlikte başlayan liberal akım,
1945-1950 yılları arasında, Türk ekonomisinde devlet müdahaleciliğinin belirli
sınırlar içinde tutulması ve daha liberal bir ekonomi uygulanması yolundaki
girişimleri ön plana çıkarmıştır.1946 yılında yapılan devalüasyon ile
TL'nin değeri %53,6 oranında düşürülerek 1 Amerikan Doları karşılığı 2,80 TL
olarak kur sabitlenmiştir. Bu dönemde yapılan devalüasyonun nedeni, savaş
sonrası uluslararası fiyat düzeylerine ve yeni ekonomi politikalarına uyum
sağlayarak ihracatı artırmaktır. Ancak bu devalüasyon. istenilen sonuçları
vermemiş, ithalattaki aşırı artışlar, birikmiş olan döviz rezervleri ve daha
sonra dış yardımlarla finanse edilerek 1953 yılına kadar sürmüştür.Türk
ekonomisini dar kalıplardan ve kısır kaynaklardan kurtarmak için 1947 yılında
liberal karakterde bir Kalkınma Planı (1948-1952) hazırlanmıştır. Bu planda özel
kesime büyük önem verilmiştir. Planın 1948-1952 dönemi için öngördüğü toplam
harcama miktarında en büyük payı %44 ile ulaştırma almıştır. Bu dönemde
ulaştırma sektöründe ağırlık verilen kesim demiryollarından ziyade karayolları
olmuştur.Tarım ve tüketim malları sanayine önem veren, özel girişimin
öncülüğünü savunan ve dış ticaret ile kambiyo rejimlerinde serbestleşmeyi
öngören bu stratejiler, 1947 yılında üye olunan IMF ve Dünya Bankası gibi
kuruluşların görüşleriyle de uyumlu idi. Yine de, 1947 yılından itibaren askeri
ve 1948 yılından itibaren ekonomik yardımlar alan Türkiye'nin 1945-1950 yılları
arasında reel GSMH'sinde istenilen büyüme sağlanamamıştır.1950-1953
döneminde gerek tarımda gerekse sanayileşmede önemli gelişmeler sağlanmıştır.
Tarımın makineleşmesi, kredi imkânları ve tarım için belirlenen yüksek fiyat
politikası ile birlikte iklimin elverişli olması, bu dönemde tarım üretimini
artırmıştır. Aynı zamanda, yabancı sermaye girişini kolaylaştırıcı uygulamalar,
para arzının artırılması, ithalatın sınırlandırılması ve dış krediler ile
yardımlar sayesinde de hızlı bir gelişme gözlenmiştir. Bu dönemde, büyük kamu
yatırımlarına ağırlık verilmiştir.1954'den sonra plansız yatırımların
yapılması nedeniyle artan ithalatın finansmanında, dış yardımlara paralel olarak
döviz rezervlerinin kullanılması sonucu zorluklarla karşılaşılmıştır. Dış
ticaret hadleri aleyhimize gelişirken, fiyatların hızla artması ile birlikte
ekonomik büyüme geçen 4 yıla göre aynı oranda olmamıştır.Bankaların
tarım ve sanayi sektörüne açtığı kredilerin yükseltilmesi yanında plansız
yatırımların yapılması ve 1956 yılında Milli Koruma Kanunu'nun yeniden yürürlüğe
konulması sonucunda, fiyatlar üzerinde suni bir baskı yaratılmış, enflasyon
körüklenmiştir.1958 yılında tekrar ekonomik istikrarı sağlamak için sıkı
para ve maliye politikaları ve ihracatı teşvik tedbirleri gibi bir takım
ekonomik tedbirler alındıysa da enflasyonist gidiş önlenememiştir. Bu ekonomik
koşullarda, siyasi bunalımla birlikte 1960 yılında yeni bir Anayasa
hazırlanarak, uzun vadeli bir ekonomik planın yapılması çalışmalarına yeniden
başlanmıştır. Bunun için ilk önce 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı
kurulmuştur. Ayrıca, 1958 yılında alınan istikrar önlemleri, 27 Mayıs 1960'dan
sonra eskisinden daha sıkı bir biçimde uygulanmaya devam etmiştir. 1962 yılında
ise, bir yıl süreli bir plan hazırlanmış ve planın başarılı olması üzerine,
bundan sonra, beş yıllık planlar hazırlanmaya başlanmıştır.1963-1967
yılları arasındaki Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile 1968-1972 yıllarını
kapsayan İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, ekonomik ve siyasi bunalımların
sonunda istikrarlı bir büyüme hızı ve kalkınma sağlanması amacıyla 15 yıllık bir
perspektif içinde hazırlanmıştır. Bu iki dönem içinde 10 adet yıllık program da
uygulanmıştır. Bu 15 yıllık perspektif içinde başlıca hedefler şöyle
sıralanabilir:Yılda %7'lik bir büyüme sağlanması.
İstihdam sorunun
çözümlenmesi.
Dış ödemeler dengesinin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması. Her alanda yeterli sayıda ve üstün nitelikli bilim adamı ve teknik eleman
yetiştirilmesi.
Bu hedeflerin sosyal adalet ilkesiyle uyumlu bir biçimde
sağlanması.
Bu hedefler çerçevesinde ele alınan Birinci Beş Yıllık Kalkınma
Planı'nın yürürlüğe konulmasıyla, ithal ikameci sanayileşme de yeni bir evreye
girmiştir. Sıkı maliye ve para politikaları, kaynakların tam olarak
kullanılmasına ve en iyi biçimde tahsisine engel olan enflasyonist ve
deflasyonist eğilimlerin gelişmesini önleyecek biçimde tespit
edilmiştir.Kamu yatırımlarının, vergiler, kamu teşebbüslerinin
yaratacağı fonlar ve dış alemden sağlanacak kaynaklar gibi gerçek tasarruflarla
finanse edilmesi öngörülmüştür. Ayrıca, para ve kredi politikaları, özel sektör
yatırımlarının gerçek kişi ve kurum tasarrufları ile finansmanını mümkün kılacak
biçimde tespit edilmiştir. Bu planın öngördüğü dönem sonunda Türk ekonomisinde
şu gelişmeler olmuştur:Sanayi için yıllık %12,3 gelişme hızı öngörülmüş,
bu oran %10,6 olarak gerçekleşmiştir. Dış finansman kaynaklarının
hedeflenen ölçüde sağlanamamış olması ve tarım kesiminin gelişiminin büyük
ölçüde hava şartlarına bağlı bulunması nedeniyle %7'lik büyüme hızına
ulaşılamamış, yılda ortalama %6,5 oranında büyüme gerçekleştirilmiştir.
Toplam yatırımların GSMH içindeki payı başlangıç yılı olan 1963'te %18'e
yükselmiştir. Kamu gelirleri artmış olmakla birlikte öngörülen seviyeye
ulaşılamamış; bu da kamu harcamalarının kısılması sonucunu doğurmuştur. Ödemeler
dengesi açığı ise, ihracatın düşünülen seviyenin üstünde gerçekleşmesi nedeniyle
plan hedefinin altında kalmıştır. Bu plan döneminde yatırımları ve
ihracatı teşvik amacıyla bazı kanunlar çıkarılmıştır. Yatırımları teşvik
amacıyla Gelir Vergisi Kanunu'na eklenen bazı maddelerle kalkınmada öncelikli
yörelerde daha yüksek oranlarda yatırım indirimi uygulamasına başlanmış ve Vergi
Usul Kanunu'na eklenen bir madde ile hızlandırılmış amortisman yöntemine
geçilmiştir.Yatırımlarda kullanılacak hammaddelerin ithalatını
kolaylaştırıcı gümrük indirimleri gibi kolaylıklar sağlanmıştır. İhracatı teşvik
için ise, ihracatta vergi iadesi uygulaması başlatılmıştır.1968-1972
yılları arasında uygulaması gerçekleştirilen İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planını
birinci plandan farkı çok kesimli olmasıdır. Tarım, madencilik, imalat sanayi,
inşaat, hizmetler ve kamu kesimi tek tek ele alınırken, plan ulusal ve
uluslararası kesim olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bu planın amacı, Türk
ekonomisinde hızlı bir gelişme sağlamak ve bu gelişmeyi sürekli hale
getirmektir. Ayrıca, bu planın birinci plandan farklı olarak sanayi sektörüne
özel bir önem verdiği görülmektedir.İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda
sanayi sektörü, ekonomik büyüme için sürükleyici sektör konumuna geçmektedir.
Bu plan döneminde, bir taraftan ithalat yerine yerli üretim ikame edilirken,
diğer taraftan ara mallar üretimi önem kazanmıştır. Ayrıca, vergi iadesi,
döviz tahsislerine öncelik tanınması gibi ihracat teşviklerine önem verilmiş,
ihracatçı birlikleri kurulmuştur.Birinci ve ikinci planda öngörülen
kalkınma hızları eşit olmakla birlikte, Birinci Plan'da hizmetler kesimi için
öngörülen kalkınma hızı %7,2'den %6,8'e indirilmiştir. Her iki planda temel
sektörlerin payları öngörülen yönde gelişmekle birlikte beklenenden daha düşük
seviyede olmuştur.Yatırımların sektörlere dağılımına baktığımızda,
ikinci planın imalat sanayi, ulaştırma ve turizm yatırımlarına ağırlık verdiği
görülmektedir. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı 1973-1977 yıllarını kapsamakta
ve 15 yıllık uzun dönemli bir perspektifin üçüncü kısmını
oluşturmaktadır.Türkiye ile AT arasında 1963 yılında imzalanan Ortaklık
Anlaşması'nın 1 Ocak 1973 yılında kanuni olarak yürürlüğe girmesi ile birlikte
gümrük indirimlerinin gerçekleşmesi ve geçen on yıllık dönem içinde ulaşılan
sonuçlar ve karşılaşılan sorunlar, özellikle sanayide hedeflenen artış hızının
gerçekleştirilememesi, belirli bir yapısal değişikliği zorunlu kılmıştır. Bu
yüzden plan 15 yıllık bir perspektif içerisinde değil, yeniden hazırlanan ve 22
yılı kapsayan yeni bir stratejinin ilk dilimi olarak hazırlanmıştır. 1973-1995
yıllarını kapsayan bu yeni stratejiyle ulaşılmak istenen başlıca hedefler
şunlardır:GSMH'nin yılda ortalama %9 dolayında artması.
Sanayinin milli gelir içindeki payının %23'ten %40'a çıkarılması, buna
karşılık tarım kesiminin payının %28'den %10'a indirilmesi. Toplam
çalışanlar içinde sanayi kesiminin payının %11'den %22'ye yükseltilmesi, tarım
kesiminin payının ise %60'tan %20'ye düşürülmesi. Üçüncü Beş Yıllık
Kalkınma Plan döneminin belirgin niteliklerinden birisi, başta altyapı olmak
üzere, ekonominin darboğazlara girmesidir. Bunun temelinde 1960-1973 döneminde
kesintisiz büyümeyi sağlayan ithal ikameci stratejilerin bulunduğu
görülmektedir. İthal ikameci politikalar. dayanıksız tüketim mallarına (işlenmiş
gıda ürünleri, tekstil gibi) yönelik olduğu sürece büyüme devam etmiş, fakat
1960'ların ortalarından itibaren ithal ikameci politikalar dayanıklı tüketim
malları (taşıtlar, beyaz eşya gibi) ve ara mallar (çelik, rafine edilmiş
ürünler, petrokimya ürünleri gibi) hedef alındığında elde edilen sonuçlar tatmin
edici olmaktan uzak kalmıştır.Sınırlı iç piyasa ve ihracata yönelmedeki
yetersizlik, sermaye yoğunluğu daha yüksek yatırımlardaki artış ve sınırlı
kapasite kullanımları, büyüme hızının sürdürülmesini gittikçe daha yüksek
maliyetli hale getirmiştir.1973-1974 yılları arasında dört katına çıkan
petrol fiyatları Türkiye'yi derinden etkilemiştir. Ardarda gelen hükümetler,
birinci petrol şokundan önce yavaşlama eğilimine giren ekonomik büyüme hızını
artırmak için, en azından başlangıçta, genişletici politikalar izlemişlerdir.
Kamu sektörü yatırımları hızla büyümüştür. Ancak, aynı dönemde tüketim
sınırlanamadığından, bu politika, reel olarak %8 gibi bir büyüme sağlanmasına
rağmen istikrarsızlığa sebep olmuştur.1970'lerin sonuna doğru ulusal
tasarruflar ve yatırımlar arasındaki uçurum genişlemiştir. İthalat, durgun
ihracat karşısında hızla büyümüştür. Kamu İktisadi Teşebbüslerinin dengesi
çarpıcı bir şekilde bozulmuştur. Bunun sonucunda bütçe açığı büyümüş ve
enflasyonda hızlı bir artış olmuştur. Cari işlemler dengesi önemli ölçüde açık
vermiştir. Bu açık, 1977'de GSMH'nin %8'ine ve döviz gelirlerinin %92'sine
ulaşmıştır. Bu açıklar özel yabancı sermaye ve rezervlerle finanse edilmiştir.
Fakat bu finansman şekli, dış borçların artması, borçlanma yapısının bozulması
ve konvertibl döviz rezervlerinin azalması şeklinde üç alandakötüleşmeye neden
olmuştur. Bu ekonomik dengesizlikler sonucunda 24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar
Kararları alınmıştır.
Afyon Jeotermal Merkezi Isıtma Sistemi, Ekonomisi Ve Hava Kirliliğini Önlemedeki KatkKserofitlik Ve Su Ekonomisi ÖkofizyolojisiFloresanların EkonomikliğiVarlık Vergisi1987-1993 Türkiye Ekonomisi1983-1987 Türkiye Ekonomisi1980-1982 Türkiye Ekonomisi19 Şubat KriziSermaye Piyasası Kurulu (SPK)İMKB PazarlarıİMKB'de Kote İşlemiMilli Korunma KanunuAltın Kurallar5 Nisan KararlarıElliot Dalga KuramıDow KuramıDirectional MovementDikdörtgen FormasyonuDestek ve DirençBollinger Bands Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |